05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kemal Suman’la ‘Bitmeyen Mektep’ ‘Büyük bir kazan içinde beraber pişmek “Galatasaray Liseliler kendi aralarında kaderlerini etkileyecek bağlar içindedir” diyor Bitmeyen Mektep‘te sonsuza dek Galatasaray Liseli Kemal Suman. Yazar, lisesinin kendisinin öğrenim gördüğü 19541964 dönemini büyüteç altına alıyor yeni kitabında. Hemen hepsi toplumda önemli yerlere gelmiş sporcular, spor adamları, işadamları, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, üniversite hocaları, doktorlar, mimarlar, politikacılar, diplomatlar, devlet adamları, gezginler, hukukçular, onların okul günleri ve okulun her biri “ekol” Türk ve Fransız hocaları yer alıyor kitapta. Suman’ın yanı sıra Hıfzı Topuz, Ali Sirmen, Atilla Dorsay, Savaş Manço, Niyazi Öktem, Turhan Ilgaz, Ömer Bozkurt, İlhan Eksen, Aydın Kunt ve Ferhan Şensoy da kitabın bir bölümünde kendi kalemlerinden okullarını kaleme almışlar. Suman’la Bitmeyen Mektep‘i konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR alatasaray… Neden “Bitmeyen Mektep”? “Bitmeyen Mektep” aslında benim buluşum değil. Ahmet Haşim 1933 yılında okulu tarif ederken bu tabiri kullanmış. Galatasaray Liselilerin çoğu için bu okul bir yaşam boyu sürecek bir kurumdur. Hesap ettim, okulda olduğum süre içinde yaklaşık 2000 gün okulda kalmışım. Mezuniyetimin üzerinden 45 yıl geçti, o tarihten bu yana okula muntazam olarak en az ayda 3 kez gittim, hâlâ da gidiyorum. 45 yılda 1800 gün ediyor. Ömrüm yeterse 2000 günü de geçerim. Demek ki okul benim için bitmemiş. Zaten bitsin de istemem, okul yıllarından sonra uzun süre keşke mümkün olsa da gene dönsem, bir daha okusam derdim. Birçoğumuz için de bu durum böyle, aklımızdan hiç çıkmaz. Her türlü kimliğimizin üstünde olarak önce Galatasaray Liseliyizdir. Kitabınızın kişisel okul tarihi ya da bir Galatasaray külliyatı olmaktan aslında daha öte bir misyonu var diye duyumsadım. Bana bunu duyumsatan ise kuşkusuz kıyasla kendinize daha az satır vehmetmeniz, önceliği sizi siz yapan, Galatasaray’ı Galatasaray yapan tüm o her biri nevi şahsına münhasır öğrencilere, hocalara vermeniz. Bir ruhu ortaya koymada her bir portrenin elbette kendinizinki de dahil olmak üzere, yapboz parçaları misali birbirine ustalıkla eklemleyen biçeminiz… Açar mısınız bu duyguyu, misyonu? Doğru bir gözlem, gerçekten de kendime az yer ayırdım. Kendimden bahsetmeyi zaten sevmem. Bu kitap içinde daha çok okulumu, hocalarımı, okul çalışanlarını, arkadaşlarımı anlatmaya çalıştım. Bunları yıllardır kafamda bir yapboz gibi defalarca yerleştirip sonra bozdum, yeniden kurdum. Anlattığım kişilerin şüphesiz bana ters gelen davranışları vardı. Kimseyi kırmadan insanları oldukları gibi anlatmak zor iş. Onları anlatırken aslında kendimi anlattım. Her Galatasaraylının kişiliği içinde hocaları, arkadaşları vardır, bu nedenle birbirimize benzeriz. Biz birbirini oluşturmuş bir gurubuz. Az kalsın kitap adı gibi hiç bitmeyecek bir kitap olacaktı. Bu SAYFA 10 G yapboz sırasında yüzlerce anı, olay kitaba girdi çıktı. Bir yerde kesmeseydim 500 yerine 2000 sayfalık bir kitap da yazabilirdim. ‘TEPKİ BEKLİYORDUM’ Kitabınızın yazım sürecini anlatır mısınız? Ne kadar sürdü, günlük ya da notlarınız var mıydı? Ayrıca devamı gelecek mi? (adı üstünde, bitmiyor bu mektep) Bir de nasıl tepkiler geldi özellikle Galatasaraylılardan? Kitabın geniş yazım süresi yaklaşık 30 yıl. Mezuniyetten 10 yıl kadar sonra bunu kafama koydum. O yıllarda bilgisayar yoktu. Tam 8 defter dolusu not almışım. Ancak yoğun olarak üzerinde son 45 yıl çalıştım. Devamını arkadaşlarımdan ve bizden sonrakilerden bekliyorum. Aslında benim anlattığım dönemi başka bir arkadaşım bir başka kitapta toplasa çok sevinirdim. Böylece bir dönemi en az iki değişik kalemden izlemek olası olurdu. Şu ana kadar gelen tepkiler olumlu. Oysa ki ben biraz da tepki bekliyordum. Bu kitapta toplumun tanıdığı ama sadece uğraşı nedeniyle tanıdığı çok insan var. Örneğin sınıf arkadaşım Barış Manço. Burada onun hakkında yazdıklarım biliyorum ki birçok Barış hayranını mutlu etmez. Burada ben Barış ya da Timur Selçuk’un sanatlarını değil, onların anlattığım yıllardaki hallerini ve kişiliklerini anlatıyorum. Bazı hocalar bana göre yetersiz hatta çok kötüydü. Tüm bu insanlar hakkında benim gibi düşünmeyenler şüphesiz var, zamanla onlar da tepkilerini koyarlar herhalde. Herkesin bir takma adı var, sizinki de Arap… Okulda hocalar, öğrenciler, hademelere (biz onlara çavuş derdik) kadar çoğunun takma adı vardır. Bazı takma adlar takıldıkları insanı büyük bir isabetle tek kelimeyle Kemal Suman, araştıma, inceleme yazarlığının yanısıra rehber ve ifade eder ve bizim okul koleksiyoner. da bu isimler hemen hiç şaşmaz. Bazı lakaplar da fiziki özelliklerden takılır. Benim dönemimde en az 5 Arap vardı. Tenimizin renginden olmalı. Cumhuriyet’in eski yazıişleri müdürü Turhan Ilgaz, ünlü avukat Coşkun Gültekin, futbolcu Merih Övül ve Bülent İyidoğan bildiğim diğer Araplar. Ben de bunlardan biriydim. Hikâyesi zaten kitabın ilk satırlarında var, bu lakap bana sınıfa adımımı attığım ilk dakikada kondu, tam 55 yıldır taşıyorum, soyadımdan çok bilinir. Kitabınızda yer alan her portreye değinmemiz yazık ki olanaksız olsa da mutlaka sormalı zihninizde en yer eden arkadaşlarınızın ve hocalarınızın isimlerini? Zihnimde en çok yer eden arkadaşlarım şüphesiz Galatasaray ve o dönemdeki genç milli futbol takımı oyuncularından Özkan Dallı ve ayrılmaz sıra arkadaşım Mirza Erdiş’tir. Hüsnü Atilla, Hayrettin Kozak, hemen aklıma gelen diğer isimler. Hocalarım arasında rahmetli Ali Ortaç’ın yerini kimse tutamaz. Nasıl bir ekoldü Galatasaray, derslerin işleniş biçimi, kavratılışı biçimi, gösterilen en temel yollar nelerdi? Ve aradan geçen uzun yıllar sonra bile salt bir liselilik hali değil unutulamayan sanırım, çok özel, özgün hisler olmalı… Apayrı bir form Galatasaraylılık… Galatasaray Lisesi’nin yıllar boyu süren temel özellikleri vardır. Ama değişik dönemleri de. Okulun başarı grafiği hoca kadrosunun kalitesine, birbirleriyle uyumuna bağlıdır. Biz şanslı bir dönemde okuduk. Türk ve Fransız hocalar arasında uluslararası üne sahip isimler vardı. Vatikan temsilcisi Pierre Dubois ve bizden sonra Neuchatel Üniversitesi profesörlüğüne yükselen Patrice Thompson’dan Felsefe, Esat Mahmut Karakurt, Rifat Necdet Evrimer, Zeki Ömer Defne, Muvaffak Benderli, Zahir Güvemli, Tahir Alangu’dan Edebiyat, Maurice Vouzelaud, Camille Bergeaud’dan Fransızca, Halit Sarıkaya’dan Tarih, Cihat Arcıl’dan Coğrafya, Yomtof Garti’den Fizik, George Balleret’den Matematik, Kemal Zeren’den Resim, Seyfettin Asal’dan Müzik dersleri almak her faniye nasip olmayacak nimetler. Bu insanlar öğrencilerine müfredat dersleri ötesinde hayatı öğretecek kapasitede insanlardı. Bana sorarsanız okulda bize öğretilen en temel konu öğrenmeyi öğrenmekti. Bunu başarırsanız sırası gelen her şeyi zorlanmadan öğrenirsiniz ve öğrenmekten korkmazsınız. Yukarıda da söylediğim gibi bizim yoğrulmamızda bize kişiliklerini katmış hoca, idareci, önce abilerimiz sonra arkadaşlarımız ve hatta kardeşlerimiz var. Hepimiz birbirimizin oluşmasına karışmışız. GALATASARAYLILIK FORMU... Timur Selçuk, Barış Manço arkalarından gelen Fikret Kızılok, Dağhan Baydur’a şekil verirken Ayberk Çölok, Çetin İpekkaya, Ali Sirmen onları izleyerek yetişen Şevket Altuğ’a, Ferhan Şensoy’a kendilerinden neler kattılar kimbilir. Ferhan bizden küçük, ama bizlerin espri, komedi anlayışına yön verdi, yani kendinden büyüklerin karakterlerine kendinden bir sürü şey kattı. Sporda da böyle oldu. Turgay’lar, İsfendiyar’lar, Coşkun Özarı’lar ard¥ larından gelen Özkan Dallı’ya, İs CUMHURİYET KİTAP SAYI 1021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle