Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Metafor Olarak Mimari/ Kojin Karatani/ Çeviren: Barış Yıldırım/ Metis Yayınları/ 214 s. Karatani’ye göre mimari yapma, kurma, inşa etmehiçbir zaman bir idea olarak tasarımın gerçekleştirilmesinden ibaret değil, “yapanın kontrolünü aşan bir yapış ya da oluş olması anlamında kusursuz bir olay” Son derece pratik, hayata, günümüz dünyasına yönelik bir saptamadır bu: Bizimle aynı ortak kuralları paylaşmayan öteki ile, ötekilerle kurulabilecek muhtemel ilişkilerden bağımsız, tekbenci ya da saf bir tasarımın dolayısıyla yapının ya da sistemin de mümkün olmadığını söyler. Su ve Düşler/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Olcay Kunal/YKY/220 s. Gaston Bachelard suyun gizemine kulak vererek okuru maddenin imgelemi üstüne düşünmeye çağırıyor. Bir düşünür, ozanların rehberliğinde, düşlere dalıyor. Kaçak imgeler yaratan pırıl pırıl sulardan, söylemleri doğurmuş karanlık sulara, suyun imgelemini dile getirmeyi deniyor. Aydınlık suların serapları, durgun sular, karmaşık sular, anaç sular, gecenin suları, tatlı ve çatal dilli su, suyun sözü... Öfke Zamanı/ Manara/ Çeviren: Tuncay Yılmaz/ Parantez Yayıncılık/ 56 s. Hikâye, LouLou ile sevimli prensi arasındaki çok güzel bir aşk sahnesiyle son bulacaktı… Güneşin batışı ve halk sevinç içinde… Çevreyi kirletmeyen bedava güneş enerjisi var! LouLou ile sevimli prensi de neşeden sarhoş! Ama birden oyunbozanlar ortaya çıkıyor… Bergman'a gelince, güzel bir Afrika macerası yaşamak istiyor! Kahraman olmak… Afrika'da beyaz bir maceracı… Masailer, Timsah Adamlar, küstah ve şımarık bir rock şarkıcısı, kötü, hain ama güzel bir kadın ve tabii Guiseppe Bergman… Ah Bu Rüzgâr/ Katherine Mansfield/ Çeviren: Şadan Karadeniz/ Can Yayınları/ 252 s. Tomris Uyar, bir söyleşide Katherine Mansfield’in bir öyküsünden söz ederken şöyle der: “Çocuk, ‘Hayat ne kadar şey, değil mi?’ der kardeşine. ‘Şey’. Ne olduğunu söyleyemez de... O ‘şey’lerdir öyküyü yapan” Virginia Woolf, Mansfield’in öldüğünü duyduğunda, “Onun üslubunu kıskanıyordum, şimdiye dek kıskandığım tek üslup!” diye yazmıştı. Daha önce günceleri ‘Bir Hüzün Güncesi’ adıyla yayımlanan Mansfield’in öykülerinden bir derleme yer alıyor ‘Ah Bu Rüzgâr’da. Barbarları Beklerken/ J. M. Coetzee/ Çeviren: Dost Körpe/ Can Yayınları/ 200 s. Nobel ödülü sahibi J. M. Coetzee, bu romanında hayalî bir imparatorlukta geçen olayları anlatıyor. Ancak, yaza rın 1970’ler Güney Afrika’sına gönderme yaptığı seziliyor. Geniş topraklara yayılmış bir imparatorluğun en ucundaki bölgede yaşayan barbarlar, sözde, ayaklanmak, imparatorluğu tehdit etmek üzeredirler. Onları bastırmak bahanesiyle merkezden gönderilen albay ve emrindekiler, müthiş bir işkence ve kıyım başlatırlar. Bu olaylar, o bölgede görevli, yıllardır başkentin yüzünü görmemiş sulh yargıcının ağzından aktarılır. Monte Cristo Kontu/ Alexandre Dumas/ Çeviren: Aysen Altınel/ İthaki Yayınları/ 1054 s. Dumas, klasik romanın kilometre taşlarından biri olan bu yapıtında, Doğu’ya, klasik mitolojiye ve insan psikolojisine duyduğu tutkulu ilgiyi coşkun bir anlatıda harmanlıyor. “Dumas kitlelerin tutkularını paylaşmayı ve doyurmayı diğer tüm romancılardan iyi başarıyordu. Onlar gibi otoriteye, adalete ve serüvene bayılıyor; onlar gibi insanlığı kahramanlar ve alçaklar olarak ikiye ayırıyordu... Bir öyküyü başka kimsenin anlatamayacağı biçimde anlatmayı biliyor; onun kaleminin gölgesinde en yavan anlatı bile bir destan görünümüne bürünüyordu” diyor Andre Maurois. Yalancıklar/ Temel Altuntaş/ Ayışığı Tiyatrosu Yayını/ 90 s. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 846 SAYFA 35