06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rabasının yantna kaçar, babasıyla birlikte. Orada bir park gezmesi sırasında Remzi adlı dürüst bir işçiye ısımr, bakışlarla. Istetir Remzi ve evlenirler. Mutlu bir yuvaları, az maaşla küçücük ve paylaşılmayan sevgi zinciri yaşatır, büyütür onları; ydlar geçer, geç doğan çocukları Özlem karşılar bu çifti. Bu arada Remzi işten çıkarılır. Elvan bir başka işe girip ailenin ekonomik gidişini tamamlar. Sonra da Remzi'yi tekrar işten çağırınca ikisi birden çalışarak, akrabalarının yakınına bir gecekonduya yerleşirler, Özlem büyümüştür biraz, bakıldığı evden erken geldiğinde bir gündüz, evdeki koltukları çocuk yaramazlığıyla makasla tifter, biçer. Baba Remzide akşam öfkeyle Özlem'i büeklerinden sıkı bağlar, öyle yatar. Sabah kalktıklarında çocuğun bilekleri morarmış, kan deveranı sağlanamadığı için elleri bilekten kesilmek zorunda kalmıştır. Baba Remzi 'ben ne yaptım' der ama iş işten geçmiştir. Eve yalnız dönen baba, tıpkı Ömer Seyfettin'in 'Diyet' öyküsüne benzer biçimde kendi bileğini de kökünden keser, kızı gibi tek kollu kalmayı kendine bir yaşam biçimi olarak seçer. Çok ilgimi çeken, bu sahici konuyıı vukarıya aktardım. Elbet tüm öyküleri böyle aktarmamın olanağı yok. Arna dipdiri bu öykü, onun öykii anlatma ve konu kurma açısından bir örneği olarak aktarıldı. Hiç yapmacıklığa varmayan, röportaj izleniminde birbirinden ayrılan kişilikler doluşur tüm öykülere. Sanki bir kasaba, şehir prolili çizilir, öykülerde oluşan kimliklerle. Hepsi birbirinden ayrı, hepsi biryürek çizgisinden geçerek betimlenmiş, önümüze yayılan kişilikler. Ekserisi bir Çingene ateşliiiğine yaklaşan ateşli sevenler, yüreğiyle konuşan, birbirini terk etmeyen zorlu âşıklar, ekserisi önümüze pembe bir şal taşıyan, aşkla yaşayan kimlikler. Ve doğaldır ki her öykünün sonunda çarpıcı, beklenmedik bir final. Aşağı yukarı her biri 20 sayfayı aşan öyküler kısa sayılmaz aslında. Çoğu aym uzunlukta, öykünün aynntılan (Konu dışına taşmadan yaratılmış, kusursuz ve fazlalıksız aynntılar) her türlü eksiküği bünyesinde bırakmadan, tamamlanarak katılmış, bir bütünlük taşıyor her şeyden önce. Sezgin'i okurken bu öyküde şurayı anlamadım diyemezsiniz; o her şei tam tekmll yaratıyor, içindeki duyguara varana değin kahramanların profillerinin üzerine çalışıyor. Öyküye koydıığu son noktayı karşınıza aldığınızda 'hah bu iş tamam' diyebiliyorsunuz. Bu konuda tam bir Maııpassant yaratıcılığını koşturuyor önümüze. Ya da O Henry, Çehov benzeri, kusursuzu yanımıza taşımaya özen gösteriyor. Onun özen göstermediği şey, anlatırken o kadar kapılmış biçimde yazıyor ki, yazma özencindeki kusurlar: Örneğin 'çok gırgır bir şey anlattyordu' ya da 'kızın memeleri dışarı taşıyor, iştah açıyordu' benzeri basit ve düzeysiz bir söyleyişi değiştirip, biraz daha özenli bir anlatım biçiminde aktarmayı tasarlamayacak kadar koşturarak yazıyor. Bu verdiğim örnekler öykü aralarında çok değil aslında. Ama arada bazen dilin çok kayganlaştığı, konuşur gibi bir yalınlığa dönüştüğü, biçim oymalarına yaklaşmadan teğet geçen bir düz anlatıma vardığı görülüyor. Hani bir Vüs'at O. Bener okurken, Hasan Ali Toptaş, Aslı Erdoğan ya da Bilge Karasu'nun anlatıma gösterdiği, amansız özenci taşımıyor Dinçer Sezgin. Ben klasik kalıplarda yazarım diyor ötesini demiyor. Belki böylesi bir eleştiri olmaz: Benim yöntemim böyle diyorsa öykücü. Ama bugün Nalan Barbarosoğlu, Sema Kaygusuz (Ki Kaygusuz'da klasik öykünün bir başka dalında işleyiş güzellikleri yaratıyor) aynı Kaygusuz gibi Ayfer Tunç'un, Cemil Kavukçu'nun öykülerinde kelimelerin, benzetmelerin arala Bütiinlük taşıyan öyküler ı; nnda konuşan bir ayrı tat buluyoruz. Dinçer Sezgin bu özeni biraz daha konuları, finalleri kadar anlatım ayrıntılarında sağlasaydı, daha kalıcı bir öykü olabilirdi dıye düşünüyorum. Ben yine de sağlam kurgusu nedeniyle, anlatımda bıılduğum bu kolaycılık kusuru yanında öykülere yaklaşmayı sürdüreceğim. Yoksa bir yönüyle dil kusurları yok Sezgin'in. Anlatmak istediğim dil yanlışları olayı değil asla. Klasik kurgunun, anlatım biçiminin öykücüye kalıcılık konusunda daha fazla kalıcılık çizgisi yaratacağı. Kitaptaki güzel öyküıerden biri de 'Bira'. Insan, Sezgin'in bu kadar diri, her zaman yaşayacak bir konuyıı; koruyup anlatma düzlemine geçireceğini düşünüyor bir an. Ateşli aşkların ozanı ve öykücüsü Sezgin, bu öyküde bir pavyonda çalışan konsomatris'in bira, viski arasında ısmarlama çelişkisi ile gelişen dostluğu çarpıcı bir tinalle aktarıyor. Sonraki öykü 'Hoş geldin' ise gerçekten Türk öyküsünün en güzel ömeklcrinden biri. Hen beklenen biri anlatılıyor, italiklerle aralara serpiştirilmiş orman yangını bir jağrışım biçimine dönüştürülen bölümer ise hep o ilk cümleye endeksli. 'Böylesine erken beklemiyordum senı (s. 68) Hep gelmesinin sakıncalar yaratan bir geliş olduğu anlatılan bu istenmeyen yolcunun bir sağlık sorunu olduğunu görüyoruz sonunda: 'Ama erken geldin. Madem ki geldin. "Hoş geldin, kalp krizim".' Üçiincü öykü kitabı 'Sokaga Çıkma Yasağı' en çok ilgi gören kitabıdır Sezgin'in. Adı duyulmuş, üç baskı yapmıştır. Kasım 1993 tarihli Milliyet Sanat dergisinde Yusuf Alper, ilk güzel sözleri şa ir yaklaşımıyla sunmuştur, Sezgin'in bibliyograryasına: 'Gerçeği yalın ama şiirsel bir dille anlatmak Sezgin'in en önemli özelliklerinden biri. Hızla akıp giden bir ırmak gibi. Kalkmakta olan bir trene atlatna telaşı içinde duyumsuyorsunuz kendinizi. Naif bir anlatım. Dokunsanız kırılacak insanlar var karşınızda. Sanki bütün öykü bireyleri, bir başka dünyanın (ne yazık ki artık yitirdiğimiz) güzel ve duyarlı insanları.' Burada en ilgimi çeken söz ve üzerine birkaç şev de benim eklemek istediğim deyiş; öykü bireylerini dokunsanız kırılacak kadar başka dünyanın insanları oldukları saptaması Alper'in. Sokağa Çıkma Yasağı'nın ilk ve en güzel öyküsü Nerdesin Şimdi'de doktor sevgili Sevim, hasta yatağında kendisine ilgi duyan hastasına yanıtsız kalamamıstır. Ömrünü feda edebileceği bu güzel ilgi, acaba dünyada ne kadar az vardır diye düşünüyor biraz da insan. 'Bir Daldı O' adlı övküde, kavga ettiği ve terk etmesine sebep olduğu eşi Kemal'e duyduğunu pişmanlığa döken evin kadını, hiç de bu dünyanın duygusuzlaşan insanına benzer bir tarife sığmaz. O sadakatle evini taşıyasıya kadar Kemal'i düşünür; ki son saat Kemal'i gittiği, terk euip kaçtığı evden arayasıya kadar. Orda da ne öğ renir? Kemal'in başka bir kadınla yaşadığını. Her öyküsünde olduğu gibi duygıı ve düş yüklü kahramanlar. Tertemiz tasarlanan bir dünya. Ve ekseri hüsranlar, umulmaz duygu sarsıntıları, ya da dünyanın insan yüreğinin ardına düşen bozuk gidişi. Ama yenilmeyen bir şey vardır ortada: Duygular, hüzünler ve yenilmeyen, tükenmeyen sevgi: Işte Sezfin'in özeti bu öyküJerindeki evrende. nsanlar duygularını yitirmiyor, yürek koşturuyor, onları temizlikle neşini bırakmadan kolluyor. 'Bir Daldı O' adlı öyküde evin kadınının, Kemal'i düşünüşüne örnek olarak: 'Bir ananın karnında ölii çocuğunu taşıması gibi, birbirinizi içlerinizde ölmüş birbirinizi yıllar boyu taşıyıp durur muydunuz? Kim bilir.. Belki onu sık sık anımsamamanın öziinde, o soruyu sormamış olmanın pişmanlığı da yatıyor. Bilinmez ki! 'O her sevişmede seni, bir öncekine benzemeyen ellerle okşar, bir öncekine benzemeyen dudaklarfa öperdi.' (s. 37) Kitapta çocuk aldırma konusunu işleyen 'Yaşayıp Gidiyor Seninle' adlı enfes öykü, kitabın en güzel öykülerinden. 'tzmir Resimleri' kitabı daha çok röportaj havasında tzmir görüntülerinin tahlilini andırıyor. Öykü lezzetine yakın bulmadığım için sözünü etmeyeceğim. Ama son kitabı 'Gözlerinde Mavi Kuşlar' öykü kitaplarının sonuncusu olarak, duyguların ve kalp atıslarının daha kesifleştiği, birikimlerin biraz daha inceltilerek, taşkınlıklardan arınmış, yalın bir düzlemdekonuşulduğu.oturmuş öykülerinden oluşuyor. Ayla Kutlu'nun Sezgin hakkında dedikleri geliyor bir an natırımıza: 'Anılarla bugün, düşle gerçek, kadınla erkek bireyle ailenin parçaları arasındaki bağlar ve duygular yutkunmada zorluk, burun kemi&inde bir sızlama oluşturarak bir daha, bir daha yaşanıyor bu öykülerde?' (tkinci kitabına yazdığı arka kapak yazısı.) Kitaptaki üç öykü, diğerlerinden daha çok dikkatimi çekti. Kitaba adını veren öykü 'Gözlerinde Mavi Kuşlar' particilik, köy, okul kazanma ve yoksulluk arasında gidip gelen, otobiyografik özellikler çağrıştıran gerçeğe çok yakın duran bir güzel öykü. Okuyuş sonunda soluğunuzun kesildiğini hissediyorsunuz bir an. Dinçer Sezgin gerek anlattıklarıyla, gerek hayatın acımasızlığıyla gelip kalbinize çökerek oturuyor. Bir ağırlıkla kalkıyorsunuz öykü oturma seansınızdan. 'GüP adlı enfes öyküde ise bağ damlarına götürülen 'aç aç kadınlarının'.'oturak âlemlerini' bir diğer yüzü nün anlatıldığı bir duygusal öykü. Erkek kahraman bu kez Kadir Inanır gibi yakışıklıdır. Gül ise içip gönül eğlendirmeye geldiği, kazanç aleti erkeğe bir an için âşık olur, arada korucular basar bağ evini. Gerisi öyküde. Oldukça çapraşık, yürek kesen ve dokunan bir öykü. Bu öyküdeki sevecenliği, kurgusundaki titizliği için ayrıca kutlamak istiyorum Dinçer Sezgin'i. Üçüncü güzel öyküde 'Gizli Hançer' adını taşıyanı, otostopla iyilik yapmak isteyen sürücülerin başına gelebilecek bir öyküyü anlatıyor. îhtiyar tcyzenin yapılan iyilik karşısında sürücüye kızını satmaya kalkması bu hayatın cabası. Dinçer Sezgin, önce yüreğini konuşturduğu, sonra da anlatmak istediği profile panter gibi yaklaştığı; arkasını, sürekliliğini bırakmadığı konulara, kurmacalara bakarak öyküye inanmış bir kişi. Ama anlatımda bu panter titizliğini bir ölçüde savsaklamış, önemsememiş. Belki adının bir M.Ş.E., bir Sait Faik, bir Muzaffer Buyrukçu gibi anılmamasında bunun payı büyük. Yoksa okudukça çok kahraman bir öykü yaratıcısının karşısında olduğumu, her satırda anladım. Kahramanlarının sevmeyi, sevişmeyi çok sevdiği; çok eşli, tek eşli yaşamda birbirinin sıcaklığını hiç de göz ardı etmeden aşkla yaşadığı, yürek ateşiyle dolu öyküler. Keşke dünya Dinçer Sezgin'in anlattığı kadar inandırıcı olsaydı." (1, 2, 3, 4) numaralı alıntılar Mustafa Emre söyleşisinden, (5) Muzaffer Buyrukçu'nun Cumhunyet Kttap Eki'nde 12.5.1W) tarthlt kapak olduğu sayıdan alınmtşttr. Narfidem/ Dinçer Sezgin/ Etkt Yayınevı/ lOSs Kemanıma Güvercin Konsa/ Dinçer Sezgin/ Etki Yayınevı/ 224 s. r 7NisanPazar E Cumhuriyet kitap kulübü ~ı 16.0017.30 18.3020.00 11.0013.00 14.0015.30 Sokağa Çıkma Yasağı TÜYAP 7. İZMİR KİTAP FUARINDA İMZAGÜNLERt 6 Nisan Cumartesi : AlevÇoşkun V^/16.0017.30 : ÖmitZileli Şükran Kurdakul 11 Nisan Perşembe : Server Tanilli 13 Nisan Cumartesi: TürkanSaylan : Hikmet Çetinkaya 16.0017.30 : Mustafa Balbay I 14 Nisan Pazar Niı : OralÇalışlar 16.0017.30 14.0015.30 I 15.30 SAYFA 8 C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 6 3 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle