Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Benimse ilaç dcğil ihtiyacım Heslcyici gıcla kı canlansın kanım; O gün bir atı bile mideye indirebilirdim. Binicisini de pist boyunca kovalayabilirdim, Oturup şaşkınlıkla, utançla bakmayıp da ncylersin, Bağırana değin o çağıran ses "Sonraki gelsin!" tki Çocuk W.H. Davies/ Şiirler/ Çeviren: Nezih Onur "An gibidip sevinc" tlginç bir yaşamöyküsüne sahip şair William Henry Davies, 1871'de Ingiltere'nirı Galler bölgcsindc Nevvport'ta bir pııb'da dünyaya geldi. Kız kardeşi vc zihinsel özürlü erkek kardeşiyle birlikte büyiikbabasımn evinde büyüdü. Evdcn ayrılıp çcrçcve yapan birinin yanında çırak olarak çalışmaya başladı, geceleri kitap okuyor, şiirler yazıyordu. Bir süre kendini içkiyc verdikten sonra Amerika'ya gitmeye karar verdi. Yukatan'da altına hücuma katıldı. Kısa siireli iş bulduğunda çahşarak, dilenerek, yük vagonlannda kaçak seyahat ederck kıtayı dolaştı, içki içti, serserilik etti. 1898'de Kanada da trn vagonuna atlarken bir ayaöını yitirdi ve koltuk değnekleriylc ülkesine döndü. Londra'ya yerlesip yaşamını düzene koymaya çalıştı. Büyükbabasından kalan küçük bir gelirle kıt kanaat geçindi, zihiıısel özürlü kardeşine baktı. Şair olmaya karar verip içki ve tütünden kısarak elde ettiği parayla yoksul evinde kalıyor, bağışlanan ııcuz kitaplan okuyor şiirler yazıyordu. Kapı kapı dolaşıp ayırabildiği parayla bastırdığı birkaç sayia şiiri satmaya çalıştıysa da, sonuç alamayınca ötkeylc hepsini yaktı. Altı ay neredeyse hiç para harcamayarak, Tngiltere'yi dolaşıp ayakkabı bağcıği batarak ve dilenerek kazandığı parayla Londra'ya döndü ve şiirlerini The Souı's Dcstroycr adıyla 1905'te kitap olarak bastırdı. Kitabını Whoj Who'dan adreslerini bulduğu ünlü yazarlara göndcrip satmaya ve dikkaderini çekmeye çalıştı. Bu yolla, Bernard Shaw'un vc Edward Thomas'ın ilgisini çekmcyi başardı. Shaw, çeşitli edebiyat dergılerinde kitabın tanıtılmasıru sağladı. Edward Thomas ise, Davics'i evine alıp baktı, eserlerini öven yazılar yazdı. The Aulobiography of a SuperTramp adıyla ve Bernard Shavv'un önsözüyle 1908'de yayımlanan ve büyük başarı kazanan ünlü özyaşamöyküsünü önerdi, denetledi ve basımına yardım etti. Bundan sonra yanıtları birçok dergide yayımlandı, ünlü oldu. Savaş sonrası bir fahişeyle evlendi. Öldüğü 1940 yılına kadar Lonura dışında yaşadı. Etkileyici bir yalınlığın ve ritmik akıcılığın sezildıği şiirlerinde, doğaya karşı sevgi dolu coşkulu yaklaşımın ve toplumsal duyarlılığın egemen olduğu görülür. Dilencinin Türküsü lyiler kutsal günü sayarlar, Pazar günü tatil yaparlar; Dilenciler her günü kutsal sayarlar, Pazartesiden pazartesiye tatil yaparlar. Yine de yeryüzünde yapılır en soylu iş Üstlcrine düşeni yerıne getirince onlar: Dilenciler, sayın bayanlar, yüreğinizin Yıımıışak ve narin duygulan üzerine çalışırlar. Mutlu Çocuk Gördüm bugün öbek öbek güzelim çiçekleri; Ama çocuğun kopardığı gibı değildi nıçbiri. Duydıım havlayan tazı sürüsünü yeşil arazidcAma çocuğun duyduğu gibi havlamıyordu teki bile. Duydum kıışlar birbiri ardına şakıyordu; Ama hiçbiri çocuğun duyduğu gibi ötmüyordu. Gördüm yüz kadar kelebegi; Ama biri bile değildi çocugun uçarken gördüğü gibi. Atları gördüm çuyırda yuvarlanırken; Ama hiçbiri değildi o at gibi, çocuğun yanından geçen. Bugün günüm güzel geçti: Ama çocuğun gördüğü gibi değildi. Ben, Şair William Davies Ben, şair William Davies Günah işlerim yüzüm kızarmadan, gözümü kırpmadan: Yemek için yaşayan biriyim ben; tçmek için yaşayan. Derim neredeyse karadır ve kalın, Gcnistir yüzüm, etlidir dudaklamn; Ama ruhumun yitikligini ve karalığını kanıtlayan Şiirimdir en çirkin yanım. Şükret cvlenmediğine benimle, Bir şaırle, içi kötülükle dolu karanın karası; Çünkü lanetlı ruhumla baş crmek Hayrete düşürür çoğu ateşli şeytanı. Aylaklık Nedir bu yaşam, doluysa tasayla, b y ş , y y, li k bkmaya. 1 liç zamanımız yok d u n ı p bakmaya. SAYFA 18 'Ah, küçük çocuk! Görüyorum ki Tahta bir bel var elindc. Kazıyorsun şu kumu Böylesine derin,' sordıım, 'niyer*' 'Daha çok altın var,' dedi. Durduğum yerin altında, Yiıjni filin ülkenin bir ucundan Öbür ucuna taşıyabileceğinden fazla.' 'Ah, elinde yünüyle kücük kız! Ne örüyorsun şimdi böyle?' 'Bir kuşa çorak örüyorum, Ayaldarı kardan korunsun diye.' tştçsize çocuklar. öylesine küçük, gururlu, sevinçli: Mezannı kazıyor çocuk, Kızsa örüyor kefenini. Sevinç ile Zevk Yoksul ana babadan doğar Sevinç, .. Zevkse varlıklı; Özgürse de Zevk, tutturamaz Bir türkü Sevincinki kadar tatlı. Zevk ile Güvedir, gündüz uyur, Geceleyin dans eder yapay panltıda; Oysa bir Kelebektir Sevinç, sever açmayı Kanatlarını Doğanın ışığında. An gibidir Sevinç emer tatlı anını Baharlardan usulca; Oysa aç gözlü Eşekansı gibidir Zevk, Erikler, kirazlar yer yutarcastna. Tarla kuşu gibidir Sevinç yaşar tek başına, Tanışı azdır, ama pek sıkı Da^lanır; Oysa dolaşır Guguk kuşu gibi Zeyk, Gerçek dostu yoKtur, ama çok kişi tanır. Yürekten tasar evinde türküsü Sevinçin, Aldırmaz Daskalarının duymasına; Oysa soğuk ve laldır Zevk, Gülüp şakımaya başlar yabancılar yanında. Hayalet Tanımaya çalışma sonuqa değin Ayşkı, Çünkü Yaşarn değü, Ölümdür Âşkın mihengi; Güclenemez Kİ aşk bunu belirlesin Olüp gidene değin sevgililerden biri. Hangi Tcadın beğendirebilir Saçını bir hayalet sevgiliye? Erkekse açıklayabilir gözyaşlarıyla sevgisini Ancak bir kadının hayalctine. Gerçekleşecek en önemıi buluşma, Sen ya da ben göçün gidince: Kalınca geride gözyaşlarıyla birimiz, Itiraf edecek aşlunı öbürünün hayaletine. Yakıyor Ateşini Aşk Yakıyor ateşini Aşk yakmak için Gcçmişimi; Yaktı bile işte doğduğıım evi! Dosduk bile, diyor aşk, Yanmalı ve beslemclı o değerli alevi. Doldurdum yaşamımı ıvır zıvırla, Ama Bilgi ne kadar sevindirir. bilcmiyorum? Rehber edındim Dünyayı, yaşauım öğrenmek için; Oysa yaşamayı, yalnızca, Aşktan öğreniyorum. Çapkın Neşe, baktığı yeri ışıtan, yıldızların Işığını bulutlara verirken; Buzağılarla kuzular sarsak dizleriyle, Bir heyecan, emerlerken; I ler kuş neşeleniyorken kendi şarkısıyla Aldırmauan hata ya da zarara; Çevirip başımı gördüm rüzgârı, Değildi bulunduğum yeruı uzağında, Sürüklüvordu mısırı altın saçlarından Issız, karanlık bir ormana. CUMHURİYET KİTAP SAYI 4 7 1 Zaman yok dallar altında duracak. Inek ya da koyun gibi uzun uzun bakacak. Zaman yok görecek, geçerken korulan, Sincabın cevizi nereye sakladığını. Zaman yok görecek gündüzleri, Geceleyin gökyüzü gibi yıldız d< dereleri. (olu Zaman yok dönüp bakmaya Güzele, Ayakları nasıl dans ediyor seyretmeye. Zaman yok ağzını bekleycsin Gözün başlauıgı gülüşü zenginleşi ıtırsın. Yoksıı! bir yaşam bu, doluysa tasayla, I liç zamanımız yok durup bakmaya. Günah Çıkarma l ler yüz saatin biri Söylerim çocuklu^u, kuşları ve çiçekleri; Türküde kişiliğimî okuyan ("lörmez bende pek kötü bir yan. Ama geri kalan doksan clokuz saatte lçimdekileri dökmem dile: Ö denli masum değiller ki dile gelebilsin Türküsünde çocukluğun, kuşların ve çiçeklerin. Hastane Bekleme Odası Almak için ilaç, öneri ücretsiz, Bekliyoruz sıramızı, fareler kadar sessiz: İki anne ve onların küçük, küçücük kızlantkisinin de bukleleri açık sanVe ben, son gclen. O çıplak odaya girerken, Ne işiten oldu, ne fark cden; her biri anneBiri en şık giysileri içinde, Dantellı, kauifcdcn bluzu, rjoyalı dııdaklan, pudralı yüzü; Obürü eski püskü içinde, Soluk, beyaz, berbat bir çehrcBirbirlerine sert, kötü gözlerle bakıyorlardı. Oturduklan yerde her ıkisinin çocukları, Alınca bu görüntüden örnegi Surat astılar birbirlerıne öylesine kötü niyetli. Kadının biri. tek bir kelime Boyalı dudaldardan işitilmese de, Dedi: "Niyegeldim ki buraya, Bu pasaklıyla bir arada otuımaya?" Bakışıyla yanıtladı öbürii, iıstü başı pejmürde: "Madem giyinip kuşanabiliyorsun gururla böyle, Almak için ilaç, öneri ücretsiz, tki dirhem bir çekirdek buraya niye geldiniz?"