19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ içindeydik. O dönemde sürekli müzikle uğraştığım için caz müziğindeki ‘be bop’ nakaratı söylenen bir şeyin okuyan tarafından tamamlanması duygusunu veriyordu bana. Ayrıca, anlamsızın anlamıyla bir caz nakaratıyla siyahbeyaz ırk ayrımına gönderme yapıyordum. Siyahiler caz müziğinin simgeleridir. Benim imgelemimde onlar ‘be bop’ nakaratındaki gibi canlı, yaşam dolu, renkli ve coşkuludur. ABD’nin güney eyaletlerinde siyahilere gösterilen tutum beni insanlık açısından incitmişti; bugün de incitiyor. Bu her insanda başka çağrışımlara yol açar. Bende de çağrışım cazdaki ‘be bop’ oldu. YETERSİZ KALAN SÖZCÜKLER Bir şiirinizde “kelimelerin tümünü kullandı ozanlar” diyorsunuz. Bundan, yeni bir şiir arayışına girmek gerektiği vurgusu algılanabilir mi? Yinelenip durana bir itiraz mı bu yoksa? Evet, olabilir. Dediğim gibi dünyada o kadar güzel şiirler yazıldı ki, bunların yinelenmesi beni mutlu etmiyor. Ben de bu yüzden sık şiir yazamıyorum. Bir şey beni çok heyecanlandırırsa ve esin perisi oradaysa yazabiliyorum. Bir de bazı düşüncelere ve duygulara sözcükler yetersiz kalıyor. O zaman da vazgeçiyorum yazmaktan. 1996’da özenle, elişi hazırladığınız ‘Uzun Atlar Vadisi’ adlı şiir kitabınızın basımını yaptırmayacak mısınız? Bireyi gözeten şiirler var bu kitapta. Mavi şiir anlayışının imgeci tutumu da gözetilmiş. Neden ‘Uzun Atlar Vadisi’ gibi bir ad seçtiniz kitabınıza? Bu ada yüklediğiniz anlam nedir? Bu ad, ‘Mahşerin Dört Atlısı’ imgesinden duyumsadığım bir şey. Sanki o dört atlının vadisi onları gölgesiyle uzatıyormuş, onları devleştirip üstümüze sürüyormuş gibi… “Atlar Koşuyor içimde / karanlıklar ötesinden / bilinmeyen sonsuza doğru” dizeleri, içimizde coşku ne kadar dolu olursa olsun, bunlar bizi “bilinmeyen sonsuza” yani ölüme doğru sürüklüyor. Bundan sonra şu dizeler var: “kanat çırpıyor yüreğimde / binlerce güvercin coşkulu / binlerce silahla çevrili sevinçleri / uzun atlar vadisinden / geliyor karanlığın askerleri…” Buradan insan yüreğindeki kımıltıyı, sevinci güvercin kanatlarıyla betimlemeye çalışıyorum. Bundan sonra dünyanın bugünkü durumunu “binlerce silahla çevrili sevinçleri” diyerek güvercin kanatlarıyla gelen sevinci ve güvercin ile simgelediğim barışın tehlikede olduğunu söylüyorum. Şiir böylece gelişiyor. Şiirlerimdeki soyutlamalarımın hepsinde bir anlam vardır. Çağrışımlara ve göndermelere önem veriyorum. Benim amacım güzel şiir yazmaktan çok, bir düşünceyi değişik imgeler ve soyutlamalarla getirmektir. Dünyada tiyatro yapıtları manzum biçimde yazılırken 1870’lerden sonra düzyazı biçiminden yazılır oldu. Tiyatro metinlerinde düzyazıya geçişin nedenleri nelerdir? Şiir betimlemeleri, soyutlamaları ile bir şeyler söyler ama tiyatroda onu canlandıracak oyuncu için itici gücü olması gerekir. İtici gücü olan nazma ben etkin şiir, olmayana da edilgen şiir diyorum. Sahne oyunu için daha çok serbest uyakla yazmak gerekir ve tıpkı Lorca’daki gibi hareketli imgeler gerekir. Örneğin, güney rüzgârı, onun oyunlarında “yağız”dır, “ateşli”dir; “parlak” bakışlarla tohumları taşır, getirir”. Kuzey rüzgârı, “ak pak bir ayı, yıldızları parlatan”dır. Gökyüzü, “külle örtülüdür, tarlaları ak çarşaflara bürür”; çocuklar, “gökteki ayı erik gibi koparır, yerler”; deniz, “uzaklardan bir gülüştür, köpük dişleri, gök dudaklarıyla uzaklardan gülümser ”. Kanlı Düğün’de gelin, evleneceği erkeğin anasına, istediği erkeği şöyle anlatır: “İçim dışım ateş dolu tutuşmuşken, senin oğlun bir damla su gibi, bana çocuk, bana toprak, bana mutluluk umudunu getirdi; ancak ötekisi, her yandan yeşeren kara bir ırmaktı, sazlarla mırıltılı dudakları, dişlerinin arasında bir şarkı vardı. Bense soğuk bir su gibi, beni ürperten küçük oğlunla ondan kaçmak istedim. Ötekisi … Ah, ötekisi … Binlerce kuş ant ettirdiler bana ve sekerek üzerimden uçup gittiler. Lekeli zavallı kadınlığımı, ateş dolu kızgınlığımı sabah çiyi gibi örttü gitti o...” Ayrıca, tiyatroda metnin şiir biçiminde yazılması fazladır çünkü Çehov’un oyunlarında olduğu gibi, düzyazı bir metin de, oyuncuyla, ışıkla, dekorla, sesle şiirli olabilir. Çoğu kez manzum oyunlar tiyatro ne kedisiz QHNLWDSV×] ú 1 <( Nutku’nun amacı güzel şiir yazmaktan çok, bir düşünceye değişik imgeler ve soyutlamalarla getirmektir. Yukarıda Duygu Kankaytsın’la birlikte... nun imgesel gerçeğine uymuyor ve oynanan oyunu yapay bir duruma getirebiliyor. Şimdilerde bazı şiirler tiyatroya uyarlanıyor. Örneğin, Edip Cansever’in ‘Ben Ruhi Bey Nasılım’ adlı şiir kitabı tiyatro olarak oynandı, oynanıyor. Kemal Özer’in ‘Oğulları Öldürülen Analar’ı da öyle. Sizin ‘Bölük Yaşantı’ adlı kitabınızda tiyatronun olanaklarından yararlanarak yazdığınız şiirler de var. Cazdan yararlandığınız da söylenebilir. Sormak istediğim şu: günümüzde şiir diliyle tiyatro metinleri yazılabilir mi? Yazılsa bir katkı olabilir mi bu? Bu uzun şiirler, daha çok birer dramatizasyon olabilir. Konudan çok duyguyu verecek metinlerdir bunlar. Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları, Simavnalı Şeyh Bedreddin, Benerci Kendini Niçin Öldürdü gibi… Bunlar, atmosferleri bozulmasın diye stilize bir hareketler düzeni içinde dramatize edilebilirler. Bundan bir önceki sorunuzu yanıtlarken dediğim gibi imgeleri hareketlendirecek, itici gücü sağlayan etkin şiiri sağladığınız takdirde olur. Bugün Shakespeare’in hâlâ geçerli olmasında, uyağa fazla önem vermeden serbest nazımla yazmış olmasındandır. ? 28 ŞUBAT 2013 ? SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1202
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle