07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sünüyorum. Tann'ntn, önlerine her türlii nimeti koyduğu ama kaynaklan doğru biçimde kullanaığını göremediği zavallı kullannı sorguladığt öykii... Yanılıyor muyum? Kendimi Tann yerine koyarak yazdığım öykünün benim biçemime en uygun öykü olduğunu düşünmenizin, beni neredeyse tanrılaştırmak anlamı taşıdığını görmezden gelmeyerek önce teşekkürümü edeyim. Divinia Öykü'yü yazarken konumumdan (tepeden bakan, TanrısaJ konum) çok hoşlanmıştım; bütün yaratılmışlara şöyle yukseklerden bakarak insan geçinenleri azarlamak ve kendini onlara istediği cezayı verecek yedddeymiş gibi görmek olağanüstüydü. Ama çok da uğraştım; itiraf edeyim. O biçemi tutturabilmek için günlerce kutsâl kitaplan okudum. Demek, pek de benim biçemim değilmiş; yoksa o kadar uğraşmazdım. O söyleyiş kalıplarını yakaJaaıktan sonrası müthiş zevkliydi. Birbirine benzemez yirmi beş değişik öyküden sonra, hangisinin kendi biçemim olduğunu söylemek çok zor. Domestik Öykü'yü yazarken babamın Ayvalık'taki evi aklımdaydı hep. Rumlar'ın yapnğı ve içinde ydlarca yaşadıklan, amcamın aklını oynatmasına neden olan aşka tanıklık eden ev... 'Evin dilioha' dediğimde kendimi o evin yerine geçmiş buldum ve onun ağzından anlatnm olayları. Metafizik Öykü'de, kızıyla, öldükten nice sonra karşılaşan kadın, aslında benim 41 yaşındayken intihar eden annem... Şimdi bir kez daha soralım: 'Kendi biçemime en uygun bulduğum öykü hangtstP' Yanıdaması çok zor değil mi? Belki hiçbiri, belki de hepsi. Madem öykülere gırdik, devam edelim. Çaiın, ınsanltğı 'küreselleştirme' ataklart htzlanarak artarken coVrafyamıztn ilk küresel köyü Ulanbul da, Global Öykü'de yerinialıyor. Küresellesme (karsıtltklart yoksamaya dayalı uygulamalar) 'yerel' ve 'ulusal olanı nastlve nereye kadar etkhinde tutacak sizce? Küreselleşmeye ayak uyduramayanın sonu, öyküdeki gibi ağtr bir yeniîgi mi olacak dersiniz? öykünün son satırlanndaki sözler, bu yenilginin özetini içeriyor sanki: "VarItkla yoklu&un arası bir adım... Açltkla sürekli tokluğun, uykusuzlukla sessiz bir uykunun, gürültüyle sessizliğın, yorgunlukla dinlenmenin..." • Olmayacağını umduracak birkaç ışık şimdiden parlamaya başladı; üstelik o kürenin göbeğinden, Seattle ve Washington'dan. Bu harekedenmenin bütün dünyaya yayılacağını, tek renk, tek biçim olmaya itirazın, örgütlü biçimde, yeni bir '68 ruhu' yaratacağını umuyor ve bekliyorum. Asıl büyük desteğin ve katılımın, yerel/ulusal kültürlerinin yok olması tehlikesiyle karşı karşıya olan Üçüncü Dünya ulkelerinden geleceğini; o ülkelerden biri olarak Türkiye'nin de, bir an önce ayması, kendi yok oluşunu hazırlamakta olan küreye yamanma sevdasından vazgeçip 'mermer' değil 'raozaik' olduğunu rark etmesi ve bütün renklerine, değerlerine, zenginliklerine sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Realist Öykü'de de, yasadtğtmtz çağın acı realitesini sonuna kadar sorguluyorve duyarhğı kalmamıs, beyniuyusturulmus, artık acıyt btle bissetmeyen insanlart konuk ediyorsunuz öykünüze... ölü toplayıctları, olanca sakinlikleriyle yaptyorlar ijlerini yoldaki ölülert toplarken... Ruhsuz ölü toplayıcısıntn ağzından dökülen sözler, ironik olarak içinde bulunduğumuz durumu da özetliyor: 'însanlık ölmedidahaBiryazar duyarlığı ile bu cümleyi bir kez daha irdelemenizi istesem sizden.. Çünkü bu, öykülerin geneline yayılan ana temayı da oluşturuyor aynt zamanda. Ölü Toplaytalar, epeyce eski bir öykü. Uğursuz bir öngörü gibi görünüyor, ama ne yazık ki yazıldığından bu yana CUMHURİYET KİTAP SAYI 544 daha da yaklaştık orada aolatılanlara. Hemen hemen herkes ölömleri yalnızca sayı olarak algılıyor çoktandır. Sözgelimi, yalnızca 510 kişi ölrnüşse, o olay (deprem, sel, trafik kazası vb.) pek de önemli görünmüyor. Her gece TV'lerde, en inanılmaz şiddet ve kan dökücülük olaylanndan sonradaha seksi bir mankenin çapkınlıklarına tanık oluyoruz. Bir çeşit duygu yalaması olduk. En yan yana gelmeyecek kavramları, acıklı ve gülüncü, eğlence ile vahşeti kanştınyoruz. Yani vine karşıdıklar, yine uzlaşmaz çelişkiler... Nimetlerınden yararlandtğı doğayt yok etmek ıçtn elınden geleni ardına Koymayan insanojÜu da Divinia Öykü'nüze konuk oluyor. Tanrt'mn, biz insanoğlunu 'zaman' adım verdiğimiz bir efendiye esir ilan ettiği ve bu efendinin, bize mutluluğu asla layık görmeyeceğine ilişkin sattrlar, öykünmece'delet sattrlartn en ürperticisi bana kalırsa... Öyküde de söylediğiniz gibi "Kendtmtzden hoşnut olarak yasamanın Tann tarafından men edıldtği" günleri miyaşıyoruz gerçekten? Yoksa, o günlerin gelmest için doğayı yok etme konusundabtraz daha mı çaha harcamamtz gerekiyor? Yok, çok fazla çaba harcamamız gerekmez; o öykü bugünü anlatıyor zaten. Kendimizden hoşnut olarak yaşamak, ZsfltM donlon of8ndi Tann tarafından men edilmediyse de medya tarafmdari yasaklandı. Hep, olmadığımız birileri gibi yaşamava özendiriliyoruz. Daha ince, daha panaj< ve dolgun saçü, daha bakımlı, daha zengin, daha gösterişli... Zaman adı verilen efendi ise çoktan esir aldı bizi. Yapmak istediğimiz hiçbir şeye zaman ayıramıyoruz. Duramıyoruz. Kendimizi durduramıyoruz, sürekli erteleyerek yaşıyoruz. Yani, 'Kimselerin vakti yok durup ince şeyleri düşünmeye....' Edebiyatta konuyu, yaşanan gerçekItklenn de olusturduğunu düsünürsek, küreselleşmenin edebiyattakiyanstmalart nasıl olacak gelecekte, dersiniz? Öykünmece'deki konular, giderek edebiyatın odağına mı oturacak? Benimki yine uğursuz bir öngörü mü diyorsunuz? Hayır, ıımarım öyle olmaz. Ben biraz gülümsetmeye çalışırken bu kadar karamsar mı ettim insanları? Gelecek daima umuttur. Gelecekten umudumuzu kesemeyiz. Öykünmece üzerine okur görüsü aldtntz mı? Yalnız Öküz mizah dergisinde yayımlananlarla ilgili aile ve arkadaş çevremden bana ulaşan görüşler oldu; ama hepsi o kadar. Beni tanımayan insanların ne düşündüklerini, nasıl değelendirdiklerini merak ederim en çok; ama onlar da beni hep 'kör kuyularda merdi vensiz' bırakırlar. 'Dıl' denilince çtğlığt daha da tizleşen bir yazara dil üzerine soru sormamak olmaz. Doğan Hızlan, 'Dil Kendi Yolunu Bulur' baslıklı eski tarihli bir yaztsında, 'Dil, artık devletin ve kurumlann değtl gündelik yaşamın denetiminde. (...) Dılin gelisimtni bir ya da ikı kurumun inisiyatifine bırakmıyorlar. Çünkü dil, toplumun gündelik dınamizmi içindeki islevinikazandt. Bir başka açıdan, dil, resmiyetin çemberini ktrdt, gayrt resmilığin özgürlüğünealıstı. Zorlamamn, tepeden inme önerilerin etkisiyitip gittı.' aiyor. Hızlan, aynı yazıda son dönemde medyanın, konuları arasına dili de aldtğtnı belirterek 'Önceden, kurumlann çıkardığt kitaplar yerine simdı bütün gençlerin eltnde iki kişinin kitabınt görüyorum. Biri, Feyza Hepçilıngirler'in dığeri de Ülkü Giray'm' diye sürdürüyor. DoSrulann etkin olabilmesi ve yaygtnlasabilmesi için hangi yolun sonunda ısık görünüyor size göre? Gençlerin elinde benim kitabımı da görüyor ve bunu söylüyor olmasına çok teşekkür ederim Doğan Hızlan'ın. Dil konusunda onun kadar rahat olmayı, inanın çok isterdim; ama değilim. Düi, gündelik yaşamın denetiminde görmüyorum; çünkü gündelik yaşam zaten denetimde. 'Gayrı resmiliğin özgürlüğü' bana göre, denetimsizliğin başıboşluğu... Medyanın, konuları arasına dili alması, celladın timsah gözyaşlarıyla ağlaması gibi... Türkçe, yalnızca gündelik yaşamı sürdürmeye varayan bir dil haline gelmek üzere. Işık, hangi tarafta? Bu dilden bilimde yararlanılmasında ve dilin bilimsel yöntemlerle incelenmesinde; anaokullanndan üniversiteye tüm eğitim ve öğretimin bu dille yapılmasında, bu dille düşünce üretilmesinde. Işık, işte bu tarafta, gündelik dilde değil. Gündelik dil, dilin ölümüdür. Ya, küreselleşmenin dilimize etkisi? Küresellesırken yuvarlantp gılmesın... Yalnız Türkçe'nin değil, Türkiye'de konuşulan/yazılan bütün dillerin en kısa zamanda koruma altına alınması gerek. Doğadaki herhangi bir canlı türünün yok olması, ekolojilc dengeyi nasıl bozarsa herhangi bir dilin konuşma diline indirgenmesi, dünya zeneinliklerinden birinin daha ortauan kalkmasına öyle zemin hazırlar. Her dil, başka bir dille (ki bu başka dil, her seferinde nedense lngilizce'dir) asla yaşatılamayacak bir kültür zenginliğidir. Yunus Emre'nin hangi dizesi, Türkçe'deki kadar geniş ve derin anlamlı söylenebilir Ingilizceae? Nâzım Hikmet'i anadilinde okumak için Türkçe öğrenen Amerikalılar varken küreselleşme denen şeyin, Nâzım Hikmet'in dilini ortadan kaldırmasına seyirci kalınabilir mi? Seyirci kalmadığtmza ve yazmadan duramayacağınıza göre üzerinde çalısmakta olduğunuz birproje vardır kuskusuz. Bir değil, birkaç proje var ama hepsi yalnızca proje! Zaman adlı efendinin tutsağıyız ya, başka bir şeye izin vermiyor o efendi şu ara; söz verilmis yazıları yetiştirmeme izin veriyor; hepsi bu! Eğer izni kopartabilirsem başka bir öyküıer toplamı ile geleceğim. Beni bekleyin, özellikle siz! Yazdıklarımı bu kadar iyi (neredeyse benden iyi) anladığınız için ve tam da bunun için binlerce teşekkür... Feyza Hep araywçı ve deneyci öyküler toplamı öykünmece'yle, duyarlıklanmızı gözden geçirmeye, sorgulamaya ve Mavi Küre'de yaşam üzerine biraz daha derin düşünmeye çağırıyor bizleri... Gerçekten de giderek tizleşen bir çığlıkla... • Dllln tHüıtui GtotoalÛykü Feyza Hepclllnglher, dıl yanlışlarını ele aldığı pe$ peşe basıian ıkı kıtabından sonra okurlarının kar$ısına llglnç ve deneyci bir calısma olan 'öykünmece' İle cıkıyor. Öykünmece/ Feyza Hepçilingirler/ Remzi Kitabevi/ 152 s. SAYFA f
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle