25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sııat Derviş... Türkiye'nin ilk kadın gazetecisi, Dcvrimci Kadınlar Birliği'nin kurucusu, Türkiye'deki ilk basın sendikasının 5 kurucusundan biri ve ilk başkanı, gazetede ilk kez bir kadın sayfası oluşturan gazeteci, Fransa'da basılan ilk Türk romanının yazarı, yapıtları 18 yabancı dile çevrilip yayımlanarak uluslararası ölçekte tanınmayı başaran az sayıdaki yazarımızdan biri. ZEYNEP ALİYE îlgiyi hakeden bir yazanmız Suat Derviş gı ışıklarla dikkatlcri üzerincçeken, lıpkı kalemiyle yarattığı roman kahramanı Fosforlıı Cevriye gibi kendine özgü bir kiınlik. Bu kadar gcnç yaşta bu kadar çok kitaba sahip ulnıasının yanı sıra, sıra dışı tavırları, ilkeli kar şı çıkışlan, kadının cinsel bağımsızlığım, ekonomik ve politik haktarını savunmasıyla, bunların yanı sıra, sosyalizme duydu gu inancı dile getirecek gözü pekligİyle de bir radikal. 1930 1932 yıllan arasında Almanya'da Bcrlin Konservatuvarı'na ve Edebiyat Fakültesi'ne devam eden, bu arada gazeteciliğİni sürdüren, Almanya'da çeşitli yayın organlarında öyküleri ve 'Sultan'ın Karıla n' isimli romanı basılan, 1933'te Nazi baskısı altındaki Alman demokrat basınının susturıılmasıyla Türkiye'yc dönen ve çeşitli gazetelerde eleştiri yazıları, röportajlan yayımlanan Suat Derviş edebiyatçı yanıyla gazetcciligini birbirindcn yaşanu boyuııca ayırmamıştır. "Ben yalnız edebiyatçı değil, aynı zamanda da gazeteciyim!" diyen ve gazeteciliğinin eucbiyatçı yanını beslediğini yeri geldikçe söyleyen Suat Derviş'in 194041 döncmindc Yeni Edebiyat isimli antifaşist fikirsanatedebiyat gazetesini çıkardığını göriiyoruz. 15 günde bir çıkan ve ancak 26 sayı yayımlanabilen gazetenin kapdarını ardına dek, gerçekçi ve topiumcu edebiyatın gclişmesi için o günlerin genç kalenıleri arasında görülen ürhan Kemal, Mehmet Seyda, Ilhan Tarus, Hasan tzzettin Dinamo, A. Kadir başta olmak üzere pek çok sanatçıya açmış olması da sosyalist gerçekçi edebiyatın üflcemizdeki gelişimini ve Su at Derviş'in bu yöndeki çabalarını, katkılarım BÖstermesi balumından çok önemlidir. Anmed Muhib Dranas'ın deyişiyle, " Ve Allah bilir, bu sahada kendisini tutmanın da imkanı kalmamıştır. O, büyük, ulvi ve güzel kudrete ve şöhrete doğru kanatlanmış" gitmektedir Suat Derviş ve Tiirk edebiyatında unııtulmayanlar arasına ginnesi kaçınılmazdır... Ne Bir Ses, Ne Bir Nefes adlı kitabıyla ilgili olarak da Ahmet Haşim Akşam gazetesinde şöyle demektedir: "Kitabı kaparken, bir afyon kâbusundan uyanan bir Çinli gibi asabım, garip, anlatılmaz bir korkunun ürpenneleri içindedir ve gözlerim, parlak sırmalı karanlık kumaşlara uzun uzun bakmış gibi tatlı ve derin kamaşmalarla dolııdur. "Bu Roman Olan Şeylerin Romarudır" kitabı üzerine, Neriman I likmet'in "O, bu romanıyla yepyeni bir tarzda ortaya çıktı bizdeTürk işcisinin romanını bir kadın cdip kalemiyle ük olarak o verdi" deözelliklc küçük öyküde çok başarılı bir ya /ar" yargısında bıılundugu Suat Derviş, dıırmaksızın kendinı aşmanın