Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Peter Carey’den ‘Bir Sahtekâr Olarak Hayatım’ Edebi hileler, hayati bilmeceler Ë Handan SARAÇ erede rastlarsanız rastlayın, sahte sahtedir” diyor Peter Carey’in “sahtekâr” kahramanı. Ama sahteyi teşhis edebilmek kolay mıdır her zaman? Hatta mümkün müdür? Tek bir gerçek var mıdır? Yoksa hayatın ve edebiyatın zihindeki bin bir yansıması mıdır o? Tıpkı usta bir anlatıcının, yaratanı, yaratılanı, sahteyi, gerçeği, hileyi, şakayı, oyunu harmanlayarak iç içe hikâyelerle dokuduğu şiirsel romanın düşündürdüğü gibi. Peter Carey tam bir hikâye ustası. Her an şaşırtıcı bir bilmecenin yeni bir parçasını oluşturan çarpıcı bir hikâyeye başlayabiliyor. Carey’in romanında tüm kahramanların hikâyeleri var. Kâh hayali zorlayan gerçeküstü hikâyeler, kâh yüreği ısıtan, acıtan, tutku, savaş, yaşam, ölüm, kısaca “insan” hikâyeleri. Hikâyeler, Carey romanlarının “olmazsa olmazı.” Kahramanlarından biri, “İşte hikâye asıl burada başlıyor; çünkü bana yalan söylediği aşikârdı” derken, bir diğeri, “O hikâyeyi size anlatabilirim, anlatmayabilirim de. Neden bilmek istemeyesiniz ki” diyor. “Yaratık hiddetle baktı. Hikâyem sıkıcı mı?” şeklinde bir meydan okuyuşu, “Benim küçük savaş hikâyemi dinleyeceksin” tarzında bir dayatma izliyor. Bir Sahtekâr Olarak Hayatım, bir labirent gibi. Okurunu, özünde “hayat” denen bilmeceyi barındıran bu labirentin yollarına saldığı kahramanların peşinde koşturup ona gerçeği, sahteyi, yaratanı, yaratılanı, hileyi, şakayı “hayat” bağlamında sorgulatıyor. Okurun aklının en karıştığı an belki de gerçeğe, bilmecenin özüne en yakın olduğu an. Ama “gerçeğin” izini sürerken bir “sahtekâra” dönüşmek de var: “İşte bu şekilde, ‘onu yazacakmış gibi yaparak’ ben kendim de sahtekâr oldum” diyor romanın “gerçek şiir” peşinde koşan editör kahramanı. “N TURHAN SELÇUK ustamızı saygıyla anıyoruz. slı Tohumcu yeni kitabı Şeytan Geçti’yle geldi okurlarının karşısına. Tohumcu önceki kitaplarında olduğu gibi bu yeni kitabında da, kadının toplumdaki ezilen, horlanan, yok sayılan hallerini, etkileyici ifadelerle yazıya döktü. Yazarın kendi ifadesiyle de kadınların ağır hasarlı varoluşuna tanıklık eden öyküler yazdı bizlere. 8 Mart Kadınlar Günü’nde okurla buluşan, belleklerimizde acı ama bir o kadar da kalıcı izler bırakacak Şeytan Geçti üzerine Aslı Tohumcu ile söyleştik. Şair, sanat yazarı, küratör Gülseli İnal… Toprağın, Tanrının, Tanrıçanın, tüm zaaflarıyla doğanın ve doğanın insan başta evlatlarının, işte tüm o hallerin şiiri ile, kısaca toplu şiirleri ile karşımızda. Memet Fuat’a göre “imgeyi imge olarak seven, anlam iletmek için kullanmayan.” Vedat Günyol’a göre “Sezgiler dünyasında şiir dilinin olgunluğunda, apayrı bir ince duyarlılıkta gezinen ve bizleri gezdiren yeni bir kişiliğin eşiğine varmış bir şair.” Ece Ayhan’ın tabiriyle “Karaşın.” Cemal Süreya’nın betimiyle “benzersiz güzel.” İlhan Berk’in tanımıyla “dilde başladur kullanmayan” bir şair. Haydar Ergülen’in deyimiyle bir “dil ustası.” Gülseli İnal ile çeyrek asırlık şiir birikiminden oluşan ve dört cilt olarak yayımlanan Toplu Şiirlerini konuştuk. Bol kitaplı günler... A İki Booker ödüllü Peter Carey, Bir Sahtekâr Olarak Hayatım‘da, Avustralya’da 1943’te yaşanan Ern Malley Hilesi’nden esinlenerek ve onun temel olay örgüsünü ve şiirlerini kullanarak yarattığı Bob McCorkle Hilesi ile okurunu edebiyat ve edebiyat âlemi üzerine düşündürüyor. amansız gölge oyununun içine katıyor. Nedir gerçek edebiyat? “Ne diyorum biliyor musunuz, Bayan? Bu karman çorman laflar da ne? Ne başı var ne sonu. Çok kötü. Ama yine de size pençelerini geçirdi.” Gerçekten de nedir bize “pençelerini geçiren”? Çoğu kez sözcüklerin ötesindedir o. Adını koyamadığımız, açıklayamadığımız ama yüreğimizde hissettiğimiz bir büyü. Gerçek edebiyatın büyüsü. Bir tür mucize. O güçlü ses kimi zaman bıçak gibi keskindir, savaştan, dehşetten acıdan söz ederken olduğu gibi: “(…) Kararmış tahtalar, cesetler, tümü sahile vurmuştu. İşte o zaman sol gözüm yana döndü. Sağ gözüm bir çocuk gibi ağlıyordu, öbürü nefretten kurumuş, kör olmuştu.” Kimi zaman içli ve kırılgandır, kederden dem vururken olduğu gibi: “Göğüs kafesimin içinde kederin, görmek bile istemediğim karanlık ve yapış yapış bir şey gibi kımıl zdadığını hissediyordum.” Bazen sıkışan göğsünü yırtar gibi çıkar o ses, çaresizliği anlatırken olduğu gibi: “Cehennemde bir ruh, boğma odasında bocurgatı döndüren bir mahkum gibiydi, kendi doğurduğu bir şeye sonsuza dek adeta bir sözleşmeyle sımsıkı bağlanmıştı.” Her güçlü yazar gibi, güçsüzlüğü, yalnızlığı ve çekingenliği en iyi bilen, tanıyan da odur yine: “Yalnız olduğumu biliyordum, Bayan, yine de tenime nihayet dokunulduğu ana kadar ıssızlığımı hiç anlamamıştım” ya da “İnanın bana, utangaçlar bir hemoglobin molekülü kadar karmaşık, uzmanca stratejiler geliştirir.” VE HAYAT... Carey hayatla büyülenmiş bir büyücü. Edebiyat hayatın taklididir ve ona hayatın mucizesi bulaşmıştır: “Onu kollarında tutarken sanki bizatihi hayatın sorumluluğunu almış gibiydi ve cereyanlı kış gecelerinde yatağında uyanık uzanırken onun soluğunu dinliyordu. Bu soluk, o soluk, bir sonraki, ondan sonraki. Uyuması gerekiyorken, iradesiyle bebeği hayatta tutmaya çalışıyordu.” Bir bebeği iradesiyle hayatta tutmaya çalışmak. Tanrı’yı oynamaksa bu eğer, yazar içine “hayat” üflediği edebiyat yapıtının “soluklarını” ya da “kalp atışlarını” sayarken onunla bütünleşir. O zaman onun canı, ruhu, yaratılana geçer. Romanın her sözcüğünde Carey’in nabzını atması bundandır. Romanı kâh merakla, kâh içiniz burkulup yüreğiniz sıkışarak, kâh dehşetten uyuşarak okuyup bitirdiğinizde, kendinizi edebiyat ve hayat denen bilmecelerin ortasında, ama çözüme yine de uzak bir yerde bulacak, bilmeye başladıkça bilinmeyenlerin katlanarak çoğaldığını göreceksiniz. O zaman belki de tevekkülle hak vereceksiniz yazara. “Hayat hiçbir zaman düşündüğünüz gibi değil.” Edebiyat da. Doğrusu ya, Carey bu bilmecenin hakkını veriyor. Bir Sahtekâr Olarak Hayatım romanına dair en özlü yorum, belki de Amerikalı ünlü romancı, şair, sanat ve edebiyat eleştirmeni John Updike’ın kaleminden çıkma: “Roman öyle özgüvenli bir zekâ, öyle hesaplı ama capcanlı bir üslup ve öyle sıkı bir örgü ile yazılmış ve hikâyesi öyle kesintisiz bir şaşırtıcılıkla akıyor ki, adeta bu işte bir terslik olmalı duygusuna kapılıyoruz. Carey’in kalemi, ona verilen her görev için gereken yetkinliğe sahip.” ? (The New Yorker, 24 Kasım 2003) Bir Sahtekâr Olarak Hayatım/ Peter Carey/Çeviren: Handan Saraç/Ayrıntı Yayınları /241 s. “Hayat hiçbir zaman düşündüğünüz gibi değil”. Edebiyat da. Carey romanında bu bilmecenin hakkını veriyor. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr ŞİİR TUTKUSU Carey bu amansız, incelikli oyununda, edebiyata, şiire tutkun kahramanlar oynatıyor: Şairler ve editörler. Onlar için edebiyat sadece bir uğraş, bir ilgi alanı değil, düpedüz yaşamsal bir tutku, bir tür bağımlılık, acıyla iç içe geçmiş bir yaratma eylemi. Yaşamsal, çünkü: “Sorun şuydu ki Weiss bir editördü. O şiirleri sevmişti. Onlar için hayatını feda edebilirdi.” Bağımlılık, çünkü: “Saklanmış bir rakı şişesi gibi dadanmıştım ona, o sert acı lezzetin biraz daha fazlası için geri dönüyordum hep. ‘Satu lagi.’ Sadece bir yudum daha.” Acılı bir eylem, çünkü şairin kaçınılmaz yazgısı bu: “Can yakıcıydı, kendi göğsüme kelimeleri bıçakla yazar gibi, ama nihayet bir şair olduğumu biliyordum.” Gerçek edebiyata, saf şiire duyulan bu tapınma düzeyindeki tutku gerçekle sahteyi ayıracak mihenk taşı olabilir mi? Kim bilebilir? Romanda gerçeğin izini sürerken sahteyle ve sahtekârla sürdürülen büyülü dans, okura yolunu kâh kaybettirip kâh buldurur gibi yaparak onu bu İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1048 SAYFA 3