Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A Y R I N Ö N M Bir Özgürlük ve Yönetim Teorisi Inceleme/Çev.. Abdullah Yılmaz CUMHURİYETÇİLİK Philip Pettit Anayasanın birinci maddesine göre "Türkiye Devleti bir cumhuriyettir" ve bu yönetim biçiminin değiştırilmesi teklif edilemez. Siyasi partilerimizin hemen hepsi, Türk Silahlı Kuvvetleri, üniversiteler, sendikalar, dernekler ve medya cumhurıyete bağlılıklarını sık sık beyan ederler. Askeri darbeler cumhuriyetı koruma adına yapılır, parlamento ve partiler cumhuriyetçilik adına kapatılır. işin tuhafı, parti kapatan da partisi kapatılan da cumhuriyetçıdır. Peki uğruna "millet egemenliği"nin askıya alındığı; birçok şehrımizin ana caddeleriyle meydanlarına adını veren bu en faziletli yönetim biçimi gerçekten nedır? Philip Pettit, siyaset teorisinin en yeni ama en olgun kitaplarından bıri olan Cumhuriyetçilik ıle bu ideolojik dağınıklığa entelektüel bir müdahale imkânı sağlıyor ve cumhuriyetçiliğin siyaset ve yönetim anlayışını, kurumsal önerılerini, "tahakkümsüzlük olarak özgürlük" ılkesi çerçevesinde işliyor. Cumhuriyetçilik, bir tür tılsımlı söz, merasim vesilesi olarak kullanılabilecek içi boş bir kavram değildir; tıpkı sosyalizm, liberalizm vb. gibi bir styasi gelenektır ve kendine özgü bir tarıhı, ılkeleri, demokrası kavrayışı vardır. Ve herkesi içeren bir cumhuriyetçilik olamaz. Pettit, her türlü müdahaleyi toplu yaşamın bedeli sayarak kötü kabul eden liberal özgürlük anlayışının karşısına, "tahakkümsüzlük olarak özgürlük" anlayışını koyuyor "Tahakkümsüzlük olarak özgürlük", her türlü keyfi müdahale ile tahakküm imkânmın ortadan kaldırılmasını içerir. Bütün yurttaşlar birbırlerıne eşit uzaklıkta ve yakınlıktadır. Özgürlük, hiç kimsenin başkasına keyfi müdahalede bulunacak güçte olmadığına dair ortak bir bilinçlilikle, tüm yurttaşların birbirlerinin "gözlerinin içine bakabilmesi"ni gerektirır ve bu da ancak süreklı "uyanık" durarak elde edilebilir. Cumhuriyetin temel ölçütlerinden biri "halkın rızası" değil, "itiraz etme imkânı"dır. Halk, bireysel ve kolektıf düzeyde sürekli bir itiraz imkânına sahip olduğu oranda kayıtsız şartsız egemen olabilir. MARKSİZM VE AHLÂK İnceleme/Çev.. Osman Akınhay Steven Lukes Amaçlar araçları haklı çıkarır mı? Yüceltılen davalar uğruna yapılan her şey hoşgörülebilir mi? "Özgürlük", "adalet" ve "haklar" soyut; "tarihsel zorunluluk" ile "sınıf mücadelesi" ise somut kavramlar mıdır? "Vıcdan", "onur" ve "insanca" gibi kavramlar, "entelektüel" yani "kuçük burjuva" ıdealist önyargıları yansıtan zayıflıklar mıdır? Peki, Marksızm'ın ahlâk hakkında söyleyecek bir sözü var mıdır ve eğer varsa ahlâkın sınıf mücadelesi ıçındeki "yeri" neresidir? Marksistlerin iktıdarla ilişkılerı neden sorunlu bir geçmişe sahıptır? Steven Lukes, elınızdekı bu kitapta, Marx'ın ve Engels'in kurup haleflerınin geliştirdiği bir teori olarak Marksizm'in tarıhi boyunca bir gezinti yaparken onun ahlâka karşı paradoksal görünen tutumunu ve genelde "adalet" ıle "haklar" kavramına, özelde "insan hakları"na yaklaşımını irdelemektedir. Lukes, ömeğin, Marx'ın ve Engels'in yazılarının hem ahlâkı yargılarla dolu olduğuna hem de yine aynı yazılarda ahlâkın oldukça hafife alınıp, ıdeolojinin yanında bir üvey evlat muamelesi gördüğüne ışaret etmektedir. Ahlâkın küçümsenmesının Marksızm'ın sonrakı takıpçileri tarafından daha çok benımsenmesi, sonunda keyfi tutuklama ve yargılamalardan toplu sürgün ve katlıamlara kadar bir dızı pratik kirliliğın sineye çekilip savunulmasına yol açmış; bunlar da sosyalist ve komünıst hareketin ahlâk sicilinde temızlenemeyecek lekelere dönüşmüştür. Oysa, Lukes'un da özellıkle vurguladığı gibi, Marx'ın bütün ömrü sıvıl toplumun veya somut haliyle kapitalizmin normlarına dönüşen ahlâki giysileri reddederken, özgürlük ahlâkını, eşithği ve çeşitli özel hakları kararlılıkla savunmakla geçmiştır Günümüz (dünün ya da yarının değiM) muhalifinin, "bir başka hayat tarzı"nı ınşa ettiği oranda düzen dışına çıkabıleceğinı ve gerçekten devrimcıleşebileceğini, böylece yeryüzünde anlamlı bir yer edinebileceğinı; iktidar arzusu ıle etık tavır arasmdakı gerılimı her hissedışinde, kendını "ille de iktidar" tutkusuna kaptırmadan, etikten (ve gerekırse yenilgiden) yana saf tutma bılgehğiyle var olabıleceğını düşünenler için... İnsan Zufmünü Açıklama Denemeleri Inceleme/Çev Ender Ateşman VAHŞETİ KAVRAMAK Jan Philipp Reemtsma Şiddeti, vahşeti nasıl kavrayacağız? Nefretle karşıladığımız her olaya, şiddetin kabul edilebilir bir oranı olabilirmış gibi "Bu kadarı da olmaz ki!" diye tepkı gösterirız. Şiddet konusunu daha çok bir ahlâk sorunu olarak kabul edip onun ıçin, ınançlarımıza, ideolojimıze, kültürümüze uygun, ıkna olabıleceğımız bir sınır saptamaya çalışırız. Bu tarz bir düşünce, ahlâki yetkinlik ve olgunlukla şiddetin ortadan kaldırılabıleceğıni öngörür; "kültür ve uygarlık" kavramları ıse şiddetin ve barbarlığın karşıtezi gibidir. Tüm şiddet ve vahşet biçımlerını, kültürün ve uygarlığm yıtirilmesi olarak algılamaya yatkınızdır. Peki bu yaklaşım doğru mudur? Reemtsma Vahşeti Kavramak\a bu türden sorulara cevap arar; uygarlıkbarbarlık ayırımının sorunlu olduğunu, uygarlığm vahşetinden de söz etmek gerektiğini söyler. 20. yüzyılda yaşanan savaşlar, soykırımlar, toplama kampları, nükleer silahlar... vb. bu barbarlığın uygar bıçımleridir. Demek ki asıl sorun, o çok güvendiğimız kültür ve uygarlığm, terör ve vahşetın ortadan kaldırılmasında tek başına yeterli olmamasıdır. Dolayısıyla, kültür ve uygarlık gıbı birtakım normlara aşırı güvenıp barbarlığa imkân vermek yerine, bu normlara sürekli kuşkuyla yaklaşmamız daha doğru olacaktır. Türkıye'de şiddeti bir araç olarak kullanma eğilimi yaygındır. Şiddete ilişkin tavrımız, "kımin, neden, hangi amaçla şiddet uyguladığına" göre değişmektedir. Oysa, şiddetin kendisini olumlamak amacıyla kullandığımız bu bağlardan kurtulmadığımız sürece şiddet engellenemez. Reemtsma'nın sözlerıyle "amacın aracı olumladığı bir dünya, ahlâki çöküntü içindedir." KÜÇÜK DEGİŞIMLER Roman/Çev • irem Sağlamer Pıyer Lolı Cad 17/2 34400 Çemberlıtas/lstanbul Tel (0 212)518 76 19 Fax (0 212) 516 45 77 Marge Piercy ATCINT1 AYRINTI YAYINLARI