23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiirden Tiyatroya Özdemir Nutku ‘Manzum oyunlar tiyatronun imgesel gerçeğine uymaz’ Özdemir Nutku deyince, akla hemen tiyatro geliyor çünkü tiyatroya eşitlenmiş bir hayat var karşımızda. Öte yandan, her bakımdan sanat adına büyük bir deneyim de denilebilir buna. İngilizce, Almanca, Latince ve Osmanlıca bilmek ve bu dillerde yazılmış yapıtlardan yararlanmak; bulduklarını Türk halkına götürmek büyük bir özveriyi gerektirir. Bu açıdan bakıldığında, onca çeviriyi yapmak ancak insan sevgisiyle açıklanabilir. Öyledir de. Mesleki kitapları da Türkiye’de tiyatronun daha sağlam bir zemin üzerinde gelişmesini sağlamıştır demek yanlış olmaz. Piyano çalması, caz konserleri, tek de olsa bir klasik müzik konseri vermesi; kültürel donanımının zenginliğini gösterir kuşkusuz. Saygıyı hak eden bir kültür hayatı bu. Yaşamöyküsünde ayrıntılarıyla sunuluyor bu bilgiler. Yapıtlarının, aldığı ödüllerin, yazılarının dökümü veriliyor. Bir de şiir kitaplarından söz ediliyor Özdemir Nutku’nun; ama şair yanı, nedense yeterince irdelenmiyor. Oysa bu açıdan da bakılmalı onun sanatsal arayışlarına. Temsilcilerinden biri olduğu şiirimizdeki Mavi hareketine bir de onun gözünden bakmak yararlı olabilir. Özdemir Nutku’nun Eller (1953), Üç nokta (1954), Bölük Yaşantı (1957), Bir O Kuşlar (1996), Uzun Atlar Vadisi (1996) adlarını taşıyan bu kitaplarına ulaşmanın olanağı yok şimdilerde. Her biri antik bir özellik kazanmış gibi. Özdemir Nutku’yla, yazdığı şiiri konuşacağız. Bu çaba, belki o şiirleri gölgeden ışığa çıkaracak. Bir akademisyenin hayatında şiirin yeri ve önemi daha bir anlaşılacak o zaman. Ë Duygu KANKAYTSIN ayın hocam, şiir kitaplarınız sahaflar tarafında internet üzerinden ciddi paralara satılıyor. Bölük Yaşantı (1957) için 55 lira fiyat koymuşlar. Şiirden hiç kopmadığınıza göre şiiri sevdiğiniz rahatça söylenebilir. Tarık Dursun K. ile birlikte hazırladığınız E.E. Cummings, W. H. Auden, T.S. Eliot, Langston Hughes, Ezra Paund gibi şairlerin yer aldığı ‘Çağdaş Amerikan Şiiri” antolojisi, ayrıca Shakespeare çevirileriniz, şiir tutkunuzu yeterince açıklıyor. Bu tutkunuzdan söz eder misiniz bize? Şiir o kadar kolay yazılan bir şey değil. Hele büyük şiirler yazmak, büyük şair olmak nadir bir olay. Ben şiir yazmaya oturduğumda içinden nasıl geliyorsa öyle kolayca yazıyorum ama bunu sürekli yapamıyorum çünkü şiir zorlamaya gelmez. Şiir entelektüel yaşamımızın en zor elde edilen bir değeridir. Öyle zırt pırt şiir yazdığını sananlar, manzume ya da mani yazmanın ötesine geçemez. Şiire büyük saygım olduğundan, yazılan herhangi bir şiiri zor beğenen biriyim. Bu yüzden bir süre şiir yazmayı bıraktım ve şiiri tiyatroda bulmaya çalıştım. Aslında, farkında olduğumuzda şiir çevremizdeki her şeyde bulunabilir. Bir manzarada, bir ağaçta, bir deniz kıyısında, güzel bir insan yüzünde… Zor olan onu kâğıda dökmektir. Şiir yazmadığım zamanlarda şiir okumaktan haz duyuyorum. Bu da bir tutku sayılabilir. Bir de şunu sormalıyım: Şiirlerinize haksızlık etmemek için, onları ne zaman ‘Toplu Şiirler’ adıyla yayımlayacaksınız? Bunu hiç düşünmedim. Önemli olan yazdığım şiirleri benim beğenip beğenmemem değil; onları okuyanların beğenmesi önemli. Eğer beğeniyorlarsa ancak o zaman ‘toplu şiirler’ adı altında bir kitap düşünebilirim. 1950’lerde şiiryoğun bir yaşamınız olmuş. Pazar Postası, Seçilmiş Hikâyeler, SAYFA 4 ? 28 ŞUBAT S Dost, Varlık, Yeditepe, Milliyet Sanat, Gösteri ve Sanat Olayı gibi edebiyat dergilerinde şiir ve yazılar yayımlamışsınız. İlk şiir kitabınız Eller (1953) basıldıktan sonra Mavicilere katılıyorsunuz. Teoman Civelek’in Mavi’den ayrılmasıyla bu derginin sahipliğini siz üstleniyorsunuz. Bu dönemde oldukça modernist şiirler yazıyor ve Eliotçı olarak biliniyordunuz. Bölük Yaşantı (1957) adlı kitabınızdaki şiirler bu dönemin örneklerinden oluşuyor denebilir mi? T. S. Eliot’ı onca sevişinizin dayanakları nelerdir? ŞAİRLERDEN ETKİLENMEK Gençlikte elbette bazı ustalardan etkileniyor insan. Her şiir kitabımda biraz daha kendimi bulduğum söylenebilir. Türk şiiri kadar bildiğim dillerdeki şairlerin şiirlerini de biliyordum ama bana tam da T.S. Eliotçı denemez; gerçi kısa bir süre onun etkisindeydim çünkü lisans tezim T.S. Eliot’in Çorak Ülke adlı uzun şiirinin araştırması üzerineydi. Sanırım o dönemde fazlasıyla T.S. Eliot’a dalmış olabilirim. Benim o sırada en sevdiğim yabancı şairlerden biri Kenneth Patchen’dı. Daha sonra Pablo Neruda oldu. O dönemde bizim ilahımız Nâzım Hikmet’ti. Yasak olduğu için kitaplarını gömleğimizin içinde taşırdık. O dönemde Nâzım Hikmet’in kırklı yıllarda yayımlanmış kitapları sahaflardan pahalı da olsa alır, şiirlerini birbirimize okurduk. O ilk baskılar hâlâ kitaplığımdadır. “ Bir hal olur sokaklara / koşarlar güneşe doğru”; “kahvede bir yirmi beşlik “Şiir entelektüel yaşamımızın en zor elde edilen bir değeridir. Öybırakmış / kahve tabağına le zırt pırt şiir yazdığını sananlar, manzume ya da mani yazma/ hayat güzel diye”; “manın ötesine geçemez. Şiire büyük saygım olduğundan, yazılan hallemizdeki / Çitlembik herhangi bir şiiri zor beğenen biriyim” diyor Özdemir Nutku. 2013 Turan / ve kavgamız / bir çitlembik dalı yüzünden… / uçurtma uçurduğumuz yerde / çitlembik harbi / kamıştan borularla” İlk kitabınız Eller’den alıntıladığım bu dizeler ve bu kitabın bütünü Orhan Veli (Garip) şiirine uzak değil; ama içerisinde olduğunuz Mavi arayışı Garipçilere şiddetle karşı çıkıyor. Gündemde tutulan şairlerin, yazarların tekdüzeliğine bir itiraz mıydı sizinki? Evet, ilk şiir kitabımda, Orhan Veli ve Melih Cevdet etkisini görmek mümkündür ama benim kuşağımdaki çoğu şairlerde de bu etki vardı. Mavi dergisi döneminde, şiirlerin genellikle tekdüze bir Orhan Veli kuşağını yansıttığını görünce, Mavici yoldaşlarla değişmenin önemini kavradık. Bu önce kendimizin değişmesi için gerekliydi. Şairliğimizin anarşik dönemiydi, diyebiliriz. Nitekim 60’lı yılların başında Erdal Öz’le Değişim dergisini çıkardığımızda, şiirimizin yolu tamamen değişmişti. İnsan değişir, ürettikleri de değişir. Bazen arkama baktığımda, yazdığım yazılardaki ifadelerin ve bakış açısının ne kadar değiştiğini görüyorum. Önemli olan Mavi döneminde sağlıklı bir dünya görüşü kazanmış olmamdır. “Şair çok dünyada / Duvarlarda / Sokaklarda / Manavlarda”. Bu dizeler de Eller kitabınızdan. Bazı şairlere açık açık bir itiraz söz konusu. Sizi bu noktaya götüren olumsuzluklar nelerdi? Bugün hâlâ benzer olumsuzlukları gözlediğiniz oluyor mu? Sizin deyiminizle “arkadan değil, yüze karşı, mertçe, dobra dobra bir hesaplaşma” gerekli mi hâlâ? Evet, hâlâ öyle düşünüyorum. Bugün de, o gün gibi şair olmayan ama kendilerini şair sanan yığınla insan var. Bunlar dostların pohpohlaması ile birden şair sıfatını elde ediyor. Aslında ancak şeker kâğıtlarına maniler yazabilecek kapasitede kişiler. O dönemde de, bu eleştirim belli kişilere karşı değil, genel görünüşeydi. Şiiri sevmek, şiiri anlamak değildir. Şiir yazılması en zor yazın türüdür. Kafiye tutturup aştan, sevgiliden söz ettin mi şiir oluyor. Eğer öyle olsaydı yetmiş milyon nüfusun hepsi de şair olabilirdi. Bölük Yaşantı kitabınızdaki “Be Bop” şiirinizde “bop biribi be bop bop bop / bruli bruli be bu ba booooop” gibi dizeler var. Attila İlhan’da da var buna benzer örnekler. Bu, caz hecelemesine/caz vokaline dayanan dizeler Mavi şiir anlayışının bir ürünü mü? Mavi döneminde, hep arayış ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1202 Fotoğraflar: Oğuz Yıldız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle