07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş iir Atlası CEVAT ÇAPAN Kalina KOVAÇEVA/ Şiirler / Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Enfarktüs kalbime saplandığında bir yığın borçla gideceğim besbelli.’ di (1961). Aynı yıl Sofya Madencilik ve Jeoloji Enstitüsü’ne yazıldı. Oradan Sviştov Yüksek İktisat Enstitüsü’ne geçti (1963) ve en sonunda kaydını “Aziz Kiril ve Metodiy” Veliko Tırnovo Üniversitesi’ne yaptırdı (1964). Uzun bir süre Narodna mladej (Ulusal Gençlik) gazetesinde çalıştı. Oradan da özel kadın dergisi Lada’ya geçti (1978). Genişletilmiş ulusal alpinizm takımında yer aldı; ilki 1985’te, ikincisi de 1987’ de olmak üzere iki kez Himalaya dağ yürüyüşüne tek başına katıldı ve 550 kilometre yol katetti. Edebiyat dünyasında genç yaşta boy gösteren Kalina Kovaçeva, şiirde çok önem verdiği kadınsallık yanıyla kendini tanıttı. Daha çok aşk, aile, kişiler arası ilişkiler eksenine yönelik şiirlerinde sevme ve sevilme, bağlılık ve ihanet, aile sorumluluğu ve kadının kutsallığı gibi konuları kendi duyarlılığı çerçevesinde ele aldı ve kendine özgü bir yaklaşımla irdelemeye çalıştı. Biçimi önemsediği bu şiirlerde sanat tekniklerinden ustaca yararlandığı apaçık görülmektedir. Şiirleri dış ülkelerde de büyük bir ilgiyle karşılanmaktadır. Birçok ödüle değer görülen Kalina Kovaçeva’nın başlıca şiir kitapları şunlardır: Senin Olman Gerek (1972), Hava Bülteni (1975), Özel Şiirler (1981), Unutmamam İçin (1995), Aşk İçin Ne Demeli (1999), Şiirler (2001). Kovaçeva (1943) Pleven iline bağlı Bojurluk köyünde dünyaya geldi. Ailesiyle birlikte 1950 K alina yılında Sviştov kentine taşınmak zorunda kaldı. Sviştov’daki “Aleko Konstantinov” Lisesi’ni bitir *** Enfarktüs kalbime saplandığında bir yığın borçla gideceğim besbelli. Çocuğuma saf gülüş borcuyla. Perde borcuyla minicik odamıza. Anneme ipek şal. Babama şiir. Aşka yeniyetmelik. Katya’ya benden de sevgi. Yayan yapıldak derbederşiirlerime çekidüzen. Bana ait (olan ve olmayan) skandaldan doğanen yeni günah. Pırıl pırıl bu toprağaellerimle dikmediğim çiçekler. Öteki herkese iyilik. Ve ‘merhaba’ tanımadığıma. Enfarktüs kalbime saplandığında borç yüklü gideceğim. Hatta kendime de bir yaşam borcuyla onurlu bir gerçek yaşam, hiç pişmanlık duymadan. *** Hava sanki bomboş. Bomboş akan su. Ağaç bomboş – bomboş orda ceketin. Çöktükçe çöküyor sisin koyusu. Bir şey istedin mi? Yok, istemedin. Hava kapkaranlık. Kapkaranlık su. Kapkara, ocakta rengi ateşin. Sis değil, dolaşan sensin yaz boyu. Bir şey istedin mi? Yok, istemedin. Ama iste! – diyorum ben, delice. Sevgi iste benden ve nefret iste. Alçaklık, sevinç ya da işkence. Giysi, ekmek…. aklına ne gelirse. Beni iste ve at sonra bir yana bir çöp gibi. (Uygun görürsen eğer!) Düşman gibi iste, kırarcasına. Varlığımı sezdir, bu bana yeter. Sis çöküyor, sis çöküyor durmadan. Her şeyin ödülü bu anlaşılan. *** Bu türkü değilse, ağlayış demek. Kim ağlıyor karanlıkta nafile? Kim bu türkü yakan feryat ederek karanlık basmış ve güz gelmiş diye? Gölcüğe bakınca beyaz tenliyim. Dere aynasında yine öyleyim. Karşı evde kimdir yaşayan? Ona benim eski acım diyesim gelir. Aynen o, eğilmiş piyanosuna. Bu duyduğum, o sevginin sesidir. Gölcüğe bakınca çok yalnızım çok. Dere aynasında farklı bir şey yok. Çocukların hepsi yağmur delisi. Islak hallerine bakıp gülerim. Omzuma dokunan kızın birisi. SAYFA 22 ? 4 NİSAN 2013 Beni onun sevgisine atan kim? Gölcüğe bakınca o kız çok özel. Dere aynasında çok daha güzel. Haydi hayırlısı. Şimdi sonbahar. Epey mesafe var dost kışa kadar. *** Benim babam bira içen bir küçük çocuk gibi. Ne kitap okuduğu var, ne de bir şey bildiği. Gülümseyip yürüyor kasket, baston elinde. İşe güce sırt çevirmiş bitimsiz tatilinde. Dayak, hapis hepsi gitmiş, izi yok belleğinde. Uzağında o her şeyin. Her şeyin üzerinde. Kaygısız bir şakacıdır, zararsız bir kavgacı. İçim ona sevgi dolu, acılara yabancı. Parasızlık ezdi bizi. Sefalet, garibanlık… Çocukluğum bir ateştir içimde bunca yıllık. Günübirlik yaşadık hep. Tek oydu ikonamız. İyi kalpli ve çok yorgun, küçük memur babamız. Dosyalarla, hayallerle, yaralarla yaşadı. Bunca zorda iyiliği, acep nasıl taşıdı! Üstelik de benim gibi bir asiyi eğitti, yüreğime çizi çekti, tohum ekti, gül dikti. Ve bugün de işte evde, asmanın gölgesinde, çocuklarla çocuk olmuş, çocuk eğlencesinde. Kimi yalnız konuşuyor, gülüyor şenlenince Ve (belki) o bir çocukluk yaşamakta kendince. Ve kurnazlıklar yapıyor döküp hünerlerini. Benim babam bira içen küçük bir çocuk gibi. VATAN Aleksandır Gerov’a Yürüyorum sivri taşlarınla engelliyorsun beni. Yürüyorum batırıyorsun bana en sivri köşelerini. Ve yağmurunyağmadan eritiyor her şeyimi tümden. Ve içtiğim suyun ekşiliktir ağzımdan hiç gitmeyen. Özümü köz yaksa da, yüzüme hakaret çarpsa da, ben seni bırakıp gidemem, senden ayrılamam asla: yabancı ölümsüzlüklerin ve nezaketlerin önünde bir kısa günü, sert pelini, babamıyeğlerdim yine de. Yabancı kurtlar karşısında ben (ölümü göze alarak) kendi kunduzlarımız için sapan yapmaktayım bak. AKŞAMÜZERİ BİR YORGUN KADIN Koşu, çaba bitsin, yeter ne gün gördü, ne rahatlık, kemikleri inceldi, toprağa yatacak artık, bulup sırrın köklerini oracığa baş koyacak. Ya camdaki çiçeğini acaba kim sulayacak? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1207
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle