Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lerini, sanatsal anlayışını, şiir gerçeğinin yapısal eleştirisini, en yakın dostlarıyla sevdıkîerine Üişkin unutamadığı anılarını burada dile getirmiştir. Sonsuzluğun sanatta da var olduğu bilincinc ulaşmıştır. Mektup biçiminde yazılmış bir dcncmc: "Dcfnc Dalı// Sen bana meyve bahçeni, tütün tarlalannı, ycmiş ağaçlannı, omçalarını gösterirken, ben de nep Vergilius'un 'Ya mutlu ihtiyar, bakacaksın işte böyle tarlaJara!' dizesiyle başlayan birözününü mınldanıyordum. Sizin oraları da en azından doğup büyüdiiğüm Puıarbaşı kadar seviyorum. Her yaz geldiğimizdcn bclli dcgil mi?// Bu kez Cumalı'nın 'viran Urla'sının sabahını yaşadım. Küçük, giizel bir çay bahçesi. Ayaklarında sandal, başında hasır şapka, gözgöze gelmernizle yekinip sarmaşdolaş olmamızTjir oldu Suat Taşer'Ic orada. Ne diyor: 'Çekirge sesleriylc başladım/ Bir yalnızlık büyüttüm nurtopu'. Baktım da, öyle emekli bir oyuncuya benzemiyor koca ozan, genç dinç, da ha bir irikıyım . O, taın bir dost, candan bir dost. Şimdi oğlunu büyütüyor, nurtopu.// Sevgili I lüseyin Uluç amca! Seni o gün çok yordum. JJJe de defne ağacını görecektim. Bcni uzun sürc bekledin, araba tuttun, ödemiş dışındaki bahçene götürdün. Defne ağacını görme tutkumu yadırgayıp yadırgamadığını bilmiyorum. Dirimbilim derslerinde okuduğum, ama görmediğim bu ağacı gerçekten nıerak ederdim. Efsaneye göre, Daphne (Dafnc okunur), 'bir su perisiydi, nenir tanrısı'nın kızıydı. Özün vc ışık tanrısı Apollon'u seviyordu. Vurgunluğunca da ondan kaçıyordu; çünkü tanrdara vu rulan kızlar sonunda ya kcndini öldürmek, ya da dönmemecesine sürgüne gitmek zorunda kalıyorlardı. Ne var ki, Daphne, ölümlü sevgili de istemiyordu. Bu yüzden babasının göyünmelerini işitmemek için hep ormana dalıyor, doğanın koynunda avunmaya çalışıyordu. Günün Dİrinde Apollon'a rastladı. ü n u görünce kaçmaya başladı. Apollon daonu kovalıyordu. Daphne, tam Apollon'un soluğunu omuz başında duyduğu sırada babasının nchrine yaklaşmış olduğunu gördü, 'Babacığım bana yardım et!' diye bağırdı. Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz, içine bir uyuşukluk geldi, konuşamaz oldu. Ayaklarının altında kökler bitiyordu. Birden, her yanından yapraklar fışkırdı. Daphne, ağaç oluvermişti. Defne ağacı.// Özün ve ışık tanrısı Apollon: 'Ey kızların en güzeli, seni temelli yitırdim. Ama bundan sonra scn bcnim ağacımsın. Her yerde ve her zaman utkunun, banşın ve özünün simgesi olacaksın diye seslendi'.// Gittiğimizde dalmdan kırmaya kıyamadım; yeni dikilmiş ve tutmuş, inccuzun bir fıdan. Yaprakları ne güzel kokuyordu! Yazkış yemyeşil, diri ve parlak.// Defne dalı, özün'ün, başarının, utkunun ve banşın simgesidir. Ozanlıkta, kahramanlıkta, bilgclikte büyük ün yapmış ustalara dcfnc dalından taç giydirilirdi.// Çeşmealtı'nda denize girdim, güneşte yandım, Izmir'de Agota'yı gezdim. Bomova'da ezan seslerini, çan seslerini dinledim. Savaşlarla, deprcmlcrle yıkılmış mermer yapıların sütun başhklarındaki çiçek motiflerine bakıyorum, 'insansai' ile tanrısal' arasındaki uyuşmazlığın görkemli ürünleri. Yaşamın gcçiciliğinin insanoğlunun usundan bir türlü çıkmayışının kalıcı ürünleri.// Yaşamın geçiciliğinden doğan derin acıyı, yaratılarıyla erinç, dirlik, barış isteğine ve ölümlülüğü ölümsüzlüğe dönüştüren büyük ustalara defne dallarından taçlar, armağan olarak en güzeli! Saygılarımla . Günberi: 1985, Özünler, Özün Yayınları, Ayyddız MatbaGÜNBERI ası, Ankara, 300 TL. 48 sayfa, 30 siir. Arka kapakta günbcrili dizeler yer alıyor. Yapıt, cn eski Batı ile en eski uzak Doğu'ların birbirlerine olabüdiğincc yakınlaştıkları şiirleri kapsamakta. Baranus sanki bir tck kişiyi irdeler gibi, tüın çağlar bovunca yaşamış toplumları gelenek, görenck ve uygarlıkları, sozlüyazılı ckinlcri açısından ele alarak, aynı kökcnin dalları biçi minde "özün"lüyor. Sonuçta kcndisinin, geçmişteki tüm toplumların vc bireylerin OSMAN NUM«ıN 8ARANUS tek temsilcisi, tek yansıtıcısı olduğu gerçeğine vanyor. Sanki kişiuğlunun her evresinden bir kesit Baranus'un gcnlcrinde kalıtıtnlannı sürdürmektcdir. Baştan sona bir tür simgesözcüklere rastlanıyor bu yapıtta; en başta baş harfi büyük olmayan ve yapıta adlık eden "günberi olmak üzere, "nur", "aydınlık", "gün", "güneş", "dirim", "ilk yaz", "ışık", "akkor", "günyüzlüm", "sabah", "çıngı" vebenzerleri gibi. Şiirlerın hemen İıcınen tümü de sevi şiirleridir. "Azra Erhat'ın sevgidc üstün tutulan anısına" ar mağan ettiği şiirdeki bu "günberi" kimdir. İlk göz ağrısı, sevgilisi ve eşi Sanem ya da Sancm'in teniyle tinine bürünebilmiş bir esin kaynagı mıdır? Baranus'un bir yöntemi de, şiirlerindc kullandığı yabancı kökcnli sözcükleri aynı metinde şiirscl bir dille açıklamasıdır; "Tha? diye hiç sormayacaktı bana,/ Tann adına? diye billur sesiyle" dizelerinde görüldüğü gibi. Sözlük anlamı, "Dünyanın güneşe en yakın bulunduğu yörüngesel yer " demek olan "günberi"nin ttimliği yapıtta gizli bir akrostiş" biçiminde de olsa kcscnlccs vardır, ama onu Dulabilmek için okurun emek vcrmcsi gcrckir. Bu yapıt ya yımlandıktan sonra pek çok anababanın dofian kız çocuklarına "Günberi" adını taktıkları saptanmıştır. Sayfa 8'de " Barış// Kanlı savaşların o cn korkuncu/ Birinci der demez hemen ikinci/ Ve kim bilir bundan böyle kaçıncı/ Sıra sayılannı aldığı zaman/ Evrenscl bir korodur başlayan:// Sen bizim çatal yüregimizsin/ Umut bolağımız, mut gözemizsin,/ Mcvsimler ecesi ılkyazımızsın/ llkgözağrımızsın, ilkgözağnmız/ Seni bütün çiçeklerde koklarız". Sayfa 32'de "Ozan ve Ölüm// Zamanın her kapısında/ Her kapısında luya'nın/ Balyemez güllesi de ne?/ inen birer kayalaym/ Özünlcrim okunuyor.// Geme gelmez tor oğlu tor/ özünlerim okunuyor// Genelde mi? En gür sesle/ ilk solukla, son nefesle/ Kimi kez dört.dörtlük esle/ Tiz perdeden ya da pesle/ Özünlerim okunuyor.// Iyiyc nur, kötüye kor/ Özünlerim okunuyor.// Vurgunlarca, bilgelerce/ Geceye direnenlerce,/ Hele mi hcle günberim!/ Okumaz görünenlerce/ Özünlerim okunuyor.// Rahat, kekeme, kolay, zor/ Özünlerim okunuyor.// Senlc dolu özünlerim,/ Bahar dalı özünlerim,/ Halkın dili özünlerim/ Uslu, deli özünlerim/ Özünlerim okunuyor.// Bozkırda tarla olan bor!/ Özünlerim okunuyor.// Bcn ozanım ve bengiyim,/ Ölüm neci, nereli, kim?". riiliir, elle tutulur; bir bakıldığında, varlığı bütün görkemiyle algılandığı, yadsınamaz olduğu halde, ne gözle görülür, ne elle tutulur. Özünde her nen vardır, nasıl her nende özün varsa; ama aramasını, bulmasını bi len için. Halk özünden uzaklaştırılamaz, özün nalktan uzaldaştınlabilir, bunu yapanlar da yok olmaya vargılı. Çünkü, dcmin bclirtüdiği gibi halk her zaman kendi ozanını tanır, bulur ya da 'halk cder'.// Ozanın ilk ve son tapısı özün, karmaşık bir varoluşta şaşırtıcı bir düzeni belgitleme ustalığı, düşün bile gerçeğini sorgulayan bir yaratış". ..Külünk: 1990, Özünler, Aydın Kitabevt Yaytnlan, San Matbaası, Ankara, 5000 TL, 64 sayfa, 34 sıır. Arka kapaktaki mctin bir yaşjam kesitinidilegetiriyor. "Külünk" adlı şiir, öncekılerden daha yalın. Bu kitapta hem içerik, hem de deyiş açısından dalıa da ustaca yazılmış özünler var. Ayrıca günccl vc geçici yaşantılardan, alışılmış konuşumlardan, moda sözcüklerden örülü. Sıradan olayları sıradışı bir dille veriyor. Baranus, geniş bir zaman diliminde ürettikIerini dosyalıyor, üzerlerinde düzeltmeler, işlemeler, geliştirmeler yaparak olgunlaştı rıyor, son noktayı koyduğunda tarihliyor. Yazım ve basım tarihleri birbirinc yakın görünsede, aslında uzun yılların ürünüdür yapıtları. Kitaplaştıktan sonra bileolgunlaştırma çalışmalarını sürdürüyor. Baranus'a göre bir sanat yapıtı, yaratıcısı ölünceye değin tamamlanmış sayııamaz. Sayfa 7'de "Külünk// Kayalığın bağrına küfüngü/ Var gücüyle vuran adam/ Bolaklar akıttı gövdeleyin/ Kurtardı canlan susuzluktan// Neydi o kıran öyle/ Mevsimler boyu./ Bızkır yarılıp yürek yürek/ Yakardıysa da gökvüzün e / Ne yagmur/ Ne dolu/ Ne kar.// Kayalığın bağrına külüngü/ Var gücüyle vuran adam/ Gülemiyor daha/ Scvinemiyor/ Ay rımında asıl susuzluğım.// Ovgülcr olsun ona!/ Yaşamla örtüşen betiklerde/ Ayrı bir külünk arıyor bu kez,/ apayrı bir külünk/ Yepyeni bir külünk/ Bir vurdu mu/ Dünya karanfıl". IHnn %xm Uonti zenciler de söz konıısu edilmiştir. Türkiye'den Amerika'nın, Amerika'dtin da Türkiyc'nin nasıl görüldüğü irdeleniyor. Bu yapıtta senaryo ya da tiyatro yapıtlarındaki gibi karşılıklı konuşmalar (djyaloglar) biçiminde özünler çoğunlukta. Önyargısız, artkaygısız ilginç bir yapıt. Sayfa 46'da "Maraton// En usta romancı kim?/ Şolohov!/ En çağdaş romancı?/ Şolohov!/ En sevdiğin romancı senin?/ Şolohov!/ Şolohov'u geçebilecekmisin/Roman maratonundaey Göğceli?/ Bcli mirim, beli dost, beli/ Şolohov bağışlasın benü". Zor Yok Özünler, Aydın Kitabevi Yaytnlan, Ankara, 3000 TL., 32 sayfa, 36 sıır. Burada yaşama ve tarihe bakış, kısa ve az sayıdaki dızelerde yoğunlasmıştır. Baranus hiçbir eksik bırakmak istemiyor ardında. Hele hele sevileri, duyguları ve derin düşünceleri hiç göz ardı etmiyor. En başta yaşama ve güzelliklere tutkun bu ozan, yitikfer arasında dolanarak aranıyor. Sayfa 25'te "Eyyamağası// Karanlık.// Karanhk mı ortam/ Söylesene be adam?// Hıkmık!". Ve, "Ayazma// Biz ve siz ayazmada/ Yani mum vc yani tuz/ Kutsayanları bekliyoruz". Gebe Gece: 1990, Özünler, Aydın Kitabevi Yayınîan, Ankara, 48 sayfa, 35 özün. Genelde Büyük Fransız Devrimi'nden esen dizelerlc oluşmuş bir yapıt. 44. sayfadaki ve arka kapaktaki aynı özün, "Diana", Ay Tannçası Diana ile Uzunyaylalı Diyane'nin özdeşliğini de vurguluyor. Söylencede Narkissos adıyla yer alan ve kendine tutkunların simgesi olan "Narsis"i, Baranus'un alaysamalı bir dille bugünc uyarladığını görmekteyiz. Doğa salt güzel görünümleriyle değil, ayrıcalıkîı nitelİKİeriyfe de özünlcrinc girmiş ozanımızın. Söylencesel birçok konu yepyeni biçimlerle onurlu ve soyyapıt nite liğindeözünleri oluşturuyor. Kişılıklereyaklaşımı da çok sevecen. "Red Kit" ve " ö t o ban" adlı özünler, uygulayımsal gelisimlerin, çağdaş öykülerin yininde ve tininde bıraktığı özlenimlerin izdüşümleridir. "Hüzün"ün "üzün" olduğu sayfa 41'de "Ki// Sesleri kulaklannmızda daha/ Dönülemez yoldalar kendileri./ Ölülerimizi gömdük sağularla/ Ya kalanlarımız, dirilerimiz?/ Öyle ayrı kılındılar ki bizden/ Sayıklarkcn adlarını sövleriz./ Bu derin özlemin sığ nedenini/ Bilmez olurlar mı ki birileri./ O birilerine karşı ve karşın/ Bizi böylesine ayakta tutan/ Gönendiren, kıvandıran, avutan/ Can dünyamızla akran bir üzün./ Bir üzün ki, koygun, temiz/ Dalar deryasına benliğimiz". Dinaeo Triosu: 1990, özünler, Aydın Kitabevi Yayınîan, Ankara, 5000'Tl, 48 say: fa, 35 şiir Yapıtın tümü, "Yaşanumın uzun bir bölümündc yazdığım özün sayısma yakın bir ürün bağlamını, son dönemimin kısa bir bölümünde yazdığıma bakıp, bu üretim ctkinliğini buğdayın büyüme ivmesine benzeten tarımcı, ustave dost ozan" diye nitelediği "Hasan Şimşek"e armağan edilmiş. 11. sayfadaki ve arka kapaktaki aynı dizeler, yine tarihsel uy garlıklara yönclik. Sık sık düşüncclcrc dalan, düsünbilim ve ruhbilimle ilgili savları kendi haddcsindcn gcçircn, kendi evrcninde çağına uygun yaşayan bir bilge özgünjüğü taşımaktadır Baranus. Sayfa 36'da "Oren Kent// Katıyor kendisini Helena/ Kocası Argos'lu Menclaos'un/ Yalnızlık nedenleri arasına/ Sevgilisi Paris'e uymakla.// Nasıl Tahta At'ı cins bulmasın/ Vc nasıl vurgun gezmenlercc/ Kutsanıp yürekten tapınılan/' küNink 1986, DenemeSöylefi, Özün Yaytnlan, Âyyıldız Matbaası, Ankara, 50 TL. Yirmi sayalık bu küçük yapıtta Ankara Sanat Kuru mu'nca22Ocakl986 Çarşamba günü kutlanan, ozanın 45. sanat yılı nedeniyleözün üstüne yaptığı denemc niteliğindeki söyleşisi bulunmaktadır. ÖzeIeştirİ yapıyor Baranus bu yapıtında. O güne değiıı neler yaptığını irdeliyor, neler yazdığını inceliyor, tüm sanatsal düsüncelerini sanat adına yalnızca yargılıyor. Efdemli bir uğraş. Kendi kendini aşma çabası gütmckte, kendisini vine kendisine kanıtlamaya çalışmakta, aldatmadan. Böylece poetikasını (özünlemini) oluşturmakta. 1950'de, daha yirmi yaşında ikcn "Okulsuzculuk/Sansecx>lisme" başlığı altında düzenlediği, ama siyasal nedenlcrle engellenmiş olan bildirgcsinin yayına deöil de, yaşama geçirilmesine karar vcrdi^i anlaşılıyor. Ve, bir yargı yeri dııında ilk kez o gün (22 Ocak 1986 Çarşanı >a günü), orada (Ankara Sanat Kurumu'nda) kamuoyuna açıkladığı ööreniliyor. Ancak bu biçimde yapmış olduklarının ve yasadıklarının dogru ya da yanlış olduğunu anlayabileceğini göz önündc tutmaktadır, öngörmektedir. Bunları düşünürkcn ve yazarkerı belli bir hoşgörü gütmektcdir. HakIılığı ya da kaçınılamaz yenilgi ve olumsuzlukları bclirgin kaynak nedenlcrc bağlamak tadır. Sayfa 17'deözün sanatının tanımı: "Özün, tanımı ozanına görc değişen tansıksal bir ncsnc, özgün bir ncsnc, özgün bir cdinı. Özün hem nesnc, hem edim olduğundan, bir bakıldığında, erguvanlarlayın gözle gö Okulsuzculuk: Apanşız Panayır. 1990, Özünler Aydın Kitabevi Yaytnlan, San Matbaası, Ankara, 5000 TL., 64 sayfa, 36 özün. Arka kapakta düşünsel dizeler yer almakta. Kitapta Doğu deyişleri artı Batı adları uyumluca oturuvermişlcr dizelere. Baranus un yapıtlarına sincn en önemli olgu: Herkese ve ner seye sıcak ilgi göstermesi, içtenlikle kendini elegüne açması, hiçbir şeyden gocunma ması ve tedirgin olmaması. Sayfa 35'te "Entelekya// Evlekler birer ark olur/ Tedirgin Leon'un yüzünde/ Sonya bu nedenle ona vurgun/ Bu nedenle yerden yere vurur/ Vira geceyi dc, gündüzü d e / Leon'dan ayrı kalmayagörsün.// Bir günden bir güne memnun/ Olmadı da kendinden Leon/ Hep kcndini yenmeye vöneldi/ aşmaya, geçmeye, yenilemcyc/ Ölüm durduruncaya değin./ Çirkinliğınce ne güzeldi!". Alaza Kesen Yürek: 1990, Özünler, Aydın Kitabevi Yayınları, San Matbaası, Ankara, 7000TL, 80say fa, 57 ştir. Şiirlcrin tümü dc Kemal Sadık Göğceli (Yaşar Kemal) için yazılmış. Belgcscl bir yapıt. Her şiir bağımsız olmakla birlikte tümü belli bir tcmayı oluşturuyor; Göğceli'nin kısa askerlik dönemi ve terhisi, diyesim yaşamından bir kesit işlcniyor. Bir şiirde, Amcrikan ozanı Langston Hughes'ün "Ben de" adlı şiiri, "Göğceli de" başlığıyla Yaşar Kemal'e uyar lanmış. Bu kez en uzak Batı, Amerika ve 01N A G 0 TRİOSü' l ALAZA KESF.N YİJREK SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 49S