05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y R I N T I L A Ö N E M L I D I R ! . . Irvin D. Yalom Edebiyat/Çev. özden Arıkan DİVAN Daha önce yayımladığımız Nietzsche Ağladığında kısa sürede kendi hayranlarını yaratarak bir "kült" romana dönüştü. Bunun gibi yoğun metinlerde pek rastlanmayan bir ilgiyle karşılaşarak büyük övgüler aldı. Aynı yazarın hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir başka romanını sunuyoruz bu kez: Divan. Yine yoğun, şaşırtıcı ve sürükleyici... ZAMAN :Tam bir iletişim bombardımanına maruz kalırken en yakınımıza bile dokunmakta sorunlar yaşadığımız modern zamanlar. Bütün mahremiyet dengelerinin bozulduğu, "özel hayat" tecavüzcüleri ve teşhircilerle dolu bugünön dünyası. MEKÂN: Psikiyatrist ve hastanın birbirlerine açıldıkları, birbirlerini teslim almaya çalıştıkları, yalan söyledikleri, seviştikleri bir tür mahremiyet koltuğu: Divan. Ya da "oyun yeri". AKTÖRLER: Sahicilik ve samimiyet arayanlar. içi acıyanlar. Dokunma ve konuşma yeteneğini yitirenler. Kendisiyle yüzleşmeyi beceremeyenler. Tanrı arayanlar. Yalnızlar. Dolandırıcılar. Ve zamanımızın vazgeçilmezlerı arasındaki yerlerini giderek sağlamlaştıran psikiyatristler. KONU: Yakınlarımızla yaşayamadığımız mahremiyeti bir kurum olarak paylaşan psikiyatristlerin ne ölçüde sahici ve samimi oldukları. Psikiyatrist ve hastası arasındaki mahremiyetin sınırları; seksin terapideki (varsa) yeri. Hayal ve hakikat ilişkisi. En mahrem sırlarımıza vâkıf olan psikiyatristlerin bu "mahrem yükler"i taşırken kendi mahremiyetlerindeki dalgalanmalar karşısında nasıl tökezledikleri. Genç bir hekim, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin başkanlığını yapmış, şimdi ise hastasıyla cinsel ilişkiye girmekle suçlanan bir meslektaşını sorgulamakla görevlendirilir. Suçlanan psikiyatrist, katı kurallara dayalı hastahekim ilişkisinin aşılmasını savunmaktadır: "Benim tekniğim, her türlü tekniği bir yana bırakmaktır" der. Genç hekimin tüm yaşamını değiştirecek olan bu görüşmeyle birlikte sevgi, hakikat, teori, otorite, benlik, doğruluk, para, statü, kibir, hınç... ve yalan üzerine, "içeriden anlatılan" bir yolculuk baş "• " Çağdaş Topluıtı Yaşamının Değişen Karakteri Üzerine Bir İnceleme Inceleme/Çev.: Şen Süer Kaya TOPLUMUN McDONALDLAŞTIRILMASI George Ritzer McDonald's nedir? Basit, işlevsel, modüler yiyecekler; parlak renklerle düzenlenmiş, ışıltılı mekânlar; birörnek giysili, genç, neşeli çalışanlar; mama sandalyesine kadar her türlü ayrıntının düşünüldüğü tertemiz aile ortamları... "fastfood"un adı haline gelmiş bir ticari marka... Amerikalı toplum kuramcısı George Ritzer, bu ilginç çalışmasında, McDonald's teriminin bunlardan ibaret olmadığını yalın ve çarpıcı bir üslupla gösteriyor bize. McDonald's, toplama kampı modelinden ilham alarak bütün dünyayı "akılcılığın demir kafesi" içine hapseden toplumsal, ekonomik, kültürel bir sistemin adı. McDoktorlar'dan McÜniversıteler'e, McGazete ve McEğlence'ye kadar insan yaşamının bütün alanlannı yutmakta olan bir kafes. Toplumun McDonaldlaştırılması" kavramının temsil ettiği akılcılaşma süreci, modern yaşamın ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıtlar sağlayan dört temel unsura dayanır: Verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim. Akılcılaşma tüm yaşam alanlarına hâkim olmakla kalmaz, yaşamın öncesine ve sonrasına da el atar: McDoğumlar ve McCenazeler, hep bu elden çıkmadır. Ancak akılcılaşma ister istemez kendi içinde akıldışılığı barındırmaktadır ve bu da insansızlaşmayı, insanlıktan çıkmayı getirir: Standart ebat ve lezzetteki patateslerin ardında korkunç bir çevre tahribatı; parlak renklerle döşenmiş bol ışıklı yemek salonlarının gerisindeki mutfakta muazzam bir emek sömürüsü; ekonomik, pratik, öngörülemezligin tehlikelerinden uzak aile sofralarında "benliğin sınırlandığı, duyguların denetlendıği, ruhun boyun eğdiği" bir dünya vardır. Yer yer sosyolojik inceleme değil kara ütopya hissi veren Toplumun McDonaldlaştırılması'nöa Ritzer, teknolojiyi külliyen dışlamadan, nostaljik duygusallıklara kendini kaptırmadan, modern topluma sağlam bir eleştiri getiriyor. Jorge Semprun NEÇAYEV DÖNİIYOR Kara AynntıEdebiyat/Çev.: Mustafa Balel • • Proletarya Öncüsü'nü kurduklarında, yirmili yaşlarda, üniversite öğrencisi beş delikanlıydılar. Silahlı mücadeleyi bırakıp örgütü fesih kararı almalarının üzerinden yirmi yıl geçmiş, bu süreçte içlerinden üçü, bir zamanlar yıkmak istedikleri düzene katılarak ün ve para sahibı olmuştu. Elie Silberberg, hayatta kalabilmiş dördü arasında "başarılı" olamayan tek kişiydi. Örgütü, grubun beşinci üyesi, "Neçayev" kod adını kullanan Daniel Laurençon'u yirmi yıl önce ölüme mahkum etmişti. Bir sabah, Elie Silberberg'in telefonu çalar. Eski silah arkadaşı Zapata'dır arayan, "Neçayev'le ilgili..." der. Nazi işgaline direniş yıllarından '68 olaylarına ve dar kadro örgütlerinin silahlı mücadele eylemlerine uzanan; bu örgütlerin yöneticiliğinden medya patronluğuna kadar savrulan üç kuşak Batı Avrupa solcularının ve onların oğullarının, kızlarının hikâyesini anlatır Jorge Semprun. Soluk soluğa okunacak bu hikâyenin bir kara ayrıntısı vardır: Aniden başlayan cinayetler ve suikastlar zincirinin hedefi olan kariyer sahibi eski solculardan hesap sormaya mı gelmiştir biri? ÇOKKÜLTÜRLÜ YURTTAŞLIK Azınlık Haklarının Liberal Teorisi Inceleme/Çev.: Abdullah Yılmaz Will Kymlicka Herbert Marcuse KARŞIDEVRİM VE İSYAN Inceleme/Çev.: Gurol KocaVolkan Ersoy 3 lyer l o t ı C a d 17/2 34400 Çemberlıtaş/lstanbul Tel (0 212) 51B 76 19 Fax (0 2121516 45 77 AYUNT1 AYRINTI YAYINLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle