25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kısa Kısa... Herkese tarih, herkese mitoloji n SennurSEZER Y aklaşık kırk yıl kadar önce tarih romanlan yaygındı. Yayınevleri Napolyon'un nişanlısı ve Isveç kraliçesi Desiree gibi gerçek kahramanlann özyaşam romanla rını yayımlar bu arada Türk tari hinin roman için uygun kişileri, önemli olayları da yarı tarih yarı düş kitaplaşırdı. Savcı Bey, pek fazla tanımadığımız isyanct bir şehzadenin romanıydı örneğin. Cünlük gazctelerde tarihsel kimliği önemli ama yaşamı hayal gücünü gıcıklayacak tarih kişilerinin biyografik romanlan tefrika edilirdi: Teodora vb. Tarih romanlan bir süredir hem telif hem çeviri yoluyla gündemde. Öte yandan bilimkurgu da kendi sanal tarihini, coğrafyasını yerleştiriyor. Sinema endüstrisinin olanaklarına bilgisayar oyunlarının gücü de katılınca tarihten daha gerçek gibi görünen bir tarihsel dönem yerleşiyorbelleklere. Bugiin kendi söylencesini hazırlayan Yüzüklerin Efendisi'nin hangi dönemi simgelediği tartışıhyor. Bu durum eğlenceli belki ama yeni kuşaldarın genel kültürü için de tehlikeli bence. Bu tehlikeyi örneklemeye kalkmak bir komedi dizisinin sınırlarına girmek olur. Yurt KitapYayın bir süredir ilginç bir dizi sürdürüyordu. Insanlığın ortak geçmişini, eski uygarlıkları konu alan belgesel serüven romanlan. Benim dikkatimi Şaman'la çekmişti bu dizi. Şu günlerde Yurt KitapYayın bu öğretici romanlan okumaya zamanı ve yaşı uygun olmayanlar için yeni bir genel kiiltür dizisi yayımlamaya başladı: Herkese Tarih Herkese Mitoloji. Bu dizinin gerekçesini yayınevi şöyle açıklıyor : "Kökleri arıyoruz, köklerden geleceği! Kimliğimizi arıyoruz...Yitenlerigidenleri. Anadolu, Mezopotamya, Ortadoğu inançlarını... Fırat ile Dide'nin arasında, Anadolu'da geleceğe ışık tutan büyük uygarlıklar kuruldu. Tanrılar Babü'den Batı'ya gidildikçe başka başka isimler aldılar. Şamaş Apollon oldu, Inanna önce lştar sonra Aphrodite... Üzerinde yaşadığımız topraklarda kurulan uygarlıklar, bilime, toplumlara, kısaca insanlığa zengin deneyimler bıraktı. Sumer, Babil, Mısır, Girit, Yunan, Hitit, Arap, Oğuz ve diğer kültürlerin destanları, masallan, söylenceleri dünyanın araştırmacılarının da, edebiyatçılarının da esin kaynağı oldu. Insanlığın bu ortak mirasını "Herkese Tarih, Herkese Mitoloji" ana başlıgı altında yediden yetmişe herkesin faydalanabıleceğini düşündüğümüz bir tasarunda sizlere sunuyoruz." Han. Dede Korkut öykülerinden Tepegöz ile Boğaç Han dışındaki kitaplann yazarları yabancı. Dinsel kimlikleri de olan Adem ile Havva, Tufan, Yusuf, Musa ve Nasıralı îsa'yı Albert Hirsch, söylencesel kimliği ağır basan kitaplann yazan ise Robert Krugmann. Bu kitaplann çevirmeni dizinin editörü ve Tepegöz ile Boğaç Han'ın yazan olan Atilla Dirim. Herkese Tarih Herkese Mitoloji dizisinin ikinci bölümii Eski Yunan uygarlığının söylencelerinin temeli olan 13 Olimpos tanrısını konu ediniyor : Zeus, Hera, Apollon, Artemis, Athena, Hephaistos, Afrodite, Poseidon, Demeter, Dioysos, Hermes, Ares, Hades. Bu dizinin de yazan Robert Krugmann, çevirmeni Attila Dirim. MİTOLOJİNİN ANA ÇİZCİLERİ Yalm bir dille çarpıcı öyküler içeren bu kitapçıklar iki önemli işlevi yerine getiriyor. Hem Tevrat ve Incil hem de Yunan mitolojisinin ana çizgilerini öğretiyor. Öte yandan bu mitolojilerin ana izleğinin etkilerini taşıyan sanat dünyasının, ünlü tablolann, fresklerin ipucu görevini taşıyor. Bir deniz kabuğunun içinden fışkıran yan çıplak güzel bir kadını gösteren bir resim, Afrodite'in deniz köpüklerinden doğduğunu bilmeyenler için bir bilmecedir. Ilk demirci sayılan Hephaistos'un topal oluşuna karşın kutsallığının kaynağını bilmeyen, bu söylenceler dünyasını tanımayan ise hemen her uygarlikta, özellikle Anadolu'da demircilerin saygın yerinin nedenini anlayamayacaktır. Ya da ilk çağlarda demirciliğin önemi yüzünden bu işin Tannsal bir beceri sayılışını, tek gözlü devlerin şimşekleri demircilikle oluşturduğunu düşleten olağanüstü bir teknoloji oluşunu kavrayamayacaktır. Mitolojik öykülerin günümüzle bağlantılan da var. Bereket Tannçası sayılan Demeter, kurumamış ağaçlann kesilmesine kızar, bu suçu işleyenleri lanetler. Korular ormanlar onun koruması altındadır. Para hırsı yüzünden ormanlannı talan edenleri affetmez. Tıpkı Erysichton'un öyküsünde olduğu gibi. Bu paragöz ve cimri ihtiyar tüccar, bir koruyu kesip yerine bir han yapmaya hazırlanır. Sedir ağaçlarından oluşan bu korunun Demeter'in oldıığunu söyleyerek onu uyarardar olursa da o aldırmaz:"Yok canım ne tannçası ! Herhalde çok eskilerde akıllı bir adam böyle bir masal uydurmuş, herkes de buna inanmış . Biz işimize bakalım !" der. "Biliyorsun, burası ana ticaret yolunun çok yakınında, konaklamaya çok uygun bir yer. Şehre işi düşen tacirlerin yansı burada konaklasa, büyük para kazanınm. lyi de bir mutfak yaptım mı..." O bu sözleri söylerken Tanrıça Demeter yoksul ve yaşlı bir kadın olarak ortaya çıkıp bir daha uyarmaya çalışır tüccan. O da ağaçlan kesmezse uzaktan kereste getirerek zarara uğrayacağını söyler. Hem bu hanı yaparsa yorgunlann dinleneceği, açların doyacağı bir yer kazanılacaktır. Demeter "Ya seni kim doyuracak?" diye sorar. Erysichton bu sözii önemsemez. Ama Demeter'in laneti yüzünden doymak bilmez bir obur olur, varını yoğunu tüketir. Satılan gemilerin parası iki günde biter. Tüccar kızını tahişeliğe zorlar. Elbet bu para da onu doyurmaya yetmez. Kızının getireceği yemeği beklemeye gücü yetmediği bir gün kendi gövdesini yiyerek kendini öldürür. Mitoloji ve tarihi masallar ve öykülerle öğrenmek her yaş için eğlenceli bir iş bence. Dilerim Ortadoğu uzmanlannın düzenleyeceği yeni mitoloji ve tarih kitapçıklan da yer alır bu dizide. • Unutulanlar Dışında Yeni Bir $ey Yok a Abdullah TEKİN urmay Albay Osman Pamukoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın kendisiyle görüşmek isteğinde bulunduğunu öğrenir. "Pamukoğlu Albayım, sana bir görev vereceğiz. Ama cevap vermeden önce ailenle görüş, cevabını bana söyle. Sizi Hakkâri'ye göndermek istiyoruz."(s. 26) Albay Pamukoğlu 28 Haziran 1993'de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na ait bir uçakla Diyarbakır'a gitmek üzere Ankara'dan ayrılır. Diyarbakır'da bir gece kalan Albay Pamukoğlu, kendisine tahsis edilen UH1 helikopterivle Şırnak'a, oradan da bir Skorsky (black Hawk) helikopteriyle Hakkâri'ye geçer. Ertesi gün karargâhtan bir brifing alan Albay Pamukoğlu'nun karşılaştığı tablo dehşet vericidir: Karakollar basılıyor, pusular kumluyor, köyler ve mezralar saldırıya uğruyor, ilçelerde eylem yapılıyor, ele geçirilen ilçelerden söz ediliyor. K ni bir üniforma ve bot giydim. Palaskanın tokasını, tabanca ve yedek şarjörlerin deri kılıflannı, komando bıçağı kılıf ve baldır sicimlerini cilalayıp parlattım. Çöl fularını takıp muharebe askı kayışını kuşandım." 600 subayı selamlayan Pamukoğlu konuşmasını Kurtuluş Savaşı'ndan ömekler vererek başlatır. Pamukoğlu kitabına yazdığı önsözde insanlığın 5 bin yıllık yazılı tarihinin, aslında savaş tarihinden başka bir şey olmadığını belirtir. Gençlerine silah verip onlara kendi cinslerini nasıl öldürmesi gerektiğini öğreten, öldürme işini iyi yaptın diye kahraman ilan eden, madalya takan insanlardan başka canlı var mıi* Kuşkusuz vatan salt uğruna ölünen bir toprak parçası olmamalı. Insana mutluluk, sevgi ve güzellik veren bir yer olmalı. Ve orada yaşayanlar kimi değerlere körü köriine bağlı olarak, kendi kabukları içinde küçük dünyalarında yaşayan insanlar olmak yerine; yaşamanın başka anlamları olduğunu da gören, kötülülderin, paranın, hırsın tutsağı olmayan insanlar kategorisinde yansımalıdırlar. Salt kendi çıkarlarını düşünen ve kendi küçük dünyalarında yaşayan insanlar günün birinde bunun faturasını çok pahalı olarak ödemek durumunda kalabilirler. General Pamukoğlu bu olumsuz tabloyu görüp sorgular ve 600 subaya yönelik konuşmasının içinde yansıtır: "Halk bizden kopmuştur."(s. 58) Bu vilayette 674 köy ve mezra var. Dağların doruklarında okul, sağlık ocağı, elektrik var mı? Kablolu telefon çekilmiş mi? PKK örümcek gibi bu köy ve mezraları besliyor, destekliyor. Bu küçük yerleşim birimleri ortaçağ yaşantısı sürdürüyor (s. 59) Yüzydlardan beri ihmal edilen, sömürülen, bey ağa ve şıhlara kulluk eden bölge insanına katkı bağlamında yapılmaya çalışılan tesisler de partililere ve yakınlanna sunulmuş, onlar da paraları alıp işi yarım bırakmış ve ortadan kaybolmuşlardır. Savaş, kötülükler taşıyan bir "Pandora" kutusudur. Nitekim Pamukoğlu'nun kitabında da görülüyor ki bir kısım ordu mensubu kısa zaman içinde hastalanıp ölmüş, bir kısmı nıhsal sorunlar yaşamış, bir kısmının da saçlan bu süreç içinde beyazlaşmıştır. Savaşın çirkin yüzü Dalton Trumbo'nun "Savaş Bitti" adlı kitabında daha belirgin olarak yansıtılır. Kitabın kahramanlarından Johnny yaralanır. Kollannı, bacaklannı ve yüzünün bir kısmını yitirmiş olarak zamanın dışında yaşamaya devam eder. Johnny'ler şimdilerde Anadolu'nun her yöresinde yaşıyorsa, bunun günahı, ülkeyi orada doğup büyümüş olanlara vatan konumunda sunamamış politikacılara aittir. PKK ile yapılan mücadele Hakkâri'de ve Kuzey Irak'ta 3 bin metre üstündeki dağlarda ve dağ geçitlerinde ya kar üstünde ya da güneşin altında yürütülmüştür. Pamukoğlu kitabında yer alan olayları 13 klasör belge, 33 muharebe video keseti, 28 albüm fotoğraf ve el yazılı 3 büyük defterden kaleme alınmıştır. Metrelerce derin kar ve kır çiçekleri, vatanları için gözünü bile kırpmadan şehit olan kahramanlar, Oscar Wilde'ın, küçük yaşta ölen kardeşi için yazdığı şiiri akla getirir: "Sessiz yürü, O yakında Karların altında Usulca konuş, O duyabilir Açan papatyalarla.." • Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok/ Osman Pamukoğlu/ htanbul/ Harmom Yayınalık/ 2003/ 384 s. K İ T A P PANDORANIN KUTUSU TARİH VE SÖYLENCE DÖNEMEÇLERİ Herkese Tarih Herkese Mitoloji di'zisinin ilki 12 kitapçıktan oluşuyor : Adem ile Havva, İufan, Yusuf, Musa, Nasıralı Isa, Gılgameş, Herkül, Labirent, llyada, Odysseia, Tepegöz, Boğaç SAYFA 22 YARAT1LIS VE YÜREK Ağustos ayında generalliğe terfi eden Albay Pamukoğlu kendisini kutlayanlara şu yanıtı verir: "Şu geçen bir ayda görüp yaşadıklarımız, insanı, insanların icat edip kullandıklan sıfat ve unvanların ne kadar anlamsız olduğunu çok iyi gösteriyor. Rütbeyle, nişanla yapılacak bir şey yok. Her şey insanın yaratılışı ve yüreğiyle ilgili. Unvan olunca meziyetlerin mi artiyor. Sen neysen osun."(s. 55) 8 Ağustos'ta hareket şube müdürüne mevcut 600 subayın toplanmasını ve onlara yönelik bir konuşma yapacağını söyler. Bu konuşma öncesinde hazırlık yapar:"Güneş doğmadan kalktım. Bir aydır giydiğim üniforma yıprannıış, rütbelerim ve sınıf yaka işaretlerim solmuştu. Ye C U M H U R İ Y E T SAYI 733
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle