Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mustafa Şerif Onaran Dergilerde Eski Bir Çalışmanın Izini Sürerek "Dergilerde" bir yolculuğa çıkıyoruz. Aslında bu kendimize yolculuktur. Okuduğumuz bir şiir, bir yazı kendimizi keşfetmemize yarar. Ancak dil üzerine tartışmaların, çekişmelerin sürdürülmesi de dilin gelişmesını kolavlaştırır. Nurullah Ataç, derginin ikinci sayısından başjayarak, Türkiye'de çıkan edebiyat dergilerıni gözden geçiriyor, özleşme Türkçesine özendirıyor, ozanların, yazarların çalışmalarını değerlendıriyordu. Bu kısa değinılerine "Dergilerde" başlığını koymuştu. Ataç'ı tanıdığım 1952 Eylülünde Tiirk Dil Kurumu, Sıhhiye'de, Cihan sokağı 5'te, küçük bir yerdeydi. Ataç üst kattakı toplantı salonunda çahşırdı. Uzun toplantı masasının üzerini değişik yerlerden gelen edebiyat dergileri kaplamıstı. Ataç, bir yandan konuklanyla söyleşir, bir yandan dergileri kurcalar, beğendiği bir şıiri okur, düşündüklerini daktilosuna cekerdi. Ortalık ne kadar dağınık olursa olsun, araya ne gibi Konuşmalar girerse girsin, kafasındaki kurgu değişmez, kaldığı yerden yazısını sürdürürdü. Aslında Ataç'ın çalısma yönteminde, karşısındaküerle tartışır ken de, kafasında yazısını oluşturan bir düzence vardı. Ataç gibi edebiyatın nabzını tutan bir yazarın dergJer arasında bağlantı kurarken edebiyat ortamını canlandırmak gıbı bir özlemı de vardı. Çünkü dergiler edebiyatın soluk aldığı alanlardır. Anadolu'nun uzak bir yerinde nice umutlarla çıkan dergiler olduğunu anımsayalım. Olanaklan sınırlı iiç beş kişi, söyleyecek sözü olduğuna ınandığı için dergi çıkarmak gereksinimı duyuyor. Ataç onlarda umut görüyorsa, seslerinı daha ıyi duyurmalarına kapı aralıyordu. Ellili yıîların edebiyat ortamında, Varlık, Yedıtepe, Hisar, Ufuklar, Secılmiş Hikâyeler, Mıllı Mecmua adı en çok geçen dergiler arasındaydı. Bugün o dergilerden yalnızca Varlık yayınını sürdürebiliyor. Yaşar Nabi'nın ölumünden sonra Konur Ertop, Kemal Özer, Enver Ercan değişik donemlerde dergının yönetimini üsdendi. Hepsi de çağdaş edebiyatı izleyerek dergiye yeni bir kimlik kazandırdı. Yoksa 70 yıl aynı çizgiyi sürdüren bir dergı edebiyatımıza katkıda bulunamaz, ıslevini yıtirmiş olurdıı. Nurullah Ataç ölumünden bir yd kadar once, Eylül 1956'da, "Dergilerde" yazılarına son verdi. Sağlığı elvermedi de mi bıraktı? Türk DU Kurumu'nda onun kınlmaşına yol açan bir olay mı oldu? Ölümüne yakın son beş yıl içinde, Ataç'ın izin verdiği ölçüde, onunla yakınlığım vardı. Kavgacı, alıngan doğasının yanında, incelikli bir insandı. Dergiler üzerine yazdıkları ölumünden sonra bir kitapta toplandı (Dergilerde, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1980 Ankara). Ataç'ın 60'ın üzerinde dergiyi inceleyerek yazdığı bu dergi notlarında kimi anılara değindiği, belge sayılacak özellikler üzerinde durduğu görülür. cek bu değinilere duzenli olarak yer verilmedi. Ataç'ın ölumünden sonra Yayın Kolu Başkanlığı'na Gündüz Akıncı seçilince "Dergiler Arasında" adıyla bu görevi sürdüren Tahsin Yücel'in, kırıcı olmayan, ince yorumlarla yazılan değinileri vardı. O yıllarda Pazar Postası'nda yazdığım kimi yazılar, Tahsin Yücel'le aramızda yapıcı bir tartışmaya yol açmıştı. Daha sonra o yazıları Cevkut adıyla Cevdet Kudret sürdürdü, hem de uzunca bir zaman. Salah Birsel'in Yayın Kolu Başkanı olduğu dönemde Türk Dili, özenle hazırlanan bir dergı halıne geldi. "S. S." harflerini kullanan Cemal Süreya Fransız dergılerinı tarayarak ilginç bir edebiyat ortamı oluşturdu. Gene bu dönemde A. Turgut adıyla Turgut Uyar'ın yazdığı dergi notlan, özgün yorumlarıyla, aranan değınıler olarak iz bıraktı. Türk Dılı dergisinde bu görevi T iirk Dilı dergısı Ekım 1951 'de yayımlanmaya başlamıştı. Tiirk Dil Kurumu'nda Yayın Kolu Başkanı Nurullah Ataç'tı. Yazı Kurulu, Ataç'la birlikte, Nurettin Artam, Selahattin Batu, Cahit Külebi, Suut Kemal Yetkın'den oluşuyordu. Tiirk Dil Kurumu'nun yayın organı olan Tiirk Dili dergisı, Türkçeyi sevenlerin, Türkçe için çalışmak isteyenlerın dergisi olmak özlemiyle çıkıyordu. Dili yazarlar kurup geliştirir. ATACTAN SONRA Ataç öldükten sonra, Türk Dili dergisinde dergi notlan denebile Katilleri kahraman sanmak mümkün mü? Kambı, Pavel Kohout'un ak ile kara çizgisini aştığı, kahramanlarının hepsini gerçek birer kişilik olarak ortaya koyduğu, klasik polisiyenin çok ötesinde bir roman. Kohout, bir cinayet hikâyesini anlatırkcn, okuyucuya savaşa dair sorular da yöncltiyor. Şiddot, cinayet ve ncfrctin hâkim olduğu kitabı okuyanlar, yalnızca büyüleyici bir polisiyeyi bitirmiş olmayacaklar, kahramanlık kavramını da bir kez daha sorgulama fırsatı bulacaklar. DOĞAN KİTAP www.dogankitap.com.tr C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 733 SAYFA 20