Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İlhan Berk’ten ‘Çok Yaşasın Sayılar’ ‘Sayılar kendilerini hemen ele vermez, gizlenir’ İlhan Berk’in ölümünün üzerinden bir yıl geçti. Adam Yayınları tarafından 1998’de yayımlanan Çok Yaşasın Sayılar adlı kitabı, sayıların, şiir ve edebiyatla ilişkisini İlhan Berkçe anlatıyor; sözden sayıya geçişi; şeyler ve nesneler arasındaki bağıntıyı irdeliyor. Berk’i, ölümünün birinci yılında Ahmet Tüzün’ün yaptığı söyleşiyle anıyoruz. Ë Ahmet TÜZÜN Şeyler”in dünyasını, kısaca, dünyayı algılamak için bir sözlüğün yeterli olduğunu söylüyorsunuz, Şeyler Kitabı Ev adlı kitabınızda. Şimdi ise sayılarla karşımıza çıkıyorsunuz. Sözden, sayıya geçişiniz insanın aklına, Anne Marie Schimmel’ın sayılarla ilgili yorumunu getiriyor: “Sayıların bir işlevi de, çeşitli şekillerde bir araya gelerek eşyaya tesir etmektir.” Sözden sayıya geçişi nasıl açıklarsınız? Nesnelerin dünyası beni sürekli ilgilendirmiştir. Nesnelerin, yine yanı başındaki “Şeyler” için de aynı şey geçerlidir. Şeyler ve Nesneler’den oluşur dünya. Yöreme bakıyorken, onlarla dolu buluyorum kendimi. Ben, şimdi söyleşiyi yaptığımız odadaki nesnelerle canlılarmış gibi yazarım. Çalışmam bittiğinde, bu odanın kapısını kapatır Allahaısmarladık, derim. Kalemler, kitaplar, elimi sürdüğüm her şey varlığını sürdürür. Sanki onlarla hem iç içeyim, hem de içimden konuşurum. Kısaca, ben nesnelere cansız şeyler gibi bakmam. “SAYILAR İÇİNDE EN ÇOK ‘3’Ü SEVERİM” Kitabın girişinde, okuyucu ile sayılar arasında bir ilişki kuruyorsunuz, daha doğrusu onların varlık biçimlerini açıklıyorsunuz: “Biçimleri de adlarıdır/ görmeyiz/ bakıyorlarsa” diyorsunuz.“Bakmak” sözcüğü çok çağrışımlı geldi bana; hem sayılara tarih boyu yüklenen anlamlara hem de astrolojiye doğru bir uzanış var. “Bakmak” sözcüğünü bu bağlamda açabilir miyiz? Sayılara bakarken harflerde olduğu gibi, resim gözüyle bakmışımdır. Çok Yaşasın Sayılar kitabında bir gravür vardır. 1 sayısını ayakta gösterir, 2’yi eğilmiş olarak ek alır. 3 daha bir eğilmiş ve sol kolunu dizler hizasından çıkararak, sağ ve sol kolla 3’e dönüşür. 4’ü ise 3’ün başı ve sağ ayakları oluşturur. Ben bu gravür’ü gördüğümde, resme olan saygım, sayılara götürdü beni. Sayılar da bütün nesneler, şeyler gibi açıktır. Bir bardak neyse, sayılar da odur. İlişkilerine gelince; biz onlarla ilişki kurmadıkça, hiçbir ilişkiye yanaşmazlar. Biz onlara anlamlar verirken, ben onların bize içten içe güldüklerini görür gibi olurum. “Bir” sayısına gelirsek: “Gene yalnız o biçim yoksunudur” diyorsunuz bu sayı için. 1’in bölünmezliğine, zıtlıklar, çelişkiler içermediğine bir gönderme mi? Özellikle, “1” üzerinde durduğumun ayırdındayım. Nedeni ise “1” in, bütün sayılarla uğraşan yazarların, düşünürlerin onda tanrısal bir yan bulmalarıdır. Her şeyin başının “1” sayısı olduğunu ileri sürmeleri, “1” i neredeyse dünyanın direği olarak göstermeleri beni rahatsız ediyor. Ben “1” in şairlerin düşmanı olduğunu söylüyorum, çünkü “1” kapatıcı bir sayıdır. Özellikle de sonsuzluğu kapatır. Ben “1”i hırslı olduğu için sevmem. Her şeyi sıraya koymaya kalkar. Biçim olarak güzel olduğunu ilan etmiştir, “1” benim için bunun tam tersidir, “1” bir biçim yoksunudur. 2 sayısı, sizin de belirttiğiniz gibi 1’in karşıtıdır. “2, 1’i bıçakla keser gibi ikiye böler” ve “karşıtlar hiçbir zaman birleşemez” dizelerine gelirsek... “1”e duyulan saygı, “2” ye hiçbir zaman gösterilmemiştir. Oysa benim “2” için düşüncelerim değişiktir. “2” yi ikinci olduğu için severim. Buna da sımsıkı sarılması beni ilgilendirmiştir. “1” in hırslı, bencil, dik, kapalı oluşuna o ilk şamarı vurmuştur. “1” e karşı ilk saldırıyı yapan odur. Bunun için “1”, “2” yi yok sayar. 3 sayısı için söylenmiş, “iyi şeyler üç kere olur” sözüyle, şu dizeler arasında ilişki kurabilir miyiz? “Hazcı bir etikçi. Kaynağını aramaya çıkmış gibidir sevincin” Sayılar içerisinde ben en çok “3” ü severim. Nedendir bilmem, onu kendime benzetirim. “3”, benim gözümde, benim gibi bir adamdır. Sanırım aynı yaşta, aynı boydayızdır. Ben ne zaman “3” ü düşünsem, kendimi düşünürüm. “3” teki sevgimi, benim gibi bir deneyci olmasıyla açıklayabilirim. Sonra da, biçim olarak sayıların en güzelidir. “YERİNDEN MUTLU OLMAYAN BİR SAYIDIR ‘7” “4 ki kabalacıdır” derken, evrenin 4 kısma ayrıldığına ve siyah’a, 4. Kısma, nesneler dünyasına bir göndermeden yola çıkabilir miyiz? Önemli bir noktaya değiniyoruz. Kabalacıların dünyası beni çok ilgilendirmiştir. Sayılara böyle anlamlar verirken, bazı disiplinler edinmişlerdir. Kabalacıların yaşamı büyük gizlilik örneğidir. Umberto Eco, Gülün Adı ve Foucault Sarkacı’nda kabalacıların yaşamını çok iyi bir biçimde sunar. Kabalacılar için asıl varoluş yok oluştur. Bir gizlilik tarihi yazmışlardır. Bundan ilginç bir şey olamaz. Sayıları yazmaya götüren asıl sorun bu oldu benim için. Hele, kabalacıların, öldürülmeleri karşısındaki tavırları ilginçtir. Kabalacılar, Yeryüzünde nasıl silinmeden yaşayabiliriz? diye, sayıları ortadan kaldırmak istemişlerdir. Sayın Berk, “5” sayısına gelelim. Bu sayı bir çift ve bir tek sayıdan elde edilen ilk sayı olarak biliniyor. Kitapta, “5” ile “6” nın duruşu da bunu vurguluyor. Ayrılma’nın, buluşma’nın yaşandığı aşkın sayısı mı “5”? Bunun için mi şu dize? “5 doğuştan yaşamın, aşkın sayısıdır” Aslında bütün sayılar kendilerini hemen ele vermez, gizlenir. Kapanırlar, “güneşle eşleşir, güneşin aylası dışında da düşünmez kendini. Bunu nereden çıkardığını anlamak zor.” “Her şeyin biraz arka bahçesi vardır. 5’in de hakkı bu.” “5’in bilmediğimiz bir yönü olsun bu” diyerek, 5’i rahat bırakalım. Belki de her şeyin yakınında olmak yaralıyordur onu. Sayılar dünyasını inceleyenler için “6” evrenin mükemmel sayısı olarak tanımlanır. Oysa, siz onu böyle görmek istemiyorsunuz. “...yetkinlik dediğimiz (neyse o) büyülü sözcüğün simgesi olup “ çıkmıştır. Bu da sıkmıştır onu” diyorsunuz. “6” ile ilgili görüşünüzü açabilir misiniz? “6” sayısında beni ilgilendiren hem Hermes’ci hem de Zodyak’cı bir sayı olmasıdır. Benim şiiri algılayışımın karşılığı gibidir. “6” sayısı kapalılığın tadını çıkarır. Yetkinliğin âşığıdır. Benim gibi kapalı olduğu için yaşama da alışamamıştır. “6”, senin de vurguladığın gibi yetkinlik örneği, diye bilinir. “6” nın buna razı olacağını sanmıyorum. Yetkinlik gelişmeyi engeller. Duruk bir kavramdır. O nedenle herhangi bir alanda yetkin olmayı sevmem. Çünkü, sizi, yaşam içerisinde arayışlardan uzak tutar. “7” yi, “Bir gül lekesidir o” şeklinde tanımlıyorsunuz. Bilgelik, İrade, Duygu tüm bunları mı içeriyor “7” sayısı? “7” sayısının nedense yerinden mutlu olmadığı kanısı vardır bende. Bu, “7”nin kendisine çok önem vermesinden geliyor. Çok kendini düşünüyor “7”. Bencil bir sayıdır. “Ona ilk cennetlik sayı diyebiliriz. Bahçeler bahçesidir 8” dizeleriyle, Babil Uygarlığı’ndan, İslamiyet’e kadar uzanan geniş bir alana göndermede bulunuyorsunuz ve şiiri şöyle bitiriyorsunuz: “İki katlı bağımsız bir ev olan 8’in içinde yaşamak isterdim.” “8” nedir sizin sayı dünyanızda? “8” hem sayı bilimcileri için, hem de düşünürler için en “sofu” sayı anlamını taşır. Sofuların yeri ise bildiğimiz gibi cennettir. Ben 8’in bu yönde kavramlar üretmesini, cennet bahçeleri kurmasını yadırgamam; severim. Buna karşın “8” anlatımdan kaçar, gizlilik peşinde gibidir. Kıvrıla kıvrıla içine döner, öyle yaşar. Sonra da, en çok üşüşen sayıdır. Sürekli açtır. “TEPETAKLAK ‘9’, ŞAİR SAYISIDIR” “9” u “10” sayısına komşu olarak, ama en önemlisi “10” un varlığından dolayı eziklik duyan sayı şeklinde sunuyorsunuz: “ Ben yalnızlığı sayılara önermek istemem. Yeterince yalnızdır çünkü sayılar.” Bu dizeler, aynı zamanda “9” sayısına getirilen “acının sayısıdır” yorumuna yakın durmuyor mu? Önemli bir tespit. Biçim açısından ele aldığımızda, “9” un tepetaklak duruşu ilginçtir. Bir terslik vardır “9”da. Bu belki de kendini çok yalın bulmasındandır. Yalınlığın sayısıdır zaten “9”. Bu yüzden şair bir sayıdır. Şairler gibi. Yalınlığı insancıldır. “9”un duruşu aynı zamanda, yetkinlikten, tamlıktan, bütünlükten bir kaçışı da imler. Kapanmak için değil, parçalanmak için kıvranır gibidir. Bunda da haksız değil. Kendisinden önce gelen sayıların tek düzeliği, belki de sıkmıştır onu; parçalanıp dağılmak istiyordur. Onun için de acıya ve mutsuzluğa açıktır. Ve tamamlayan, mükemmele ulaşan “10” sayısının konumuna gelirsek... “10” sayısı senin de vurguladığın gibi eksiksizliği imler. Kocaman bir dünyası vardır onun. Evleri, sarayları, köprüleri onu oluşturur. Her şeyden önce “10” dünyanın en mutlu sayısıdır. Her şeydir “10”. “Bütün sayılar varoluşu hızlı yaşar. Hele “0” son zebani. Son bulgu” diyorsunuz “0” için. Tekilden, çoğula geçiş ve çoğalmanın da kökü değil midir “0” sayısı? “0” a gelince! “0” o büyük maratoncu. Hem yokuş, hem de iniş. “0” ın yutan bir sayı olduğunu öğrendim. ? Çok Yaşasın Sayılar/ İlhan Berk/ Adam Yayınları/ 96 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1021