Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? edici örnekle gösteriyor Bruckner. Yüz yıldır Batı’nın yeni putu, yeni küçük aile tanrısı olarak nitelediği ‘çocuk’ etkenini, sürekli sürpriz ve sınırsız doyum ilkesine dayalı tüketim toplumuyla ve eğlence sektörüyle ilişkilendiren yazar, masumiyetin diğer ayağı olarak koyduğu ‘kurbanlaşma stratejisi’ izlediğini, medyanın ve özellikle televizyonun haber üretimi modelinin bu eğilimde oynadığı rolü inceliyor. Ölümcül Çareler/ Donna Leon/ Çev.: Volkan Sümbül/ Ayrıntı Yayınları/ 206 s. Her şey sabahın erken saatlerinde çalan bir telefonla başladı. Soğuk bir Venedik şafağında bir turizm şirketinin camına öfkeyle taş atılmıştı. Komiser Brunetti, uykusunu bölen telefon çaldığında, mesleğiyle özel yaşamının bu denli iç içe geçeceğini tahmin etmiş miydi? Peki ya karısı Paola bir taşın böylesine büyük bir yıkım gücüne sahip olabileceğini hiç düşünmüş müydü? Komiser Brunetti, zengin ve saygın bir işadamının ölümünün ardında yatan sır perdesini aralamaya çalışırken, kendini seks turizmi, aldatma ve sahtecilikle örülü bir dünyada bulmuştu. ‘Ölümcül Çareler’de bu yozlaşmanın ortasında polis teşkilatının işlerliği ve bu çağda değişmekte olan güç dengeleri tartışılıyor, adalet kavramı sorgulanıyor. Okur, Donna Leon ile birlikte Venedik’in dar ve karanlık sokaklarında dolaşırken, adalet ve ideallerin kısıtlamalar ve yozlaşmaya karşı verdiği mücadelede kimin daha çok zarar gördüğü sorusuna cevap arıyor. Komiser Brunetti’nin bu yolculuğunda, sanat, güzel yemekler ve paha biçilmez şaraplarla bezeli Venedik’in bir de çirkin yüzünü görüp, aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Şehir Filmleri/ Attilâ İlhan/ PMP Basım Yayın/ 108 s. “Ben büyük şehir çocuğuyum. Büyük şehri sevdim. Oralarda yaşadım. Büyük şehri yazdım. Çünkü Türkiye şehirleşiyordu. Şehirlere gelenlerin bütün sorunları benim senaryolarımda, romanlarımda ve şiirlerimde vardır: Durakta bekleyen kızlar, geceleri neonların yanması, otomobil farlarına yağan yağmurlar... Bütün bunlar büyük şehir atmosferi. O büyüleyici bir atmosfer. Onun içinde pislik de var, temizlik de var, güzellik de var, alçaklık da var. Her şey var.” İzmir, Paris, İstanbul... Şiirler, romanlar, senaryolar ve sinemalar. Sinema meraklıları için notlar. Attilâ İlhan’ın belleğinden bir dönemin arka planı. Soylu Çürüme/ Donna Leon/ Çev.: Volkan Sümbül/ Ayrıntı Yayınları/ 192 s. Üzeri toprakla örtülü genç bir adamın iskeleti, Komiser Brunetti’nin geçmişi ve bugünü aydınlatmasına yardımcı oluyor. Yolculuk küçük bir kasabada başlasa da, Venedik’e dönüp, yüksek tavanlı malikanelerde arıyor ipuçlarını. Üstünde aile arması olan bir yüzüğün izini takip ederken sa dece bir kayboluş hikâyesine ait gerçekleri değil, aynı zamanda köklü bir ailenin karanlık yüzünü de buluyor. İlk bakışta çürümekte olan tek şey, sular altındaki Venedik’ten kopartılıp toprağa gömülen genç bir adamın bedeniymiş gibi görünse de, aslında daha köklü, daha ‘soylu’ bir şeylerin çürümekte olduğunu gösteriyor Donna Leon bu romanında. Venedik’in içyüzünü içinde yaşadığı toplumun mikrokozmosu olarak bir dedektif romanının merceğinden gözler önüne seriyor. Ölümün, soyluluğun, hırsın ve aile olgusunun iç içe geçtiği ‘Soylu Çürüme’de Brunetti her zamanki gibi, hizmet ettiği adalet mekanizmasını ve ayrılmaz bir parçası olduğu Venedik’teki ‘kara ayrıntılar’ı sorguluyor. Karakter Yaratmak/ Yıldırım B. Doğan/ um:ag Vakfı Yayınları/ 198 s. “Yazmak her hayalin eşlikçisi ama çok az sayıda eylemin nesnesi olarak ilgi odağında çetrefil bir sorundur. Eli kalem tutan herkes yazmaya eğilimi olduğu inancı ile yaşar. Bir kısmı yazmak için asude günlerin gelmesini bekler, bir kısmı esin perisi ile cebelleşmeyi… Başka bir kısmı için ise henüz hazır olmadığı bir eylemdir yazmak; deneyim kazanacak, ‘dünyevi’ işleri yoluna koyacak sonra ilahi bir içe doğuş sonucunda başlayacaktır. Sonuçta hiçbirisi yazmaz. Bu nedenle yazı yazmak; ertelenmiş bir hayal, kısır bir başlayamama halidir. Oysa yazmak yaratıcı bir eylemdir. İnsan türünde varolan, varoluşa katkıda bulunan bir insan eylemidir. İnsanın kendisine doğru yapacağı her yolculuk onu yaratıcı özü ile mutlak buluşturur. Yaratıcılığı ile karşılaştığı anda aradığı esin bulutunun uzakta olmadığını duyumsar. Bundan sonrası çaba sarf etmek, ter dökmektir.” Bu kitapta Yıldırım B. Doğan yazınsal yaratımı konu alıyor. Arefe/ Turgenyev/ Çeviren: Ataol Behramoğlu/ PMP Basım Yayın/ 200 s. Dünya edebiyatının önemli yazarlarından İvan Sergeyeviç Turgenyev’in yurt sevgisi, gençlik, kadınların toplumsal rolü ve aşka dair bir yapıtı: ‘Arefe’. “Kitabı 60’lı yılların sonlarına doğru okumuştum. İnsarov ve Yelena, benim kuşağımdan, hatta bir sonraki kuşaktan arkadaşlarıma benziyordu. Şimdi 68’liler diye anılan kuşak... Romantizm, özveri, bir inanç uğruna canını vermeye hazır oluş... Turgenyev yüzyıl öncenin genç insanlarında bu çizgileri seçebilmişti” diyor Ataol Behramoğlu. İki Genç Kızın Romanı/ Perihan Mağden/ Merkez Kitaplar/ 256 s. “‘Behiyem’, diye boynuna atlıyor Handan. ‘Nerdeydin? Evde bulamayınca merak ettim seni. Beni bırakıp gitmenden korktum.’ Bırakıyor ‘Handan Kokusu’ tüm deliklerini bassın; bütün çiziklerini, eziklerini, yaralarını, yırtıklarını kapatsın, iyi etsin. Bırakıyor kendini ‘Handan Kokusu’nun şimdiye dek Behiye’yi bir kez bile yanıltmayan iyi ediciliğine. Kavuştu Handanına. Satmadı onu; döndü işte yazlıktan koşa koşa. Sarmaş dolaş salondaki koltukta oturuyorlar şimdi. Olmaları gereken yerde, olmaları gereken halde. Birbirlerinin kollarında Handan ile Behiye.” 2005 yılında Kutluğ Ataman tarafından 2 Genç Kız adıyla sinemaya aktarılan, İngilizce, İtalyanca ve Macarca’ya çevrilen ‘İki Genç Kızın Romanı’; ait olmaya, sevmeye, geçmiş yaraları sarmaya ve yeni yaralarla baş etmeye çalışmanın acıtıcı hikâyesi... Hapiste Çizmek/ Derleyen: Ender ÖzkahramanSemih Poroy/ Kanat Yayınları/ 66 s. “(...) Bugüne baktığımızda, cezaevlerinde çizerlik yapan arkadaşlarımızın o yıllardaki sızlanma duygusuna nasıl bir mesafe koyduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Cezaevi koşullarını içselleştirmek şöyle dursun, onu tersyüz eden, mahrumiyet duygusuna hiçbir gönderme yapmayan bu desenlerdeki esinlenme vurgusuna dikkatinizi çekmek isterim: Cezaevlerinde varlık gösteren çizer arkadaşların, ancak beynin kimyasını tahrif edene değin zorlamakla mümkün olabilecek bu tinsel iklim arayışlarında bizlerden çok daha şanslı olduğunu düşünüyorum” diyor Ender Özkahraman. Bu kitapta, cezaevlerinde çizilen karikatürlerden bir derleme yer alıyor. Bakunin’in Bahçesi/ Philippe Videlier/ Çeviren: Süleyman Doğru/ Telos Yayıncılık/ 224 s. “Tarihten on öykü. Buradaki öyküler, romancıların sevecekleri türden korkunç gizemler, trajik kişilikler, karanlık adamlar ve ölümcül kadınlarla bezeli çılgınca öyküleri anımsatabilir. Öte yandan tümü gerçek. Efsanelerinden bağımsız olarak Bakunin’in ağır silueti, Lenin’in Sokratik görünüşü, fotojenik bir atlı olarak Panço Villa ve Che Guevara’nın gölgesi... Erkek egemen dünyada tuzağa düşürülen kışkırtıcı Victoria Woodhull, talihsiz Eleanor Marx ve sosyetik sanatçı Tina Modotti... Devrim arayışı tuhaf zeminlerde sürer: Sakin bir İsviçre gölü, büyüleyici bir Akdeniz adası, Cezayir tepeleri, New York’un kibar mahalleleri ve batakhaneleri, Meksika çölleri... Fakat bir yüzyılın kahramanları, ancak Havana’nın puslu dinginliğinde ortaya çıkarırlar kırılganlıklarını” Videlier’in on öyküsünün yer aldığı kitabının kahramanları, tarihi kişiliklerden oluşuyor ve her biri, yaşamı bir ucundan tutarak, insani yönleriyle öykülerde kendilerine yer buluyor. Siyasî ve Edebî Portreler/ Yahya Kemal/ YKY/ 120 s. 19. ile 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki aydınlar ve devlet adamları, bir imparatorluğun yıkılması ve onun yerine milli bir devletin kurulmasında, bir kültür ve medeniyet dairesinden başka bir kültür ve medeniyet dairesine geçişte şu veya bu şekilde pay sahibidirler. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 856 SAYFA 28