Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Talip Apaydın'ın 1946'dan başlayıp bugünlere dek uzanan bir yazarlık serüveni var. Yazarlığımn ilk uğraş alanı da şiir... llk şiirinin 1945'te Doğuş adlı bir aergide yayımlanmasına karşın, şiirinin başlangıcının 1946'da Köy Enstitüsü dergisinde yayımlanan şiirle örtüştMünü dite getirir. Onun yazarlık yaşamının ilk yapıtı da yine şiirdir: Susuzluk. ..İlk yayımlanan şiiriyle yapıtı arasında on yıllık bir şiir savaşımı vardtr. Ve 1956'da adı geçen yapıtını yayımlar. Ondan sonraki uzun dönemde şiirden hiç kopmadan sürer bu serüven... Romanlar (12 roman), öyküler (11 öykü), çocuk yapttlan (8 öyküroman), oyun, düzyazı, anı, makale ve radyo oyunları gibi tam tamına kırk yapıta imza atar. Sürekli düşünen ve üreten bir yazanmızdır. Bütün yazını köylülere, işçilere, yoksul insanlara ve kırsala dayanır, kırsalda soluklanır, kırsalda sancılanır, kendini o insanlartn arasında mutlu bulur. îşte bu üretken yazanmtz şiirden de hiç koptnaz. Sürekli şiirleriyle dergilerde görünür. Ama topluca şiirinin ikinci yapıtı tam kırk üçyıl sonra "Kırsal Sancı" (1) olarak gülümser yü'zümü'ze. Pek çok şiirinden seksen dördünün yer aldığı bir seçkidir Kırsal Sancı. Onun her yapıtında kırsal sorunlar, Anadolu insanının sancılan çıkar karştmıza ama, şiirinde bütün bu sorunlar, kaygılar bütün açtklığıyla yalın ve gerçekçi bir dille ortaya dökülür. Kimi kez karamsardır, kimi kez iyimser, ama hiçbir zaman görevini savsaklayanlara, çıkaralara, bencilliklerini en ön sıraya alanlara karşt hoşgörülü değjldir. însancudeğerleri ağır basar. Yazarlık yaşamt bütün olarak köylülerin, yoksul insanlann kaygtlanyla, itilmişlikleriyle örtüşür... Şiirinde de kesintisiz vardır bu örtüşme. Şiirde kalıpçı ve şekilci depldir. Onun için önemli olan kırsal sancının bir sorun olarak ortaya dökülmesi, konunun sorgulanmasıdır. Bütün bu olumsuzluklarla boğuşurken, yine de yaşamın aydınlık bir noktasında şiiri yakalamasını bilir, yüzü ülümser bize... evgili Talip ?sorgularken, Apaydın'ın şiirini Köy Enstitüleri'nin 60. kuruluş yılını da dikkate alarak bir söyleyişe yöneldim. îşte sorularım, işte Apaydın'ca net yanıtlar... 'Biz artık vazın dinozorlarıyız' Şiirinizde kimi kez karamsarsımz, kimi kez de aydınlık bir umudun şairisiniz. Çoğu kez şiirinizde umutla umutsuzluk, tyimserlikle karamsarlık birbiriyleyarışıyor. Bakınız söyle: "Yaktcı bir yalnızlık içimizde / Kuslar büe uzak uçar", "Ama uzakta birpanltt /Bizi hiç bırakmadı", "Bir kuyunun dibinde / Dörtyamm duvar", "Uzak bir çağrt geldi mi / Özlem debresir içimde", "Kim tutabilir beni / Haydi bre yürürüm". Özellikle satrler mutsuzâur diye bir kant vardtr insanda, bunun anlamı dünyayı bir başka gözle yorumlamalandtr. Şiirinizdeki bu ilginç ikileme ne dersiniz?.. Kitaptaki şiirler bildiğiniz gibi çok çeşitli zamanlarda çeşidi nedenlerle yazıldı. Insanın duyarlığı her zaman aynı olmaz. Karamsarlığa düştüğüm günler de oldu. Öyle olaylar yaşadık, öyle olumsuz günlerden geçtik Kİ elimi sallayıp "tüh, bitti" dediğim zamanlar oldu. Bu umudun yitirilmesi demek değildir. Umut her zaman yaşanun temelinde vardır, olmalıdır. Umutsuzluğa düsmek çöküntüdür, bitiştir. En kötü durumlarda bile silkinip umuda sanlmak gerekir. Bir düsünürün dediği gibi "Yaşayacaksak, umutlu olmak zorundayız". Şiirlerimde çeşidi duygular var elbet, doğaldır bu. Ama asıl olan yaşam sevinddır, umuttur. Şiirinizde hep bir sorgulama var, toplumsal olaylara derinden derine bakma gibi çok ilginç etkenlerle hasır nesir ediyorsunuz okuru. Bu ilginç konuma nasıl ulastı şiiriniz? Şiir, iç aünyamızın, duyarlığımran, düşüncelerimizin sözcükler yoluyla dışavurumu olduğuna göre bugünkü durumdan memnun olmayan birisi ne yapacak? Sorgulayacak, hesap soracak, daha iyisini isteyecelc. Bu tedirginliği başkalanna da duyuracak. Rahatsız Dİr insan muduluk şiirleri yazamaz. Çok iyiyiz, oh, hep böyle gıtsin diyemez. Bizler toplumsal bozukluklardan, ülkemizin gerikâlmışLğından, kötü yönetimlerden ranatsızlık duyan insanlarız. Kırkelli yıldır hiçbir şey istediğimiz gibi değil. Küçuk bir azmUğın çıkarlan uğruna göz göre göre sömürülüyoruz, geri bırakılıyoruz. Halkımız yoksul ve bilinçsiz yaşıyor. Yanlış eğitim uygulanıyor. Düşünme yazma özgürlüğü kısıtlı. Aydınlar baskı altında. Solu olmayan demokrasi yarım demokrasidir. Ülkemiz bunun acısını yaşıyor. Biz yazıncılar bunu sorguluyoruz. Okurlanmıza duyurmak istiyoruz. Doğal bir görev bu. "Yantmda' adlı şiirinizde "Nereye gittiysem benimle / Hiç bırakmadı vakamt' derken, nedir sizi böylesine duyarlı ktlan?.. Aynı konu. ÜÛceme, halkıma duyduğum sprumluluk duygusu. Ondan kurtuluş yok. Ölünceye kadar benimle olacak. îçin için kanayacak. Nereye gitsem, nereye baksam anımsatacak. Soracak, sorgulayacak. Eğitimin bir amacı da tüm gençlere bu duyguyu asılamak olmalı, ama nerdee... Nasıl uzaklasıldı. Nice güzelim değerler unutulup gitti. Yerini bencillik, cıkarcılık duygulan doldurdu. Artık dersliklerde, üniversite amfîlerinde "Halkımızı uyandırmak, ülkemize hizmet etmek" gibi sözler pek duyulmuyor. Böyle söyleyen öğretmenlere ters bakılıyor. Nasıl değişti ortam!.. Yönetimler Atatürkçü çizgiden uzaklaşukça bozulmalar, çürümekokuları fazlalaştı. Yeni kusaklar pek aynmında değiller ama biz yaşlılar bugünleri o günlerle kıyaslayıp derin acılar çekiyoruz. Kırsal Sana'aa eleştirel biryön de var. "Genç Yaşlt" adlı siirinizin ilk iki dizesi çok ilginç. Şöyle: "Sesi güzel ama kötü şarkılar söylüyor I Genç yasında tutmus karan lıgt özlüyor". Bu bir yerde anlamstz şiir yazan genç şairlere bir serzeniş mi?.. • Şiirde, müzikte, bilim dallannda, her alanda, bakıyorsunuz yetenekli insanlar, ama gerici. Çağcıl görüşlere varamamış. Aldığı eğitimden mi geliyor, aile ortamından mı, yoksa kişisel çıkarlan mı gerektiriyor. Yanlış şeyler söylüyor, eskiyi savunuyor. Güzel 3İr gencin arabesk şarkılar söylemesigi' K İ T A P Talip Apaydın'la "KırsalSancı" ve Köy Enstitüleri'nin 60. yılı üzerine Talip Apaydın ve Nadlr Cezer söyleşl sırasında. NADİR GEZER * 9451946'lardan günümüze uzanan, J uzun bir şiir serüveniniz var. Şiirden "" J L hiç kopmadan siirinizin stcakltğtnt sundunuz topluma. Sizinle şiir üzerine ilk söyleşide, ilk siirinizin 1945'te Doğuş dergisindeyer aldtğtnı söylemiştimz. Oysa "Kırsal Sanct 'nm arka kapağına düştüğünüz yazıda ilk siirinizin 1946'da Köy Enstitüsü dergisinde yayımlandtğtnt belirtiyorsunuz. Sizin yapıtîartnm ve siirinizi inceleyecekler için bu iki tarih deçok önemli. llk siirinizin nerede yaytmlandtğtnt ve tarihini bir kez daha imler misiniz? Dk şürim 1945 yılında Doğuş dergisinde yayımlandı. Doğrusu bu. Ama o dergiyi bilen, anan olmuyor. Ben de rastlamadim. Onun icin 1946 Köy Enstitüleri dergisini söylemek biraz da kolayıma geliyor. Aynı yıl Yücel dergisinde de bir şiirim yayımlandı. Hangi sayuan idi, şimdi arumsayamam. Pek de önemli değil. Köy Enstitüleri dergisi bizler için daha önemli. Çünkü bizler için gerçekten bir deneme bançesi görevi yapo. Dk bilinçli ürünlerimizi orada yayımladık. O yıllardan bu yana şiir beni hiç bırakmadı. Yazarak, okuyarak şiirle ilgim sürüp geldi. Şiirsiz olmaz. Şiir yaşamın tadı tuzudur. Insan yazamasa büe şiir okumalı, şiir beğenisini sürdürmelidir. "Susuzluk" adltyapıtıntzı 1956'dayaytmladınız. 1999'da uzun süre dergilerde gördüğümüz siirlerden birseçkiyle "Kırsal Sana"yt gün tşığına çtkardtntz. Ktrk üc yıl gibi uzun süre kitaplaştırmadan nasıl sabrettiniz? Lütfen biraz açtklar mısımz bunu... • Kendimi zaman zaman şiire yakın bulsam da roman öykü ve öbür yazınsal türler beni daha çok ugraştırdı. Bazen uzun süre şiir yazmadım. Zorlamak da istemedim. Okumakla yetindim. Ama içimde bir kıpırU duyunca oturup yazdım. Eskisine göre daha bir güç beğenır olduğum için kimisini yırtıp attım, kimisini değistire değişu're tamamladım. Dergilerde kalmış daha çok siirlerim var, kimisini bulamadım. Bulabildiklerimden bir seçki yaptım. Yitip gitmelerine gönlüm razı olmaaı. Ama şu var, şiir beğenisi değişti. Şimdi daha başka sularda yüzülüyor. Benzetmek yerinde ise, daha başka bir damak zevki (!) oluştu. Siz pek ilgilenmeseniz de pek çok seveni var. Bizler artık yazın dinozorlanyız. Böyle olması da doğal. Uzülmeyelim, anlayışla karsılayahm. Yine sizinle yapttğım söyleside anlamlt ve anlamsız siir üzerine soruma (Garip Aktmı'yla îkinci Yeni olayı) en çok Nâztm Hikmet şiirinden etkilendiğinizi söylemistiniz. Nâztm Hikmet bir büyük şair, etkialam çok genis. Siz de doğrusu tam bir gerçekçisiniz. Şiiriniz aynı Nâzım Hikmet1 in siiri gibi toplumsal ve insansal sorunlara dayalı. Şiirinizdekibugercekçiliği dikkate alarak sizi Nâztm Hikmet geleneğinin bir KIRSAL SANCI sairi olarak söyleyebilir miyiz? öyleyse neden? Nâzım Hikmet'i taklit edenler, onun gibi şiir yazmaya çalışanlar sonunda yorgun düştüler. Düş kınklığına uğradüar. O kendi sesini bulmuş, kendine özgü bir şair. Taklit edilemez. Benim öyle bir hevesim olmadı. Insana ve topluma bakısımız yakın olabilir, ama seslenişimiz kenaimize özgü olmabdır. Yalruz sunu sövlemek gerekir.Nâzım'dan sonra gelen şairler ister istemez ona kulak vermek zorunda kaldılar. Az çok herkesi etkiledi. Herkes kendine çekidüzen verme gereğini duydu. Nâzım'a en uzak şairler bile kumaşlannı dokurken ondan bir iki iplik aldılar. Bu saklanamaz bir gerçek. Terk eminUş ıdke Neden kırsal sancı? Kentsel ve kırsal yasam ülkemizin iki büvük gerçeği. Birbirinden uzak, birbirini anlamayan iki gerçek. tnsanlann hücrelerine değin sinmiş. Bakışlarına, düşüncelerine işlemiş. Ben birçok yazın eri gibi kırsaldan gdiyorum. Son yıllarda kenderdeki bozulma, ekşime beni tedirgin ediyor. Doğayı ve doğa insanını özlüyorum. Konusunukırsaldan alan yapıdar bile daha çok ilgimi çekiyor. Kentlerin kokuşmuş insan ilişkileri, iki yüzlülük.yalan... bana iğrenç gelivor. Iş çevreleri, polıtika, hatta sanat adamlannın ilişkileri, bir yapaylık içinde. Herkes birbirini kandırmaya çalışıyor. Kimse kimseye güvenemiyor. Bizim gibi kültürel düzeyi düşük ülkelerde başa geçen politikacılar çok etkili oluyorlar. Onlann kişisel bozukluğu, ahlak yetersizliii tüm toplumu bozuyor. On yıllardır Türkiye bu bozulmarun mide bulandına ömeklerini yaşadı. Bunlan görüp bunaldıkça hep kırlara gitmeyi, odann arasına uzanmayı özlerim. Oralarda sağalucı, diriltici bir hava oldufcunu sanınm. Zaman zaman gittiğimde de büyük büyük iç sancısa lan çekerim. Nasıl kendi haline bırakıl: Imış, olumlu hiçbir hizmet götürülmemiş kırsal yöreler. Onun için kentıere, dışarılara büyük oranda göç olmuş. Köyler boşalmı§. Bağlar bahçeler bozulmuş, kurumuş. tnsansız kalan topraklan arsız otlar sarmıs. tçler acısı bir olgu. Terk edilmiş bir ülke. Oysa başlarda amaç tüm ülkeyi bayındır kılmaktı. Her kanş toprağı işlemek, yaşandır hale getirmekti. Nice güzel şeylerden uzaklaştldığı gibi bu amaçtan da uzaklaşılmış. tnsanlarbelli yerlere toplanmıs, ülkenin uzak yöreleri, o canım dağlar, kırlar, koyaklar ansı gitmis kovanlar gibi ıssız bırakılmı§. Benimlarsal sancım çok çeşidi nedenlere dayanır. Birisi de bu olay. SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T SA YI 54