02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA KISA... KISA KISA... Levant ? Kenan MENDEKLİ ygarlıkların beşiği, insanlığın kültür ve doğal zenginlikler ambarı, peygamberler ve firavunlar diyarı... Halk kahramanlarının tanrılaştırıldığı, zalimlerin kirli izleri, diktatörlerin silik kalıntılarının Fırat ve Dicle’nin kükreyen köpüklü sularıyla yıkandığı ‘bereketli topraklar’ ya da Levant... İki bin yıldan beri talan edile edile bir türlü bitirilemeyen, bölgedeki yerli işbirlikçiler tarafından istikrarsızlığın ithal edildiği bu ‘bereketli topraklar’, şimdilerde yine ithal bir proje olan ‘Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’yle bir kez daha büyük acılarla yüz yüze... ABD öncülüğünde bir kez daha yeni işgal ve yeni paylaşımlara gebe... Avrasya ve Afrika arasında köprü olan Levant, ortaçağdan beri sürekli “yeni güçlerin” ilgi odağı olagelmiştir. Romalılarla Persler, Bizanslılarla Müslümanlar, Memlüklerle Moğollar, İngilizlerle Fransızlardan sonra son yıllarda da ABD ile ABD’nin ‘terörist’ ilan ettiği bölgedeki muhalif grupların mücadele alanı. Yaklaşık iki bin yıldır bu ‘bereketli topraklar’ üzerinde sürekli filler tepinir ve çimenler ezilir. U miş ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ adım adım yaşama geçirilmeye çalışılan paylaşım sürecini ‘Levant: Bir Kültürler Mozaiği’ adı altında inceleyen William Harris, önümüzdeki süreçte genişletilmiş ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ kapsamında ABD’nin bölgede ne yapmak istediğiyle ilgili önemli ipuçları veriyor. Yirmi birinci yüzyılın eşiğinde Levant’ı (Ortadoğu’yu) jeopolitik konumuyla tam olarak bir düdüklü tencereye benzeten Harris, bölge tarihinde, hiçbir zaman bu kadar çok insanın böylesine nazik bir denge içinde ve sabit sınırlarla birbirinden ayrılmadığını daha önce hiç görülmemiş bir durum olduğunu belirtiyor ve buna dayanarak Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi gerektiğini hatırlatıyor. ABD’nin Ortadoğu uzmanı Bernard Lewis’ten sonra ‘Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’yle ilgili çok önemli bilgiler veren Harris, bugüne kadar malum projeyle ilgili gölgede kalan önemli ayrıntıları gözler önüne seriyor. ABD ile yakın ilişki içinde olan Kürtler ve Şiilerden övgüyle söz eden Harris, geçmişte güçlü Arapların Kürtlere yaptıkları zorbalıkların geride kaldığını belirterek artık bir Kürt devleti kurmanın vakti geldiğini belirtiyor. ‘Irak Kürdistanı’nın AB’ye üye olmak için emin adımlarla ilerleyen Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesini’ elzem olarak gören Harris, Irak’ta Arap ve Sünnilerin de federatif bir yapı içinde yönetim şeklini kabul etmeleri halinde barış ve istikrar içinde yaşayacaklarını da garanti ediyor. “TÜRKİYE DENGE POLİTİKASINI BOZMAMALI” Hangi hükümet tarafından yönetilirse yönetilsin, Türkiye’nin bölgede her zaman çıkarlarını koruyacağını, Türkiye’nin AB’ye tam üye olarak alınması ya da alınmamasının bu durumu değiştirmeyeceğini belirten Harris, Türkiye’nin mevcut statükoyu koruyarak (AB’ye üye olsa da olmasa da) bölgedeki denge politikasını bozmamasını tavsiye ediyor. Irak’ta federatif yönetim anlayışının kabulüyle birlikte siyasi İslam’ın dağılmasına bağlı olarak buradaki İslami devlet yapısının da ortadan kalkacağını, bu gelişmeler ışığında Bağdat’ın önümüzdeki iki yıl içinde, siyasi merkez haline getirilmesini öngörülen Şam’ı ve yine ileride iş merkezi olacak Amman’ı gölgede bırakacağını söylüyor. Ama bunlar Esad’sız bir Suriye ve daha çok liberalleşmiş bir Ürdün’le mümkün olabilecek. Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ kapsamında 2007 yılına kadar Irak, İsrailFilistin ve SuriyeLübnan’da izlenmeye değer üç değişim öngörüyor. ABD’nin katkılarıyla, AB’nin ve BM’nin de desteğiyle Suriyeİsrail, Ürdünİsrail arasında işbirliği geliştirilerek Arapİsrail ilişkilerinde uzlaşma sağlanması ve bu uzlaşmaya bağlı olarak Filistin sorununun da giderilmesini tavsiye eden Harris, ancak o zaman ABD ve AB ülkelerinin öncülüğünde uluslararası yardımların bölgeye akmaya başlayacağını müjdeliyor (!). Bunun için de Suriye’de Esad’sız bir rejim ve Ürdün’de daha hızlı liberal bir dönüşüm isteyen Harris, ancak bu koşullarda İsrail’in Golan Tepeleri’ni Suriye’ye bırakacağını, Levant’ın geleceğine yön verecek ülkeler arasında İsrail, Ürdün ve Suriye’nin öne çıkacağını dile getiriyor.. ? [email protected] Levant/ William Harris/ Çeviren:Ercan Ertürk/ Aralık 2005/ 257 s. KİTAP SAYI “GÜNEŞİN DOĞDUĞU YER” YA DA “BEREKETLİ HİLAL” Ortaçağda İtalyan tüccarlarının Levant; ‘güneşin doğduğu yer’, Araplar’ın da ‘bereketli hilal’ olarak adlandırdıkları bölge, Toroslar’la Sina Yarımadası arasındaki Akdeniz kıyı şeridini, Avrasya ve Afrika’nın da kavşak noktasını oluşturuyor. Asya, Avrupa ve Afrika’nın ticari kapısı olmanın yanı sıra, üç büyük dinin de merkezi olması, bölgenin stratejik yapısına ilahi bir güç katıyor. Bu nedenle Roma İmparatorluğu'ndan beri ‘yeni güçler’ in hesapları sürekli Levant merkezli olarak yapılıyor. Nil Vadisi’nde başlayan Levant, Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Türkiye’nin Çukurova bölgesi ile günümüzde GAP olarak bilinen bölgeden başlayarak DicleFırat Havzası’ndan (Irak) Basra’ya kadar iner. Nil’den başlayarak Türkiye üzerinden Basra’ya tam bir hilal şekli oluşturan bölge, gerçekten de Arapların tanımladığı anlamıyla ‘bereketli hilal’. ‘Bereketli hilal’, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünyanın tek hâkim gücü olan ABD, Avrupalı müttefiklerini de yedeğine alarak ‘Levant’ ya da ‘bereketli topraklar’ da yeni dünya düzeninin ruhuna uygun yeni bir paylaşım projesi başlattı. İlkin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ olarak hazırlanan ve daha sonra da kapsamı arttırılarak genişletilSAYFA 24 ? CUMHURİYET 846
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle