02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yaratıcılığa, hele de yaratıcı yazarlığa ilgi duyanların sırt dönemeyeceği iki kitap işte size. S ayısal açıdan bakıldığında yazar varlığımızın 1980’lerle birlikte büyük gelişme gösterdiğini görmemek için kör olmak gerek. Gerçekten de yazar sayısındaki dağılımı, diyelim 196080’in yirmi yıllık dilimiyle 19802000’in yirmi yıllık dilimi bağlamında karşılaştıracak olsak ilginç sonuçlara varabilirmişiz gibi geliyor bana. Sözgelimi ilk dilim içinde yer alan 1 yazara karşılık ikinci dilimde ortaya çıkan yazar sayısının en az 45 olacağı kanısındayım ben. "Yaratıcı yazarlık kursları" da bu anlamda son on yıla damgasını vurmuş görünen bir olgu. Aydın Şimşek Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme / Bir Atölye Çalışması (Kum, 2006) başlıklı kitabında, "yaratıcı yazarlık" kadar bu konunun kendisini de bir sorunsal boyutunda ele alarak, "... ‘Niçin yazmak istiyorlar?’ diye yeni bir başlık açmalıyız" vurgusunu getiriyor. Şimşek’in konuya yaklaşımı şöyle: "Kültür coğrafyamız için yeni bir durum yazarlık atölyeleri. Özellikle büyük kentlere yayılmış bu atölyelere ilgi her geçen gün daha da artıyor." "...Hayatla, yaşamla ilgili sorunları olanlar yazmak istiyor. Tutunmaya, itiraz etmeye, kendini anlatmaya, görülmeye, içine çekilmeye ya da bakmaya, boşalmaya yazı üzerinden ulaşmak istiyorlar." (25) Kim bu atölyelerin katılımcıları peki? "Üniversite öğrencileri, orta yaş kuşağı ve az miktarda da emekliler. Cins olarak da "kadınlar ağırlıktalar." Bunların atölye çalışmalarındaki tutumları nasıl? "Gençler için iyi bir okur olmak da önemsenen durumlardan. Emekliler ise daha çok evde kapanıp kalmak yerine, kendilerine çeşitli uğraş alanları arıyorlar. Boyama kursları, resim kursları, takı kursları gibi uğraşların yanında şimdilerde moda olarak ‘yazma’ kurslarını da tercih ediyorlar." Şu üç tümcesi çok ilginç geldi bana Şimşek’in: "Genel olarak katılımcıların tahammülsüz olduğu da söylenebilir. Atölye çalışmalarını sonuna kadar götürenler, katılımcıların ancak yarısı kadar oluyor. / Katılımcıların çoğu okumayı sevmiyor ama yazabiliyor olmayı, hatta ‘yazar’ olmayı çok istiyorlar." (27) Buna göre atölye çalışmasına katılanlar, daha başlangıç aşamasında yazarlık için gereken üç önemli özelliğe sırt döndüklerini göstermiyor mu sizce? Öyle ya, dayanıksız, sabırsız, okumasız biri nasıl yazar olabilir? "Yazar ideal okurun kendisi" (36) değil midir? BİR SUSKUNLUK BİÇİMİ OLARAK YAZARLIK Nitekim Şimşek, "Belki çokça susma biçimidir yazı" (25) diyerek, yürüttüğü eylemli atölye çalışmaları için kuramsal altlık oluşturmaya girişiyor bir zorunluluk duygusuyla. "6 yıl boyunca 300’ün üzerinde katılımcıyla tanışma olanağı bul(muş)" bir şair, yazar olarak, atölyelerin, "yaz M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası Yazma eyleminden yaratıcı yazarlığa tutum sergiliyormuşçasına kitamanın ve yazının içeriklerinin kubına serpiştirdiği cinlikler de söz sursuzca öğretildiği ve yazar yekonusu üstelik. "Politik Bakımtiştiren yerler olarak düşünülmedan Yararlı Olanlarla Estetik Bame(si)" (9) gerektiğini de vurgukımdan Yararlı Olanlar", "Hız Bir luyor bu arada. Derken deneİdeolojidir ve Metin Hıza Karşıtyimleri kadar yazın odaklı denetır" başlıklı denemeleri yazar melerini, bunlardaki geliştirimleadayları kadar yazarlara da rini paylaşıyor bizimle. Sonuçta önermek isterim doğrusu. yazına, "yaratıcı yazar" diyebileceğimiz sanatçı yazarın nitelikleBİR ÖZNELEŞME BİÇİMİ riyle neliklerine uzanan bir deneOLARAK YAZARLIK meler toplamından içeri adım Şu tümceleri, Aydın Şimatıyoruz ağır ağır... şek’ten alıntılıyorum: O zaman şu soruya yanıt ara"Yazar yazarken sadece kenyan kimliğiyle de öne çıkıyor yadisidir. Ya da kendisini oluşturan zar: "Çalışmaların, harcanan zaşeylerle beraber sadece kendisimanın katılımcıya hiç olmazsa, dir. (...) Dış gerçekliğe yazarın bir ufuk açması nasıl sağlanayüklediği anlamla, yani bireyselcak?" (29) Çünkü "yazma gerekliğiyle okurun ya da toplumsal çeleri birbirinden farklı olsa da aklın yüklediği anlam arasında içsel bir derinliği işaret ediyor" bir gerilim oluşur." "Ancak yazar (29) yaratıcı yazarlık atölyelerine, yine de bir özne olarak toplumkurslara gösterilen ilgi. sal alanlara karşı olan duyarlıklaYazma eylemi dediğimiz etkinrını yazı cinsinden vurgular." lik türü, derli toplu anlatımı aşıp "Politik dil ise gündelik, yaygın da bunun ötesine yani yazarlığa dilin içerisinde kalmak zorundaveya yaratıcı yazarlığa nasıl dödır. Varlığını toplumsallaşmaya nüşür? borçlu olan politik dil ait olmaAydın Şimşek, kitabını iki bönın, mülkiyetin dilidir. Yani her lümde yapılandırmış. İlk bölümde yazarlığa, yazı sorunsallarına bakışını içeren bir denemeler toplamıyla çıkıyor karşımıza. Diyeceğim, yaratıcı yazarlık atölyelerinin sorunlarını saptayıp sonrasında buna çözümler aramak yerine, doğrudan yazarlığın, yazının özüne giren, bunların üzerinde yoğunlaşan bir yaklaşımı benimsiyor. Yazarın, yazı disiplinleriyle var olacağını vurgulayan Aydın Şimşek, buna da oldukça geniş yer ayırıyor denebilir. Bu, bir açıdan yazarın sorgulanışından yazının sorgulanış sürecine geçişi de imliyor elbette. "Kurgu Süreçleri" başlıklı bölüm de eklendiğinde buna, yazı, kuramsal tabanından alınarak eylemlilik içinde didiklenmeye başlanıyor. Şimşek’in aslında, gündelik Zehra İpşiroğlu bir yazı eylemi için önerişeyleşmiş bir dildir söz konusu ler demeti sunduğu da savlanaolan." "(Oysa) kendisi için amaç bilir günümüz yazarına. Ya da olan bir dil kurmuştur şair. Bu dil uyulması gereken ilkeleri sıralahiçbir kurumdan, yapıdan ve dığı… Zaten günümüz yazarı, alışkanlıktan ödünç alınamaz. gerek yazma eylemi bağlamında Bu nedenle yazarın dünya görügerekse ahlaksal, güzelduyusal şü, metnin dilini yöneten ve betutumuyla bu çerçevede üretillirleyen olarak değil, dil tarafınmiş kavramlarla birlikte söz kodan estetize edilerek metinde nusu ilkeler üzerinde dizgeli biyer almalıdır." (47, 50, 51) çimde düşünmeye koyulmuş biri "Çoğumuz tehlikenin ayrımına değil midir? varamadık henüz. KüreselleşAydın Şimşek, enikonu felsefe menin ürünü olan hız, önümüztopuklamaları da katıyor yazdıkdeki her şeyi parlatıyor ama salarına. Bu bağlamda pek çok örğımızdaki, solumuzdaki, geçminek gösterilebilir. Yazarın şaşırtışimizdeki her şeyi de unutturucı olduğu kadar, paradoksal bir yor." "Denilebilir ki günümüzde yazının işlevlerinden birisi de hayatı yavaşlatmaktır. Hıza karşı savunma alanı da sayılabilecek yazı, insani değerleri sürekli kılma ve kayıt altına alma bilincidir." "Hayatı yavaşlatmak (hangi araçlarla olursa olsun) yazarın amaçlarından birisi olmalıdır." "Metinlerin geleceğe kalması doğru bir seçim yapıldığını gösteren tek kılavuzdur." (55, 56, 57, 61) Ya sonrası? Şimşek, yazarın sorumluluğuna getiriyor sözü: "İdeal okurun kendisi" olan yazarın, "dış dünyaya ve okura karşı birinci dereceden sorumluluğu yoktur… Kendine, yazının iç disiplinlerine, dinamiklerine karşıdır asıl sorumluluğu. Metnini oluştururken en son düşüneceğiniz şeydir okur. Okurun yararına bir metin, ancak okur yok sayılarak kurulabilir." (36) BİR YARATMA BİÇİMİ OLARAK YAZARLIK Zehra İpşiroğlu da, genelde yaratı sorunsalı, özelde sanatsal yaratı ya da alımlama konularında alana katkıda bulunan bir bilimci yazar. Ötesinde bu çalışmalarını deneyleriyle, alıştırmalarıyla zenginleştirip bunları çocukların, gençlerin yaşamına girdirmek için çabalayan bir gönüllü de aynı zamanda. İpşiroğlu’nun "Yaratıcı Yazma Çalışmalarında Yazınsal Metinlerin İşlevi" alt başlığıyla sunduğu Yaratıcı Yazma (Morpa, 2006) adlı kitap, bu doğrultuda alana eklemlenen bir başka katkı. Yazar, kitabının daha girişinde "yaratıcılık" konusu üzerinde, iki farklı sava karşı ürettiği sorularla düşünmeye çağırıyor bizi: "Yerleşik görüşe göre yaratıcılık doğa vergisi bir yetenektir, bu nedenle de öğretilemez. Ya vardır ya da yoktur. (...) Bu görüşün gözden kaçırdığı en önemli nokta yaratıcılığın yeşerebilmesinin ve gelişebilmesinin çalışmaya ve emeğe bağlı olduğudur. Sözgelimi yazma yeteneği olan biri, eğer bu yeteğini geliştirmek için hiç çaba harcamıyorsa hiçbir zaman yazmada başarılı olamaz." "...Bir başka yaygın görüş de yaratıcılığın bireysel bir etkinlik olduğudur. Bu görüşe göre, yaratıcı insan yaratıcılığını ortam ve koşullar ne olursa olsun, bir biçimde mutlaka ortaya çıkara caktır. Bu görüşte de gözden kaçırılan nokta, yaratıcılığın keşfedilmesinin, filizlenip yeşerebilmesinin kültürel koşullara bağlı olduğudur. (...) Bireysel yaratıcılığı başka insanların düşünceleri, çalışmaları ve yapıtları tahrik eder." (10) İpşiroğlu, dizi biçiminde tasarladığı, ilk kitap olarak "lise ve yükseköğretimi hedef aldığını" belirttiği Yaratıcı Yazma’da hem yaratıcılık sorunsalı üzerinde düşünmemizi hem de "yazma ve okumayı birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak gör"memizi sağlıyor bizim. Böyle olunca "yetişkinlere yönelik ikinci kitap"ı beklememiz gerekmiyor, çünkü eldeki verim de bu bağlamda katkı sağlayıcı bir çoğulluk sunabiliyor okura. Yaratıcı yazma eyleminin temel amacını şöyle dile getiriyor yazar: "...Kendimizi bulabilme, özgün olanı, bana özgü olanı, biricik olanı dile getirebilme. Ben’i bulgulama." (12) Ancak, "öz yolculuğu özgürlük ister, özerklik ve bağımsızlık, bu da bilgiye, araştırmaya ve kendine güvene bağlıdır." (20) Bu doğrultuda söyleyeceklerini dört ayrı bölümde serimliyor yazar: 1. "Yaratıcı yazmanın olmazsa olmaz temel koşulu olan özgünlük", 2. "Yaratıcı yazmanın hangi temellere dayandığı ve süreç içinde, hangi aşamalardan geçerek geliştiği, engellerin ya da tıkanma noktalarının nasıl oluştuğu ve nasıl önlenebileceği", 3. "Yazınsal metinlerle çalışma", 4. "Çeşitli yöntemlerle yapılan uygulama örnekleri ve alıştırmalar". Yaratıcık ya da özgünlük dönüp dolaşıp kendisi üzerinde kıvrılmaya dönüşüyor belki de: "...Yaratıcılık, güç koşullarda çözüm üretebilme yetisinin harekete geçtiği noktada başlıyor." "...Yaratıcılık kavramını bu çerçeve içinde her tür ideolojik ve dogmatik amacın dışında tutarak yalnızca kişilik gelişimi açısından kullanıyoruz. Amaç, kendini ve çevresini tüm boyutlarıyla algılayabilen, çok yönlü ve eleştirel düşünebilen, her tür bağnazlığa karşı çıkabilen özgüvenli ve kişilikli bireyler yetiştirmek. ...Kendini keşfetmesinde yaratıcılığa yönelik tüm çalışmalar gibi, yaratıcı yazma da mucizeler yaratabilir." (22, 23) Gerek Zehra İpşiroğlu gerekse Aydın Şimşek, yaratıcı yazar olabilmek için nelere dikkat etmek gerektiği, hangi kurallara uymak zorunda olunduğu üzerinde duruyor. İpşiroğlu’na göre, "yazma etkinliğinin beş aşamasından söz edebiliriz: 1.Beyin fırtınası ya da çağrışım zinciri oluşturma, 2.Seçme, ayıklama, 3.Düzenleme, 4.Yoğurma, biçimlendirme, 5.Eleştirme, özdenetim."(30) Yaratıcı Yazma’nın sonraki bölümlerinde yazar, okuru örnek metinlerin çeşitli alımlama biçimleriyle yüz yüze getiriyor. Bunlarda metinler, sona yakın bir yerde kesiliyor, buna çeşitli atölye çalışmalarına katılan kişilerin yakıştırdığı, uygun bulduğu sonlar ekleniyor. Bu eklemeler, yaratıcı yazarlık bağlamında birer çeşitleme elbette. İpşiroğlu, "Alıştırmalar" bölümünde bu tür deneyler yaşaması için, metnin devamını yazmalarını bu kez okurların kendilerinden istiyor. Yaratıcılığa, hele de yaratıcı yazarlığa ilgi duyanların sırt dönemeyeceği iki kitap işte size. Ah bir de yazım yanlışlarından arındırılabilseydi. ? KİTAP SAYI 846 SAYFA 16 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle