02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? tan biri de, yeni bir konuyu, yeni bir adı, eskiye yapılan göndermelerle anlayabileceğine karar veriyor. Böylece kuşaklar arası estetik, edebi, kütürel bağı kurma çabasını gösteriyorum. Hepsi edebiyat ekseninde var olan denemeler. Ne var ki, bu eksenin çevresinde başka sanatların izdüşümüne de rastlanabilir. O da türü zenginleştirir. Ne dersiniz, moda deyimle füzyon kelimesini kullanabilir miyiz? Bilgilenmeye çok önem veriyorum. Çünkü benim için her yazı önce benim bilgilenmem, sonra da bilgilendirmem anlamını taşır. Artık bugünün yazısı, ister gazete ister dergi yazısı olsun, dayanaksız kişisel görüşlerin arenası değil. Sizin söylediğinizi merak etse de, başklarının da o konuda ne düşündüğünü bilmek istiyor, böylece sizin düşüncenizi temellendirip değerlendirebilsin diye. GÜNÜMÜZ OKURU Daha teoriye kaçan denemeler muhakkak ki olmalı ama, artık biraz daha kalemi yumuşak tutmak lazım gelir diye düşünüyor musunuz? Ki yetişen toplumun değer yargıları değişirken? Denemede teori, türle bağdaşmaz gibi geliyor. Kuramsal yazılar başka bir tür. Onları dergilerde yayımlıyorum, kitaplarım için yazıyorum. Elbette kuramın bugün artık bir başka özelliği var. O kuramın uygulanmasını bekliyorlar. Günümüz okuru teorik olanın pratik olana yansıyışını merak ediyor. Denemede elbette kalemi yumuşak tutmak gerekiyor. Öbür yazıların yukarıdan bakan özelliği vardır, deneme bunun aksi bir tavrı sergiler. Toplumun değer yargılarının değişmesine biraz açıklık getirmenizi isterim. Bugün insanın zamanını çok dikkatli kullanması gerekiyor. Sinema var, DVD diye bir gerçek var, televizyonda kanal sayısı, uydularla nerdeyse 100'e ulaşıyor. Bütün bunlar içinde okura kendinizi okutmanız lâzım. Gazete yazısı, düşüncenizi yoğun biçimde, belli bir satır sayısının içinde anlatma yetisini kazandırıyor size. Çünkü anlıyorsunuz ki, kısa bir yazıda düşüncenizi, uzun yazı kadar ifade edebilirsiniz. Canı tez okurun okuma durumunu gözönünde bulundurmalısınız. Dergi yazıları, konuyu ayrıntılı biçimde öğrenmek isteyen bir başka tür okura sesleniyor. Ancak ben sadece uzun yazıların okurunun edebiyatla ilgilendiği, sanata kendini adadığı kanısında değilim. Her şeyi az ve öz öğrenmek isteyen, öğrendikleriyle de okuduğunu, seyrettiğini, dinlediğini daha iyi algılamak isteyen bir okur kitlesinin genişliğini, gazetede yazınca daha yakından öğreniyorsunuz. Üstelik dikkatli bir okurum var. Sanat, edebiyat konusunda en küçük bir hatayı bağışlamıyorlar. Ben kuşakların hepsinin konuyla ilgili olduğu kanısındayım. Değer yargıları değişti sözünü, teknolojik açıdan da değerlendireceğim. Şimdi yazımı beğenip beğenmediğini, öğleye kadar internet aracılığıyla anlamam mümkün. İnternet aracılığıyla, okurla birbirimizi yönlendiriyoruz. Kısaca özetlersek, günümüz denemeciliğini nasıl değerlendirirsiniz? İsimler üzerinden hareket etsek mesela? Bir deneme antolojisine bakmak yeterli bunun için. Nurullah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu bizim deneme edebiyatımızın asları. Ama günümüze çektiğimiz çizgide pek çok isim var adını anacağımız. Dediğim gibi tek tek isimler üzerinden gitmek bu söyleşinin sınırlarını zorlar. Bu yeni kitabınızda edebiyat üzerine yazdıklarınızı derlemişsiniz. Doğan Hızlan’ın değerlendirme ve eleştirilerinde genelde ‘iyi’ ön plandadır, yanılıyor muyum? Hayır yanılmıyorsunuz. Yazmadıklarım, adını anmadıklarım beğenmediğim anlamına gelmesin. Ama benim seçtikleCUMHURİYET KİTAP SAYI Doğan Hızlan “Dikkatli bir okurum var. Sanat, edebiyat konusunda en küçük bir hatayı bağışlamıyorlar” diyor. rim bunlar. Ben okuruma iyi olanı, okuması gerekeni, üzerinde düşünmesi gerekeni salık veriyorum. Bunu okuma, bunu dinleme, bunu seyretme sözünün altındaki buyurganlık benim mizacıma uygun değil. Ayrıca bir emek ürünü çalışmayı toptan yok saymak bana estetikle, duyarlıkla bağdaşmayan bir zalimlik gibi geliyor. Benim beğenmediğim, benim ölçütlerime uygun gelmeyen bir yapıtın, başka ölçütler uygulandığında beğenileceğine inanıyorum. Ben, dediğim zaman beğenmediğimi ilân edemiyorum. O zaman senin beğendiğine saygısızlık etmiş olurum. YAZMAK KEYİF İŞİ... Yanılmıyorsam, bir keresinde "beğendiklerimi yazmaktan keyif alıyorum" diye bir açıklamada bulunmuştunuz? Takdir edersiniz ki, yazmak bir keyif işidir. Türkiye daha çok okumaya, daha çok dinlemeye, daha çok görmeye gereksinim duyan bir ülke. Sanatın yükseliş dönemine bile geldiğimiz kanısında değilim. Övülecek, salık verilecek şeylerin ardına düşmek varken, niye olumsuzluğu yeğlemek için çırpınayım. Şimdi diyebilirsiniz ki, peki, okurlarınız beğenmediklerinizi öğrenmek istemez mi? Benim yazarlığımla yaşama biçimim örtüşmüştür. İyi bir okurum beğendiklerimle beğenmediklerim arasındaki çizgiyi çok iyi bilir. Çünkü yarım yüzyılı aşkın yazan birinin, yazdıklarından sevdiklerini, beğenmediklerini çıkarmak bence kolay bir işlemdir. İnanır mısınız, bir polemik bile insanın yazı keyfini kaçırabilir. Çünkü polemiklerin yararına inanmadığımdan. Yer yer bu yazılarınızda, anılarınız da yer alıyor? Konu, yapıt, kişi bu göndermeyi gerekli kılarsa, anılarımdan söz ederim. Çünkü tek başına, anının denemede, güçlendirici bir işlevi olması gerekiyor. Anılar, bugüne gerekçe olacaksa kullanırım. Peki, fırsatını bulmuşken, edebiyatımızın gidişatı hakkında neler düşündüğünüzü öğrenmek isterim? Bunun için bir inceleme kitabı yazmam gerekiyor. Ben gidişattan çok memnun ve mutluyum. Bir şey sormak istiyorum, Doğan Hızlan’ın kurgusal metniyle buluşma imkânımız olacak mı biz okurlarınızın? Elbette. Son olarak neler söylemek istersiniz? Edebiyata sevginin, ilginin artması. ? Edebiyat Daima/ Doğan Hızlan/ Doğan Kitap/404 s. 846 SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle