18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y eçen hafta gazetede öykü dalında verilecek Yunus Nadi Ödülü için toplanmıştık. Osman Şahin, Cemil Kavukçu, Hikmet Altınkaynak, Metin Celal ve ben. Belki de en dingin seçici kurul toplantılarından biriydi. Kuşkusuz, farklı değerlendirmeler, seçimler, öneriler yok değildi; ama sonunda herkes tek bir adda birleşti. Hem de gönül rahatlığıyla. Evet, bu yılın Yunus Nadi Öykü Ödülü, “Öteki Kışın Kitabı” adlı ilk kitabıyla Bora Abdo’nun oldu. Gerçi Abdo, Notos, kitaplık, Sözcükler gibi dergilerin okurları için bilinmedik bir ad değildi. Öyküleri 1995’ten başlayarak dergilerde yayımlanır olmuştu. Edebiyat eleştirmeni Semih Gümüş, onun için, “Bora Abdo’nun dergilerde son bir yıl içinde yayımladıklarından sonra, tamamıyla kendine özgü bir dili olduğunu söyleyebiliriz” diye yazmıştı. Diyeceğim, Abdo, hemencecik bir kitapla ortaya çıkıveren yazarlardan sayılmazdı. Hem bir süre öykülerini dergi okurlarının beğenisinde sınamış, hem de pek az yazarda rastladığımız bir tutumu seçerek, uzunca sayılabilecek bir süre yazmaya ara verip okumayı yeğlemişti. Kimleri mi? Bilge Karasu’yu, Ferit Edgü’yü, Oğuz Atay’ı, Yusuf Atılgan’ı, Vüs’at O. Bener’i. “Karakış Üçlemesi”nin ilk kitabı “Öteki Kışın Kitabı”nın başına aldığı sözler ise, Abdo’nun yazarlık serüveninin ilk adımlarına ilişkin ipuçları veriyordu: “Her şey bozuluyor babacığım. Soğuyor. Sonra yanıyor. Yanıyorum. ‘Baba,’ diyorum, ‘Söyle babam,’ diyorsun. Ben bütün bunları yazarken. Sen. Yazmamı sevmezdin. Bu kitap senin için…” Abdo’nun öykülerinde anlatmayı seçtiği kişiler, nesneler, olaylar kadar, “nasıl anlatabilirim kaygısı” da yadsınmayacak bir rol oynamış, dil duyarlığı onu daha ilk kitabında kendine özgü bir üsluba, öykü diline taşımıştı. Evet, Yunus Nadi Ödülü’nü öykü dalında Bora Abdo’ya verdiğimizde, dikkat ettim, seçici kurul üyelerinin hepsinin yüzünde bir gönül erinci okunuyordu. Yalnızca ödül yeni sayılabilecek bir yazara, bir ilk kitaba gittiği için değil, belki hem altmış yedi yıllık bir ödülü, hem de bizleri yenileştirdiği, gençleştirdiği için de. Seçici kurul toplantısının ardından bizim Kültür Servisi’ne geçtiğimde, bir başka ödül haberiyle karşılaşınca gülümsemekten alamadım kendimi. Bir SAYFA 6 ? 2 MAYIS eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Yunus Nadi Öykü Ödülü’nden Formentor Edebiyat Ödülü’ne Özgün soluğunu korumak... G edebiyat ödülüne katılan yapıtların değerlendirmesinden çıkıp, kendimi bambaşka bir edebiyat ödülünün haberi içinde bulmuştum. Ajanslar, 2013 Formentor Edebiyat Ödülü’nün İspanyol yazar Javier Marias’a verildiğini geçiyordu. Eh, şimdi de bana düşen, bu ödülün haberini hazırlamaktı… Javier Marias, Türkiyeli okuyucunun iyi tanıdığı bir yazardı. Marias’ın “Yarınki Yüzün” adlı üçlemesi Metis Yayınları’nca, “Duygusal Adam”ı Sel Yayıncılık tarafından, “Yazınsal Yaşamlar”ı Can Yayınları’nca, “Ufkun Öte Yanı” adlı kitabı da Everest Yayınları’nca yayımlanmıştı. Çok genç yaşlarda yazmaya başlayan Marias, aynı zamanda hem çok iyi bir çevirmendi, hem de haftada bir İspanya’nın saygın gazetelerinden El Pais’e yazıyordu. Özellikle çevirmenliğini, babası felsefeci Julian Marias’ın Franco döneminde gördüğü baskılara borçluydu belki de… ÇEVİRMENLİK UĞRAŞI Julian Marias, o dönemde, Franco’ya karşı çıktığı için kısa bir süre hapis yatmak zorunda kalmış, ardından da üniversitede ders vermesi yasaklanmıştı. Babasının ABD’ye giderek Yale Üniversitesi ve Wellesley Koleji’nde dersler vermesi, çocukluğu ve ilkgençliğinin belirli bölümlerini ABD’de geçiren Javier Marias’ın İngiliz dilinde ustalaşmasını, İngiliz ve Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarından çeviriler yapmaya yönelmesini sağlamıştı. Yapıtlarını çevirdiği yazarlar arasında kimler yoktu ki: Thomas Hardy, Joseph Conrad, Vladimir Nabokov, William Faulkner, Rudyard Kipling, Henry James, Robert Louis Stevenson, dahası William Shakespeare… Bu kadar da değil. Marias’ın çevirmenlik uğraşı ve Oxford Üniversitesi’nde çeviri dersleri vermesi, onun özellikle 1986’dan sonra yazdıklarına da yansıyacak, romanlarının baş kişileri şu 2013 Nobel Edebiyat Ödülü’nü ya da Goncourt’u alması, hem sizin yazar seçiminizin doğruluğunu pekiştirir hem de o yazarı okuyucunun gözünde daha değerli kılar. Ödülü alan yazarın kitaplarının yeni basımlarınının kapağında o ödülün belirtkesi belirir çok geçmeden. Bu da işin tecimsel yanıdır bir ölçüde… Peki, Formentor Edebiyat Ödülü bizde ne kadar biliniyor? Formentor adı, belki ilk ağızda Nobel ya da Goncourt kadar derin çağrışımlar yapmıyor; ama ilginç ve inişli çıkışlı bir serüveni olan Formentor’un da Avrupa’nın saygın edebiyat ödülleri arasında sayılması gerektiğini belirtmeliyim. FORMENTOR BULUŞMALARI Formentor Edebiyat Ödülü, adını, daha 1950’li yıllarda İspanya’nın Mallorca adasındaki Formentor kasabasında düzenlenen edebiyat buluşmalarına borçlu. İspanyol dili edebiyatının 1950’lerde uluslararası bir patlama yapmasının da payı var bunda. Seix Barral yayınevinin başındaki Carlos Barral, biraz da İspanyol edebiyatını daha da tanınır kılmak amacıyla, yayıncıları, romancıları ve eleştirmenleri Formentor kasabasında her yıl bir araya getirmeye başlamış. Bu buluşmalarda, yazarın, romancının toplumsal değişim içindeki işlevi tartışılmış. Daha ikinci buluşmada ödül fikri ortaya atılmış. Ve 1961’de iki ödül oluşturulmuş: Uluslararası Ödül ve Formentor Ödülü. İlk yıl, Uluslararası Ödül Samuel Beckett ile Jorge Luis Borges arasında paylaştırılmış. Adaylar arasında ise Max Frisch, Henry Miller ve Alejo Carpentier’nin olduğunu söylemeliyim. Borges, bu ödülün hemen ardından kitaplarının Batı dünyasında birbiri ardı sıra basılmaya başladığını söyler. Formentor Ödülü ise “Yaz Fırtınası” adlı romanıyla İspanyol yazar Juan Garcia Hortelano’nun olmuş. Ancak, tıpkı geçenlerde Formentor Ödülü’nü alan Javier Marias’ın babası Julian Marias gibi, bu ödülün kendisi de o yıllarda Franco’nun hışmına uğramış. Formentor Ödüllerini kendi baskıcı yönetimine karşı düşünsel bir muhalefet olarak gören Franco, ödül törenlerinin İspanya’da yapılmasını yasaklayınca, törenler Yunanistan’ın Korfu adasında (1963), Avusturya’nın Salzburg kentinde (1964), Güney Fransa’daki Valescure’de (1965) ve Tunus’ta (1966) yapılmış bu kez. 1960’larda Uluslararası Ödülü alanlar arasında Nathalie Sarraute, Saul Bellow, Witold Gombrovicz gibi yazarlar var. Formentor Ödülü ise 1963’te Jorge Semprun’un olmuş. 1967’den sonra gerek düşünsel ayrılıklar, gerek olanaksızlıklar yüzünden ödüle uzun bir süre ara verilmiş. 2011’de yeniden başlatılmış ödül. O yıl Carlos Fuentes, ertesi yıl da Juan Goytisolo değer görülmüş Formentor’a. Ödülün bu yılki sahibi ise, bildiğiniz gibi, Javier Marias. ? 1967’den sonra gerek düşünsel ayrılıklar, gerek olanaksızlıklar yüzünden ödüle uzun bir süre ara verilmiş. 2011’de yeniden başlatılmış.Ödülün bu yılki sahibi ise, Javier Marias. ya da bu biçimde çevirmenlerden oluşacak, Marias onlardan söz ederken, “kendi seslerinden feragat eden insanlar…” diyecekti. Ajanslardan gelen haberlerde, Formentor Edebiyat Ödülü’nün bu yıl Javier Marias’a verilmesinin gerekçesi olarak, nicedir kaleme aldığı yapıtlarında kendine özgü soluğunu ve yaratıcılığını korumuş olması vurgulanıyordu. Burada, hemen aklıma düşeni söyleyeyim. Bora Abdo’nun, Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü hem de kendine özgü bir dil oluşturarak ilk kitabıyla almış olması, okurlarına, ondan kendine özgü soluğunu uzun soluklu kılmasını istemeleri hakkını veriyor. Ama Abdo’nun kendince oluşturduğu sağlam bir temelden yola çıkmış olması da, bu konuda okurlarını umutlu kılıyor. Formentor Edebiyat Ödülü’ne dönersek… Yayımladıkları yazarların saygın, seçkin ödüllere değer görülmeleri, yayınevlerinin hep umutla beklediği bir şeydir. Yayımladığınız yazarın, örneğin CUMHURİYET KİTAP SAYI 1211
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle