Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kitabın takdim sayfasındaki bir çelişkisi var o kadının bu öyküde. Bu çelişkiyi bir kenara koyduğumuzda, bazı cümlelerin oldukça öfke dolu: “Bu olaylar size de, kadının kadından başka kitaptaki hikâyelerin hepsini lanetliyodüşmana ihtiyacı yok, dedirtmiyor mu! rum. En önce bunu bilmenizi isterim. Ne Töre ya da namus adına işlenen cinayetdinlerken onları ilk ağızdan, ne de yazarlerin zanlısı dedikodu değildir diyebilir ken siz okuyasınız diye bana mutluluk misiniz! Ya da daha küçük ölçekte bakaverdiler. Dilerim, size de sıkıntıdan başlım, işin ucunda illa ölüm olması gerekka bir şey vermezler.” Neden bu öfke? miyor, şiddet dediğimiz şeyin travmatik Kimdir ya da kimlerdir seni bu öfkeye tek sonucu ölüm değildir sonuçta, kaynaitenler? na dırdırıyla dayak yiyen çok kadın saya Öfkeden ziyade irice bir hüzünle yazbiliriz mesela. Aynı şekilde, “Allah Affetdım o satırları, dolayısıyla öfkeyle değil mez” adlı hikâye de bu dediğime güzel hüzünle okunmalarını isterim. Ben kendi bir örnek ne yazık ki. Bir babayı kızını yaralarımı, özgüvensizliklerimi, hayalleriöldürmeye, sırtından bıçaklamaya götümi vs. kaşımadım bu kitapta, insan hikâren süreci anlatır ya, baba kızın iç sesleri yeleri anlatmaya çalıştım ve dışarda bir aracılığıyla. Orada kızın sırtına bıçağı cennet yok, cennet hiç olmadı, olmayasaplayan tek başına baba mıdır, yoksa kız cak. Hayat, ekonomik ve ailesel ilişkiler, hakkında inanılmaz derecede atıp tutan toplumsal kurallar, âdet ve görenekler, bir mahalle halkı ve eş dost mudur! Şeyiçten gelen ya da zorla aşılanan beklentitan Geçti’deki ve aslında hayattaki bütün ler ve daha neler neler insanların psikolobu dramatik hikâyelerin bir köşesinden, jisinin içine ediyor. Öfkeli olan ben değiacımasızca ve düşüncesizce, tuhaf bir lim, ben sadece sokakta yürüyen bir dolu gaddarlık ve kıskançlıkla konuşan, fısırsaatli bomba olduğunun altını çizmek isdaşan insanların sesi gelmiştir benim kutedim hep. Şeytan Geçti’de bunu kadın lağıma. Komiklik bunun neresinde? kahramanlar üzerinden yaptım. Bir avuç kadını alıp oldukları halleriyle önünüze ‘HEPİMİZ KENDİ HİKÂYEMİZİ attım. Kadınlar gerçekten de kahramanYAŞIYORUZ’ larım benim. Sanmıyorum ki erkeklik bu Tüm bu konuştuklarımızın neticesinderece ağır ezilseydi bugün hayatta kalade, “Fit” hikâyesindeki Aynur ve tüm bilirdi! kadınlar gibi, hayatta hikâye biriktireme Hayatımızdaki iç seslerle dış seslerin yen kadınlarımız toplumda yerlerini alıbir aradalık gösterdiği öyküler var bu kiyor. Oysaki ne kadar önemlidir bir insatapta. İkisinin yan yana durmasıyla ya da nın hayatta kendi hikâyesini yazabiliyor karşı karşıya gelişiyle kıyametler kopuolması, öyle değil mi? yor, cinayetler işleniyor. Sanırım bu çeliş Evet, insan’ın kendi hikâyesini ya da kileri ortaya sermek dertlerinden biri de, şöyle mi demeli, yaşamayı arzu ettiği hiiç sesle dış sesin birbirini anlaması mı kâyeyi yazabiliyor, yani yaşayabiliyor oltüm uğraşımız? ması esas olan. Hepimiz kendi hikâyemi Bütün sesler birbirini dinlese ne güzi yaşıyoruz aslında ama bazılarımız için zel olurdu! Dikkat edin, anlasa demiyoarzu edilir, bazılarımız içinse değişmesi rum, dinleme noktasına gelmemizle bile kuvvetle arzulanan hikâyeler, hayatlar oturup hüngür hüngür ağlayabilirmişim bunlar. “Fit”, hayatın acımasızca köşeye gibime geliyor. Epey acıklı bir durum, kıstırdığı beş kadının Kadıköy çarşısında sizce de öyle değil mi? tesadüfi buluşmasını anlatan bir öykü. Kadınların çıldırması... İnsanların deÇarşının orta yerinde yakası açılmadık lirmesi gibi durumlar yer buluyor öyküküfürler savurmaya başlayan bir kadın, lerinde. Sadece kadının değil erkeğin de, civardaki hemcinslerinde bir şeylerin katüm insanlığın da kötüye gidişine tanık pısını aralıyor. O araoluyoruz... lıktan biz de bakıyoruz Yeri geldi madem, içeriye ve istenmeden fazla karamsar bulunyaşanmış, yaşanan, ağır mak pahasına söyleyeyenilgiler içeren hayatyim; insanlığın kötüye lara tanık oluyoruz. Orgittiği falan yok. Çünkü talık yerde bağıran bir zaten ufak çapta bir cekadının acısında kendi hennemin içindeyiz. acılarını gören kadınlaBundan sonrası Hollyrın hikâyelerine kulak wood işi bir kıyamet filveriyoruz. İçlerinde en mi. Bir farkla ki, bu fildeli, en zavallı görünen mi ağzının suyu akarak kadının (yani orta yerseyretmeye imkân yok. de küfürler savuran kaZamyatin Biz’i, Orwell dının) aslında kendini 1984’ü, ya da daha yaen çok dışavuran kadın kın geleceğe bakarsak, Açık veya örtük şiddet, Tohumcu’nun Ballard Süper Kent’i bo ilk kitabındaki gibi yine karşımızda. olması, sizce de ironik değil mi! şuna yazmadı. Daha bu Bu kitabında görselliği de dikkate alkitap özelinde konuşacak olursak... Şeymışsın. Hikâye aralarında karakalem çitan Geçti bir gidişten ziyade, kadınların zimler yer alıyor. Peki ya bunun hikâyesi ağır hasarlı var oluşuna tanıklık eden öynedir? külerden oluşuyor diyebiliriz. Bu, aslında Şeytan Geçti’deki hikâyelere son noktoplumca ağır hasarlı olma durumu yeni tayı koyarken, dostum Cemile birlikte değil elbet. bir şeyler üretiriz düşüncesiyle, beni bir Oysa ki biz deliliği iyi bir şey olarak illüstratörle tanıştırdı, Ethem Onur Bilbilirdik, değil mi? giç’le. O benim hikâyelerimi sevdi, ben Eh tabii, delilik görme cesaretini geonun çalışmalarını. Yayıncının da itirazı rektirir aslında! olmayınca Ethem oturdu hikâyelere tek “Ecel Beşiği” öyküsünde geçen şu tek desen çizdi. Mürekkep tekniğiyle çicümle de çok ürpertici hal aldı, zamanınzildi ama o desenler, karakalem değiller da komiklik ibaresiyken... “Çünkü o koyani. Kendisi Mimar Sinan Üniversitesi ca dayağından, kaynana zulmünden, göGrafik Tasarım Bölümü öğrencisi, başka rümce şerrinden çok Allah’tan korkar.” güzel işleri de var ayrıca. www.ethemoNe dersin? nur.com adresini ziyaret etmekte fayda “Ecel Beşiği” itile kakıla, dövüle sövar bence. ? vüle kabuğu çatlamış bir kadının öyküsü. İnsanların şerrinden Allah’a sığınacak Şeytan Geçti/ Aslı Tohumcu/ İthaki belki ama onu bu Allahsız tabir edilenleYayınları/ 104 s. rin arasına atan da Allah değil mi! Böyle ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1048 SAYFA 5