Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
susan/us karışıklığı, bilinç bulanıklığı/ hiçhir şey ırmağında boğulan balık/suyun pullarından vc öyle çık scfcrc... adımı ıınut rahmimdc uyuduğum günleri de/kan kardeşin olan deniz anlatsın/din le, gövdemden yonttuğum yelkenlinin/rüzgârıdır, sarar tenini, istemcsen dc./kandilidir yaşamın sözcükler, kinı tutuşturabilirse/onun clinde ışıstn için/sen ben ve öteki/boğulup gitmemek/ için. beııim elimde beyaz cldivcn. senin/gövdcn ışısın için... ötcki derin sularda yunsun/arınsın için pasından günlerin..." Ulus devlet üzerine düşünmck Ulus devlet önce bir kurgu olarak düşünülmelidir. O kurgunun sosyolojik, tarihsel vc hukuksal yanları ve esasları vardır. Ulusu oluşturan toplulukların birfikteyaşamak üzere birlcştikleri düşünce ve duygu birliğidir ilk yapıstırıcı öğe. O birlık sosyolojık bir birim olarak karşımızda bulunan ulusun en somut durumudur. Bu sosyolojik varlık kendisini oluşturan toplulukların tarihlerinden ve geleneklerinden gelen nitemleri de birleştirerek onların üstünde oturmaktan gurur duymaktadır. Sonra ulusun dayandığı hukuksal esaslar ve ölçülerden söz etmek gerekecektir. Bu yaklaşımların bilimselliğinde Erözden, özlü ve doyurucu açıklamalarla gelmektedir. MUHSİN ŞENER ularak görünmektedir. Son Bosna ve Kosova olayları da bu nun en yakın rirnekleri olarak dipdiri karşımızdadır. Bu yerferden Müslümanları kovmak istiyorlar. Aralarında tmları yaşatmak istemiyorlar. Bu ne kadar barbarca bir yaklaşımdır? İnsan gruplarını kansoy esasına ya da din ve inanç esasına göre gruplamak kadar ilkel ne var ki? Ulusallığın kültürel yönü ile yapısal yönüne dikkat çekiyor Erözden. Geliııer'in bu konudaki ııyarısına işaret cdiyor. Yapısal yörünün kanbağı ile ilişkisini vc bu durumun da geleneksel toplumları ilgilendirdig'ini söylüyor Geliner. Sonra, kültürel yönün değerdokusunun edinilmesi ve belirlenmesinden söz ediyor. Bu nitemin modern toplumlarla ilişkili oldııgunun da hemen altını çiziyor. Değer dokusu, daha çok dil ile ortaya çıkıyor. Hem böyle bir dokunun varlığını ortaya koymak hem de onun var olmasını biığlamak dil ile olabiliyor da onun için. Italyan Birlı^ı kurııldu^u yıllarda Massimo d'ezaulio, "Italya'yı oluşturduk, artık Italyanları oluşturmalıyız" diyordu. Bu,anayasamızın2.maddesindeyeralan Türkiye'nin demokratik, laik, sosyal bir hukıık devlcti olması tanımına dek uzatılarak d'ezaglio'nun dile getirdiği kural eksiksiz uygulanmalıdır. Ğaliba yaşadıöımız tüm olumsuzluklar bu kuralda diIe gelenlerden kaynaklanıyor. Tam bu noktada Türkçenin söylendiği gibi yazılan ve fonetik nitelikleri çok neiirgin olan bir dil olması, onun otomasyona geçen bilgi dünyasında bilgisayarın kullanabileceği bir dil olarak hemen gündeme gelmesini gerçeklcştiriyor. Hele bilgisayar teknolojisindeki son gelişmelcr ışığında bu konu, ayrı bir afiırlık kazanmışrır. Denildiğine göre, bilgisayarlar dogrudan doğruya sesi klavyesiz olarak yazıya çevirebilecck aşamaya gelmişlerdir. Işte burada Türkçenin fonetik bir dil olmasının öne çıkacağı savlanıyor. Bunu istiyoruz ve bekliyoruz. Bir de Türkçenin bir Avrasya dili olması konusu geliyor hemen gündeme. Bağımsızlıklarını yeni kazanmış Asya'daki Türk topluluklarının yazını kurumlanmızda okutuluyor. Bugün, seçmeler halinde olsa bile okutuluyor. Türkçenin Türkive'den başlanarak tüm bu ülkelerdc anlaşılır olması için çalışmalar yapılıyor. Bu durum ilginçtir öncelikle. Tiirkçe'nin evrensel bir dil olması anlamına gelmiyor bu çalışma. Uluslaşma ile de bir ilişkisi bulunciuğıınu sanmıyorum. Bu bakış biçimi Türkçenin soy birliğine dayanan (tıpkı din birliği gibi) bir şemsiye olarak kullanılmasıdır. Bu durumun ne ıılusallıklanedeevrcnselliklebir ilişkisi vardır. Uluslaşma konusu elc alındığında bu konunun düşünülmesi gerekiyordu. Bu konu ncdcniyle bir de şu: Resmi ideolojimiz içinde bir dil devrimimiz vardır. Bu devrimin amacı, "Türkçeyi dünyanın gelişmiş dilleri düzeyine çıkarmak veonu yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarnıaktır." Bu ilke, Atatürk tarafından konulmuş bir ilkedir. Türkçenin yabancı dillerin etkisinden arındırılması için çalışmayı buyurmaktadır. Kültür tarihimizde bu konu önem li bir yer alıyor. Ve sonuçta, "Türkçe sadeleşmelidir" diyenlerle "Sadeleşmemelidir' diyenler karşı karşıya gelmişler ve birbirlerine çok ağır sözler söylemişleıdir. Soğuk savaş dönemi sona erdiği günden beri de didişme bu noktada durmaktadır. Uluslaşma konusu ele alınır ken bu konuya dokunmadan olmuyordu. Çünkü uluslaşmanın hiç vazgeçilemeyecek başlıklarından biridir dil. Ne yazık ki geleneğimizde Türkçenin kirlerinden temizlenmesi çalışmaları, istenerek saptırılıp eski kültürün öteki öğelerinin olduğu gibi kuşaklara yansıtılması için dilin o eski biçimiyle kalması istenmiştir. Kurulanyeni ulusdevletin insanlarının modernizmi benimsemeleri gecikmiş olsun istenmistir. Çok basit bir bakışla Türkçenin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılarak an bir l'ürkçe olarak insanlar arasında iletişimi sağlayan ve onları birleştiren bir öğe olması, onlarda yepyeni bir ulusal bilinç yaratsm istcnmemiştir. Böylece de cumnuriyetin ilkeleri ve onun tabanında bulunan Atatürk devrimleri ile çağdaşlaşma gerçekleşsin istenmemiştir. Ozan Erözden'den "UlusDevlet" Şilrlntadı Sevgili Çiğdem'in, Bir Şehıin Hatıra Fotoğraflarından isimli şiir kitabını sevgiyle okudıım. Sevdiriyorlar kendilerini. Içiniz ısınıyor. Şiirin tadi nitclikli bir kalemdcn damla damla akıyor. "Kuzuların scssizliğinin öyküsüdürbu şiirler. Bildiğin bir öykü yani" diyerek bence bir yanlışlık yapmış sevgili Sezer. (yinelemeden olmaz) Katılmadım bu tümceye. Bilmediğim o kadar çok öyküler vardı ki kitabında. Hcpsinin hatıra fotoğraflarını çektirip usumuıı bir köşe sindc sakladıın. Yüreğine sağlık. • Modernbmi benimsemek î Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarmdan/ .ığdem Sczcr/ Şıirlcr/ llcra Şıır/ I Ba\•ı/Utanhul/Aralık 199S nen ozandır. "Sözcük teklemez, tekleyen anlamdır/ ve onlar nınıştunır ırmağı/ küllerin ardından" diyen ozan, hayatın altın suyuna yiirür, derinlerde ışıyan aşkıdır. Sözcüklerle boğuşur, aşkiarını, çoculduğunu yansıtır sürekli. Bir çocuğun sorusunda neleri yaşar anne? "kuşlar niye hep kalabalıktır anne?", "kuşlar da akşam olunca döner mi anne?" üzanın imgeler yüklü dizeleri akıp gidiyor, siz de DU akıntıda ozanla biılikte intihar düşü kuruyorsunuz, yavaş yavaş bir eksilmcyle kendinizdcn ayrılıyorsuntız: ...acılardan bir menekşe aktı durdu gece boyu dudaklarından (s. 41) Ne zaman yeryüzü olur insan? Ne zaman gülc teyelli acıdan geçer? Ve geriye ne kahr? Yanıtı ozanın dizelerinde. Günlerin değirmeninde zaman hep bir şeyleröğütür. Şarkılaretkilerinsanı. Acı bedelsizdir, âşık olmak gerckir. Çiğdem Sezer, aşkın, acının, çocukluğun şiiriniyazıyor. "Aşktan ölen var mı? Acıdan?/ Olse ölse taş ölür bu derin suskunluktan" diyor. Çocuk ve Aşk şiirinde, babaları, anneleri, çocuklan, aşkı anlatıyor: . "... babalar kocamandır ve hiç bilmezler ağlamayı ağıaraak anneler ve çocuklardır babalar sakallarına gizler yasaklı damlayı ... sokağabak.sokaklarkiuzakçocuklardır anne resmi çizerler durmaksızın sokak çocuk ve aşk koruyup biriktirdiğimiz kadardır...(s.57) însanın yabancılaşması, yalnızlığı gününıüzün soıunu. Ozan, şehri kanlı paltosuna büriinmüş yüriiyen bir insan imgesiyle anlatıyor. Ceylanlar sığar mı böy lc bir şehrin hatıra iotoğraflarına? Şehir, baş dönmesi gibi içine çeker insanı. ijchirlerin de anısı vardır. Ve "unutıııak bir şchre yeni baştan girınektir." Şehir, yeniden gidileıı yoldur. "Bir şehri bizim kadar güzel kim terk edebilir?" Çiğdem Sezcr'in şiiri okundukca sarıyor insanı, yeni tatlar veriyor. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 493 FonetHc dil Türkçe O Aşktan ölen var mı? zan Erözden'in Ulus/Devlet'i tam zamanında yetişti. 18 Nisan seçimleri yapılmış ve Türkiyc'de yepyeni bir siyasaı oluşum ortaya çıkmış tı. Türk seçmeni görülmemiş ve hiç de düşünülmcyen bir yönelime işaret etmişti. Oylar sağda toplanmıştı ve sağın ulu salcı politikalarla ve ulusalcı savlarla öne çıkan bir partisi vardı gündemde artık. O nedenledir ki uluslaşma sürecini bir kez daha düşünmek ve degerlendirmek gerekiyordu. Sözü edilen yapıt bu değerlendirmede önemli bir araç olarak elimizin altında olmalıdır/bulunmalıdır. Ulus devlet önce bir kurgu olarak düşünülmelidir. ü kurgunun sosyolojik, taI lâlâ da süren bu savaşımdır. rihsel ve hukuksal yanları ve esaslan varUluslaşma konusunun salt bu acıdan dır. Ulusu oluşturan toplulukların biriçerdiği anlam ve önem bile yaşamsal delikte yaşamak üzere birleştikleri düşünğerdedir. ce ve duygu birlifiidir ilk yapıstırıcı öğe. Tüm bu nedenlerle Erözden, iyi bir O birlik sosyolojik bir birim olarak karçalışma getirmekle önemli bir hizmet şımızda bulunan ulusun en somut duruyapmıştır. Kendisini kutlamalıyız. • mudur. Bu sosyolojik varlık kendisini oluşturan topluluklann tarihlerinden ve (*) UlusDevlet/Oza« Erözden/ Dost geleneklerinden gelen nitemleri de birKitabeviYayınları/Ankara, 1997/141 s. leştirerek onların üstünde oturmaktan gurur duymaktadır. Sonra ulusun dayandığı hukuksal esaslar vc ölçülerden söz etmck gerekecektir. Bu yaklaşımların bilimselliğinde Erözden, özlü ve doyurucu açıklamalarla gelmektedir. Ulus kavramının temel öğeleri dil, kültür ve tarih, soy birlîği ve din olarak ortaya konulmuştur. Bilindiği gibi çağdaş dünyada bu öğelerden soy birliğini öne çıkarmak pek tekin değildir. Tito'nun ölümünden sonra Yugoslav topluluklarında bu denenmiş ve denenmektedir. Bosna'da soy birliğinin sağlanması için dökülen kanların hcsabını kim verecek? Aynı hata bu ke/ Kosova'da işleniyor. Türk soyunun oradan kovulmak istenmesinin nelere mal olduğu hâlâ anlaşılmayacak mıdır? Hemen bunun yanında din dc tıpkı soy gibi ulus kavramı içinde Yugoslav topluluklarında soy birliğinin öne çıkarılması uygulanmaktadır. Bosna'da soy birliğinin sagartık önemı gıttıkçe azalan bir öğe lanması icln dökülen kanların hesabını kim verecek? Aynı nata bu kez Kosova'da Işlenlyor. Temel öSoler SAYFA 15