03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O ece… Zifiri karanlık… Simsiyah bir boşluk sonsuza dek uzanıyor... Bir denizin içinde gibiyim… Ay bugün çıkmayacak… Yukarıda milyonlarca yıldız ışıldamasa ürktüğümü söyleyebilirim… Çıt yok… Nedense gece kuşları bile sustular… Zaman zaman uzak dağlardaki ıhlamur ağaçlarının çiçek kokularını taşıyan rüzgârın efilediği duyuluyor… Sonra yine çıt yok… İğde çiçeklerinin rayihası da karışınca bayılacak gibi oluyor insan. Ya manolyalar… Arada bir yerde apansız yakalıyor kokuları… Sarsıcı… Ama çıt yok…” “Kuvvetli heyecanlarla, sık duygularla örülü düzyazılara” mensur şiir, günümüzün deyimi ile “şiirsel düzyazı” deniyor. Dizelerle değil de, cümlelerle yazılıyorlar. Ama onlarda şiirsel bir hava, lirizm, buluyoruz. Tabii bu yazıların temel özelliği imgesellikleri. İmgelerle yazılıyorlar. İmgeler imgelere bağlanıyor ve sonuçta bütünü oluşturan temayı anlıyoruz ya da hissediyoruz. Faruk Şüyün’ün Beklemek ve Ummak’ını (Kasım 2009, Oğlak yay.) okurken şiir tadı aldım. Tabii düzyazı şiirle yetinmiyor, küçük hikâyelerle, anı parçalarıyla deneme türünün sınırsızlığından, koşulsuzluğundan yararlanarak yazılarını oluşturuyor. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Beklemek ve Ummak “G Soldan sağa: Işın BengiÖner, Ülker İnce, KIZILCIK KARPUZ OLUR MU HİÇ? İLAHİ ÇEVİRMEN! Ülker İnce ile Işın BengiÖner, Kızılcık karpuz olur mu hiç? İlahi Çevirmen!’de (Diye yay.) çeviri tartışmalarına kaynak olabilecek ilginç bir çalışma yapmışlar. Kitap, çevirmen nasıl olmalı, sorusundan yola çıkıyor. “Çeviride yetkinlik, çevirmenlerin her iki kültüre ve dile hâkim, her iki kültürde de metin bilgisine, erek dilde metin üretme becerisine sahip ve tabii, kültür ile dil durağan, değişmez şeyler olmadığı için, her zaman araştırmaya gereksinim duyan ve araştırmayı bilen kişiler olmasına bağlı.” Çeviri eğitiminde izlenecek doğru yöntemi bulmak üzere yapılan deneysel bir atölye çalışması ile sürüyor kitap. İlginç olan da bu atölye çalışması. Orhan Veli’den; ‘İlahi Kızılcık’, Can Yücel’den, ‘Kitabesiz Sengi Mezar’, F.Scott Fitzgerald’ın The Great Gatsby romanından ve Lawrence Durrell’in Bitter Lemons of Cyprus adlı kitabından küçük birer bölüm üzerinde çalışılıyor. Bu eserlerin çevirisi sırasında kitaba adını veren kızılcığın nasıl karpuz olduğunu da görüyoruz. Çeviri işlemi sırasında iki dil ve kültür arasındaki farklar nedeniyle çevirilerin nasıl değişime uğramak zorunda kaldıklarını, çevirmenlerin karşılaştıkları güçlükleri örnekleriyle Philip Gounevitch Faruk Şüyün, “1988 yılından beri Dünya gazetesi Sanat sayfası editörlüğü’nü sürdürüyor ve ‘Odak’ başlıklı köşe yazıları yazıyor.” Beklemek ve Ummak’da yıllardır biriken yazılarından bir seçme yapmış. Seçmeyi yaparken bir kurgu da oluşturmuş, belirli bir ana tema ve o temaya bağlanan temaları oluşturan yazılarını bir araya getirmiş. Yazılarını tekrar elden geçirmiş, kesmiş, biçmiş, yenilemiş. Ana tema Beklemek ve Ummak, yani hayatın esası. Bekleyerek ve umarak hayata tahammül ediyoruz. Beklerken de sevgiyi, acıyı, umudu yaşıyoruz. Nermin Sayın’ın kitap kapağında belirttiği gibi, “Faruk Şüyün; Sevdayla, Acıyla, Umutla, Beklerken geçtiği durakları paylaşmayı deniyor kitabında. Saf yalnızlığa inat.” Buradaki yalnızlık vurgusu önemli Şüyün’ün tüm yazılarında hep yalnızlık hâkim. Ne yaşarsa yalnızlığında yaşıyor. Yolculuklar, birliktelikler, gizli ve açık aşklar, anılar, çağrışımlar, günler ve mevsimler bu yalnızlığın yol haritasını oluşturuyor. “Köşe yazısı” bilgisi, ilk adımda gazeteci yazar kitaplarını hatırlattığı için biraz itiyor, kitaptan uzaklaştırıyor ama daha ilk sayfadan farklı bir eserle karşı karşıya olduğunuzu hissediyorsunuz. Faruk Şüyün’ün Beklemek ve Ummak’ını bir deneme kitabı, öyle de okunmalı. Faruk Şüyün anlatmışlar. Kitap, bir çevirinin nasıl ele alınması, nasıl eleştirilmesi gerektiğini de anlatıyor. Kaynak metinle çeviriyi karşılaştırmadan çeviri eleştirisi yapılamayacağını bir kez daha kavrıyoruz. Özellikle şiir çevirisinde çevirmenlerin imgelere doğru karşılıklar bulmak, şiiri tüm nitelikleriyle çevirmek isterken karşılaştığı sorunlar dikkate değer. Ama romanda ve denemede de durum pek farklı değil. Kızılcığın karpuz olması an meselesi. İyi çeviri için doğru yöntemlerle çeviri yapmanın gerekliliğini anlıyoruz. Kızılcık karpuz olur mu hiç? İlahi Çevirmen! çevirmenler ve çeviri eğitimi alanların mutlaka okuması gereken bir çalışma. Ama kolay okunan anlatımı ve örnekleriyle edebiyatla ilgilenen herkesin de ilgisini çekebilecek nitelikte. YAZARIN ODASI Paris Review, Dünya edebiyatının efsane dergilerindendir. Dergi, Harold L. Humes, Peter Matthiessen ve George Plimpton tarafından 1953 yılında Paris’te yayınlanmaya başlamış. Samuel Beckett, Jack Kerouac Italo Calvino, Philip Roth gibi önemli yazarların eserlerine yer vermiş. Ama esas önemini yazarlarla yaptığı kapsamlı röportajlarla kazanmış. Jorge Luis Borges, Truman Capote, Lawrence Durrell, T.S Elliot, Ernest Hemigway, Ilya Ehrenburg, Henry Miller... Liste uzayıp gidiyor. Akla gelen gelmeyen hemen tüm önemli yazarlarla röportajlar yapılmış. Röportajların bu kadar önemsenmesi sadece önemli yazarlarla yapılmış olmasından kaynaklanmıyor. Orhan Pamuk’un deyimiyle, “Paris Review röportajları yazarların tanıtmak zorunda kaldıkları son kitapları ya da eserleri üzerine değildi. Artık ünlenmiş, herkes tarafından kabul edilmiş yazarlar burada çalışma alışkanlıklarını, meslek sırlarını, nasıl yazdıklarını, kırılganlık anlarını, zorluklarla nasıl baş ettiklerini anlatıyorlardı”. Yani, bir yazar için bu röportajlar oldukça öğretici. Okur içinse hayranı olduğu yazarın çalışma odasına gizlice girip onu izlemek gibi bir şey. Derginin yayınına başladığı yıldan itibaren düzenli olarak her sayıda yer alan bu röportajlar “The Paris Review Interviews” adıyla kitaplaşmaya başlamış. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan İngilizce yeni baskısı dört cilt, 1946 sayfa. Timaş Yayınları Yazarın Odası adıyla (Çev. Öznur Ayman), Ustalar Yazma Sanatını Tartışıyor alt başlığıyla ve Paris Review’a röportaj vermiş yazarlardan Orhan Pamuk’un önsözüyle bu röportajları Türkçeye kazandırmış. Hazırlayan olarak Philip Gourevitch olarak görünse de sanırım Türkçe baskı için özel bir seçme yapılmış. Türkçe çeviride Ernest Hemingway, T.S. Eliot, Rebecca West, William Faulkner, Graham Greene, Truman Capote, Stephen King, Gabriel Garcia Marquez, Jorge Luis Borges’le yapılmış röportajlar yer alıyor. Kitabın başında çevirmenin bir Sunuş’u var ama bu yazarların niye seçildiği anlatılmamış. Yani antolojiyi hazırlayan mı yoksa çevirmenin mi seçimi anlaşılmıyor. Ama tüm Dünya yazarlarının yer aldığı bir çalışmadan neden bu yazarların öncelikle seçildiği merak konusu. İzah edilse iyi olurmuş. Örneğin Rebecca West ve Stephen King benim Dünya Edebiyatından seçeceğim ilk dokuz yazarım arasında yer almazdı. Yazarın Odası, keyifli ve samimi havasıyla hem yazar adayları için, hem de sevdikleri yazarları merak eden okurlar için iyi bir kaynak. YOL DURUMU Münir Göle, gezgin yazarlardan. Yalnız başına ya da bir yakının yoldaşlığında yolcuklara çıkıyor ve fotoğraf makinesi de hep yanında. Günlük tutmasa da fotoğraf makinesi ile anıları, imgeleri kalıcılaştırıyor. Münir Göle, Yol Durumu’nda (Kasım 2009, Yapı Kredi yay.) bu gezilerinin bazılarını kaleme almış. Kitabın ilk yazısı Yolağzı önsöz olarak da kabul edilebilir. Göle, “Bu kitabın içindeki yazılar uzunca bir zamana yayılan yolluklardan, yol notlarından, yol dönüşü tortularından, bellekte kalan yol açılımlarından, yoldan önce, yol sırasında ya da dönüşte toplanan hikâyelerden ortaya çıktı” diyerek yazıya başlamış. Her gezginin kendini tanımlamasında karşılaştığı yolcu – turist olma ikilemi hakkında tabii ki yolcudan yana tavır koyuyor. Daha doğrusu isteği öyle ama belirttiği gibi bir yerde kısa süre kalan birinin turistleşmekten kaçınması çok zor, o bakış ister istemez insana hâkim oluyor. Yolu hayat biçimi haline getirenlerden örnekler veriyor. O ideale ulaşamasa da iyi bir gezgin olmaya çalıştığını, en azından turistlik halini yazılarına yansıtmamaya çalıştığını belirtiyor. Yol Durumu’ndaki yazılar gerçekten de yolculuk notlarından iyi çalışılmış birer deneme havasında. Yazar, gittiği yerlerin tarihine uzanıyor, bugünle geçmişi iç içe geçiren bir anlatımı yeğliyor. Göle’nin özellikle tarihi bilgileri aktarırken hangi kaynakları kullandığını merak etmemek elde değil, kitapta bir kaynakça yok. Kitap, yolculuk günlüğü sayılabilecek, metni tamamlayan, çoğaltan fotoğraflarla da desteklenmiş. Fotoğrafların o denli küçük, pul gibi kullanılmasını anlayamadım, birkaç sayfa daha harcayıp fotoğrafları daha iyi görmemiz sağlanabilirdi. Hem gezginler, hem edebiyatseverler için keyifle okunan, yola çıkmaya özendiren bir kitap Yol Durumu. ? SAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1033 Münir Göle
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle