Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Özgen Erginden "Fırdöndü" Konumuz, sürgünlük Özgen Ergin uzun yıllardır Almanya'da yaşayan yazarlarımızdan biri. ilk romanı "Şarlo Kemal" Almanya'da Almanca olarak yayımlanmış sonra da Türkçe'ye çevrilmişti. Yeni romanı "Fırdöndü" ile tekrar Türk okurların karşısına çıktı özgen Ergin. "I şaban AKBABA önüllü sürgünlük, içinde nasıl bır acıyı bandırır bilir misLn?... Nasıl dönek bir acıyı, nasıl da fırdöndü bir ağnyı?..."(s:251) Adının geçtiği bu tümccden de kolayca anlaşıldığı gibi kitabın eksen konusu, gönüllü de olsa "sürgünlük" ve "sürgünlük içinde sürgünlük" olarak da betimlenebilecek /.orlu ve sorunlu bir yaşamın içsel devinimlcrinin, psikolojik gelgitlerinin, yabancılaşma olgusuyla buluştugu noktadaki yakıcı özlemlerinin ürettiği duyguların (günliik yaşamla doğrudan bağları da olan) organik bütünlüğüdür. Sahte pasaportla yurtdışına çıkıp Frankfurt'a gidcn kahramanımız, orada karanlık işlerc karışır ve arkadaşı yüzünden cinayet ışler. Bir süre Amsterdam'da saklandıktan "G sonra ülkesine dönerek teslim olur ve Samsun Cezaevi'nde bol bol kitap okuyarak cezasını çeker. Bu olaylar zincirinden önce ve sonra hep yurtdışında yaşamak zorunda kaldığı için sürekli olarak çocuklanyla yeteri kadar ilgilenememenin üzüntüsünü yaşar. "Son Sevgilim" dedigi Istanbul'a olan özlemiyle yanıp kavrulurken "Oğluma Günlükler" adıyla üç defter dolusu yazı yazar, bütün bunları psikiyatrına anlatır ve ne yazık ki gurbet ellerdeki bir trafik kazasındal!?) yaşamını yitirir. Içten içe kanayan en buyük yarası bir yere ait olamamaktır. Butün bu sorunların yarattığı psikolojik açmazdan kurtulabilmek için denemediğı kalmaz, ama çözüm de bulamaz. Içgüdüsel telafi mekanizmalarına, duygularının çevresındeki herkes tarafından paylaşılmasına, sık sık karşılaştığımız ve lümpence harcanan para ve kadın bolluğuna karşın, "Şu benim yaşadığım ken di yaşamım, ama onu ben yaşamıyorum"(s:252) diyecek kadar kendine yabancılaştığı gibi; "Çevremdeki insanlar bilgisiz, görgüsüz, kurnaz, aptal, bilenlcr, bildiklerini sananlar, kendini bilmez, küstah, kıskanç, birbirlerine çok uzak(s:252) diyecek kadar içinde yaşadığı yabancı ülkelere ve oralann insanına yabancılaşır. "...Frankfurt'tabüyük bir yalnızlık çekiyordum. tsteyerek ayrıldığım.. , yurdumu çok özlesenı bile, özlemle anmayı kendime yediremiyordum,"(s:56) diyecek kadar ülkesine ve ".. .yorgun ve bitkin yalnızlığımı nereye gidersem gideyim, nereye kaçarsam kaçayım, oraya da gotürüp sürdüreceğımi biliyordum. Beni se venlerin...bana uyguladıklan "sevgi faşizmi" beni çok yoruyor, bıktım artık... Insan yorgunu oldum. Eşimle aynı televizyon kanallarını, ayrı odalarda izlıyoruz,"(s:245) diyecek kadar da yakın çevresıne yabancılaşır. Denemeleri, sınamalan bunca yabancr laşmasını engelleyemez, psikolojik yaraların sağalmasına yetmez, bitip tükennıeyen, neredeyse kişilik özelliği haline gclen arayışlarından alıkoyamaz. Bu yüzden sürekli bir iç çatışma yaşar, ikircik ve yerine kovma eylcmi içinde bocalayıp durur. Bu bağlamda tutulan notlar, yapılan yazışmalar, özellikle mektuplaşmalar kendi içinde ve insani ilişkiler bag"lamında işlevsel görünse de kahramanımızın sorunlu iç dünvasına hiçbir olumlu etki yapamaz. Belki de bütün bunlardan sonra ve bu nedenlerle zaman zaman çocukluğuna Feyza Hepçilingirler bütün eserleriyle Everest'te Yıldızların Suya Yıldızların Suya Döküldüğü, usta edebiyatçı Feyza Hepçilingirler'in okurlar tarafından ilgiyle izlenen Türkçe Günlükleri. Bu yazılar, birer kezden fazla okunmayı, üstünde düşünülmeyi, tartışılmayı hak ediyor. Türkçenin değerini, zenginliğini ve tadını yitirmemesi için düşünen, çalışan, yazan Hepçilingirler, yaşamdan ve edebiyattan örneklertaşıyor okurlarına. Bu nedenle bu kitap kuru bir edebiyat ve dil dersi vermek yerine, bir edebiyatçının canlı gözlemlerinin, kıvrak kaleminin tadını taşıyor. Sabah Yolcuları Sabah Yolcuları Feyza Hepçilingirler'in 1981 yılında Akademi Kitabevi Öykü Birincilik Ödülünü kazanan ilk öykü kitabı Sabah Yolcuları, usta bir öykücünün aldığı yolu anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap. Bu ilk kitapla başlayan öykü serüveni, Hepçilingirler'in, hayata ve edebiyata bakışının temelini koruyarak nasıl geliştiğini anlamak açısından çok değerli bir belge niteliğinde. EVERE§T SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 8 1 1