Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş W iir Atlası CEVAT ÇAPAN Wong Leung Wo/ Şiirler/ Çeviren: Baki Yiğit ‘Anının kendisinden çok, anı dışındaki şeyleri anımsamak hoşuma gidiyor...’ ong Leung Wo, 1963’te Hong Kong’da doğdu. Hong Kong Çin Üniversitesi’nden mezun oldu. Halen Hong Kong Eğitim Enstitüsü’nde öğretim üyesi. 1995’te yarı zamanlı ders verdiği Hong Kong Güzel Sanatlar Merkezi’ndeki öğrencileriyle birlikte We şiir dergisini kurdu. Deneme, öykü ve şiirleriyle aldığı ödüllerden bazıları: Pomelo Lantern Pomelo Feneri (1991) adlı eseriyle 1992 Hong Kong Çin Edebiyatı (Şiir) Bienali Ödülü ve Course of the Fish Balığın Rotası (2002) adlı eseriyle 2002 Hong Kong Çin Edebiyatı (Kurgu) Bienali Ödülü. Evden çıkmak için kapıyı açıp da Dönüşünün aydınlık yüzünü karşılamak üzere olduğum sabahın bu anındaki gibi. (11 Eylül 1998) HENÜZ DOĞMADI Henüz doğmadı, 1998’in sonu geldi. Otobüsün üst katında oturmuş, göz atıyorum bir şiir kitabına Ben hareket ederken bedenim hareketsizliğe alışmış Pasif kalıyorum ama biraz daha ilerliyorum böylece Bir mumhurma ağacı var camın dışında Bir sabah var camın dışında. Modası geçmiş isimler bizim için altınken Sadece mumhurma ağacı biliyor gün ışığının yararını. Evet, dil; bir yaprak ulaşıyor bana, Parlak damarlı; onu sallayan esintiyim ben 1998’in sonu geldi. Ilık bir kış sabahında kalın giyinmeden şiir okumak hoşuma gidiyor Bin tane şey saldırıyor bana, bırakıyorum çıkıp gitsinler gözümün ucundan, Suç değil unutkanlık; bin tane şey saldırıyor bana Yok olan bir dünya sonsuz olandan daha çok hoşuma gidiyor Anının kendisinden çok, anı dışındaki şeyleri anımsamak hoşuma gidiyor 1998’in sonu geldi. Okuyorum kendi şiirimi, o henüz doğmadı. (30 Aralık 1998) BABA Baba öldü. Karanlıkta ışıldayan ölüsüne baktım uzun uzun. Bekleyişimle umudumun arasında geldi Beni yenmeye, uzanıp gözlerini yumdu sessizce. Çok basit: Ansızın düşüp bayılacağımı sandı. Sadece baktım ona, Tüylerim ürpermedi, Gözlerim acıyla yanmadı, Çünkü güneş batmıştı, Gece vaktiydi ve baba uykudaydı. Düşünde içimi döktüm: Hepsi senin yanlışın, Karanlık geceme durmadan getirdiğin Bütün bu ölü yengeçler, bu sirke; Bana dişlerimi fırçalamayı anımsatmak babalık görevindi, ihmal ettin. Üzgün bir yüzle çıktım düşünden, Ölüsüne uzun uzun baktım, Çıkarıp yaydım dökülmüş dişlerimi Birer birer, bizim gibi, çevresinde yedi kardeş, Bu yuvarlak masa, üzerinde bu buğulu iri yengeç. Son bir çaba gösterdi toplamak için Ölüsünün son ışınlarını; ardından karanlık. Sonra fark ettim; arka planda mumlar, beyaz örtü, yazılı levha, Onun fotoğrafı, iki yerfıstığına benzeyen tok gözlerindeki O çok değerli ifade. Ayaktaydım daha, sezdim oyununu, Telaşlanmadım, onu yenecek zamanım vardı. Kazanmanın yoludur sakin olmak. Beklediğim gibi Aniden fırladı ayağa, beni kovarak öfkelendi: Bırakıyorum oyunu! Bırakıyorum oyunu! Taş kalplisin sen! Zafer kazanmışçasına güldüm (düşünde biri gülüyordu, Bana gülüyordu). Birden anladım yatakta uzanmış olduğumu, Gerçek karanlığı gördüm, her gün girip çıktığım oda Çok korkunçtu. Sonunda duydum Kendi ağlayışımın sesini. (15 Ekim 1998) 1242 5 A R A L I K 2013 n S A Y F A 23 SABAH YAĞMURU Otoparkın karanlık köşesinde birden Yüz yüze geldim Beklenmedik yağmurlu bir gökyüzünün dayanılmaz aydınlığıyla. Sadece Koyu gölgemi koruyabildim saçağın altında. Zaman Açtı penceresini, Saatler kum gibi süzüldü Yüreğime, Sanki ilk kez rastladığım Yabancı bir sokak, Rüzgârda kırılabilecek kadar ince, uzun. Bir defasındaki o gözlerimi ayırmadan bakışımı, Gözbebeklerimin pırıltısını geri getiren, Her gün çiğnenip unutulan yolda çiçek veren, Aydınlık, iç açıcı bir zamanı yayan Bu olgun, yağışlı mevsimde Sessizliğin kaldırdığı Gökyüzüne kapılmayan gümüş tohumlarla doldu hava. Yağmurun gökyüzünü kapladığı, Bilmeden veda ettiğim şeylerin Birdenbire yeniden göründüğü, Uzayıp giden eğri büğrü bir patikaya bakıyor pencerem, tıpkı C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I