02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞMAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAP GÖLGESİ Fasülyeden teyze... Barbunyadan anne... Hidayet Karakuş, pek çok alanda yapıtlar üreten, hem çocuklara hem yetişkinlere seslenen bir yazar. Çocuklar yıllardır onun kitaplarını severek okuyor. Karakuş’un çocuk yazınında kalımlı olması, çocuk okurun özlemlerini, duygularını yapıtlarında başarıyla dile getirmesinde yatıyor. Onun kitapları çocuğun sanat yolculuğunda elini tutabilecek güvenilir kaynaklar. ? Mavisel YENER idayet Karakuş’un, Bilgi Yayınları’ndan çıkan Küçük Yeşil TırtılTırtılın Yolculuğu isimli yeni yapıtı okulöncesi ve ilk okuma çağındaki çocuklara sesleniyor. Minik tırtılın, üç yaşındaki Eda’nın evine nasıl geldiğini öğreniyoruz ilkin. Tırtılcık, Eda’nın annesi Seda Hanım’ın alışveriş torbasındaki barbunyalardan birinin kabuğunun içinde uyuyakalınca gözlerini onların mutfağında açıvermiş. Barbunyaları ayıklarken ortaya çıkan tırtıl çok şanslıymış. Çünkü Seda Hanım onu kabuktaki yuvasına geri koymuş, diğer kabuklarla birlikte çöpe atmış. Tırtılın yolculuğu da böylece başlamış. Meraklı Tırtıl, annesinin nasıl biri olduğunu çok merak ediyormuş. Belki de annesi öteki kabukların içindedir diye düşünüp kabuklarla dolu olan torbanın içinde dolaşmaya başlamış. Kendi torbasından yandaki torbaya oradan da öteki torbaya geçmiş. Çöpleri karıştıran hurdacı çocuğun arabasına işte bu sırada hoop diye düşüvermiş. Çünkü çocuk onun bulunduğu torbayı alıp arabasına koymuş. Tırtılın yolculuğunda başka hangi duraklar olduğunu kitabı okuyanlar öğrenecek elbette. Bir yanda annesini ararken öte yanda karnını doyurma çabasında olan tırtılcığın aile özlemini güldüşün öğeleriyle aktarmış Karakuş. Tırtıl kendine neden fasulyeden bir teyze edinmiş biliyor musunuz? Çünkü barbunyanın annesi olduğuna karar vermiş de ondan. Peki börülcenin bu hikâyede ne işi var? Ben söylemem, okuyun öğrenin. Gülerken düşünmek hepimize yakışıyor! ‘Bugün çok güzel bir iş yaptım, şiir söyledim’(s.159) diye sevinen tırtılın şiir sevgisi nereden geliyor diye çok düşünmeyin. O kendi şiir zaten! Uzun yolculuğunda kuşlarla, cırcırböcekleriyle, yıldızlarla, aydedeyle, rüzgârla tanışan minik tırtıl annesine ulaşabiliyor mu acaba? Nurullah Ataç: ‘Bencildir insanoğlu, bencil olduğu için yalnız kendi dertlerini düşünür, yalnız onlara inanır, başkalarında gördüğü dertleri kendisininkiler gibi kavrayamaz. Onlara omuz silkmezse, gülmezse, eğlenmezse onlarla, gene iyi… Bizi bu bencillikten edebiyat kurtarır, şiirler, hikayeler, romanlar, tiyatro eserleri, denemeler kurtarır. Öteki insanların içlerini bize onlar açıverir, başkalarını onlar duyurur’ der. Yeşil Tırtıl, ilk bakışta minik bir tırtılın serüvenleri gibi görünse de, okudukça, üstünde düşündükçe, yapıtın derinlikli anlamını seziyoruz. Kitabın içsel örüntüsü çocuğu ‘görmeye’, olaylara farklı gözlerle bakabilmeye davet ediyor. Bencillikten kurtarmak için farklı bir ışık yakıyor. Flaubert diyor ki: ‘Kimsenin görmediği ya da söylemediği bir yanını bulmak için olaylara gerektiği kadar uzun ve dikkatli bakmalı.’ Yeşil Tırtıl’ı okurken bu sözü düşündüm. Bu kitapta söylenmeyenleri de duyabilmek için dikkatli bakmalı, zaman harcamalı. Annesini kitap boyunca arayan tırtılın serüveninin bir barbunya kabuğunun içinde başlaması rastlantı değil elbette. Metnin bütününe baktığımızda etkitepki, nedensonuç yönlerinden incelersek, bu serüvenin barbunya kabuğu içinde başlaması anlatılacak ‘hikâye’nin çekirdeğini oluşturuyor. Çekirdeği kitabın ilk sayfalarında cesurca elimize veren yazar, ustalıklı kurgusuyla kitabın sonuna değin merak duygumuzu körüklüyor. Tırtıl, kimi zaman arkadaşı rüzgârın yardımıyla kimi zaman başka yollarla savrulmalar yaşadığında geçmişi ve geleceği sorgulamaya devam ediyor. H Bir ailesinin var olup olmadığı kafasını kurcalıyor. ‘Doğadaki bütün canlılar birbirine akrabadır’ (s.150) tümcesi üzerinde, bizim gibi o da düşünüyor… Tırtılın yolculuğunu okurken dikkat çeken öğelerden biri de ‘insan’. Metinde anlatılan olayların nedenlerinin aslında tırtıla değil insanlara bağlı olduğunu görüyoruz. Bu, kimi zaman bir anne, bir hurdacı çocuk ya da bir bahçıvan olabiliyor. İnsanların farklı duygu hallerine tanık oluyoruz. Bu da yazarın insan ve doğa teması üzerinde yoğunlaştığını gösteriyor. Örneğin, kitap boyunca Eda’nın annesini görüyoruz; bir kez olsun onun merhametli biri olduğu söylenmiyor. Fakat onun davranışları (Örneğin tırtılı usulca boş bir barbunya kabuğuna geri koyması) ne denli merhametli bir insan olduğunu gösteriyor. Hidayet Karakuş, söylemeden söylemenin başarılı bir örneğini veriyor. İnsanların farklı duygu halleri tırtılın yolculuğunun rotasını belirliyor. İçine ‘insan’ın girdiği her olgu, onun eylemleriyle anlam buluyor çünkü. Kitap boyunca mişli geçmiş zaman kullanılması masal dilinin varsıllığını da metne davet ediyor. Kitaptaki on üç öykü bütünlüklü okunduğunda bir roman ortaya çıkmış da diyebiliriz. Tam da masal evrenine dalmışken kendimizi Eda ve annesinin öyküsü içinde buluvermemiz, türlerin iç içe geçmiş olması, eğlenceli bir oyuna davet ediyor hepimizi. Özgün bir kitapla coşarak, düşler kurarak, başkalarının duygularına ortak olarak çoğalan kimse önyargılı olmaz, geniş bakış açısı kazanır. Küçücük bir tırtılın bize göre minik, ona göre kocaman olan bu yolculuğu bize insan olduğumuzu bir kez daha anımsatıyor. Hidayet Karakuş’un pırıltılı dilinden nice masallar okusun çocuklar… okusun da büyüsün… ? www.maviselyener.com *Küçük Yeşil TırtılTırtılın Yolculuğu/ Hidayet Karakuş/ Resimleyen: Süleyman Özkonuk/ Bilgi Yayınevi/ 245 ssert kapak/ 2013/ 4+ KONUK HARFLER Arkadaşım Karabatur ? Zehra ÜNÜVAR Ç ocuklarla hayvanlar ne güzel arkadaş olurlar. Hem de öyle güzel anlaşırlar ki, kurdukları ortak dile akıl sır erdiremezsiniz. Arkadaşım Karabatur’da da böyle bir 16 ? 28 MART dostluk anlatılıyor. Ege Bölgesi’nin pek çok yerinde “Deve Güreşleri” yapılır. Bu güreşlere hazırlanan develer, büyük bir özenle beslenir, bakılır. Güreş zamanı öyle bir süslenirler ki görmek gerek. Süslü develer, sokaklarda dolaştırılarak gösteriş yapılır, alkış alınır. Güreş günü, yapılan karşılaşmada kazanan develerin değerine paha biçilmez. Ama güreşi kaybedenler birdenbire gözden düşer. Büyüklerin gözünden düşen bu develer, çocukların gözünden düşer mi? Yooo; hayır! Onlar yine en sevdikleri arkadaşlarıdır. Kaybettiklerine üzülseler bile sevgilerinden vazgeçmezler. İşte böyle güzel bir dosluğun anlatıldığı romanda, hem Karabatur hem de onu çok seven çocuk, etkileyici bir dille anlatılmış. Üstelik, Karabatur’un biricik arkadaşı Yusuf, sağırdilsiz bir çocuktur. Okula gitmemiş, okumayı yazmayı kendi kendine öğrenmiştir. Dudak okuyarak insanlarla anlaşan Yusuf, Karabatur’un da dilini çözmüş biridir. Karabatur’a çok iyi bakar; güreşlere hazırlar. Onun başarısı ile övünecek; yaşamı değişecektir. Ama ne yazık ki dileği gerçekleşmez. Karabatur yenilir. Yusuf’un babası deveyi döver. Karabatur kinlenir; sahibini altına alır. Kaburgaları kırılan babasını Yusuf kurtarır ama satıl ma kararının çıkmasını engelleyemez. Yusuf, çok sevdiği arkadaşının satılması kararına mı üzülsün, o günlerde kasabaya gelen yeni arkadaşı Ayşegül ile arkadaşlığına mı sevinsin? Üstelik, Ayşegül’ün doktor olan babası, Yusuf’un bir ameliyatla işitme duyusunu kazanabileceği müjdesini vermiştir. Yepyeni bir yaşamın heyecanı ile göklere mi uçsun! Bu heyecanlı konunun devamını okuyarak öğrenebilirsiniz. Güzel bir ilkgençlik romanı sizi bekliyor… ? Yazarı: Ahmet Zeki Muslu/ Türü: Roman/ Yayınevi: Koza Kitap SAYFA 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1206
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle