Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler Bilgi Felsefesi/ A Kadır Çuçen/ Asa Kttabevt/ 277 s "Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir." diyerek en bilge insan olmadığını büyük bir alçakgönüllüJükle ileri süren Sokrates acaba haklı mıydı? Gerçekten insanoğlu bir şeyin ne olduğunu büebilir mi? Bilgi nediıV Nasu biliyoruzı* Aklımızin veya duyıılanmızın bilgideki payı nedirr* Yoksa sezgi mi gerçeği ve doğruluğu bize veriyor? Acaba bildiğimizin doğru olduğunu nasd biliyoruz? Hcr şeyi mi yoksa sınırlı bir alanı mı biliyoruz? Bu çalışma, tüm bu sorulan hem sistematik, hem de felsefe tarihi açısından ele alıp yayıtlama girişimidir. Avrupa'nın Anası Anadolu / Helmut Uhlıg/ Çeviren: Yasemin Bayar / Telos Yoyanaltk / 285 s. Helmut Uhlig, bu kitabında giinüHKI.MLT L'IIMCİ müz Avrupası'nın tarihsel izini süAVRUPA'NIN AMASI riiyor ve bu izleri netleştiriyor. UhANADOLU lig'e göre, dünyanın en eski uygarlıklannın beşiği ve "Avrupa'nın Anası"dır Anadolu. Uhlig'in geçmişe yaptığı bu gezi, bizi, ana Tannça'nın her şeye damgasını vurduğu tarih öncesine götürüyor. DoğuBatı Uygarlık Akımı'nın izleri, Efes'teki Artemis'ten "Tann doğuran" Meryem Ana'ya, oradan lç Anadolu, Mezopotamya ve Karadeniz kıyılarına kadar uzanıyor. M.Ö. 10 binli yıllar ile Milat arasındaki zaman diliminde Anadolu'da var olmuş uygarlıklar, Avrupa uygarlığını da biçimlendirmiştir. Kuşkusuz Avrupa uygarlığı, Antik yunan, Roma ve IncÜ'den de beslenmiştir; ancak bunların kökenlerinin de Anadolu'da olduğu unutulmamalıdır. Uhlig'in bu kitabı, Avrupa uygarlığının dinden ekonomiye, ticaretten sanata dek tarihsefdinamiklerine ışık tutmaktadır. Uhlig'in, Avrupa'nın temellerini genişleterek betimlemesi, daha önceki ineeleme biçimlcrini değiştirmiş ve yepyeni görüşlerin ortaya atılmasına yol açmıştır. Bu nedenlerden dolayı, bu kitap, Avrupa uygarlığını ve bunun Anadolu'yla iÛşkilerinin anahtar kitabı niteliğindedir. "Tek bir Avmpa"ya doğru hızlı adımların atıldığı günümüzde, "Avrupa'nın Anası: Anadolu", Avnıpa'nın eşiğinde bekleyen/bekletilen Türkiye'yi, yani Anadolu'ya hem Avrupa, hem de kendisiyle ilgili tarihsel gerçekleri bir kez daha anımsatıyor. Sulara mı Yazddı / Ahmet Telli / Telos Yoyanctlık / 174 s. "Bir söz bazen düşünülenin dışında da bir anlam kozası oluşturabiliyor ve bu koza, söz ile eylem, eylem ile amaç, amaç ile aİgılanış arasında devinerek kendi kelebeğini günışığına salıveriyor. Söz kelebeklerinin özgürce uçuştuğu, insanın doğayla, doğanın da insanla uyıım kurduğu bir yaşam biçimi: Bir iitopya! Ütopyamızdan yaşamımıza ne taşıyabiliyoruz ki? Yaşayabilmeliyiz oysa. Yoksa yazdıklarımız suya yazılmış olur. Her şey sulara mı yazıldı? Suretimiz sulara yansıdığında bir hoşnutluk duyanz, suyla aramızdaki uyumdur bu. Ama nedense buza yazmak, suya yazmak gibi sözleri negatif yamndan düşünegelmişizdir. Oyleykn, bu kitabın adı da buradan çekip alındı biraz da." Ben Hiçbir Şey Söylemedim / Ahmet Tellt / Telos Yoyanaltk /170s. "Söz ve eylem diyalektiği öznesinin yüzleşeceği olgu, etik'tir. Sözün sahiciliği azalmayı; eylemin sahiciliğiyse, azalarak çoğalmayı göze alıştır, ki etik, burada, bu sahicilik ile hayat buluyor. Meşruiyet kazanma yerine eleştirelliği, egemen olma yerine eşitlikçi duruşu yeğlemek, belli ki sistemle aramıza koyacağımız mesafeyle mümkün olacaktır. Bu süreç, söz ile eylemin sorgusunu bir vicdan olarak hissetme ve hattâ hayatımıza çağırmakla siirüp giden bir durumdur ki, bu aynı zamanda hayatı devrimcileştirmenin pratikleriyle de donamımlıdır. Siyasi Sürgünler / Abmet Uçar / Tez Yaymlan / ?<59+H say/a resım Sürgünlüğün tarihi, insanlığın tarihi kadar eskidir. Devlet otoritesinin tesisi için sürgunlük, tarihin her döneminde başvunılan bir yöntem olmuştur. Osmanlı ve Cumhuriyet devri Türk tarihinde de çok sık rastlanan bu durum, önemli problemleri de beraberinde getirmiştir. Bu kitapta Milli Mücâdele'den 12 Mart yıllanna kadar Konya'ya gönderilen "siyasi sürgünler"in hikâyesi anlatılmaktadır. Bunlar: Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ali îhsan Sabis, Mehmed Asaf, Vâlâ Nureddin, Kemal Sülker, Kerim Sadi, A. Kadir Meriçboyu, Ruhi Su, Fadıl Barkan, Sabahattin Dikmen, Ydmaz Güney, Yaşar Kaya. Farklı farklı siyasi kavgalan olan bu insanlann sürgunlük seriiveni Konya'da buluşmaktadır. Sonrası hasret, acı, geçim sıkıntısı, otel odalarr, sefalet... Bir Boğaziçi Macerası Istanbul Kız Koleji /Ahmet Uçar/ Tez Yaymlan / 168+7 say/a resim Marry Milles Patrick; Istanbul'da bisikletle ve peçesiz olarak sokağa çıkan ilk kadın. Fransızca, Yunanca, Almanca, Ermenice ve Türkçe bilen iyi yetiş,tirilmiş bir misyoner ve feminist. Bu kitap, Türkiye'de açdan ilk kız koleji olan Amerikan Kız Koleji'nde 18761924 yıllan arası 50 yıl çalışan ve 35 yd müdirelik görevinde bulunan Patrikc'in anılarını içermektedir. Son dönem Osmanlı sosyal ve siyasal tarilıi hakkında çarpıcı ancktotlar aktarılan eserde aynı zamanda Amerikan Kız Koleji'nin, günümüzün Robert Koleji'ne kadar gelen hikâyesi anlatılmaktadır. Kolejin ilk Türk mezunlanndan olan \ lalıde Edib Adıvar, M.M. Patrick ve Kolej hakkında 9 Mart 1950'de Akşam gazetesinde şunları yazmıştır: "Dr. Partrick, kadına mahsus hususiyetlerini kaybetmeden, hiçbir zaman bir erkek mukallidi olmaya çalışmadan, sükunla kudretle büyük bir tahsil müessesesi kurdu. Orada ilim sahasında yetiştirdiği talebeler arasında Yakınşark'ta temâyüz eden kadınlar vardı... Dr. Patrick'ten bir şarkı istedi. Evvela irkildi. Bu, âdeta Sphinx'ten bir şarkı istemek gibi idi. Dr. Patrick biraz durdııktan sonra, sandalyesine iyice yerleşti, iki elini iki dizinin üstüne koydu, tanı bir Erzincanlı gibi; Erzıncan'da bir kuş var/ Kanadında gümüs var diye başlayan bu içli Şark türküsünü, âdeta Kant üzerine bir ders verirmiş gibi bir ciddiyet ve itina ile söyledi." Sahibini Arayan Meşrutiyet / Doç Dr Ayfer özçelık / Tez Yaymlan / 186+9 sayfa resım 1908 yılında II. Meşrutiyet'in ilan Slt m Bra»âiı edilmesiyle birlikte Osmanlı MeaıM d l l blk l busan Meclisi'nde hararetli tartışmalar başlar. Günümüzde TBMM'nde sık sık rastladığımız türden keskin ve sert tartışmalardır bunlar. îşte bu kitap, Osmanlı Devleti'nin kan kaybının hızlandığı, azınlıklann taleplerinin devleti iyice köşeye sıkıştırdığı, o buhranlı günlerde Meclis'te yapılan tartışmalan ele almaktadır. Kanıil Paşa Hükümeti'nin gensoru ile düşürülmesi; Toplantı hürriyetiyle ilgili müzakereler; Basın ile ilgili sorunlann müzakeresi; Muhâlif gazetecilerden Ahmet Samim ve Hasan Fehmi'nin öldürülmeleri; Bütün yönleriyle 31 Mart Olayı; 1909'da Adana'da Ermeniler'in devlete karşı isyanlan ve kanlı olaylar... "Oylama yapdır, eller kal kar ve istizah (gensoru) kabul edilir. Reis, 'bu cumartesi değil öbiir cumartesi günü görüşülecektir' der. Erzurum Mebusu Varteks Efendi'nin şu sözleri çok ilginç ve tarihi bir kayıt gibidir: 'Ömür cumartesi mi? O vakte kadar neler olmaz!' Gerçekten de öbür cumartesiye neler olmayacaktır ki 31 Mart Vak'ası ortaya çıkmış, Meclis Reisi Ali Rıza Bey'de dahil birçok mebus ortadan silinmiş, sonunda Hareket Ordıısu dııruma el koymuş ve Abdülhamid tahttan indirilmiştir." Gazeteci Ahmet Samim'in öldürülmesi hakkında Dersim Mebusu Lütfi Fikri Bey meclis kürsüsünden şöyle der: "Böyle şehrin en kalabalık bir yerinde, bir karakol karşısında bir cinayet işleniyor ve o katil yakalanamıyor. efendiler, ben hayatımdan nasıl emin olabilirim. Emniyet müdürü bana aynı gün, aynı saatte oradan geçerken beynime bir kurşun sıkılmayacağını temin edebilir mi?" XVI. ve XVII. Yüzydlarda Osmanlıtran Siyasi Antlaşmalan I Dr. Remzı Ktltç / Tez Yaymlan / 237 s. Savaş ve barış; devletler arası siyasetin iki önemli unsuru. Osmanh Devleti'nden günümüze kadar • Mü^lıei "!l uzun bir geçmişe sahip olan « • Türk.îran ilişkilerinin, 1514 Çaldıran Savaşfndan 1639 Kasırı Şirin Antlaşması'na kadar geçen 125 yılına savaşlar ve antlaşmalar damgasını vurmuştur. Bu kitap, TürkIran siyasi tarihinin en buhranlı yıllannı konu almaktadır. tran'da Safevi Devleti'nin kuruluşu ve Anadolu'daki Osmanlıîran hâkimiyet mücadelesinin başlaması, iki devlet arasındaki anlaşmazlıklann nedenleri, ydlarca süren savaşfann niçin ve nasıl yapıldıgı, sonrasında imzalanan ve her dcfasında da bozulan 5 banş antlaşması, dönemin temel kaynakları incelenerek anlatılmaktadır. Kitaba konu olan bu antlaşmalar şunlardır: Amasya Antlaşması (1555), Istanbul (Ferhat Paşa) Antlaşması (1590), Nasuh Paşa Antlaşması (1618), Kasrı Şirin Antlaşması (1639). Gagauzlar (Hıristiyan Türkler / Atanas Manov / Çeviren: M. Türker Acaroğl/ Türk Tarih Kurumu / 244 s. Daha önce yine Türker Acaroğlu tarafından çevrilip Varlık Dergisi'nde 1939 NisanTemmuz aylannda tefrika edilen Gagauzlar Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Kitabın önsözünde "Âvrupalı ve Amerikalı bilim adamlarınca ısrarla aranrnakta olan bu önemli kaynakkitabın Türk Tarih Kurumu'nca yeniden basılması, çok yerinde bir karar olmuştur. Bundan tam 60 yıl önce Türkçeye çevrilen kitabın dil ve üslubu, bugün için epey eskimiş bulunuyordu. O yüzden, sadeleştirmeye gidümiştir. Kitabın sonuna, Mayıs 1991'de Antalya'da toplanan IV. Uluslararası Türk Halk Kültürü Kongresi'ne sunduğum "Gagauzcada takma adlar, soyadlan, yer adlan" konulu bildirim konulduğu gibi, ayrıca "Gagauzlar üzerine yüzyıllık genel kaynakça, 18991908" hazırlanıp eklenmiştir. Bu son durumuyla, kitabın daha çok ilgi çekeceğini sanıyorum" diyor Türker Acaroğlu. Yddız Güncesi / Stanıslauı / Çeviren: Sevil Cerit / îlettsim Yaymlan / 314 s. Yıldız Güncesi, Evren'in Candide'i ljon Tichy'nin uzayın kimi kez zamanın derinliklerinde yaptığı yolculuklara dair notlarından oluşuyor. Yer yer ilginç çizimlerle süslediği bu notlarda, hafızalan insanlığın kıyım tarihiyle yüklenmiş bir robot topluluğu, uzay yolculuğuna merak sarmış patatesler, inanç sahibi oldukları için katakomblarda yaşamaya zorlanan dindar robotlar çduyor karşımız. Derîemenin belki de en ilginç öyküsü, evrim de dahil olmak üzere dünya tarihinin içler acısı durumundan 26. yüzyıl bilim adamlannın sorumlu tutulduğu Yirminci Yolculuk, Platon'dan Spinoza'ya, Brütüs'ten Napolyon'a, Bacon'dan Marshall Mcl.uhan'a kadar birçok tarihsel figür, Lem'in mizah yüklü kaleminden nasibini ahyor. Yirmi Birinci Yolculuk, insanhğın önümüzdeki yüzyıllarda kaydede ceği bilimsel ve teknolojik gelişmenin dinsel dogmaları nasıl birer birer yıkacağını, inananlar ile inançsızlar ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 606 SAYFA 21