Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler Gülün Koynuna Düşen/ Metin Fındıkçı/ Serendip Yayınları/ 112 s. “Güneşin koynunda uyuyan Ölü Deniz’de durduk/ imanın akıl olmadığını öğrendik/ taşı terleten çamuru aradık / kutsal ateşe çağırdılar hicret yolundaki herkesi/ ilk şairimizi şeytanın kovuluşundan önce doğurduk/ ilk şiirimiz ayetlerden önce yazıldı/ diyordu/ …ağıt yakan kadınlar.” Metin Fındıkçı, Gülün Koynuna Düşen’le şiirseverlere sesleniyor. Yitik Adanın Öyküsü/ José Saramago/ Çeviren: Dost Körpe/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 320 s. İber Yarımadası anlaşılmaz bir şekilde anakaradan ayrılmıştır. Dünyanın her yerindeki gazeteler Yarımadanın o tarihi fotoğrafını kocaman manşetlerle yayımlarken birbirinden ilginç rastlantılarla bir araya gelen beş kişinin her biri de bu kopuşun kendi davranışlarının sonucu olduğunu düşünmektedir. İki atla bir köpeği de yanlarına alarak koyuldukları serüvende, bir karaağaç dalı ile toprağa şekiller çizen Joana Carda, yerin sarsıldığını duyan Pedro Orce, sürekli sığırcıklar tarafından takip edilen José Anaiço, çok ağır bir taşı denize attığının nasıl görüldüğüne bir türlü akıl erdiremeyen Joaquim Sassa ve tavan arasında bulduğu bir çorapla uğraşıp duran Maria Guavaira, bizi hayali bir dünyaya doğru yola çıkartırken bir yandan da yaşamla ilgili pek çok gerçekle yüzleştiriyor. Nobel Edebiyat Ödüllü yazar José Saramago bu romanında şiirsel üslubu ve ironik yaklaşımı ile siyaseti, kimlikleri, coğrafyayı, sınırları, insan ruhunu, varoluşu, yeniden sorgulatıyor. Sokrates Yeşil Sahalarda/ Mathias Roux/ Çeviren: Barbaros Yanık/ Tekin Yayınevi/ 176 s. “Sokrates Yeşil Sahalarda” bir felsefeye giriş kitabı. Ama alışık olduğumuz tarzda nüfuz edilmesi zor, okuyucunun seviyesine inmeyen, birbiri ardına büyük filozofların öğretilerini sıralayan bir giriş kitabı değil. Kendisi de vaktiyle bir felsefe öğrencisi olan Mathias Roux benzer kitaplarla felsefeye girişte sorun yaşadığı için kendisine ‘Felsefeye giriş nasıl daha kolay ve eğlenceli hale getirilebilir?’ diye sormuş ve kadın erkek hakkında konuşmaya doyamadığımız futbol üzerinden bir giriş yapmaya karar vermiş. Roux, bu kitapta Fransa ile İtalya arasında oynanan 2006 Futbol Dünya Kupası’nın efsanevi final maçını çıkış noktası olarak alıyor ve maçın farklı dakikalarındaki pozisyonlardan hareketle felsefenin temel alanlarının temel sorunsallarını ortaya koyup tartışıyor. Hegel ve/veya Spinoza/ Pierre Macherey/ Çeviren: Işık Ergüden/ Otonom Yayıncılık/ 244 s. Hegel’in Spinoza’yı temel felsefi muhatabı olarak aldığı bir gerçektir. Ama Hegel, Spinoza’yı anlamamış, SAYFA 24 ? 2 MAYIS 2013 Kedi Gülüşü/ Deniz Kavukçuoğlu/ Can Yayınları/ 238 s. Kedilerle yaşamak kolay olmamaktan öteye başlı başına bir yaşam biçimidir. Seçimleri bu yaşam biçiminden yana olanlar beklenmedik sürprizlere, ruhsal altüst oluşlara, benzeri yaşanmamış duygu dalgalanmalarına her an hazır olmalıdır. Kedili yaşam her şeyden önce insanın oldukça güçlü bir sinir sistemine sahip olmasını zorunlu kılar. Yaşam dizimizde daha önce ‘Sen Vatan Haini misin Baba?’ ve ‘Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?’ adlı kitaplarını yayımladığımız Deniz Kavukçuoğlu’ndan bu kez kedili bir yaşamla dopdolu anılar. Diyalektiğin Kategorileri ve Yasaları/ Aleksandr Şeptulin/ Çeviren: Yakup Şahan/ Yordam Kitap/ 384 s. Kitap, maddeci diyalektiğin başlıca kategorilerini ve yasalarını ele alıyor. Diyalektiğin kategorilerinin ve yasalarının içeriğini ortaya koyarak özgül felsefi bir kuram olarak diyalektik maddeciliğin özünü açıklamaya çalışıyor. Yazar, bu görevi yerine getiriyor. Kategorilerin ve yasaların içerdiği bilgikuramsal, yöntembilimsel ve ideolojik işlevleri göstermeye çalışıyor; onları gerçekliğin evrensel ilişkilerinin ve özelliklerinin yansıma biçimleri; toplumsal bilgilenmenin biçimleri ve basamakları, bilgilenmenin diyalektik yönteminin ve gerçekliği dönüştürmenin ilkeleri olarak çözümlüyor. Thomas Hobbes/ A.P. Martinich/ Çeviren: Akın Terzi/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 460 s. Çağdaş Batı siyaset felsefesinin kurucusu İngiliz düşünür Thomas Hobbes (15881679), İspanyol Armadası’nın tehdidinden korkan annesi tarafından erken doğumla dünyaya getirilmesi hakkında şöyle yazacaktır: “Annem öyle bir korkuya kapıldı ki ikiz doğurdu: beni ve benimle birlikte korkuyu.” Yetişkinlik dönemi büyük çalkantılara ve korkutucu olaylara denk düşen Hobbes, hayatı boyunca iktidar sahiplerinin hışmına uğramaktan korkmasına karşın bu durum onun yaratıcılığını ve düşündüklerini kaleme almasını engellememiştir. Hobbes uzmanı A.P. Martinich, bu büyük düşünürün çağının siyasi ve toplumsal olayları içinde nasıl şekillendiğini ve yüzyılları aşarak günümüze nasıl ulaştığını incelerken bir yandan da zamanımızın kültürel, bilimsel, siyasal ve felsefi temellerinin atıldığı bir dönemin nabzını tutuyor. Hissetmeye Var mısın?/ Indigo Bloome/ Çeviren: Burcu Bingül/ Altın Kitaplar/ 288 s. Önce zihnindeki perdeleri kaldırdı. Şimdi hissetmenin zamanı. Psikolog Alexandra Blake, âşığı Jeremy Quinn tarafından cinsel açıdan uyandırıldıktan sonra beraber çıktıkları erotik yolculukta Alexandra’nın en karanlık cinsel fantezilerini keşfedip sınırları zorladılar. Londra’da kaçırıldıktan sonra onu neyin beklediğini bilmeyen Alexandra birden kendisini gölgeler arasında sahnelenen tehlikeli bir oyunun ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1211 kendi sisteminin egemenliği altındaki bir unsur olarak sindirmek zorunda hissettiği için, onu adeta yanlış okumuştur. Hegel, Spinoza’yı kendisinden bile daha iyi anladığını iddia etse de, sanki onda kendi sisteminin bir sınırını görmüş gibi davranmaktadır. Nitekim Hegel’in Spinoza’nın ortaya koyduğu soruna sürekli geri dönme ihtiyacı hissetmesi, onun Spinoza’da sindirilemeyen bir şey, sürekli yeniden yüzleşmek zorunda kaldığı bir direnç bulduğunu gösterir. Pierre Macherey’nin Hegel ve/veya Spinoza’sı 1979’da Fransa’da yayımlandığında, izleri özellikle Alain Badiou, Antonio Negri ve Gilles Deleuze’ün eserlerinde takip edilebilen büyük bir etki uyandırır. Macherey, iki karakteristik filozofun yakınlığını aralarındaki uzlaşmaz gerilime dayandıran bir soruşturmaya girişir. Ona göre, “Spinoza’nın her Hegelci okurunun, keza Hegel’in her Spinozacı okurunun hissettiği tuhaf yakınlık duygusu”nu açıklamanın başka bir yolu yoktur. İki filozofu birbirinin içinde okumayı zorunlu kılan bu uzlaşmaz gerilim, kendini en çok Hegel’in Spinoza’ya bakışında belli eder. Biyopolitika/ Thomas Lemke/ Çeviren: Utku Özmakas/ İletişim Yayınları/ 176 s. Biyopolitika, 11 Eylül’den sonraki teröre karşı savaş, neoliberalizmin doğuşu, ırkçı ideolojiler ve soykırım politikaları, çevre meselelerinin idaresi, kök hücre araştırmaları, insanı kopyalama ve insan genom projesi türünden biyotıbbi ve biyoteknolojik yenilikler gibi oldukça farklı konular üzerine düşünmek için bir araç oldu. Rolünü çok da abartmadan biyopolitikanın pek çok tartışmada iktidarın günümüzdeki biçimlerini çözümlemek ve eleştirmekte –hayat ile ölüme, ırk ile toplumsal cinsiyete, beden ile doğaya ilişkin sorunların yanı sıra iktidarla tahakkümün daha geleneksel sorunlarına bağlanarak son derece yeni ve özgün– bir yorum anahtarı görevi gördüğü söylenebilir. Aslına bakılırsa tartışmanın yoğunluğu ve biyopolitikanın önemi, terimin çağımızda asli olan kimi konuları tam da kalbinden yakaladığını göstermektedir. Sarık ve İstanbulin/ JeanFrançois Solnon/ Çeviren: Ali Berktay/ Doğan Kitap/ 594 s. Osmanlı İmparatorluğu ile Hıristiyan Avrupa’nın arasındaki büyük savaşlar iki tarafta da iyi bilinir: Konstantinopolis’in fethi, Viyana Kuşatması, İnebahtı Savaşı... Ancak sultanın tebaası ile Hıristiyanlar arasında yalnızca çatışma ve silahlardan ibaret bir ilişki yoktu. Tarihçi JeanFrançois Solnon, on dördüncü yüzyıldan yirminci yüzyıla dek, Osmanlılarla Hıristiyan Avrupa’nın ortak tarihini, kültürel alışverişini ve zaman içinde birbirleri hakkında değişen algılarını inceliyor. Bu ilişkinin siyasi ve askeri kaygıların yanı sıra elçilik heyetleri, sanatçılar ve seyyahlarla belirlendiğini ortaya koyup aradaki çatışmanın ve karşılıklı hayranlığın zengin tarihini anlatıyor.