yol larını aramış bir yazardır. "Ben natüralist bir mııharrir degll, realist bir yazarım. Her mevzuyıı, hayattan aldıgım gibi aksettirmem, onu bütün buutlarıyla, nedenleriy lc birlikte göstermek isrerim. Benim tiplcrim, olduklan gibi degil, malzcmc gibi kullandığım birçok tipten kompoze edilmiş kişilcrdir..." diyen, yine bir başka söyleşide, "Evvela kendi toplıımunıı, ülkesini, daha sonra da bütün dünyayı tanımayan, buralarda yaşayan edebi, toplumsal ve felsefi ve hayati davalan, koşulları bilmeyen, anlamayan bir başka edebiyat yapılmaz. Genç kuşak şunu bilmelidir ki, yetenekle yazı yazıhr, kültürle edebiyat yapdır." diyebilerek, en azından o dönem kendisinden beklenilen edebiyat anlayışından farklı ve ilerde bir anlayış sergilemiştir. 19201930 yıllan arasında yazdıklarını önceleri çok beğenirken ilerki dönemlerde 'bu yapıtlarını çocııklıık deneyimleri' olarak gördüğünü, bu yüzden de biyografisine almadığını belirterek, okurlardan da o dönem yapıtlarının böyle bir bakış açısıyla değerlendirilmestni isteyen, yıllar boyunca daha iyiyi başaramadı^ı tedirginliğiyle, çekincesiyle olsa gerek roman yazmaktan kaçınan Suat Derviş'in, uzun bir aradan sonra 1945'te yazdığı Çügın Gibi adlı romanı, onun biyografisinde yeni bir basamaktır. Selim tleri'nin "l Jçucu bir scvda romanı gibi uçup giden eser, ince tahlilleri, üslupçu tutumu, dünyaya bakışıyla birdenbire ağırlık kazanır, okurda derin izler bırakır. Kısacası aşkın maddeci bir tahlilinc yönelmiş " değerlendirmesinde bulunduglı roman, ".... kapitalist sistemdeki insan ilişküerinin çıkarcı, bencil yüzünü olduğu kadar bireyin yalnızlı$ını, çaresizliğini de konu edinmesiyle günümüz gerçeğine de bir bakıma ışık tutmaktadır.." (Cumhuriyet 23 Ocak 96) Yazdıği pek çok tefrika romanı kaybolup giden, yayımlanmışlar arasından da Kendine Tapan Kadın (194445) ve Yeniden Yaşayabilseydik (1950) gibi kimi kitaplanna pek az kaynakta rastlanabilen Suat Derviş'ten, ne yazık ki edebiyat kaynakları çoğunlııkla ya hiç söz etmemekte, ya da Suat Derviş maduesini üstünkörü geçmektedirler. Yazann, toplu yapıtlarının elcştirel bir değerlendirmesine hemen hiçbir yerde rastlanamamaktadır ne yazık ki. Bu yüzden de yurtiçi kaynaklardan beslenen yurtdışı kaynaklann pek çoğu, onun hakkında yanlış ve eksik iradefere ycr verebilmektedir. Örneğin The Bloomsbury Guide to Women's Literature (1992) adlı kitapta Suat Derviş, 'yazar, gazeteci ve siyasi eylemcı' olarak tanımlanırken, yapıtlarının sayısı yanlış verilmekte, onu yazar olarak asıl bclirleyen, Türkiye'de toplumsal gerçekçi romanın öncülerinden oldıığu görüşü ise ne tu haftır ki, hiç yer almamaktadır. Suat Derviş, 19431944 yıllan arasında pek çok yazısını takma adla yazdığinı, ayrıca kendi imzasıyla yazdığı yazıların he men kimseden kabul görmediğini dc açık ladığı bir söyleşide, "Türkiye'de seneler boyu yazmıştrm. n mi yazarım, kötü mü yazanm bilmiyorum." derken belki biraz da, Avrupa'da yaşamak zorundakaldığı 19531963 yılları arasında oradaki elcştirmenlerden aldı ğıolumlueleştirilerinhiçbirini Türkiye'de Türkiyeli eleştirmenlerden almadığını kastetmektedir. Gerçekten de 1945'te Zey nep için başlığıyla tefrika edilip 1957'de Fransa'da Fransızca olarak yayımlanan Ankara Mahpusu'nun, 1945'te Çılgın Gibi başlığıyla tefrika edilip 1958'ue yine Fransa'da Fransızcası Yalının Gölgeleri adıyla yayımlanan kitaplarının yurtdışında aldıkları eleştiriler, haklarında yapılan değerlendirmeler Türkiye'de görmezlikten gelinmiş, bir anlamda Suat Derviş'in yapıt ları Türk edebiyat dünyasının sansürüne uğramış, öyle ki Suat Derviş'i, Zihni Ana dol'un lccndisiyle yaptığı söyleşide "Ankara Mahpusu Fransa'da o kadar çok tu tuldu ki, Lettres Françaises'de Ivo Andriç'in Drina Köprüsü'nden daha üstün olduğu yazıldı, eleştirmenler tarafından. Evet bu eser Nobel ödülünü aldı benim eserim ise Türkiye'de bir merhaba bile almadı!" sitemini yapmak durumunda bırakmıştır. Gerçekten de Fransız eleştirmen J anine Bouissouneuse'nun, Almanca'ya, Rus ça'va, Bulgarca'ya, Fransızca'ya ve daha peK çok yabancı dile çevrilen Ankara Mahpusu için, "...Bize en sade bir hikâyeyi en sade bir dille anlatan bu üsluptan daha az süslü, da ha az Doğulu bir üslup bulunamaz. Bu kitabı okurken biz sık sık Gorki'yi, zaman zaman Steinbeck'i, bir Caldwell yahut bir Vittorini'yi düsünüyoruz. Kitap bize Binbir Gece Masalları'nı hatırlatmıyor. Duygu itibariyle büyük Rus edebiyatına çok yakın olan Sııat Derviş hep bu saydıkları mız gibi kahramanlarına yanaşıyor, onları tetkik ediyor, onlann düşüncelerini özlü ve büyük bir doğrulukla veriyor. Lüzumsuz tafsilata geçmeden en sade, en mütcvazı kelimelerle onlann sözlerini ve davranışlarını çiziyor." değerlendiımesi, yine bir başka Fransız eleştirmen Andre Wurmser in: "Evet bu roman hakikaten çok aüzel bir eser. Gayet sade, aynı zamanda bü yük bir ustalıkla yazılmış bir eser. Ankara Mahpusu en evvel kusursuz ve tam klasik bir aşk ve ihtiras romanıdır." yorumu, yi ne bir başka eleştirmen. Renc Andrien'in, "Suad Derviş'in üslubıı duru ve takdire şa yan bir sadclikte ve vekarda. Önsözündc denildiği gibi Fransızca'ya çıkan bir ilk Türk romanı, bizde daha başkalarını okıımak istcğini uyandırmıştır." sözleri, Le Monde'da Coiplet'in "Bu kitapta bir tesir aranırsaGorki nintesiribulunabilir. Çünkü bu roman aynı sadelikle yazdmıştır" belirlemesi, hiç dc görmezlikten gelinccek argılar değildır. 19201930 ydları yayım yanmış olan 10 romanını biyografisine alla mayan Suat Derviş, Neriman I liknıet'le söyleşisinde, bir yazar olarak amacını ve CUMHURİYET KİTAP SAYI 426 İ lk yazısı henüz çocuk sayılabilecek bir yaştayken yazdığı ve Nazım 1 likmet tarafından raslantıyla görülüp gizlice yayımlatılan 1 iczcyan başiıklı bir mensur şiirolan Sııat Derviş (Şiirini kendisinden izin almaksızın yayımlattıği için, Derviş yine kcndi ifadesiyle 'çocukça kaprisleryapmış' vc uzunca bir sürc dc kırgın kalmıştır Nâzım Hikmet'e) yaşamı boyu, büyük bölümü gazete tcfrikalan olarak kalmış, yayımlananlardan bazıları biyografisine alınmamış pck çok kitaba imza atmıştır. Ük yapıtı Kara Kitap yayımlandığında hcnüz 15 yaşında olan ve ürettiklerinin tek satırının bile yayımlanmadan kalmasını (hiç yitirmedigİ profesyonel bakış açısıyla) kabul edemeyen bir yazar olarak Suat Derviş'in, bu tarihten yalnızca 3 yıl sonra 1923'tc, 'Ne Bir Scs, Nc Bir Nefes', '1 Iiçbiri', 'Ahmet Ferdi' ve 'Behire'nin Talipleri' adlı romanlannı yayımlattığını görüyuruz. Hemen bir yıl sonra, 1924'te 'Fatma'nın Günahı', 'Beni mi', 'Buhran Gecesi'; 1928'dc 'Gönül Gibi' ve 1931 'dc 'Emine' adlı romanlan yayımlanan Sııat Derviş, ardı ardına yayımlanan bu kitaplardan sonra hem de uzunca bir süre roman yazmayacak, kendisi için, "Romanı bıraktı!" yakıştırmalarına da yıllar sonra şöyle yanıt verecektir: "1930 yılından beri hiçbır kitap bastırmadım. Çünkü bu tarihten iribaren çok daha müşkülpesent olmaya ve kendime karşı çok merhametsiz tenkitlerde bulunmaya başladım..." Evet Suat Derviş... Türkiye'nin ilk kadın gazetecisi, Devrimci Kadınlar Birliği'nin kurucusu, Türkiye'deki ilk basın sendikasının 5 kurucusundan biri ve ilk başkanı, gazetede ilk kez bir kadın sayfası oluşturan gazeteci, Fransa'da basılan ilk Türk romanının yazarı, yapıtları 18 yabancı dile çevrilip yayımlanarak uluslararası ölçekte tanınmayı başaran az sayıdaki yazarımızdan biri. O dönemde Istanbul'da yayımlanan Akşam ve Hürriyet gazetclcri dışındaki gazetelerin hemen hepsinde makaleleri, rıkralan, röportajları, roman ve öyküleri, günün romanları üzerineeleştirileriyleyer alarak oldııkça parlak bir çıkış yapan, ancak edebiyat dünyasında gerek dünya görüşünden kaynaklanan bir aforozu yaşadığı için, gerekse ekonomik nedenlerle 'müstear adlar' kullanmak zorunda bırakılan, bazı piyesleri arkadaşlannca kendi imzalarıyla oynatılan bir yazar. Ancak yaşamını kalemiyle kazanmayı kafasına koymuş, onca zor koşula karşın yazmak dışında bir işte çalışmayı düşünmemiş, 68'de Zihni Anadol'un kendisiyle yaptığı söyleşide "1932'den beri beni okuyuculanm yaşattı. Hayatta kalemimden Daşka bir varlığım olmadı" demcyi başarmış ilkeli bir yazar, bir profesyonel. Başka mı: Devrimci! Günün koşullarına göre iyi eğitim görmüş, kültürlü, özgür runlu, asi bir ki şilik...Edebiyatınbelleğincyapıtlarıylaolduöu kadar, hakkında söylcnenlcrle, yazılanlarla kazınmış bir isim. Bıılunduğu tüm ortamlarda bir yıldız gibi çevresine saçtı İ Garçakçi ve topiumcu edebiyat Sust Dervis/kı oıerierl rrjnızcade. B( Turfc ronunı fcelbir yazar ^efik Ahmet Sevengil'e göre, "Türk edebiyatının karanlık ve karışık dehlizlerinden geçerek gelmişlerdir Suat Derviş'in romanları. Üsteîik bir korku taşımaktadırlar beraberlerinde. Derviş'de yeni olan da budur. Bu yanıyla Türk edebiyatının bir eksiği tamamlanmaktadır. Vasfi Mahir Kocatürk'ün, "Üslupta Halide Edip'ten daha objektif vc daha modcrn bir hikâyeci, derinlik bakımından da ondan aşağı k a 1m a y a n , Suat Dervls.. Türklyenln ilk kadın gazetecisi. SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle