06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA Gaute Heivoll’den ‘Yanıp Kül Olmadan Önce’ 980 Kuşağının en etkin ve önemli isimlerinden Haydar Ergülen, aynı zamanda günümüz şairlerinin de en çalışkanlarından biri. Ergülen, bir dizinin ilk kitabını “Cümleten İyi Yolculuklar” adıyla okurla buluşturdu. Yazanların çoğunun orta yaşlı şairler olmalarının nedenini “Otobüs kuşağından olmamızdan kaynaklanıyor” diye açıklayan Ergülen’in kendisi de bir yolcu aslında. “Paradoks Diyalektika”da da kavramlarla gezinmiş. “Nar’ın babası” Ergülen’le yakın zamanda peşi peşine yayımlanan üç kitabından “Paradoks Diyalektika”yı merkeze alarak kızı Nar için kaleme aldığı ve yeryüzünü şiirle anlatan çocuk kitabı “Nar Alfabesi” ve “Cümleten İyi Yolculuklar”ı konuştuk. “Julian Assange kimilerine göre bir internet sihirbası kimilerine göre bir şarlatan. Bazıları onu WikiLeaks belgelerinden dolayı dikkatle izliyor ve bir sonraki hamlesini bekliyor, bazıları ise hâlâ tam anlamıyla ne olduğunu çözememiş durumda. İnternete göbekten bağlı olduğumuz bir çağda Assange’ın sanal âlemde gerçekleri açık eden eylemci kimliği öne çıkıyor. Bu yüzden onun ve içinde yer aldığı grubun eylemleri her zaman bombalar patlatıyor. Önemli bir şifrepunk olan Assange, kendisi gibi takılan Jacob Appelbaum, Andy MüllerMaguhn ve Jérémie Zimmermann’la beraber internetin nereden gelip nereye gittiğini tartışıyor. Bu da bize Asssange ve arkadaşlarının gezindiği ortam üzerine düşündüğünü de gösteriyor” diyor Assange’ın “Şifrepunk”unu değerlendiren Ali Bulunmaz. Bol kitaplı günler... 1 Buz gibi yangınlar Gaute Heivoll, Yanıp Kül Olmadan Önce’de bizi bir piromanın peşine takıp çıkardığı yangınlarla yüzleştiriyor. Ortalığı alev alev yakan ruh halini anlatan Heivoll, geçmiş, özlem ve yıkımın sarsıcı gücünü açığa çıkarıyor. ? Ali BULUNMAZ iz “sağlıklı” ve “normal” insanlar, dışımızda kalan; belki de dışarıda bıraktığımız “anormal”, “suça eğilimli” ve “suç işleyen” kişileri anlamıyoruz. Anlamaya uğraşmamakla da ilgili olabilir bu. Her ne hal ise. Olayı kılıfına uydurup ortalığı yıkmak suç olmaktan çıkarıldı. Ama palas pandıras mevzuya girenler hemen enseleniyor da bunun altı üstü ne kadar araştırılıyor? Bir piromanın neden yangın çıkarma dürtüsüyle hareket ettiğini anlayabiliyor muyuz? Kendimizi onun yerine koyarak konuyu enine boyuna düşünüyor muyuz örneğin? Hiçbir şey birdenbire olmaz; bir piroman da art arda yangın çıkarmaktan keyif alıyorsa burada kurcalayacak bir şeyler var demektir. Gaute Heivoll bizi Yanıp Kül Olmadan Önce’yle Norveç’e götürüp bir piromanın ardına düşürdüğünde insan sormadan edemiyor: Piroman nasıl bir ruh haliyle orayı burayı yakar? “SAVAŞ GERİ GELDİ” Heivoll, piromanın ardından koştururken kulaktan kulağa anlatılan, bazılarına tanık olunan hikâyelerin kâğıda dökülmesi gerektiğini düşünüp Yanıp Kül Olmadan Önce’yi yazmaya koyulmuş. Seri katillerin arka arkaya işlediği cinayetler gibi piromanın çıkardığı yangınlar, seri yangınlar, Heivoll’ün aklını kurcalıyor: 1978’e uzanan hem karanlık hem de aydınlık bir hikâye. Kasaba, savaştan beri en hareketli günlerini çıkartılan bu yangınlarla yaşar. Ahalide “savaş geri geldi” dedirtecek ölçüde tedirginlik yaratan yangınlar, herkesi gece gündüz her yerde nöbete diker. Her şey sakin sessiz giderken bu yangınlar neyin nesiydi? Yazar, yıllar sonra yollandığı kasabada fotoğraflar, anılar ve tanıdıklar sayesinde geçmişe doğru seyahate çıkar; o zamanlardan ilginç bir öykü yakalar: Dag’ın öyküsü. Doğumu merakla beklenen, çok sevilen, fazlasıyla başarılı, kimsenin ondan daha iyi notlar almasını istemeyen, aldığında bambaşka biri olan ve donuklaşan, atıcılığa meraklı, zaman zaman kendi kendine yüksek sesle sorular sorup konuşan, boşluğa kızan ve itfaiyeciliğe yoğun ilgi duyan Dag. Yazar Dag’ın hikâyesini, büyükannesinin günlüğünü, geçip giden günleri, yangınları, yangınlar sonrası yaşanan tedirginliği ve kendisinin bir başkasına ve aslında yavaş yavaş herkese benzemeye başladığı ve kendini bulmaya uğraştığı zamanları paralel kurguyla anlatıyor. Bir yandan kendisini bize açan; kişiliğinin oluşumunu aktaran yazar öte yandan dedektif gibi yangınların ve Dag’ın hikâyesinin peşinden gidiyor. Aslında Gaute, bu paralel kurguyu yaratırken görece başarısız bir öğrenci olan kendisiyle istediği her şey olabilecek, öğretmenlerinin gözdesi ve bunun baskısını her geçen gün daha fazla hisseden Dag’la bir karşılaştırmaya gittiği izlenimine kapılıyoruz. Dag, kazanma hırsıyla dolu belki de doldurulan yaşamının yarattığı sıkıntıyı, günden güne büyüttüğü alevlerle gidermeye uğraşıyor. GÜÇLÜ BİR İSTEK Dag, alevlerin karşısındayken gerçeklik içinde bu duyguyu yitiriyor. Yazarın çizdiği portre ve olaylar birleştiğinde artık adına hastalık mı yoksa zevk mi dersiniz, orası size kalmış, Dag’ın durumu ve yaptıkları bir tür kendinden geçme halini yansıtıyor, hem ciddi hem de incelenesi bir şey. Kasabadakilerin söylediği gibi arka arkaya çıkarılan yangınlar tam bir çılgınlık ürünü. Gaute, piromanın ruh halini polisiye tadında anlatırken klasik bir yönteme başvurup hiç beklenmedik bir zaman ve yerde huzur bozan yakma eyleminin insanlar üzerindeki yıkıcı etkisini alevlerle beraber okura yayıyor. Kimin kim olduğunu herkesin bildiği küçük kasabada böylesine psikopatça bir şey neden yapılmıştı? Anlam verilemeyen buydu. Delilik, çılgınlık ya da güçlü bir istek… Dag’da bunların hepsi var: “Üç kişiliği olduğu çıktı ortaya. Finsland’daki insanlara yazdığı bütün mektuplar bunu gösteriyordu. Dag vardı. Oğul vardı sonra ve bir de ben. Belki yangınları çıkaran Oğul’du, sonra Dag gelip söndürüyordu. Bilmiyorum. Belki de tersiydi, yangınları söndüren Oğul’du. Peki, bu durumda ben kim oluyordu?” Heivoll’ün anlattığı yangınlar ve piromanın geçmişiyle olayların gelişimi, eski hesaplaşmalar ve kızgınlıkları su yüzüne çıkarıyor. Çok akıl kurcalayan nedenler aramamak gerekiyor belki de bu seri yangınlar için. Sade ve son derece basit ama etkisi büyük bir şey olabilir; geçmişten gelen bir tortu, güçlü bir istek, engellenemez bir zevk dürtüsü ya da öylesine bir arzu. Bundan sonra benzini döküp kibriti çakmak işten bile değil… ? [email protected] http://bulunmazali81.blogspot.com Yanıp Kül Olmadan Önce/ Gaute Heivoll/ Çeviren: Deniz Canefe/ Can Yayınları/ 286 s. B TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Heivoll’ün anlattığı yangınlar ve piromanın geçmişiyle olayların gelişimi, eski hesaplaşmalar ve kızgınlıkları su yüzüne çıkarıyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Reklam Müdürü: Petek Öztürk ?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1207 4 NİSAN 2013 ? SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle