22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? kadar. Bu Şeytan’ın varlığını felsefi olarak algılamamızı daha da kolaylaştırmaktadır. Şeytan’a yüklediğimiz tüm maskelerin coğrafik, kültürel ve tarihsel yeniden okunması bu noktada kimliksel seçenek oluşturur. Bu sayede ‘tehlikeli’ olanla, ‘günah yaratan’ ve bizi ‘günaha sokan’la tehlike ve ‘günahtan arınmış’ olarak buluşmuş olacağız. Bir anlamda Şeytan sadece kutsal olsun olmasın sadece din kitaplarında geçen ‘şeytan’ olamaz. Aynı zamanda insanlık tarihi içinde her yönüyle karşılık bulan bir varlıktır. Bu çalışma o şeytanı dünyaya getiriyor ve tehlikelerden arındırarak, ‘Tanrı’nın yarattığı ‘iyi’ ve ‘kötü’nün politikasını anlamamız açısından önemli bir düşünce karmaşasını okumamızı sağlıyor. İnsanlığın rekabet ve çatışma ortamının getirdiği noktanın kaçınılmaz durağı bizi sadece felsefe ve teoloji alanlarındaki ilişkilere değil aynı zamanda tüm sosyal bilim alanlarının eleştirisine yöneltmektedir. Budanmış soruların malzemeleri yüzünden karşı karşıya kaldığımız toplumsal yanılsama ve ‘inanma’ karmaşasının yanlış tarih yazımından kurtulmamız güçlenecektir. Korkmaz’ın sözleriyle söylersek "şeytan tasarımı, bir ‘karşı tasarım’dır; yani, iyiliğe karşı ‘kötülük’ tasarımıdır. ‘İyilik’, iyilik üretme konusunda ‘yeteneksiz’ olduğuna göre, bu konuda daha ‘yetenekli’ olan ‘karşıtı’nın içinden çıkmak durumundadır: ‘Kötülük’, iyiliğin ‘lokması’dır; açıktır ki şeytan ya da Satan, iyiliği ‘beslemek’, ona lokma olmak, onu büyütmek zorundadır. Böylesi bir tasarımda şeytan ya da Satan, hemen hemen tüm olumlu ve güzel şeylerin yaratıcı kaynağı olarak karşımıza çıkar. Acı varsa, sıkıntı varsa, ötesinde kötülük varsa ya da bunların kimliklendirilmiş biçimi anlamında şeytan/Satan varsa, gelecek var demektir." Düşünce yöntemini önsözde açıkça ortaya koyan Korkmaz, içindeki toplumsal direniş ve ütopyasını da kapsayan bir iradeyle okur karşısında durmaktadır. Hiç kimsenin ‘malı’ olmayan bir ‘şeytan’ orta yerde dururken birdenbire şeytan’ın bilinmedik yüzüyle karşımıza çıkması ilginçtir. İhtiyacımızdır. gür insandır. Toplumların ve inançların içine yerleştirilmiş olan bu ruhsal dinamitin sosyal boyutunu görmek, kendi ‘iyiliğimiz’ içindir. İnsanlığı karanlıklaştıran tahrifat ve riyakârlığını, gördüğümüzü sandığımız renklerin ezberini bozmaktır. Toplumun doğru çıkarları ile birey bilincinin, nasıl ‘bozuk inanç’ yalanı dayatılarak ayrıştırıldığının görülmesi ancak ‘şeytan’ sayesinde olabilir. Bu anlama, ‘hakikatin’ gülen yüzünü, ‘şeytan’ı okumakla olur. RUHUMUZDAKİ ‘ŞEYTAN’ İRADESİ Ruhumuzda oluşmuş olan ‘şeytan’la bu ansiklopedik sözlükte karşımıza çıkan sıra dışılığı anlamak, ‘iyi’ ve ‘kötü’ ile kurduğumuz ‘ensest’i, uygar dünyanın felsefi birikimiyle anlamak, okumak önemlidir. Franz Boas’da öne çıkan "benzer kültürel özelliklerin bağımsız gelişmesi" kuralındaki gibi, özellikle kitaplı dinlerin şeytan’a atıfta bulunması ilginçtir. Bugüne kadar şeytanın tarihinin, kültürel oluşumunun ve taraflarının ya da karşıt ritüellerinin terim dilinin yani, sözlüğünün veya ansiklopedisinin olmaması büyük bir eksikliktir. Toplumların paranoyasının her yönüyle ortaya konulması yanında ‘şeytan’ açısından ele alınmaması, eksik bırakılması bu terimler sözlüğünün açık ihtiyaç olduğunu göstermektedir. KESKİNLEŞEN KÖTÜLÜK Bu alanı okumak, "Şeytan TasarımlarıTerimleri Sözlüğü"nde karşımıza çıktığı anlamıyla, bir ‘karşı alan’, ‘öteki sözlük’ çalışmasıdır; doğal olarak ‘belletilmiş’, ‘ezber’ durumundaki her türlü koşullanmadan ‘sıyrılmayı’ gerektirir" Korkmaz’ın ifadesiyle. Bu çalışmaya eklenen Önsöz ‘amacını’ aşmakla birlikte terimleri, bize taşınan anlamlarıyla ezbere okumamızı da engellemektedir. Bu çalışma, "Bireysel kötülüğün temel algılanışından genele doğru bilinçli bir ‘yapılandırma/kavramsallaştırma’ aşamasına ulaşılır. Böylece kötülük üzerine genel ‘kavramlar’ ortaya çıkar... Kötülüğü çoğunluk hep ‘bana/bize’ karşı yapılan bir şeymiş gibi düşünürüz. Ama aynı zamanda kötülük ‘benim/bizim’ tarafımızdan yapılan bir şeydir. Bu gerçek de bireye ‘geri dönmeyi’ zorunlu kılar." yaşamda. "Tektanrıcı dinler etiği ‘insanı ve Tanrı’yı doğadan kopardı; insanın ‘bedeni’ ve ‘bedeninin düşüncesi’ bir tarafa, ‘doğa’ ve ‘doğanın düşüncesi’ diğer tarafa savruldu. İnsan doğasına, ‘doğa yasaları’ndan farklı yasalar ‘dayatılmaya’ kalkışıldı. Bu durum kötülük sorununu ‘keskinleştirdi’ ve onun kurumsallaşmasına yol açtı; doğal olarak şeytan da kurumlaştı" ve insanın ruhunu ikilik noktasında geliştirdi. Şeytan Sözlüğü’nün bir bütün olarak bilince çıkarılamaması, "Günümüzün Şeytan ya da Satan tapımını, yalnızca ‘karanlıkçılığın’, batıl inancın ya da sıradan aptallığın bir ‘yansıması’ olarak algılamak, gerçeği tam olarak kavrayamamak anlamına gelir." Sanırım karşıtlığın bir negatiflikpozitiflik kurgusu olmadığını. daha çok bilincimizde açılmaya ve kurulmaya çalışılan yalanın yıkılmasına giden yol olduğunu bilmek en önemlisidir. Son sözü Şeytan’a bel bağlayanlara bırakalım. Yol onların yolu; "Şeytan’a bel bağlanır mı? Yardımcımızdır, bağlanır. Âdem uşağına bel bağlanır mı? Bağlanırsa ağlanır."(Zeybeklikte/Kızanlığa geçiş töreninden) ? Kaynaklar: Maisels, C.K. (1999) Uygarlığın Doğuşu, İmge Kitabevi. Armstrong, K.(1999) Tanrı’nın Tarihi, Ayraç Yayınları. Küçük, Y. (2003) Tekeliyet2, İthaki. Karatepe, Ş. (2004) Osmanlı Siyasi Kurumları, İz Yayıncılık. Ansiklopedik şeytan TasarımıTerimleri Sözlüğü / Esat Korkmaz / Anahtar Kitaplar Yayınevi / Şubat 2006 (*) AntropologYazar KİTAP SAYI 846 ŞEYTAN DÜŞÜ Bilinen güncel anlamıyla "Tasarım gereği Şeytan/Satan, ‘tersiz’ ekmeğin, spekülasyonun, uyuşturucu ticaretinin, kaçakçılığın, fahişeliğin ve hırsızlığın temsilcisi olur; daha doğrusu kolay kazancın tanrısıdır Şeytan ya da Satan; güncellersek tembelliğin, sahte olanın, baştan savmanın, kültürsüzlüğün ve provokasyonun tanrısı olup çıkar." Bunu Korkmaz’ın aklıyla tersinden okursak; "Geçmişte umudun tanrısı olan Şeytan ya da Satan, bugün umutsuzluğun tanrısıdır. İnsanlık kazanımlarını ‘yiyip tüketen’ ve onları ‘kara kazanımlar’ durumuna dönüştüren ‘kıvrak bir zekânın kimliklendirilmiş biçimidir." Şeytan ya da Satan tapıncını yaratan neden, "adaletsiz bir düzen ve çalışma koşullarına karşı isyandır. Ne var ki ilksel şeytan/Satan tasarımlarına ‘karşıt’ olarak şeytan'ın/Satan'ın yapısındaki ‘karşıtlık’ ortadan kaldırıldığında bu kimlik, adaletsiz bir sisteme ve çalışma koşullarına karşı ezilenleri kurtuluşa taşıyacak başkaldırıyı örgütlemekten ‘mahrum’ kalır"a dönmektedir. Bu kavramı böyle okumadığımız için, "Bu durum insanın düşünsel tasarımlarında ve davranışlarında büyük bir yabancılaşma" oluşmasına neden olmuştur. Bu çalışmada Şeytan’la karşımıza çıkan sadece gizli bir tarih karşıtlığı değildir. Şeytan’ı okumak kavramsal olarak da bir karşı bilinci okumaktır. İnsanı ‘yakan’ haset, korku, yalan, çıkar ve çaresizliğin ateşlediği mal olmuşluk içinden çıkarıp alabilme gücünün yeniden kazanılmasıdır. Efendiköle ilişkisinin, ortaçağ Avrupa’sını ve öncesi felsefelerini, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamlık da karşıtla özdeşleşen her şeyin yeniden okunmasını bize sunmaktadır. Şeytan bu kültürlerde isyan ve kıyım olduğu kadar, şiddet ve ikirciliktir de. Düşünmenin önündeki kuralı yıkan oldukça, ‘şeytan’ içine girdiği her şeyin yakılmasını değil, şüpheyle yenilenmesini sağlar. Durabileceği yeri ya da karşıtını bilen insan, özSAYFA 22 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle