19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hulki Aktunç’la Gültekin Emre’nin şiirleri Opus Opus, Hulki Aktunç’la Gültekin Emre’nin birbirlerine yazdığı, hiçbir yerde yayımlanmayan şiirlerinden oluşuyor. Gültekin Emre’nin Hulki Aktunç’a okuması için yolladığı şiire Hulki Aktunç’un şiirle yanıt vermesiyle başlayan bir serüvenin kitabında, 2009’dan günümüze Berlinİstanbul arasında dizelerle örülü bir köprü uzanıyor. Ë Mine ÖMER “Pek az şey avundurur bizi. Çok şey acı verir. Alçakgönüllülük insan yüreğinde öylesine olağandır ki, böbürlenmemeye dikkat eder bir işçi, hayranları olsun ister. Filozof da hayranları olsun ister. Özellikle şairler! Ünü göz önünde tutarak yazanlar, iyi yazan yazar ününü isterler. Onu okuyanlar, onun okuru olmanın övüncesini isterler. Aynı şekilde böbürlenecek, onu okuyacak olanlar.” (Maldoror’un Şarkıları, Comte Lautre’amont, Çeviren Özdemir İnce, Kırmızı Yayınları, s. 287) ktunç ve Gültekin’in iç dünyalarının şiire akışıydı Opus. İlk şiirini 1968’de Yeni Ufuklar’da yayımladı Hulki Aktunç. 1977 yılında Türkiye Yazıları dergisinde şiir yayımlamaya başlayan Gültekin Emre ile dostluklarını şiir pekiştirdi. Kitabın arka sayfalarında yer alan mektuplardan anlıyoruz ki 1990’lı yılların başından beri mektuplaşıyordu iki şair. Ekim 2008’de Gültekin Emre’nin Hulki Aktunç’a gönderdiği “Hayal” şiirine yanıt olarak, Hulki Aktunç da “GülSAYFA 12 ? 28 ŞUBAT A tekine’e Bezektir” şiiri ile yanıt verir. Sonra Gültekin Emre’den “Hulki’ye Bezektir” gider. Kadıköy’le Berlin arasında şiirler gider gelir. Atışmalar başlar. Hem güncel hem poetik şiirlerdir bunlar. İroniyle de siyaset ve tarih sorgulanır. Tuzladaki ölümler de unutulmaz. “Benden de gelecek bir hokus pokus... Berlinli Gültekin (01.11.08), “İşte, bir şey... nedir bilemedim ve korktum... geldi işte. Kadıköylü Hulki (01.11.08, saat:11.23.01). Böylesine içtendir ilk sayfalar. Kitabın sonuna kadar samimi, naif bir iletişim ve içtenlik vardır KadıköyBerlin arası atışmalarda ve Gültekin Emre’nin imlediği hokus pokuslarda. “Kankam Gültekin, Ey esmer ozan ve sakallı sözlerin sağdıcı. Ben sana üç opus yolladım mı; denetleyemedim. Ama üzerlerinde biraz çalıştım. Bir bak bakalım. Bunları derliyor musun? Benim PC cehaletim yüzünden senin opus’ların dosyada kalıyor. Saklayıp basamıyorum sözgelimi. Vakti geliyor. Aralıkta bu dosyayı bir yerlere verelim diyorum ben. O konuyu (kitaplaştırma) bana bırak. Gözlerinden öperim, özlemle. Kadıköylü Hulki.” Kitabın her sayfasında aynı içtenlik sürüyor. “...Ben burda şiire gidiyorum 2013 sen orda resim yaptıkça, şiir yazıp kedilerini sayınca. Balkonuna denizi çağırınca burda dikiş tutmaz. Kalbimi gurbete batırıp çıkarıyorum. Berlinli kardeşin. 14.11. 28.” İÇİNDEN ÇIKILASI YANGIN Kitabın sayfalarını çevirdikçe iki şairin samimi yazışmaları iyice içine alır okuru. Bir anda üçüncü şahıs olursunuz aralarında. Siz de oradasınız. O güzel yazışmanın tam da ortasında. Biri biter diğeri başlar şiirlerin. “Yaşamaktayım 24 ayar/ Hem de yüz derecede/ Sıcak demirciyim/ Parmaklarım yaralı/ Sıcak demirciyim/ Gösterdiğim yıldızdan aydınlığım ben/ Gösterdiğim o yıldızdan da ışıkta/ İçim koyu kor ve köz/ Boyum posumsa suda/ Cehennem nârından suda/ Baktım yıldız seni gösteriyor yarim/ Cehennemin nârından kan uykularda” Hulki Aktunç’un Opus 1021 şiirindeki ironi, günlük hayatımıza bir gönderme. İyi ve kötünün, güzel ve çirkinin, gözyaşı ve mutluluğun iç içe geçmişliğini imliyor okuyucuya. Günlük hayatımızda bütün bunlar sıradanmış gibi kalsalar da şairin yaşamını bu dengesizliğin altüst ettiğini hissediyoruz. “Yaşamaktayım 24 ayar” dizesi ile başlayan şiir, soru imini de usumuzda oluşturuyor. Çok güzel bir imgeyle anlatılan hayatın dış görünüşünün birdenbire içinde buluruz kendimizi. “Hem de 100 derecede” diye ardından ekliyor şair. Bu ikinci dizede duraklıyoruz yangınların içinde. Hangi sıcak acıları anımsamak isterseniz oraya konaklayabilir yüzünüz. Yangının içinden çıkabilirseniz acının yeryüzünü saran gerçek kimliğini de o kadar yakınınızda hissedersiniz. Her yanınız tutuşabilir. Organlarınız eksilebilir. Bir demirci kadar sağlam durmayı da öğrenebilirsiniz hayatın eriten acılarında. Yaraları sıcaktır şairin. Alevleri parmaklarıyla büken bir demirci kadar sözcüklerin sıcaklığının tamirindedir. Şair ki evrendeki ışıktan daha parlaktır düşleri. İnsanın yangınlarını da küllerini de sularda yıkar. Batar çıkar sulara şair. Arınmak, kötülükten ve acıdan... O ışığı herkes görebildiğinde cehennem acılarını sırtından, o zaman atacak insanlık. Hulki Aktunç oldukça sade bir dil kullanmaya özen gösterir şiirlerinde. Ama bu sadelik onun kolay şiir yazdığını da imlemiyor. Sözcük cimriliği yapar. En zorudur sözcük cimriliği ile şiir yazmak. Onun cimri sözcükleri bize sayfalar dolusu çağrışımlar olarak döner. Dizeleri de öyle uzun yazılmış dizeler değildir. Uzun dizelerin okuyucuda çok fazla etkili olmayacağını ve çağrışımlarının da sınırlı kalacağını bilmektedir şair. Beyit dizilişi, ya da üç iki, dört üç veya beş iki gibi dize sıralamalarıyla, okuyucuya bu duraklarda vurguyu ve etkiyi bir arada sunuyor. Okuyucunun nerede soluklanacağını ona hissettirmeden, noktalama imleri kullanmadan şiirlerini kaleme aldı Hulki Aktunç. Bu yüzden rahat okunan şiirlerin şairidir. Ses onun için önemlidir. Şiirlerinde sessiz harflerin güçlü sesine tanık oluruz. Her sözcük dizede kendi sesini duyurur. Şiirin ikinci dizesindeki “de” bağlacı önemlidir. “Hem de 100 derecede” Eğer burada “ de” bağlacı olmasaydı bu dize bu kadar vurgulayıcı olabilir miydi? Dizenin her sözcüğünü, hatta en küçük birimi bağlacı, hem sese katacağı estetik renk, hem de çağrışıma katacağı zenginlik için kullanır şair. Bu yüzden Hulki Aktunç şiirleri estetik ve çağrışım yönünden zengindir. Az sözcükle çok şey imleyen ender şairlerimizdendir. Bazen şairler söylemek istediklerini fazla sözcüklerle güçlendireceklerini düşünerek, sayfalar dolusu döne dolaşa aynı düşünce ve duygunun etrafında sözcükleri gezdirirler. Hulki Aktunç ise şiirlerine fazladan sözcük depolamıyor. Sözcükleri dil süzgecinden geçirip yerleştiriyor dizelere. Hem estetik hem de anlam bakımından söylemek istediklerini çok rahat okuyucuya aktarıyor. “İçim koyu kor ve köz/ Boyum posumsa suda/ Cehennem nârından suda/” Düşünceleri, duyguları, kaygıları, mantığı, hissettikleriyle içini yangın yeri olarak imliyor. Dış görünüşü bu yangından etkilenmemiş gibi gözükse de hissettiği acılardan bedeni yanar şairin. Söz sanatlarında abar ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1202
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle