Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş irminci yüzyılın büyük şairlerinden Rainer Maria Rilke’nin (18751926) yaşamında kendi eliyle yayıma hazırladığı bütün şiir kitapları Cem Yayınları’nda tamamlanıyor. Şairin başyapıtlarından “Orpheus’a Soneler” de yakında okurla buluşunca, 12 kitaplık toplu şiirler tamamlanmış olacak. Orpheus’a Soneler, tıpkı Duino Ağıtları gibi, 1922 yılında İsviçre’nin Wallis Kanton’unda Sierre yakınındaki Muzot şatosunda yazıldı ve tamamlandı. Birinci bölümdeki soneler 25 Şubat, ikinci bölümün soneleri 1523 Şubat arasında yoğun bir çalışma ve yaratım sürecinde ortaya çıktı. Böylece Rilke şiirinin iki başyapıtı tamamlanmış oldu. Duino Ağıtları, on yılı bulan bir oluşum sürecinin sonunda bir son hamlenin ürünüyken Orpheus’a Soneler 1922 Şubatı’nda bir batında doğdu.“Orpheus’a Soneler”den Şiir Atlası okurlarına birkaç örnek sunuyoruz. Birinci Bölüm’den: V DİKMEYİN anıt. Bırakın açsın gülü her yıl yalnız kendi yüzüsuyuna. Çünkü Orpheus o. Onun dönüşümü şuna ve buna. Gerek yok uğraşmaya başka isimler için. Kesinlikle her zaman Orpheus o, şarkı söyleyince. Gelir gider. Çok değil midir, gül kâsesine bazan nasıl birkaç gün fazla tahammül eder? Ah nasıl yitmeli o, siz kavrayın diye! Ve kendisi de ürkse, yitip gitmekten. Sözü burada olmayı aşıp gidince, oradadır artık, siz eşlik edemezsiniz ona. Sıkışmaz elleri lirin tellerinden. Ve itaat eder, başlayınca aşmaya. VIII YALNIZ yücelti uzamında yakınma olmalı, ağlamış kaynağın doğa tanrıçası, koruma nöbeti tutarak fikrimiz adına, arıduru olsun diye aynı kayada, büyük kapılar ve sunaklar taşıyıcısı. – Bak, sakin omuzlarından ağarıyor duygu, en genci olduğu sanısı gönül kardeşleri arasında doğuyor. Sevinç bilir ve özlem itirafçıdır, – yalnız yakınma öğrenir hâlâ; açılır kızelince sayar gecelerce eski kötüyü. Ama birdenbire, eğri ve becerisiz tutar yine de bir burcunu sesimizin soluğuyla bulanmayan gökyüzüne. XIX DEĞİŞİRSE de dünya tezele bulut şekilleri gibi, bütün kemale ermişleri intikal eder ezele. Değişim ve gidiş ile, daha ileri ve daha hür, sürer ilkşarkın hâlâ, Tanrı lir ile görünür. Yok, bilinmedi acılar, yok, öğrenilmedi sevgi, ve ölümde uzaklaştıran bizi, perdesi kalkmadı onun. Bir tek şarkısı ülkenin, kutsar ve kutlar. XXI BAHAR geldi yine. Toprak iir Atlası CEVAT ÇAPAN Rainer Maria Rilke/ ORPHEUS’A SONELER/ Almancadan Çeviren: Yüksel PAZARKAYA kırılmaya. Ol – ve bil aynı zamanda hiçolmanın koşulunu, sonsuz nedenini senin iç titreşiminin, ki onu bir tek bu kez salt gerçekleştiresin. Hem kullanılmış olana, hem de boğuk ve sağır tedariğine dolu doğanın, tanımsız toplamlara, kat kendini sevinçle ve yok et sayıyı. XXI SÖYLE şarkısını, kalbim, bilmediğin bahçelerin; camdan dökülmüş gibi bahçelerin, berrak, erişilmez. Su ve güller İsfahan ya da Şiraz’dan, söyle şarkılarını kutsayıp, öv onları, benzersiz. Göster, kalbim, hiçbir zaman onlarsız kalmadığını. Seni demek istediklerini, olgunlaşan incirlerin. Onların, arasından dallardaki çiçeklerinin sanki yüze yükseltilmiş havalarıyla dostluğunu. Sakın yanılgıdan, mahrumiyetleri olduğunun gerçekleşmiş kararın, şunun: olmak! İpek iplik, girdin içine dokunun. Hangisiyle resimlerin sen içte birliksen (hayattan bir azap anı da olabilir bu ancak), hisset, bütün, meşhur halıdır sözü edilen. XXIX SESSİZ dostu pek çok uzaklığın, hisset, nefesin hâlâ nasıl çoğaltıyor odayı. Kirişlerinde karanlık çan yuvasının çalsın çanın. Seni kemiren şey, güçlü olacak bu besinle. Değişimle içli dışlı ol. Nedir en acı deneyimin? İçmek sert geliyorsa, şarap ol. Ol bu gece ziyadesiyle sihirli güç duyularının azap yolunda, onların tuhaf buluşmalarının anlamı. Ve unuttuysa seni dünyasal, sakin toprağa söyle: Sızıyorum. Hızla akan suya konuş: Benim. ? ‘Söyle şarkısını, kalbim, bilmediğin bahçelerin’ Y şiirler bilen bir çocuk gibi; çok, pek çok... Zahmeti için uzun öğrenmenin alıyor ödül. Sıkıydı öğretmeni. Sevdik akı sakalında yaşlı adamın. Artık, yeşilin, mavinin adını, sorabiliriz: biliyor o, biliyor! Yeryüzü, özgür, ey mutlu sen, oyna şimdi çocuklarla. Yakalamak istiyoruz seni, neşeli yeryüzü. En neşeli olan başarır. Ey, ne çok şey öğrettiyse öğretmen sana, ve ne yazılıysa köklerde ve uzun zorlu ağaç gövdelerinde: söyler şarkısını, o söyler! İkinci Bölüm’den: II TIPKI bazen aceleci yaklaşan kâğıdın ustadan gerçek çizgiyi çekmesi gibi: öyle çeker içine kızlardan aynalar sıkça biricik kutsal gülümsemeyi, onlar sabahı denerlerken, bir başına, – ya da parlağında hizmetkâr ışıkların. Ve sahici yüzlerin nefes alışına, daha sonra, düşer yalnız bir yansıma. zihin, hiçbir şeyi sevmez atılımında figürün dönen nokta kadar. Durmaya kapanan şey, o hemen katılaşandır; sanır mı belirsiz bozluğun korumasında güven var? Bekle, en sert bir şey serti uzaktan uyarır. Eyvah – : olmayan çekiç havaya kalkar. Kim pınarım diye akarsa, onu tanır tanım; ve gösterir ona tutkun neşeli yaratılmışı, ki çoğun başlangıçla bitirip sonla başlar. Ayrılık çocuğudur ya da torunu her mutlu uzam, hayretle geçerler oradan. Ve dönüşen Daphne ister, defnelenmeyi duyumsadığından beri, senin rüzgâra dönüşmeni. XIII ÖNDE ol her vedadan, sanki o arkandaymış gibi senin, kış gibi, demincek giden. Çünkü biri kışların öyle sonsuz bir kış ki, kışı atlatarak ancak dayanır kalbin. Daima ölü ol Evridiki’de – şarkıyla in, övgüyle in geriye saf bağıntıya. Burada, yitenler arasında, ol, ülkesinde eğimin, tınılı bir cam bardak ol, seste hemen başlar Ne baktı gözler bir zaman sis sarmış ocakların sönmesine uzun uzun: Yaşamın bakışları, ebediyen yitmiş. Ah, kim bilir yitiklerini, yeryüzünün? Yalnız, kim yine de övgüleyen sedayla şarkı söylerse, doğan kalbe içine bütünün. III AYNALAR. Hiç tanımlanmadı bilerek, özünüzde siz nesiniz. Siz, kevgir delikleriyle diyerek zamanın aralıklarını doldurmuş gibisiniz. Siz, henüz boş salonun savurganları –, ortalık kararınca, ormanlar gibi geniş... Ve yürüyünce avize on altı çatal boynuz geyik gibi girilmezliğinizin içine. Bazan dolusunuz resim sanatıyla. Bazıları sizin içinize girmiş sanki –, başkalarını geçirdiniz ürkek önünüzden. Ama en güzeli kalacaktır –, ta ötede onların çekingen yanaklarına girinceye dek berrak çözünmüş kendine âşık. VI GÜL, sen tahttaki, eski çağdakiler için bir kadehtin sen yalın kenar. Bizim için ama katmerli sayısız çiçeksin, tükenmez nesne. Zenginliğinle giysi üstüne giysi görünürsün pırıltıdan başka şey olmayan bedende; ama senin tek yaprağın aynı zamanda kaçınma ve yadsınması her giyimin. Yüzyıllar boyu seslenir rayihan en tatlı adlarını bizden yana; şöhret gibi asılıdır birden havada. Yine de bilmeyiz adını, tahmin ederiz... Ve anımsama yürür ondan yana, ki çağrılabilir saatlerden dileriz. XII İSTE dönüşümü. Coşku duy yalım için, orda bir şey çeker kendini senden, dönüşümlerle şahlanır; dünyasal olanın üstesinden gelen o tasarımlayan 16 AĞUSTOS 2012 SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1174 ?