Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hazırlayan: Cevat Çapan Wallace Stevens / Şiirler / Çeviren: Cevat Çapan Ama kıışlar gidince ve onların ılık tarlaları Bir daha dönmevince, cennet nerede o zaman?" Herhangi bir kenanet saplantısı Ya da o eski mezar kuruntusu yok, Ne o altın yeraltı, ne ruhların onları Yuvalanna yönelttigi tatlı czgiler duyulan ada, Ne düşsel güney, ne de cennetin tepesınde, Uzaklarda, Nisan'ın yeşilligi nasıl tlayanırsa, Oyle dayanan, ya da uyanan kuşların anısı, kırlangıcın kanatlarının vuslatıyla çarpılıp Haziran'a ve akşatna duyduğu istek gibi Dayanacak olan bulutlu hurma ağacı. "Gene de," diyor, "yok olmaz bir mutluluğun gereğlni duyuyorum bu hoşnutlukta," Güzelliğin anasıdır ölüm; öyleyse yalnız Onunla gerçeklesebilecektir düşlerimiz Ve isteklerimiz. Ölüm kesin yok oluşun Yapraklarını saçsa da yolunıuza, Hastalıklı hüznün seçtiöi yolda, zaferin Bando çaldığı, ya da aşkın sevecenlikle Yavaşça fısıldadığı daha nice yollarda, Olüm ürpertir sögüdü güneşte Genç kızların oturup ayaklarının dıbine Serpilen çimenleri seyrettikleri. Çocuklara taze erik ve armut yığdırır Onemsiz bir tabağa. Genç kızlar tadıp Heyecanla uzaklaşırlar dokülcn yapraklar arasında. Pazar Sabahı Yirminci yüzyıl Amerikan şiirinin öncülerinden Ezra Pound ve William Carlos Williams gibi Stevens de şiire bir imgeci olarak başlamış, sonra gene onlar gibi imgeciliğin sınırlarını aşarak kendine özgü bir şiir türü geliştirmiştir. Stevens'ın yaratıcılığında akıl ile hayal gücünün birbirini beslediği, bu güçlü bireşimin gerçekliğin dağınık ayrıntılarına bir düzcn verme çabasında olduğu görülür. Fennsylvania'nın Reading kentinde doğan Stevens, Harvard Üniversitesi'nde Ingiliz Edebiyatı okuduktan sonra New York'ta Hukuk Fakültesini bitirerek avukatlığa başlamış, 1916'da girdiği önemli bir sigorta şirketinde ikinci müdürlüğe kadar yükselmiştir. Adını öbür çağdaşları gibi önce Poetry dergisinde duyuran Stevens Harmonium adlı ilk şiir kitabını kırk üç yaşındayken yayımlamıştır. ama bu ilk kitabıyla bile büyük bir üne kavuştuğunu ve şiirindeki sürekli gelişmeyle Amerikan Edebiyatı'nda kendine saygın bir yer sağladığını görüyoruz. Stevens'in şiirlerinin gerek başlıkları, gcrek imgeleri yabaneı bir dünyayı çağrıştırırlarsa da, şairin çıkış noktası genellikle gerçek yaşantılardır. Ne var ki, şjirlerinin başlangıçlarındaki somut iakat dağınık gcrçcklikten aynı şiirlerin bitimlerindeki soyut fakat dü/enli gerçekliğe geçişte zekâya ve ironiye öncelik veren bir estetik kaygı, söz sanatlarının bütün ineeliklerden yararlanan olgun bir duyarlık görülür. Stevens'a göre bir sanat yapıtının başarılı olabilmesi için hayalgücü ile gerçeklik arasında tam bir denge sağlaması gerekir. Wallace Stevens'ın kendine özgü şiir anlayışını "Chocorua To [ts Neighbor" adlı şiirindeki şu dizelcrle de açıklayabiliriz: Böylc bir uzaklıktan konuşnıak, konuşmak Vc duyulmak, uzanula biiyümek demekür. Bu da, scnin uzamının büyüklüğü gibi, göğün, Denizin, koca kürenin, geniş havanın parçası olmak, lnsanları, biçimlerine deginmeden, onları algılamaktır. VI Ölümün degiştigi yok rmıdur hiç cennette? I liç düşmez mi yere olgunlaşan meyve? Yoksa Hep öyle asılı mı durur dallar o kusursuz gökte, Değişmeden, ama gene de bir türlü bulamadıkları denizleri arayan ve uzaklaşan o aynı kıyılara Anlaşılmaz bir sancıyla lıic ulasamayan Nehirlerimizle tıpkı yok olan dünyamız gibi? Neden yerlcştirmeli armuılu o nenir boylarına Ya da eri^in kokularıyla ıtırlandırmalı kıyıları? Ah, hele orada bi/.im renklerimize bürunmeleri, Bizim ikindilerimizin ipeklilerini giyinmeleri Ve ölgün lavtalarımızın tcllerine dokunmaları! Güzelliğin anasıdır ölüm, gizemlidir, Ateşli bağrından uykusuzca bekleyen Olümlii analarımızı yarattığımız. VII lîsnek ve dalgalanan halka olmuş aılamlar Coşkuvla şarkı söylevecekler l)iı vaz sabahı Kendilerini taskınlıkla güneşe adamaları, Bir tanrı gibi değil de, nir tannnın olabilecegi gibi, Aralarında çıplak, vahşi bir kaynak gibi. Bir cennet ^arkısı olacak ^arkıları, Kanlarından yüksclıp gökyüzüne dönen; Ve ^arkılannda ses ses tanrılarının Mutluluk bulduğu o rüzgârlı göl girecek, Ağaçlar, melek gibi ve yankılı tepeler, Çok sonra aralarındaki o koro. Çok iyi anlayacaklar yok olan erkeklerle O yaz sabahı arasındaki aı kadaşlıgı. Ve ayaklarındakı çığ tancleri gösterecek Ncreden geldiklerini, nereye gideceklerini. VIII O sessiz suyun üzerindc şöyle haykıran Bir ses duyar, "Filistin'deki o türbe Ruhların dolaştı^ı bir sıındurma değil. lsa'nın mezarı o, onun yattığı yer." Güneşin eski bir kargaşasında yaşıyoruz biz, Ya da gündüzle gecenin eski baöımlılığında, Ya da o kaçınılmaz, uçsuz bucaksız suyun Ada yalnızlığında, desteksiz, özgür. Geyikler dolaşır dağlarımızda, bıldırcınlar Içten gelen çığlıklarını fısıldarlar çevremizde; latlı ycmişler olgunlaşır o çölde; Ve gökyüzünün kimsesizliğinde, Akşamları, rasgele güvercin sürülcri, Belirsiz dalglanmalar çizerler havaya Kanatlarını gerip dalarlarken karanlığa. Güneşin eski bir kargaşasında yaşıyoruz biz, Ya da gündüzle gecenin eski bağımlılığında, Ya da o kaçılmaz, uçsuz bucaksız suyun Ada yalnızlıöında, desteksiz, özgür. Geyikler dolaşır dağlarımızda, bıldırcınlar tçten gelen çığlıklarını fısıldarlar çevremizde; Tatlı yemişler olgunlaşır o çölde; Ve gökyüzünün kimsesizliğinde, Akşamları,rasgele güvercin sürüleri, Belirsiz dalgalanmalar çizerler havaya Kanatlarını gerip dalarlarken karanlıga. CUMHURİYET KİTAP SAYI 420 tnsan sesiylc insandan ötc bir şeyler söylemek, Olacak şey değil, insan sesinden öte bir sesle tnsanca şeyler söylemek, o da olacak şey de&il; Insanca şeylerin yüeeliğinden ve derinliğinden însanca söz etmek, iştc bu en etkili konuşma biçimi. PAZAR SABAHI I Sabahlıgın rahatlığı, geç saatte içilen Kahve, güneşli sandalyede portakallar, Vc halının üzerindeki papağanın Yeşil özgürlüğü birbirine karışıyor () eski kıırban rörcninin kutsal scssizligini dağıtmak için. Diişlerc dalıyor biraz ve sıılann aydınlığında Kararan s>essizlik gibi sokuluşunu hissediyor Geçmiştekı o korkıınç yıkımın. Kokulu portakallarla parlak, ye^il kanadar Sanki bir ölülcr yürüyüşüyle ilgıli şeyler Engin suların üzerindc sessizcc dönenen. Gün dc uçsuz bucaksız su gibi, sessiz, Onun düşler içindeki ayakları geçsin diye Denizler üzerindcn suskun Füistinc, Kanın ve mezarın egemenliğine. II Ncdcn cömcrtlik etsin ölülere? Tanrısallık nedir ki, ancak sessiz Gölgelcr ve düşlerle gck'bilirsc? Güncijin avuntularında, kokulu meyve Vc parlak, yeşil kanatlarda ya da yeryüzünün I lerhangi bir rnerheminde ya da güzclliğinde Cennet düşüncesi gibi saygı duyacağı şeyler bulanıaz mı? Onun içindc yaşamalı tanrısallık: Yaöııuırun çileleri, ya da yağan kar duygusu; Yalnızhk acısı, ya da ormanın çiçeklenmesiyle Gelcn o hazırlıksız scvinç; fırtınalı SAYFA 14 Duygular ıslak yollarda güz geceleri; Bütün hazlar ve bütün atılar, hatırlayarak Yazın a^acını ve kışın dalını. Onun ruhunun yazgısı bu ölçüler. III Insanlık dışı bir dogunıdu Zeus'un bulutlarda doğumu. Hiçbir ana emzirınedi onu, lıiçbir güzel ülke Cömert devinimlerle dcinatnıadı onun masalsı aklını. Homurdanan bir kral görkcmle nasıl dolaşırsa Uyrukları arasında, öyle dolaştı o da aramızda. Kanımız, erdenliği içindc, g(")kyüzüyle kaynasıp O uyruklar bunun isteğe nasıl bir karşılık oldugunu Biı yıldızda görerek anlayıncaya dek. Kanımız yarı yolda bırakacak mı bizi? Yoksa başaracak mı C.ennetin kanı olmayı? Ve yeryüzü tümüyle tanıyacağımız (icnnetin bir parçası olarak mı görünecek? Gokyüzü çok daha dost olacak o zaman şimdi olduğundan, Çabanın bir parçası, çekilen çilenin bir parçası, Bu bölen ve kayıtsız mavilik değil de, Yücelikte ancak ölümsüz sevgiden sonra gelen. IV "Ben mutluyum," diyor, "uvanan kuşlar Uçmadan önce, o tatlı sorularıyla Sisli tarlaların gerçekliğini sınadıkları zaman;