29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gülseli İnal ile ‘Toplu Şiirler’i üzerine konuştuk Mitolojiden uzaya, külden atoma şiir... lum uyur bir noktada… Farkındalıklar çöpe gider.. Olamaz tabii… Bu sevgi ile ilgili de olabilir. Doğa ile de ilgili olabilir, sonuçta hepsini kuşatıyor… Hepsini... Doğa, mitoloji, zihin doğası, düşünce hepsini kuşatıyor. Bir ülke şairleri olmazsa ülke değildir. Ama bir ülkenin romancısı, hikâyecisi, şairi varsa farklıdır. Şairi olmazsa ülke değildir o. Farkındalıklara hep kapı açan, işaret eden bir yapıya sahiptir. Şair olmak böyle salt ileri geri, sevgili, aşk şiirleri yazmak değildir. Şair gerçeği arar, yaratıcı dil budur. Gerçeğin aranması... Şair olmak şöyle, hem kendi duygusal tarihiniz, hem toplumun tarihi, hem insanlığın tarihi, hem dünyanın tarihi, bunların serüvenleri, yaşadıkları, insanın bir varlık olarak dünyada nasıl davrandığı, birbirleriyle ilişkileriyle dolu olmak, gönenmek demek. kozmik zaman var, kuantum zamanı var, atomun zamanı var. İmgeleri kullanışınıza ilişkin Memet Fuat’ın bir nitelemesi var; “Onun imgeyi imge olarak sevdiğini, anlam iletmek için kullanmadığını düşünürüm”. Şimdilerde imgeye karşı bir tavır mı var? Var ve evet şimdi artık çok fazla imagist davranan yok. Aslında Homeros’la birlikte başlayan bütün bir şiirsel gelenekte, Dünya ve Türk şiirinde imge temeldir, şiirin temel taşıdır. İmgeden kaçmak, sıfatlara, zamirlere, hikâyeye sığınmak şiire yakışan bir şey değil. Şiirsel metin olmaktan çıkıyor o zaman. Gelenekselleştirilen de en çok bu değil mi? Evet ama aslında imge de her şaire gelmiyor. Kolaylıkla imge olmayan bir imgeyi imge zannedebilirsiniz. Ben çok kez zihnimde birçok imgeyi geri iterim, yazmam, seçerek yazarım. Şiir yazanlarla şair olanları birbirinden ayırıyorum ben. Bir de şair için fazla alışılmadık bir şey bu kadar metafizikten, kuantumdan veya teknikten de anlamak... Şiiriniz mekanikleşmiyor o başka bir şey, demek istediğim o değil... Hermetik bir şiir benim şiirim. Ne fiziğe ne metafiziğe inanıyorum. Bana göre fizik ve fizik ötesi yok, hepsi aynı. Yani biz de uzaydayız, biz de uzaylıyız. Bilinç o kadar iyi tanıyor ki dünyayı artık yadırgamıyor. Doğa ile yakın bir temas... Toprağın, Tanrı’nın, Tanrıça’nın, tüm zaafları ve varlıklarıyla doğanın ve tüm o hallerin şiiri... Boyutlarla, zamanın görecesiyle de hemhal... Mitler... Harikalar Bahçesi... Cehennem ateşlerini de ıskalamıyor... Anka kuşları umudu tazeliyor... İnsan azmine, isyan vurgu ve tutkusuyla adalı dizeler de şiirinizin atlasında… Bütün varlıkları yuvama davet ediyorum, misafirlerim oluyorlar, üzümler, yıldızlar, yengeçler, midye kabukları, rüzgâr... Sevgiden kaynaklanan bir şey, dünyaya hayranım, evrenin yapısına hayranım. Müthiş bir yapı, ışık mesela... Işık nedir, ışık müthiş bir güzellik ve büyük bir sır. Bir şifre çözücü bekliyorum gelip bunları açıklasın bana. Ama toplumsal sistemi hiç beğenmiyorum. Evrene, dünyaya çıplak olarak bakın, çölleriyle, denizleriyle, yıldızlarıyla o sisteme, o matematiğe hayranım. Ama insanoğlu bu sistemin içinde korkunç çirkin davranmış ve çok yanlış bir sistem kurmuş. Şiiriniz cinsiyetçi bir şiir değil... Hayır ama küfür de yok... Şiirim aslında erotik bir şiir ki dünyanın kendisi erotik zaten. Bizde bir erkek şiiri geleneği var, orada fallik bir şiir, küfürbaz bir şiir söz konusu. Küfürden, argodan hoşlanmıyorum ben. Tüketim dilidir bu bana göre. Ama bir memeden bahsetmek, bir kadın göğsünden bahsetmek ya da bir erkeğin güzel sırtından bahsetmek, o erotizme giriyor. Ama basitleştirilmiş argo, küfür, erkeksi şiddetin yani fallik şiddetin kullanıldığı şiirden hoşlanmıyorum. Şimdi İlhan Berk “şiirin belini ge¥ tirdim” demişti, şimdi erkekçe bir Şair, sanat yazarı, küratör Gülseli İnal… Toprağın, Tanrı’nın, Tanrıça’nın, tüm zaaflarıyla doğanın ve doğanın insan başta evlatlarının, tüm o hallerin şiiri. Boyutlara, zamanın görecesine çakılı bir selam... Mitler... Harikalar Bahçesi. Sonra cehennem ateşleri de baki. Anka kuşları umudu tazeliyor öte yandan. Şiirinin atlasında insan azmine, isyan vurgu ve tutkusuyla adalı dizeler. Şair sorgulamaz da ne yapar? İşi nedir şairin en çok? Toplu Şiirleri en çok da bu sorunun yanıtının kanıtı. Düşün, gerçeğin, hezeyanın, saflığın, usun bayraktarı bir şairden usta bir toplam. Memet Fuat’a göre “imgeyi imge olarak seven, anlam iletmek için kullanmayan”. Vedat Günyol’a göre “Sezgiler dünyasında şiir dilinin olgunluğunda, apayrı bir ince duyarlılıkta gezinen ve bizleri gezdiren yeni bir kişiliğin eşiğine varmış bir şair.” Ece Ayhan’ın tabiriyle “Karaşın”. Cemal Süreya’nın betimiyle “benzersiz güzel”. İlhan Berk’in tanımıyla “dilde başladur kullanmayan” bir şair. Haydar Ergülen’in deyimiyle bir “dil ustası”. Gülseli İnal ile çeyrek asırlık şiir birikiminden oluşan ve dört cilt olarak yayımlanan Toplu Şiirleri’ni konuştuk. SAYFA 16 Ë Gamze AKDEMİR “Kerubiler’di beni karşılayan/ ışın demetleriyle yarılmış avluda gizli yargılar/ bin yıllık rüyadan uyanma adına/ bir işaret su damlası ruh köprüsü/ her gün yeni bir doğa şekillenmekte/ her gün yeni boyutlar/ yerin geometrisi ölçülmekte/ yorgun bir el çizmekte toprağa/ kendi alfabesini/ değişmekte kıyılar/ kıyı yar oluşmakta yürekte/ toprağa dikilmekte genç bir fidan.” Gülseli İnal sıl alanınızın yaratıcı dil olduğu düşünülürse belki de en çok bu noktayla başlamalı söyleşiye… Yazılı, görsel medyada ticari bir dil var, tüketim dili bu, böyle adlandırıyorum. Yaratıcı dil, gerçeği kavrayabilmemiz için, şifreleri çözebilmemiz için yardım eden bir yol, enerjik bir yol. Tabii dil aslında enerji planları olan bir şey, her sözcüğün bir enerjisi var. Sözcükler sihirlidir. Gündelik hayatta kullandığımız sözcükler bile sihirlidir, nerde ki bir yaratıcı dilin kullanıldığı şiirsel metinlerde o sihirli sözcükler evrenin enerji planlarından süzülüp sizi bulur ve birtakım gerçekleri aydınlatmaya çalışır. Şair olarak tek isteğim dünyadaki şifreleri çözebilmek, gerçeği anlayabilmek. Dizelerinizde, yapıtlarınızda tarihle yakın temas, göbek bağı daha anlamlanıyor bu bağlamda… Hani mitolojiden uzaya yönelen... Evet çok doğru mitolojiden uzaya geçen bir hat var çünkü günlük hayatta gördüklerim bana çok sıradan, çok basit, çok mekanik geliyor. Normal algının dışında bir algı... Çok farklı bir algı. İnsan azmine, isyan vurgu ve tutkusuyla adalı dizeler... Şair sorgulamaz da ne yapar... Toplu şiirleriniz en çok da bunun kanıtı... Şiir, şair olmadan top A ‘ŞİDDETE KARŞI YAZIYORUM’ Şaire, aşka gelip yazan diye bakıyorlar yazık ki geneli... Oysa şiirin bir matematiği var... Tamamen... Matematik olmadan zaten sanat olmaz. Temelinde var. Ritim var şiirde, matematik var, ritim var, lirik var, tonlama var, renk var, çok öğesi var yaratıcı şiirin. Kullandığımız dil yani evrensel bir dil yumağının sembolleridir. Dil evrensel programı aşağıya indirmektir. Yani şairlerin görevi evrensel programı aşağıya indirip haber vermektir, bir tür kâhin yani ve hep böyle olmuş, şairler hep kâhin olarak anılmış. Sözcükler frekans yumaklarından inen bilgi parçalarıdır. Çünkü sadece bu bilginin içinde yaşamıyoruz biz. Göksel birtakım bilgiler var, onların yansıması var, aşağıda neyse yukarıda o ve evrensel yumaktaki dilin partikülleri ruhumuz ve bedenimizle olan bilgileri de kuşatıyor. Külden atoma kadar bir çizgi yani.. Evet atoma kadar hatta atom altına kadar giden bir çizgi… Bir de dilin zamana göre şekillenmesinin hiçbir önemi yok. Önemli olan frekansların bütünlüğünden inen dilin kimin tarafından kullanılmış olduğudur. Çünkü yüksek bilinç sahibiyle, düşük bilinç sahibi aynı sözcüğü kullanıyorsa düşük ya da yüksek titreşime yol açıyor. Demişsiniz ki “Zamanı bizler yorumlarız: dünyada yaşayan varlıklar, algı olarak mutlak zamana inanır, ayrıca idrak zamanda da geçmişşimdigelecek dizgesi var; oysa bana göre, bütüncül zaman ve yekpare bir zaman var, bu yekpare akış içinde hareketi görüyorum. Bütün şiirim, bu yekpare akış içindeki hareketi koymak ve zamanın ne olduğunu anlamaya çalışmaktan ibaret.” Evet bu. Zaman hepimizin, her şeyin üstünden yıpratarak geçiyor, yekpare ve bütüncül bir zaman var. Ama o yekpare zaman içinde tanımlayabileceğimiz üç ayrı zaman mevcut dünyada işte; şimdi, geçmiş, gelecek... Geçmiş belleğimizde bir hafıza yaratıyor. Ama biz hep geçmişle birlikte şu anda yaşıyoruz. Şu anda yaşarken geleceği kurguladığımız için şimdi çok yoğun. Bir de tabii CUMHURİYET KİTAP SAYI 1048
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle