24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ¥ nišic, “Asker Gramofonu Nasıl Tamir Eder?” adlı eseriyle bir çocuğun gözünden savaşın getirdiği acılara dokunuyor. direnen tüm sözcüklerin/ sessizliğinde/ kapanırken koca demir kapılar/ yırtılmış bir çivi deliğinde/ masal biter/ aşk başlar.” Fikir Yüce, “Şiirimsi Çığlıklar”la şiirseverlerin karşısına çıkıyor. Vukuat Var/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 410 s. Çukurova’nın zorlu insan ilişkilerini ele alan “Hanımın Çiftliği” üçlemesinin ilk kitabı olan “Vukuat Var” değişen sosyal ilişkilerin insanların yaşamlarını ve bilinçlerini nasıl yönlendirip değiştirdiğini ele alan bir roman. “Vukuat Var”, toprağını kaybedip yoksullaşan köylülerle gittikçe güçlenen toprak ağaları arasında gerilen ilişkileri ele alırken kadın işçilerin de bu ilişki içinde kimliklerini yeniden oluşturmasına tanıklık ediyor. Orhan Kemal’in yine Everest Yayınları’nca okura sunulan ve “Hanımın Çiftliği” üçlemesinin ikinci ve üçüncü kitapları olan “Hanımın Çiftliği” ve “Kaçak” adlı eserleri de yeni basımlarıyla raflardaki yerini alıyor. Savrulmuş Yaşamlar/ Alişan Birlik/ Avcıol Yayınları/ 316 s. “Mart kapıdan baktırıp kazma kürek yaktırsa da’ arka arkaya düşen cemreler, Bektaş köyünde baharın müjdecisi olurdu. Baharın gelişini köylüler, karlı pekmez yiyerek kutlardı. Gırcılanmış karlar taslara doldurulur, üzerine pekmez dökülerek, serinliği duyula duyula, tadı çıkarıla çıkarıla kaşıklanırdı. Bütün Anadolu’da olduğu gibi bu yörede de mart ayının gelmesiyle, insanlar kendilerini bir tatlı heyecanın, doğa ise yeşilin sarmalında bulurdu. Önce arpa, sonra buğday filizleri boy boy tarlalara saçılır, kendini toprağın kızıllığından kurtarıp, yeryüzüne başını gösterir, güneş ışıklarına merhaba diyerek boy atmaya başlardı. Dört bir yanda elvan elvan çiçekler açar, ağaçlar can suyu ile baharı karşılardı.” Alişan Birlik “Savrulmuş Yaşamlar” adlı romanıyla okuyucunun karşısına çıkıyor. Türk Demokrasisinin Analizi/ Turan Güneş/ Derleyen: Hurşit Güneş/ Agora Kitaplığı/ 296 s. “Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonunda ‘demokratik’ düzene geçme kavgası verdiği zaman, toplumumuzda başta gelen çelişki halkyönetici sınıf ya da zümre çelişkisiydi. Öyle sanıyorum ki, bu gerçeği yeterince göz önünde bulundurmazsak, Demokrat Parti olayına doğru bir teşhis koymak olanak dışı kalır. Çoğu kez, İstanbul’a Kırk Satır/ Veysel Boğatepe/ Kora Yayınları/ 94 s. “İstanbul/ nostaljidir gazete küpürlerinde/ Çiçek Pasajı’nda rakı, peynir/ Beyoğlu, Parmakkapı’da/ Nâzım Hikmet dinlemektir/ bazen tramvay yolculuğudur/ Taksim’den Tünel’e/ Tahtakale’de işportacı/ Eminönü’nde fotoğraf çektirmektir/ Galata Köprüsü’nde balıkçılara/ hadi rastgele/ İstanbul/ kartpostalda Sultanahmet, Topkapı/ bir fincan çaydır Emirgan’da/ Kanlıca’da, yoğurt yemektir İstanbul/ can pazarıdır Karaköy kaldırımlarda/ tutuktur, hapistir Bayrampaşa.” Veysel Boğatepe “İstanbul’a Kırk Satır”la şiirseverlerle buluşuyor. Şiirimsi Çığlıklar/ Fikir Yüce/ Kora Yayınları/ 164 s. “Seni gördüm düşümde/ yine başını çevirdin senden yana/ gözlerine bakmak istedim/ kaçırdım/ buğulu okyanusumu/ yüzüne uzandım/ dokunamadım gamzelerine/ boynun, kuğumsu boynun/ uzandıkça kısaldılar/ gecenin uykusuz bir saatinde/ dolmuş bir gözün/ yıldızlara kaçan anında/ titrek elin/ yalnızlığa çarpışında/ ilk kez çıkan bir sesin/ boğuk tonunda/ Cumhuriyet döneminin Türkiye’yi çağdaşlaştırma girişimi olmasından kalkarak, siyaset bilimcilerimiz Demokrat Partiyi bu çağdaşlaşmaya karşı, toplumun bu çağdaşlaşmaya ayak uyduramayan katmanlarının bir tepkisi olarak görmek istemişlerdir. Bu nedenle de, Demokrat Parti gerici bir siyasal oluşumu, CHP ise ilerici bir siyasal düşünceyi temsil ediyor sayılmıştır. Daha sonra Marksizmin ülkemizde moda olmaya başladığı dönemde, bu ilericilikgericilik terimlerine siyasal ve ekonomik bir içerik kazandırılmak istenmiş ve demokrat parti, burjuvazinin iktidara gelmesi olarak nitelendirilmiştir. Tabiatıyla, 1950’lerde önemli bir özel sektörden söz edilemeyeceği için de ‘ticaret burjuvazisi’ gibi kavramlarla durum açıklanmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşımlar yanlıştır. Yahut ancak bir ölçüde doğrudur. Siyasal kavgayı yapan ana temel, burada belirtmeye çalıştığım çelişkidir.” Hurşit Güneş, “Türk Demokrasisinin Analizi’nde Turan Güneş’in görüşlerini okurlarla buluşturuyor. Kentsel Çelişki ve Siyaset/ H. Tarık Şengül/ İmge Kitabevi/ 358 s. Giderek kutuplaşan günümüz dünyasında, kentler toplumsal çelişkilerin en yoğun yaşandığı mekânlar olarak öne çıkmış bulunuyor. Çalışan sınıfların ve diğer ezilen kesimlerin kentsel kaynaklardan pay alma, kendi yaşamlarına ilişkin kararlarda söz sahibi olma ve kendi kimliklerini kent mekânında ifade edebilme yönündeki talep ve mücadeleleri, çoğu durumda kapitalist kentleşmenin ve kazananlarının mantığı ile çelişiyor. Kent mekânının ekonomik, siyasal ve kültürel süreçlerin bir yansıması olduğuna karşı çıkan “Kentsel Çelişki ve Siyaset” mekânın toplumsal olarak inşa edildiğini ve tam da bu nedenle, mekânın toplumsal yaşamın oluşturucu bir parçası olduğunu öne sürüyor. Kitapta, kent mekânının ve yerel devletin özgünlüğü, küreselleşmeyerelleşme, sosyal adalet, katılım ve demokratikleşme sorunları kuramsal açıdan olduğu kadar, Türkiye deneyimi çerçevesinde de tartışılıyor. Siyasal iktisat perspektifinden yazılan “Kentsel Çelişki ve Siyaset” söz konusu uzlaşmazlıkları çeşitli boyutlarıyla irdeleyip, bilimsel duruşundan vazgeçmeden, kaydedenlerin tarafında yerini alıyor. Bodrum Otobüsü Kızları/ Oral Gönenç/ Astrea Yayıncılık/ 236 s. “Daha otobüsün kalkmasına yarım saatten fazla zaman varken geldiğinde çok sakindi. Sezin’in oturduğu koltuğun karşı sırasına pencere yanına yerleşti, hemen cep telefonunu açtı. Konuşması sakindi, üstündeki giysiler bembeyaz, sanki düğünü yakınmış da gelinliğe alışmak üzere seçilmiş gibiydi. Şimdi gündelik giyimindeki bu arıtılmış beyazlık, önümüzdeki günlerde gelinliğindeki katkısız beyazlıkla son bulabilirdi. Dikkat etti Sezin, sadece beyaz spor ayakkabılarının içindeki çorapları bir küçük kızı andırırcasına pembe renkteydi. Beyazlı kız sonra yine sakince, cebinden çıkardığı kasa fişlerindeki bedava telefon konuşması puanlarını toplamaya başladı. Otobüsün kalkmasına on iki dakika kala yanına sıkma başlı, yüzü sivilceli bir kız geldi ve oturdu. Onun arkasına da çok asık suratlı bir kız. Bu asık suratlı, anorağını çıkardığında vücudunun dikkati çekecek kadar ince olduğunu gördü Sezin. Sıkma başlı kız çantasından bir kitap çıka¥ rıp okumaya başlamıştı.” Gönenç’in “Bodrum CUMHURİYET KİTAP SAYI 1021 SAYFA 28
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle