26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA Karin Karakaşlı edebi ENİS BATUR Pervasız Pertavsız yatımızın genç soluklarından. ‘Cumba’, Karakaşlı’nın Agos gazetesinde 19962008 yılları arasında yayımlanan yazılarından bir seçki. Karakaşlı, Hrant Dink’in teklifiyle başladığı köşe yazılarında, siyasi ve sosyal gündemden bir parçası olduğu edebiyata kadar pek çok konuyu ele almış. Ama en çok ‘insan’ işlenmiş satırlara. Karakaşlı’yla yeni kitabını konuştuk. ‘Açık Deniz Kenarında’, İsveçli yazar August Strindberg’in başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Çevirisini Behçet Necatigil’in yaptığı romanda Strindberg, çağının insanının yüzleşmek zorunda kaldığı manevi açmazları dile getiriyor. Natüralist akımların da etkisinde kalan yazar, doğayı insana tutulan bir ayna gibi ele alıyor. Kitabı Çağlar Demirbağ değerlendirdi ‘Tarih Yaşanmış Hayattır’, Prof. Şerafettin Turan’ın anılarını ve düşüncelerini ele alan bir nehir söyleşi kitabı. Mustafa Kemal, Samsun’a Padişah Vahdettin tarafından ‘Git memleketi kurtar’ diye mi gönderildi? Atatürk’ün de üzerinde durduğu ‘Düşünce Devrimi’ nedir? Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu nasıl siyasallaştırıldı? Yavuz Sultan Selim halifeliği Mısır Seferi sırasında mı aldı? Şerafettin Turan, İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı’yı neden eleştiriyor? Askeri darbeler ile ilgili yorumları ve eleştirileri nelerdir? gibi daha birçok konuya değiniyor Turan yanıtlarında. Konur Ertop irdeliyor Turan’In kitabını. Bol kitaplı günler.... eposta: [email protected] [email protected] Ayrıntıda gizli u sabah tırnaklarımı kestim”. Tırnak içine aldığım bu cümleyi, yirmi beş yıldır kesintisiz günlük tutuyorum, yanılmıyorsam hiç kurmamışımdır. Bilen bilir, günlük tutmakla yetinmedim geçen çeyrek yüzyıl içinde: Pek çok günlük okudum, kimilerini baştan uca (bazen bir iki kez), kimilerini orasından burasından, bölük pörçük katettim. Dahası: Farklı günce anlayışları üzerinde kafa yordum yazdım da düşündüklerimi. “Bu sabah tırnaklarımı kestim”, şüphesiz SaintExupéry’nin olağanüstü öyküsündeki “bu sabah güllerimi budadım”la eşdeğer bir anlam alanı açamaz; tırnaklarını biriktirdiği ileri sürülen Picasso’nun güncesinde karşımıza çıksa bile. O cümleye takıldım, çünkü ‘candan günce’ye ilişkin bir sol anahtarı niteliği taşıyor benim gözümde. Günlük tutan, yayımlamayı öngörerek yazan kişi, değişen oranlarla kendini göstermekte, açmakta, ne var ki, bir o kadar da gizlemekte, kaçırmaktadır bana kalırsa. Hayatımızın, gündelik yaşamın katmanları vardır; tümünün kapısını açmaz, penceresini aralamayız. Gerçek candan günce, sınır tanımaz kendine: Tırnak kesmek ne kelime, en yakası açılmadık yerlere uzanabilir. ‘Kime ne bunlardan?’ sorusu bana kalırsa yersizdir: Bütün okurlar adına konuşulmamalıdır. Günlük yazarının da işine karışılmamalı: Soyunmaksa tasası, soyunsun; örtünerek sözalmaksa, öyle yapsın beni neyin yazıldığı kadar nasıl yazıldığı ilgilendirir, okur konumumda: Onun için de, bir günceden candanlığının, içtenliğinin dozundan çok perspektifi çerçevesinde beklentilerim olur. Gövde’m’in yazarı kimliğimle de söylüyorum: Günlüğümde, baştan beri, iç hayatımın yansıma oranını kısıtlı tutmayı yeğledim. Eksiklikse, eksiklik. Ne yaptığım, nereye gittiğim, ne yediğim içtiğim, kimlerle görüştüğüm, konuştuğum telgrafsı bir üslupla yer aldı hep günlüklerimde. Durdurulmayan, denetlenmeyen günlük yazısı an gelir bütün tezgâhı kaplamaya davranır: Sırnaşık sarmaşıktır. Parçalardan, çünkü günlerden kurulu bir yazı türünün ürünü, benim açımdan, bütünlüğü bağla TIRNAK “B mında anlamını bulur: Toplam, ne ifade ediyor? Okurken, arayıp (merak edip) bulamadıklarım, eksiltildikleri için önem kazanabilirler şu mâhut Kur’an’da develerin hiç anılmamış olması hikâyesi. Develerin orada olduğunu biliyoruz. Herkesin (iyi – kötü) tırnak kestiğini bildiğimiz gibi. Ha, Deleuze’ün günlüğü olsaydı, uzatıp kes(e)mediği tırnaklarından söz etmemesi üzerinde düşünmeye değecekti o başka. Bütün ‘umumî belâ’larda görülmez pisuvar sineği. Daha sık, tasarımcı elinin değdiği kolektif mekânlarda rastlıyorum ona. Müşteri üzerine nişanlasın isteniyor. Sağa sola, dahası dışarıya sıçratmasın. Sanırım, alkol duvarı yükselmiş beyefendiler müşteri profilini oluşturuyor. Aslında, işerken genellikle bir hedef peylenir: Duvarda bir leke, yerde bir yaprak. Erkek, kendisini atış taliminde hissetmek ister. Kim, ilk, akıl etmiş pisuvar sineğini? Seçilme nedeni, böceklere acımıyor oluşu olabilir mi insanın? Bir işaret, simge, ikonadır sonuçta: Arkasında koca bir semantik tabaka, onun peydahladığı, yanıtına kolay ulaşılamayan sorular olur. PİSUVAR SİNEĞİ İlk gördüğümde anlamamış, pisuvar değiştirmiştim. Meret öylesine canlı duruyordu ki! Demek, sineğin üstüne siğmek gelmemiş içimden. İkinci pisuvarda anladım, anladığım hoşuma gitmedi. İrkildiğimi anımsıyorum, gerekçesi net sayılmazdı. Şimdi düşünüyorum da, belki ‘müşteriye hizmet sunma’ amacı etken olmuş olabilir devreye girmesinde. Sıksam, bir göstergebilim çalışmasına girişeceğim hani. Burada durmayı, yazdığım satırları çengelli iğneyle “Sıçrayan Fasulye”nin ilgili bölümüne tutturmayı yeğliyorum minima moralia!, gerekçesi net sayılmazdı. Şimdi düşünüyorum da, belki ‘müşteriye hizmet sunma’ niyeti de var bu fikrin altında: Öncelikle üstüne başına sıçratmasını önleme TURHAN GÜNAY Boulez’i dinliyordum, şaşırdım. Çağdaşı yazarların, edebiyat adamlarının müzikle ilişkileri konusundaki görüşü sorulduğunda, önce ‘doğru’ bir hamle yaptı: “Tabii, bütün çağdaşım yazarları tanıdığımı söyleyemem” dedi ve ‘yanlış’ hamlesi gecikmedi: “Klasik yazarlar çocukluklarında iyikötü bir müzik öğrenimi görmüşlerdir; çağımızda durum değişti, yazarların pek ilgisi yok müzikle”. Ah, bilmiyorsanız susacaksınız. Thomas Bernhard’ı, Calvino’yu, Quignard’ı, Sanguinetti’yi, Butor’u, Gert Jonke’yi, Bilge Karasu’yu, Roubaud’yu, daha nicesini okumamışsınız: Susacaksınız. Bir yazar, besteciler çağdaş edebiyata kapalı kalmıştır dese insafsız, dahası cahilce bir yaklaşım olmaz mıydı? Avrupa’nın en doğu ucunda yaptığım radyo programlarımda tuttuğum yolu, Türkiye’deki izleyicilerin konumunu düşünerek, ‘salyangoz satışı’yla bir tutmuştum. Boulez şu haldeyken, onlardan ne (kadarı) beklenebilir? Öteden beri, haliyle tavrıyla, duruşuyla edasıyla bir tür büyükleniş sezmişimdir Boulez’de: Sahici büyüklükte, büyüklenişPierre Boulez ten eser yoktur. ? EDA İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 996 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle