03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA meleri, oyunları, anıromanları, öyküleriyle edebiyat dünyamızda kendine özgü bir bakış, duyarlık evreni yaratan yazarlarımızdan biriydi. 1960’lı yıllarda kurduğu Yankı Yayınları’yla, kendisinin edebiyattaki bakışını pekiştiren, seçilmiş bir yayın anlayışının ürünlerini kültür dünyamıza sundu. Demirel, her bir yapıtında insana doğru yürümenin, insani düşüncenin, aydınlanmacı bir bakışın anlamını sorgulayarak ele alır. Yaşamı güzelleştirmenin yolunun insan saygıdan, erdemlice yaşamaktan geçtiğini dile getirir. Onun denemelerinde ele alıp işlediği kavramların hümanist bir bakışın yansılarını içermesi ise düşünce düzeyinin zenginliğini gösterir. Kemal Demirel’i ekim ayının son günü kaybettik. Demirel Ağabeyimizi, Feridun Andaç’ın onunla yaptığı, yazarlık yolunu, uğraşının getirdiği tanıklıkları konuştuğu bir söyleşi ile anıyoruz. 15 ve 17 Ekim 2006’da, Hannah Arendt’in dünyaya gelişinin yüzüncü yılında, İstanbul’da düzenlenen “Yeni Bir Yüzyılın Başlangıcında Hannah Arendt’i Düşünmek: Şiddet Sorunu” başlıklı uluslararası katılımlı konferansta sunulan bildirilerden seçmeleri içeren ve Sanem Yazıcıoğlu tarafından yayıma hazırlanan Doğumunun 100. Yılında Hannah Arendt adlı kitap, düşünürün söylemini okurlara sunmayı amaçlıyor. Kitapta Jacques Taminiaux, HansHelmuth Gander, Jeffrey Andrew Barash, Thomas Dürr, Seçkin Sertdemir ve Sanem Yazıcıoğlu’nun bildirileri yer alıyor. Kitabı Ali Bulunmaz değerlendirdi. Bol kitaplı günler... Kemal Demirel, dene P z kitaplı’ yazarları akıllı buluyorum. Kundera okurken (Une Rencontre) yeniden düşündüm bunu: Roman, öykü, deneme, oyun tümü on beş başlık, yaklaşık üç bin sayfa. Bir yazarın okuru olmaya karar verirken, ürkütmeyecek ölçüler. Benim gibi, şimdiden altı katına ulaşmış yazarların tablosu, irkiltici: Neresinden başlanacak, ne kadarı okunabilir, hiç girişmemek en doğrusu! ervasız Pertavsız ENİS BATUR Az kitaplı akıllı yazarlara dair lunmayan, bulunamayacak sorulardan bu. İşte, yazar çoktan çekip gitmiş, yazarken, şu ya da bu gereksinmenin sonucu olarak yazdığı iki küçümen, ara yapıtını birer ana yapıt sayarak, öyle görerek okuyorum bugün ben Giono’dan sözediyorum gene, Ağaç Diken Adam ile Zeytinin Şiiri’nden. İkisini toplasak 50 sayfayı bulmazlar, yazarın bibliyografyasında temel köşetaşları arasında yeralmazlar, olsun. Ana yapıt, ara yapıt görece kavramlar, kim kesinleyebilir Vadideki Zambak’ın örneğin Bilinmeyen Şaheser’den daha önemli, kalıcı, ufuk açıcı olduğunu? Magazine Littéraire’in son sayısında, Pierre BayardUmberto Eco ikilisi arasındaki zengin açılımlı bir söyleşi yayımlandı. Okumak fiiline nasıl da basmakalıp yaklaşıldığını kanıtlayan yaklaşımlar içindeler. Bayard, son dönemin güçlü eleştirmeni, “kitaplar arasında yaşamak” sorununa ustalıkla ışık tutuyor ve farklı okuma üsluplarının hakkını veriyor. Akıllı yazarlık, bir seçimin sonucu mu, sanmam. Daha çok bir yapı sorunu olsa gerek. Karşı kefedeki aptal değilse ne? Yazı cinneti bambaşka şey, bunu anlamayana anlatmak olanaksızdır. Savunulası konum olarak görülemez: Başka türlüsü elden gelmiyordur, gelmemiştir. Yazı delisinin peşine takılmak bir okuma deliliği istiyor. Öyleyse, okurun da akıllısı, delisi var. Aklıbaşındalık ve Cinnet arasında bir sürü nokta sıralanıyor ayrıca: Kaç birey safkan biri ya da öteki kesilir? Akıllı yazar, okur, durumu her neyse, onu görebilendir. “Ben bu halimle barışığım” diyorsa, yargılayacağımıza işimize, kendimize bakalım: Asıl akıllılık, ölçütlerimizi tek doğru olarak dayatmak değil. KÜÇÜK NESİR Kleine Prosa: Walter Benjamin’in “kısa nesir parçaları” masamdaydı. “Düşünce İmgeleri” saymış onları, Adorno dizimi Mallarmé’den söküp taşıdığını belirtiyor. İki oylumlu ciltten oluşan bir toplam: Denemeler, öykümsüler, düşler, gezi izlenimleri. Almanlarda o gelenek Kara Romantiklerle başlar. Schelling, fragma’nın öneminin altını çizer: Bir kirpi gibi yetkin bir gövde kurulması kaydıyla. Şu var ki, fragmanter yazıyla kısa nesiri bir tutamayız: Nietzsche’yle Walser’i. Modern edebiyatın en gizli kapaklı, örtünmüş yazın türü kısa nesir. Geçişim eğrisi yüksek olduğu için belki de: Baudelaire’in, Bertrand’ın mısra şiirlerinden upuzun bir damar gelişmiştir; kıpkısa öykü, ortaboyların arasında neredeyse saklanır; denemede bir kenar süsü muamelesi görür; yaşamöyküde (Ocnos) gözden kaçar. Hiçbir kütüphanede, kitabevinde ayrı, özel rafları olmamıştır. Oysa ‘kısa’, müzik dünyasında basbayağı çerçevelenmiştir. Kısa film, sinema dünyasında yerini açmıştır. Plastik Sanatlar bağlamında bile, “küçük iş”in yeri daha net, diyebiliriz. Hepsini bir arada düşünelim: Devrimci karakteristiği ağır basan girişimler. Tüketime gelmezler. Kıvılcım boyunda posundalardır. Ama büyük yangınları onlar tetikler. ? ‘A Aptal mı ‘çok kitaplı’ yazar? Şüphesiz bunu söylemek abartılı, belki saçma olur: Balzac’ı ele alırsak örneğin. Okura sorun yaratması bir yazarın değerini belirleyen ölçütler arasına yerleştirilemez kaldı ki. “Matisse’in değersiz bir sanatçı olduğunu ileri sürersem, bu yargımın budalaca yanını anlamak için on dakika bir müzede dolaşmak yeterlidir” diyor, yaklaşık olarak, Kundera: “Conrad için bunu söylersem, en az on kitabını okumak, o işe aylarını yatırmak gerekir”. OkurYazar ilişkisi bağlamında, emekyatırımzaman üçgeni açısından doğru bir saptama. “X yazarı pek sevmem” cümlesini kurduğumuzda, ne türden bir okuma deneyiminden hareket ediyoruz? Sözgelimi Faulkner için kaç kitap, dahası hangilerinden? Kim ne derse desin, oylumlu ve dallı budaklı bir yapıtın yadsınması için kolaylaştırıcı gerekçe hazırdır. Kült yazarların çoğu erken ölmüş, okunabilir miktarda yapıt bırakmışlardır arkalarında, verimli olanları bile: Rimbaud, Salinger, Sadık Hidayet, Oğuz Atay, Sevim Burak, Tezer Özlü, Perec… “Seçme Eserler”, “Seçme Şiirler” türü yaygın, kitleye yönelik yayın çözümlerinin ortaya çıkma nedenini burada buluyoruz akıllı formüller. Son yıllarda, Quarto ya da Bouquins tarzı, devasa ama tek ciltlik seçmelerin devreye sokulması okura, iyi okura çekici geldi. Bir yazara ilgi duymanız, onun tüm kitaplarını edinmenizi, okumanızı şart koşmuyor elbet. Düzgün kotarılmış, ana yapıtlara eksenli, ama kapsamlı bir seçme tadımlık olmanın ötesinde bir ilişki kurma zemini oluşturuTezer yor. Özlü Neden, peki, yalnızca ana yapıt üzerinde yoğunlaşmakla yetinmez yazarlar: Neden ara yapıtlar doğar tezgâhlarında? Canalıcı, gelgelelim genelgeçer yanıtı bu TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Milan Kundera Rimbaud Jean Giono İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1033 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle