Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Osman Balcıgil’den ‘Zerdüşt’ün SırrıNietzsche Yanıldı, Tanrı Yaşıyor’ ? “Böyle buyurdu Pers; ‘Bana itaat et de, neye inanırsan inan’ ” Pers İmparatoru Darius, Babil, Mısır, Libya, Anadolu, hatta Trak topraklarını ele geçirdi ama Yunan diyarından zaferle dönemedi. O ölünce, oğlu Kserkses babasının planını gerçekleştirmek için kolları sıvadı. Onun Yunan’a yenilmesi halinde dinlerinin tehlikeye düşeceğini öngören Zerdüşti bilgeler, Pers topraklarında ırak üç ayrı nokta ve dört klan seçti. Yola çıkacak üç klandan hiç olmazsa biri Bilge Rahip tarafından İÖ 500’lerde kaleme alınan kutsal kitap Avesta’nın muhafızı olmayı başarabilecek miydi? Kürtlerin aynı coğrafyanın unsurları olan Türk, Pers, Arap gibi Müslüman; Süryani, Keldâni, Ermeni gibi Hıristiyan toplumlardan ayrışması gerektiğini düşünen PKK teorisyeni hoca ne yapacak? Tüm bunların Nietzsche ile ilgisi ne? Osman Balcıgil’le yeni romanı Zerdüşt’ün SırrıNietzsche Yanıldı, Tanrı Yaşıyor‘u konuştuk. ? Gamze AKDEMİR ur ve karanlık, hayat ile ölüm, doğru ve yalanın binlerce yıl süren kavgasına, varoluşu yalancı şeytan Ahriman’ın yok edilmesine adanmış Ahura Mazda nasıl bir eşik, kırılma noktası, alternatif ve denge sunmuş? Dönem, yıldızlara, aya, güneşe inanma, doğa olaylarından korkma ya da medet umma dönemi. Henüz gözle görünmeyen, elle tutulmayan bir tanrının olabileceğine ihtimal verilmiyor. Ama bir tarafta kötülükler, diğer tarafta iyilikler var. Mecusi rahipler insanların Haoma içip halüsinasyonlar görmelerine ve olmadık davranışlarda bulunmalarına yol açıyorlar. Dramatik kurban törenleri ve benzeri dinsel davranışların içine doğuyor Zerdüşt. Ve bu toplumun yaşayış, davranış şeklinden, özellikle de inançlarından nefret ediyor. Ahura Mazda adını verdiği görünmeyen bir tanrıya iman ediyor. Onu, Ahriman adını verdiği görünmeyen şeytanla savaştırmaya başlıyor. İyiliğin kötülüğü yeneceğine insanları inandırmayı beceriyor. Hatta imparator Darius’u bile. Böyle olunca ilk tek tanrılı (burada Ahriman’ı düalitenin bir gereği olarak okumak gerekiyor) din boy vermiş oluyor. Bu din biçim değiştirerek kendinden sonra gelecek tüm tek tanrılı dinleri etkileyecektir. Örneğin Müslümanların Sırat Köprüsü Zerdüştilikte Cinvat Köprüsü olarak var ya da öteki tek tanrılı dinlerde de bulunan Miraç Zerdüştilikten geliyor. Filozofların ezberini bozan, deprem yaratan Nietzsche ile Zerdüşt arasındaki paralellik ve temel ayrım nasıl yer alıyor romanda? Zerdüşt yaşadığı dönemde insanlara çok aykırı geliyor. Mecusi rahiplerin, büyücü magların uhrevi hayatın hâkim önderleri olduğu, envai çeşit tanrıya inanan insanların yaşadığı bir coğrafyada, insanlara tevhid inancını teklif ediyorsunuz. Bu teklif devrim niteliği taşıyor. Nietzsche için de aynı durum geSAYFA 4 16 AĞUSTOS N çerli. Ürünlerini vermeye başladığı dönemde, varolan tüm filozoflara ve düşünce sistemlerine karşı çıkıyor, ezber bozuyor. Sıradan insanları aşağılıyor, üst insana tapıyor. Tanrı’nın öldüğünü söylüyor. Bu anlamda Nietzsche, öncülü olan Zerdüşt ile sisteme başkaldırı anlamında paralellik gösteriyor. Nietzche’nin yazmaya başladığı dönem ile Zerdüştilerin kitabı Avesta’nın Avrupa dillerine çevrildiği dönemin aynı olduğunu da gözden kaçırmamak lazım. “PERS İMPARATORLUĞU EMPERYAL DEVLETLERİN ÖNCÜLÜ” Zerdüşt’ün üç oğlundan biri olan İsatuastra’nın oğlu Pusasp, Krallar Kralı Kserkses’in, Ahura Mazda inancına yaklaşımından rahatsız olur. Çünkü Kserkes, Van Kalesi’ndeki yazıta, “Ahura Mazda beni ve inşa ettiğim krallığımı koru” değil de “Ahura Mazda beni ve inşa ettiğim krallığımı bütün tanrılarla birlikte koru” diye yazılmasını istemektedir. Pusasp Kserkses’in çark ettiğini düşünür. Ve der ki “İnancımızı yaymak değil muhafaza etmek zorunda kalacağımız günler kapıda.” Çoktanrılı dinlerden tektanrılı dinlere geçişte bir dönemeç olan Zerdüştiliğe bu açıdan yaklaşır mısınız? Pers İmparatorluğu emperyal devletlerin öncülü. Hindistan sınırından, Trakya’yı da içine almak üzere Ege Denizi’ne kadar uzanıyor. O gün adı Libya olan ve tüm kuzey Afrika’yı da içine alan bölgeyi de dahil edersek, dönemin bilinebilen bütün coğrafyalarında hüküm sürüyor. Bu kolay bir iş değil. Pers kralları, hâkimiyetleri altındaki ülkelerin yöneticilerinden asker ve vergi toplayabilmek için dinlere saygı göstermek zorunda. Kserkses de bunun gayet farkında. Kendilerine din olarak Ahura Mazda’yı seçerken, Van Kalesi’ndeki yazıtta da görülebileceği gibi “öteki tanrılar”a saygıda kusur etmiyorlar. Çok akıllıca bir politika. Toplumlarla savaşırken, onların manevi kaynaklarına saldırarak işlerini zorlaştırmak istemiyorlar. Beklentilerini askeri hâkimiyetlerini kabul ettirmek ve istedikleri kadar vergi almakla 2012 sınırlandırıyorlar. Kserkses görülmemiş büyüklükte bir savaşa hazırlanıyor... En büyük isteği Yunan diyarını ele geçirmek. Önce başkaldırmış Mısır’ın hakkından geliyor. Huzursuzluk çıkartan Babilli asilleri de boğazlıyor. En azından kendi ulusu içinde hâkim din halini almış Zerdüştiler’in dinlerini yayma isteklerine dur demesi gerektiğini düşünüyor... Mecusilerin, Zerdüştlüğe tabi değil alternatif olmalarına göz yumarak mı yapacak bunu? Ordusunu bu bağlamda nasıl motive edecek ve hangi taktikle donatacak? Kserkses’in ana vatanında yeni filizlenmeye başlamış olan Zerdüştiliğin yanı sıra uhrevi ihtiyaçları ağırlıklı olarak Mecusi rahipler, maglar ve benzerleri karşılıyor. Sin, şamast, iştar (güneş, ay ve yıldız) tapınaklarında tanrılara ibadetler ediliyor, kurban törenleri gerçekleştiriliyor. Ne Darius ne de Kserkses insanların dinlerinin üzerine gitmekten yana değil. Çünkü onları daha çok hükmetmek ilgilendiriyor. Neye inanırlarsa inansınlar ama kendilerine itaat etsinler istiyorlar. Başka şekilde yönetemeyeceklerinin bilincindeler. Her uhrevi eğilime, kendi inanışı olan Zerdüştilik de dahil olmak üzere eşit uzaklıkta duruyorlar. Bu düşünce tarzının Osmanlı İmparatorluğu’nca uygulandığına da tanık oluyoruz. Ne yazık ki 2500 yıl önce sahip olunan bu öngörüye bugün sahip değiliz. “KADİM BİLGELERİN SIRRA ÖNEM VERDİKLERİ SIR DEĞİL!” Klanların büyük göçü konusuna gelirsek, Zerdüştiler göçe en çok ne amaçla başvuracak ve her biri bir başka bölgeye göç etmek üzere nasıl yola koyulacak? Bilge Rahip Medyumah’ın öğrencilerine; Zerdüştlerin kutsal kitabı Avesta’yı, Zerdüştlerin söylediğine inanılan şiirler olan “gatalar”ı virgülüne kadar ezberlemelerine dair talimatı mesela... Yazılı belge falan olmayacak, sadece ezberlenecek... Bunun romandaki göç kararıyla paralelliğini de açar mısınız? Böyle bir göç gerçekte oldu mu bilmiyoruz. Klanlar da göç de romanın kurgu unsurlarından. Ama bu kurgumuzun havada kalmamasını destekleyen nedenlerimiz var: Kserkses’in bütün dinlere eşit uzaklıkta durma tavrı mesela. Bunu sadece Van Kalesi’ndeki yazıttan kalkarak bile iddia edebiliriz. Bu tavır, doğal olarak dönemin hâkim din otoritelerini endişelendirmiş olmalı. Bir de rahipliğin ailelerin işi olduğu bir dönemden söz ediyoruz. Avesta’nın uzunca bir süre için ortadan kaybolduktan sonra yüzyıllar sonra tekrar kaleme alınması da bize toplumsal hafızada nasıl yer ettiğini gösteriyor. Kadim bilgelerin sırra çok önem verdikleri bir sır değil. Çünkü o dönemde bilgi herkesin anlayıp yerli yerine oturtabileceği bir şey değil. Bilgiyi elinde bulunduran iyi ya da kötü yolda kullanabilir. Bu nedenle de seçilmiş insanlar ve aileler vasıtasıyla bilgi kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Sadece Zerdüştilikte değil, eski Mısır’da ve öteki kadim uygarlıklarda da böyle. Terör örgütü PKK’nin Zerdüştlük meselesini Kürtleri, Türkler ve öteki unsurlardan ayırmakta kullanabilecekleri için çok önemsediğine ilişkin bir yaklaşım da yer alıyor romanda. Ayrıca Zerdüşt’ün Kürt asıllı olup olmadığı konusunda Kürt profesör ile Parsî’nin ayrımı da var... Açar mısınız, bunlar nasıl yer alıyor romanda, nedir bu ayrımlar, Kürt profesör ne diyor, Nasreddin Parsî ne? Ayrıca PersPKK tarih hattında bugüne hangi ana dürtü miras kalmış (mı?) Onlarca yıldır PKK’nin Kürtlere dönük olarak, dinlerinin Zerdüştilik olduğu propagandası yaptıklarına tanık oluyoruz. Kitapta tartışılan konulardan biri de bu. Kürtleri öteki etnik topluluklardan ayırmak konusunda elinden geleni ardına koymayan PKK, ayrımı din temelinde de sürdürerek derinleştirmek istiyor. Bölgenin nüfusu ağırlıklı olarak Müslümanlar ve kısmen de Hıristiyanlardan oluşuyor. Bu insanlar, yüzyıllardır en azından din temelinde aralarında önemli bir sorun olmadan yaşamanın bir yolunu bulmuş durumdalar. Ama huzur hali, hepimizin bildiği gibi terörün işine gelmez. Bu nedenle PKK ayrımcılığına dini de alet etmekten, insanların inançlarıyla oynamaktan kaçınmıyor. Oysa Kürtler Zerdüşti değiller. Hiç de olmamışlar. Zerdüşt’ün Sırrı’nı okuyanlar neden olmadıklarını anlayacaklar. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Zerdüşt’ün SırrıNietzsche Yanıldı, Tanrı Yaşıyor/ Osman Balcıgil/ Destek Yayınevi/ 318 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1174 CUMH