03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T C 16 KASIM PAZARTESİ umhuriyet okurlarını en çok üzen, kendi gazetelerindeki yanlışlar. Recep Nas, Nilgün Cerrahoğlu’nun, ‘için’, ‘uğruna’ demek varken ‘adına’ demeyi sürdürmesini eleştirmiş. Orhan Bursalı’nın bir yazısında “(...) direk Büyükada seferi (...)”, “(...) onlar direk Büyükada’ya vapur koyuyor.” derken kullandığı ‘direk’ sözcüğünden rahatsızlığını dile getirmiş. “Güzelim Türkçemizle ‘doğruca’ ya da ‘doğrudan’ denmesi gerekmez mi? İlle de yabancı sözcük kullanılacaksa o zaman ‘direkt’ diye yazılması gerekmez mi?” diye soruyor. H. Yılmaz da Türkçesi varken yabancı sözcük kullanılmasından yakınmış mektubunda. Köşe yazarların çoğunun, açtığı tırnağı kapamayı unuttuğuna dikkat etmiş. Özellikle haber metinlerinin çok özensiz yazılmasından yakınmış. Sedat Ongan bugünkü Cumhuriyet’te yayımlanan, kırk yedi baro başkanının imzaladığı duyurudaki yanlışa dikkat çekiyor. “Duyuruda ’...yargı, savunulmadığı taktirde...’ şeklinde bir ibare var. ‘Taktir’, bilindiği gibi ‘damıtma’ demektir. Duyuru 47 baro başkanı tarafından imzalanmış. Ya ‘takdir’le ‘taktir’in başka şeyler olduğunun farkına varılmadığı için böyle yazılmış ya da ‘tertip hatası’ olmuştur. Merciini bulamadım. Uygun bulursanız dergide dikkatlerini çekmenizi rica ederim.” diyor. Uygun bulurum elbette. Baro başkanlarının dikkatini çekmekten çok, gençlerin sıkça yaptığı bir yanlış olduğu için değinmekte yarar var. Yoksa baro başkanları, Nedim’in gül kokusu damıtılıp nazın ucu işlenince bunlardan birinin sevgiliye huy, ötekinin de mendil olduğunu söylediği ünlü beyitini (“Buyi gül taktir olunmuş, nazın işlenmiş ucu / Biri olmuş hoy, biri destmal olmuş sana”) biliyorlardır. Gençler için yineleyelim: “Taktir” diye yazdığınızda bilgisayardaki yazım programı altını çizip sizi uyarıyorsa bu uyarıyı dikkate alıp aslında “takdir” demek isteyip istemediğinizi düşünün. Çünkü ilkini kullanma olasılığınız gayet düşüktür; “takdir” demek isterken “taktir” yazmışsınızdır. tuz yıl kadar önce, şöyle bir uğrayıp geçmişliğim vardı; O bir daha gidemedim. Dün ve önceki gün İskenderun’daydım. Çok güzel yerler gördüm, çok güzel insanlar tanıdım, nefis yemekler yedim. Çok kültürlü, çok zengin bir ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER coğrafya. Camilerle kiliseler yan yana, Hıristiyan mezarlığıyla Müslüman mezarlığı iç içe. Her dinden, her mezhepten insan, kendi inançları doğrultusunda yaşıyor. Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek, İskenderun’u yeni baştan yaratmak için kolları sıvamış. Çevresinde ona yürekten bağlı, karşılık beklemeden çalışan yardımcıları var. Sanat edebiyat dernekleri, çevre dernekleri kurulmuş. Sıcak, sevecen insanlar… Artık İskenderun’da o sıcak insanlar arasında benim de dostlarım var. M. Ali Işıksoluğu, “Genç kuşağın söz dağarcığı çok Dr. sınırlı. ‘Yani’ sözü, uygun sözcük bulunamayan hemen her koşulda sık sık kullanılıyor. Bazen de cevap oluyor. Oysa geçmişte ‘yani’ sözü, neredeyse hiç kullanılmazdı.” diyor. Gençlerin “yani” düşkünlüğü benim de dikkatimi çekmiyor değil. Hani, “Yemeği beğendin mi? Film nasıldı?” gibi sorulara verilen “Eh işte! Şöyle böyle!” anlamlarında, ahenkli bir “Yani!” demeler var ya, Işıkoğlu’nun “cevap” olduğunu söylediği “yani”ler bunlar. Ali Bey’in dediği gibi, sözcük dağarcığı kısıtlı olunca uygun sözcük bulunamıyor. Uygun sözcük bulunamayınca imdada “yani” yetişiyor. Çocuklarımıza, gençlerimize nitelikli kitaplar okutmayı başaramadığımız sürece, sözcük dağarcıklarının “yani”ye gereksinme duymayacak kadar varsıllaşması söz konusu olmayacak. Işıksoluğu’nun bir yakınması da “vaka” sözcüğünden. “Kuş gribi, domuz gribi gibi değişik şekillerde anılan grip, nedense ‘domuz gribi vakası’ söylemine dönüştürüldü. Üstelik k’den sonra gelen a uzun okunuyor. Verem ya da sıtma vakası denilmezken neden grip vakası deniliyor, anlamış değilim. ‘Domuz gribinden öldü’ denilmiyor da ‘domuz gribi vakasından öldü’ deniyor. Bu tür söylemler doğru mu?” diye soruyor. “Vaka” sözcüğüne 6 Kasım tarihli günlükte Belkıs Sanay’ın mektubuna yer vererek değinmiş, “Vaka” diyemiyorlarsa “olay” desinler, hem bunu bozuk söyleme olasılığı da yok, anlamında bir de not eklemiştim. Prof. Dr. Yücel Tangün tam da bu konuda yardımımıza koşmuş. “Biz hekimler için ‘vak’a’ sözcüğünün tek karşılığı ‘olay’ değil ne yazık ki. Hasta kişiler için de ‘vak’a’ sözcüğünü kullanıyoruz (İng. case, Fr. cas, Alm. Fall). Örneğin, iki domuz gribi vak’ası. ‘Domuz gribi olayı’ dersek anlam değişiyor. Günümüzde bu amaçla ‘vak’a’ karşılığı 21 KASIM CUMARTESİ olarak ‘olgu’ sözcüğünü yeğliyoruz. ‘Olgu’nun Türkçe sözlüklerde bu anlamda yer almamasına karşın tıp dilinde oldukça yerleştiğini eklemeliyim.” Tıp dilinde “vaka” sözcüğünün yerini “olgu” almışsa bu sevindirici bir haber. Öyleyse “olgu”nun bu yeni anlamının Türkçe sözlüklere girmesini de çok beklemeyeceğiz demektir. Prof. Dr. Yücel Tangün’un bir muştusu daha var: “Bir süre başkanlığında bulunduğum Türk Hematoloji (Kanbilim) Derneği üç yıldır ‘Daha çok Türkçe, daha güzel Türkçe’ savsözüyle üyelerini uyarıyor ve ulusal kongrelerinde (henüz ‘kurultay’ denmiyor!) ‘En iyi Türkçe bildiri ödülü’ veriyor. Seçici Kurul başkanı olarak yanlışlarla ilgili hazırladığı raporun adresini de vermiş Yücel Bey. (Göz atmak isteyecekler için adres: www.kanbilim.com) Dr. 17 KASIM SALI 24 KASIM SALI el Yayıncılık İstanbul ve Ankara’dan S sonra “Kadın Öykülerinde Karadeniz”i ve “Kadın Öykülerinde İzmir”i de yayımladı. İlk kitapta Karadeniz’in bütün renkleri öykülerle canlanmış. Arka kapakta dendiği gibi, kadın yazarlar, “Karayemiş dalları, fındık dipleri, kömür vagonları, alabildiğine yeşil yamaçları ve köpüklü dalgalarıyla, bu yurdun denizi insanına, insanı denizine benzeyen kuzeyini anlattılar.” Kitapta, “… yağmurla bir olup toprağı yeşertenlerin, dik yamaçları ‘ekili’, denizi ‘sevgili’ kılanların öyküleri yer alıyor.” “Kadın Öykülerinde İzmir” ise, “… kentin günlük yaşamdan düşlere uzanan değişik yüzlerinin, unutulmaz aşkların, farklı hayatların, umutların, gizlerin, suskunlukların, yürek burukluklarının içten bir dökümü.” Yirmi iki kadın yazar, İzmir’i anlatmış, İzmir’i yaşatmış; ortaya renkli bir İzmir güzellemesi çıkmış. ? 20 KASIM CUMA www.feyzahepcilingirler.com / [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru “Şiir ve Dil” adlı şiir inceleme kitabının çıktığı yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir alıntı ve şairin adı ortaya çıkacaktır. 1 D 2 B 3 H 4 E 5 D 6 J 7 H 8 F 9 I 10 F 11 C 12 J 13 J 14 D 15 J 16 D 17 G 18 C 19 F 20 B Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU inanan ve şeytanı yücelten bir İslam mezhebi. 34 55 76 38 17 57 21 F 22 K 23 H 24 J 25 C 26 F 27 E 28 D 29 D 30 K H. “Define ...” (R.L. Stevenscon’ın ünlü romanı.) 31 I 32 A 33 I 34 G 35 D 36 D 37 J 38 G 39 K 40 B 7 79 47 3 23 I. Mahalli, yerel. 41 I 42 I 43 D 44 D 45 K 46 C 47 H 48 A 49 J 50 K 41 33 31 42 9 80 56 D 51 C 52 C 53 B 54 F 55 G 56 I 57 G 58 C 59 E 60 D 61 J. Etik Üzerine Dersler, Pratik Usun Eleştirisi adlı kitapları da olan felsefeci. 62 J 63 C 64 J 65 J 66 F 67 E 68 D 69 C 70 A 71 D Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Nuran ...” (Senaryo yazarıyalnız ünsüz harflerini yazacaksınız.) 64 37 81 62 65 75 13 6 12 49 24 15 72 D 73 C 74 A 75 J 76 G 77 B 78 D 79 H 80 I 81 J 70 74 48 32 K. “... Kazancakis” (Zorba adlı romanın yaratıcısı.) D. İkinci Meşrutiyet’in ilanı için dağa çıkan hürriyet kahramanı (Ece Ayhan’ın şiirini de anımsayın!) B. Şevket Süreyya Aydemir’in İkinci Adam yapıtını yazdığı devlet adamı. 4 59 67 27 39 30 50 45 22 F. Bir geminin su yüzeyinden yukarıda kalan bölümü. 1032. sayının çözümü: A. OĞULLA 20 2 77 53 40 14 15 43 28 71 35 44 5 1 72 60 78 68 26 21 66 19 10 8 54 C. “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” diyen şair. 29 36 61 51 52 46 63 18 11 73 58 25 69 E. Yemek pişiren kimse. G. Musul, Halep ve Bağdat bölgelerinde yaygın bulunan, Tanrı’nın iyiliği, şeytanın kötülüğü temsil ettiğine, Tanrı ile şeytan arasında sürekli bir tartışma olduğuna RIM , B. KELKİT, C. UMDE, D. YF, E. ADIVAR, F. NECDET, G. UCUBE, H. SEGHERS, I. ÖDEMEK, J. YELVE, K. KASAVET, L. ÜÇ HALKA YİRMİBEŞ. Metin: “Belki de her kadında O vardı, belki de her şefkatli göğüste suçlu ayetler ve yasak meyve. Cem Mumcu.” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1033
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle