Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
...KISA KISA... Küba Devrimi’nin Sorumluluğu Ë Sinan DİNÇER olarak üzerine çok şey söylendi. Tüm dünyada ikonlaştırılan Che ve Fidel’in aksine, pek çok kişi adını duymamıştı yakın zamana kadar. Ancak Fidel’in 2006’daki rahatsızlığının ardından, dünya basınında yürütülen “vâris” tartışmalarında adı geçmeye başlandı. Ana konusu “değişim”di. Miami referanslı yorumcular kaçınılmaz gördükleri değişimin, bir başka deyişle sosyalizmin son kalesinin yıkılışının “kanlı mı, kansız mı olacağını” tartıştılar tabiri caizse. Hatta Küba’nın bazı dostları bile biraz buruk bir kuşkuyla karşıladılar Fidel’in yerine kardeşinin geçmesini. Kübalılarsa, fısıltı gazetesinin tüm çabalarına karşın pek kulak asmadılar dedikodulara; çünkü onlar Raul Castro Ruz’u, Küba Devrimi’nin ilk hazırlık aşamalarından beri yükünü taşıyan bu devrimciyi iyi tanıyorlardı. “Küba Devrimi’nin Sorumluluğu” başlığıyla Yazılama Yayınevi’nden aralık ayında çıkan derleme, ülkemizde Raul Castro ile ilgili yayımlanan ilk kitap olarak büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak kitap, başında yer alan kısa biyografiye karşın, Raul Castro’nun yaşamını anlatan bir kitap değil. Satır aralarından Raul’un 50 yılı deviren sosyalist iktidardan ayrışan görüşlerini ve Fidel’den farklılıklarını bulmayı arzulayanlar da kitaptan hayalkırıklığı duyabilirler. Raul’un devrimin şafağından geçen yılki görev değişimine kadar geçen sürede, kritik dönüm noktalarında yaptığı altı konuşmanın derlendiği kitap, Küba devriminin yarım asırlık yolculuğunu Raul’un ağzından özetliyor. ABD destekli Batista diktatörlüğünü devirerek iktidarın yükünü omuzlarına alan genç devrimcilerin el yordamıyla devlet işlerini öğrenmeleri, kuzeydeki büyük düşmanla amansız ve bitmeyen mücadeleleri, ancak buna karşın Granma gemisinden Küba’ya ayak bastıkları günkü hedef ve umutlarından bir an bile vazgeçmemeleri… Daha önce pek çok eserde işlenen Küba Devrimi ve kuruluş süreci, bu kez de Raul’un ağzından anlatılıyor. Kitabı özgün kılan bölümler ise, RaRaul Castro Ruz R aul Castro... Küba’nın yeni devlet başkanı... Bir “ikinci adam” ul’un Anayasa’nın kabulü üzerine ve Küba Komünist Partisi’nin 60’ıncı kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmalar. Köylü nüfusun ağır bastığı Küba’da sosyalizmin hangi temele yaslandığı, devrimden yaklaşık 15 yıl sonra, 1975’te kurulan Küba Komünist Partisi’nin, adanın Jose Marti’de kişileşen yurtsever geleneği ve ABD güdümlü diktatörlüğe karşı 35 yıl mücadele veren tarihi komünist partinin mirasını nasıl sahiplendiği gibi daha derin soruların yanıtlarını arayan Küba dostları Raul’un konuşmalarında aradıklarını bulacaklar. Farklı dönemlere ait konuşmalardaki değişen vurgular Küba devriminin tarihsel gelişimini ve olgunlaşmasını yansıtıyor. Ancak 50 yıl boyunca değişmeyen vurgu halkın katılımı ve örgütlenmesi oluyor. Devrimden önce İsyan Ordusu taburlarında örgütlenen ve dağları, sonra da kent sokaklarını arşınlayan halk, devrimin ardından tarlalarda, fabrikalarda, dersliklerde örgütleniyor. Emperyalist tehditlere karşı yaşam mücadelesi veren Afrika’daki ilerici iktidarların yardımına “üniformalı halk” koşuyor. 1975’te kurulan Komünist Parti kitlelerin örgütlenme ve siyaset aracı oluyor. 1976’da halk tarafından yazılan Anayasa, “kitlelerin toplumun yönetimine her geçen gün daha fazla ve daha etkili katılımını” garanti altına alıyor. Kitabın son bölümü olan, Raul Castro’nun kardeşi Fidel’den Devlet Başkanlığı görevini devralmasının ardından yaptığı konuşma Küba’nın değişmediğini, “daha fazla katılım, daha fazla örgütlülük” sloganında ısrar ettiğini ortaya koyuyor. Değişen tek şey yönetenlerin yaşı; zira geçen yıl mahalle mahalle örgütlü halkın kendi adaylarını belirleyerek seçtiği mebusların 1830 yaş arası olanlarının oranının yüzde 23’ten 36’ya yükseldiğini öğreniyoruz. Küba’da iktidar, 1959 ruhunu yitirmeksizin gençleşiyor. 50 yılı devirmesine karşın genç kalan Küba Devrimi gençliğini yalnızca gurur kaynağı gelişkin tıp biliminden ziyade halkı kendi kaderini belirlemek üzere örgütleyebilmiş olmasına borçlu.? Küba Devrimi’nin Sorumluluğu/ Raul Castro Ruz/ Çeviren: Ebru Aktolunay, Yiğit Günay/ Yazılama Yayınevi/ 83 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 996 SAYFA 19