03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? çok iyi taklit yaparlardı. Ancak oyuncu olmadığım için gündelik hayatımda bedenimi sınırlı kullanabiliyorum. Bu yüzden de kalemimi kullanarak çevremde gördüklerimi taklit etmek çok daha kolay bir yol oluyor. Gördüklerimi bu yüzden yazmam şart. Yoksa karakterler benim üzerime üzerime geliyorlar. Yollarda giderken hep karşıdan önüme çıkıp yolumu kesiyorlar. Onları yazmazsam, o insan özellikleri benim üzerime yapışıyor, içime giriyor ve beni rahatsız ediyor. Bir şekilde o sinyalleri aktarmalıyım. Eğer yazmazsam içime giren o insanlarla yaşamaya başlıyorum ve onları taklit ediyorum. Böyle olunca da ben, ben olmaktan çıkıyorum. Bu nedenle onları bir yerlerde yansıtmam ve yaşatmam gerek. İnsanları seviyorum, elimde olmadan gözlem yeteneğim gelişmiş, unutmuyorum ve onları bir şekilde içimden dışarıya çıkarmam gerekiyor. Bunu da yazarak yapmaya çalışıyorum. MÜSLÜMAN ÜLKELERDEKİ KADIN Romanda dört Müslüman kadın ve bir de erkek var. Ayşe, Fatima, Munira, Gediz ve Emir. Bunların hepsi farklı ülkeleri, tarihleri yaşayan karakterler. Bunların ortak noktaları nedir? Neden tek bir Müslüman ülke karakteri değil de beş karakter birden? Evet, onların hepsi benden kopmuş yaşayan karakterler. Önce Osmanlı kültürü içinde yaşamışlar, sonra da Hıristiyan ülkelerce sömürge haline getirilmişler. Onların kültürleri, sömürgeleri oldukları ülkelerin onlara verdikleriyle yoğrulmuş ve bu kadınların hepsi bu şatoda bir araya geldiler. Onların hikâyelerine, yaşamlarına, geleneklerine ve kadın olarak davranışlarına bakarak hepsini birleştirdiğimizde bir Osmanlı kültürünün birleşimini görebiliriz. Böylece çeşitli Müslüman ülkelerdeki kadın yaşamını anlatmaya çalıştım. Siz aynı zaman da kadın üzerine çalışmalar yapan bir yazarsınız. Kendinize feminist dermisiniz? Çünkü bana göre Gediz karakteri bir feminist. Ben feminist değilim. Kadın haklarına inanıyorum. Bu açıdan bir kadın olarak HER KADININ EĞİTİM VE İŞ SAHİBİ olmasına çok önem veriyorum..Kadınlar mutlaka tahsil görmeli ve toplumun üretimine katılmalılar. Ancak kadınlara kızıyorum da… Evet, bunu romanda görüyoruz. Bütün kadınlar ilk başta Gediz’i yargıladılar ama erkekler bu yargılamanın dışında kalmıştı. Kimi zaman kadınların kadınları yargılamasına ve ipini çekmesine çok kızıyorum. Bütün bu kadın karakterleri de bunun için aralarına koymalarını istedim onlardan. Kadının kadına bakışını göstermek istedim. Romanda görüyorsunuz, kadın karakterler de benim gibi düşünüyorlar. Erkekler arasında çok hoş bir gizli dayanışma vardır. Bunu hep kıskanırım çünkü biz kadınlar hemcinslerimize her zaman eleştirel ve CUMHURİYET KİTAP SAYI yargılayıcı bakarız. Esin perisi de bir kadın. Ve romanın şiirsel bir yanı. Dili kullanışınızın şiirselliğini ve akıcılığını çok güzel sağlamış. Evet kadın ama ben kadınlar kötüdür demiyorum ki. Güzelliklerine güzellik katsınlar, kötü yanlarını törpülesinler istiyorum. Daha doğrusu, hep birlikte kendimizi eğitelim. Esin perisine gelince… Genelde bazıları romanın diline pek bakmazlar. Ama neyi anlattığınızın yanında onu nasıl bir dille verdiğinizde çok önemlidir. Ben dile hÓAkim olduğumu gördüğümde, karakterlerim de anlatımlarına o denli özenli davranıyorlar. Onlar edebiyatçı, ben de bir edebiyatçı olduğuma göre onlarla benim aramdaki dil bütünlüğü sağlanmış oluyor. AGATHA CHRİSTİE PARODİSİ Romanınızda Agatha Christie’nin Şark Expresi Cinayeti romanını kullanmışsınız. Daha doğrusu bir Metinlerarasılık olarak onun parodisini yapmışsınız. Agatha Christie, Batı’dan Doğu’ya bakarak yazmış romanını. Ben de Doğu’dan Batı’ya bakmak istedim ve böylece onun hikâyesinin parodisini yaptım. Metinlerarasılık bütün edebiyata damgasını vurmuş ama özellikle günümüzde çok yaygın olarak kullanılıyor. Geçmişi geleceğe taşırken aslında amaç şimdiye vurgu yapmak. Esin perisinin dediği gibi, “her şey masalsı bir ayıklık ve kudretli bir düş oyunu içinde işleyecekti”. Romanda o da kendi masallarını anlatır. Karakterleriniz roman kurallarını yıkarak bir roman yazmışlar. Çokuluslu, çok kültürlü, postmodern ve küresel bir roman. Yazarın ölümünü de ilan etmeyi unutmamışlar. Sanki bir meddah hikâyeyi anlatıyor, sonra da sahneden çekiliyor. Onlar bir tek kişinin tek bir sanat yapıtı oluşturmasına izin vermediler, bir yazardan pek çok yazarcık çıkardılar, çok yazarlı bir roman yazdılar. Böylece tarihsel bir zamanla geleceği şimdiki zamanda sabitlemiş oldular. Senin de söylediğin gibi, modern meddahlık yapıldı ve bu okuyucuya sunuldu. Okuyucu bir yanılsamanın içine itildi ve sonunda da bu yanılsamadan çekilip çıkarıldı. Karakterler gizemli bir şatoya sokuldular ve onlar oradan okuyucularına ulaşmaya çalıştılar. Umarım ulaşmaya devam ederler… ? Zamanın Ötesinde Buluşma / A. Didem Uslu / Kibele Yayınları (0216 450 65 00) / Nisan 2006 / 288 s. 856 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle