Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gülay Talaslı kitabına, kadının tarihsel süreç içindeki konumunu ve onu toplumdaki sosyal eşitsizliği açısından ele alarak giriyor. Hcmcn bu giriştc, daha öncc yapilmış olan inceleme ve araştırma sonuçlarının bir özetini veriyor. HÜSEYİN ATABAŞ G iılay Talaslı'nın kitabının adı usuma hemen şu soruyıı getiriverdi: Siyaset çıkmazında olan yalnızca kadın mı? Bana kalırsa bugün, özellikle deTürkiye'dc, crkcklcrdc siyasct çıkmazında, hatta siyasct batağına yuvarlanmış durumdalar ya da siyaseti bataklığa dönüştüren onlar. Üstelik bu işin baş aktörlcrindcn biri dc kadın. Bcn bunu böyle söylcyincc, birilcrinin; "Kadın clinin namuruyla erkeğin işine karışırsa oiacağı budur" dediklerini duyar gibiyim. Ama sorıın bu değil kuşkusuz; sorun, yönetim dizgesinde vc o dizgcniıı oturtulduğu demokrasi anlayışında. Aslında biz hâlâ cumhuriyct yönctimine bile kendimizi alıştırabilmış değiliz!.. Çctin Altan'ın bundan onbeş yıl önccki bir sözünü anımsıyorum. Şöyle diyordu Altan: "Biz hâlâ tcbayız, bunun kanıtı ncdir diyc sorarsanız; Galata Köprüsü'niin üstünde birisi rasgele gökyüzüne baksa, yetmiş kişi birden bakar." Oysa o zamanki köprü yıkıldı ve yerinc yenisi yapıldı, ama yinc o gcrçck dcğişmedi!.. Bunun gerçekten öyle oldıığıınu, Talaslı'nın "Siyaset Çıknıazında Kadın" kitabını irdelerken de duyumsayacağız sanıyorunı. nımları en az olan kesintlerden birinin kadınlar olduğu görülmektedir." Ancak, dünyada vc Türkiye'de kadının siyasal yaşama katılımı konusunda verdığı ıstatistiki bilgilerden, dünyadaki durumun da Türkiyc'dcn çok yukarda olmadığını saptayarak içimize su serpiliyor!.. 1 İele ltalya'nın 1945'te, dünyanın cn demokratik ülkesi sayüan isviçre'de 1971 de kadınla ra seçme ve seçilme hakkının verıldiğıni yeniuen anımsayınca zil takıp oynayasımız geliyor!.. Bu arada, sosyalist ülkeler dcki değişiklik sonucu, kadınların siyasal alandaki sayılarının çok aşafiılara düştiiğünii görmenin hüznii kadar, Mustafa Kemal Türkiyesi'nde kadınların siyasal alandaki varlığı da sevinmemize yol açıyor! Kadın sorunu, 192()'de kurulan 1. Meclis'tc de gündem konusu olmuş,. Mustafa Kemal, Tunalı 1 lilmi Bey ve birkaç yandaşıntn karşısına büyük bir dinci muhalefet çıkıyor. O nedenlc, Türkiye kadını seçme ve seçilme hakkını ancak 5 Aralık 1934'te elde edebiliyor. Aslında Sivaset Cıkmazında Kadın mı olacağını algılayacakbirkültüryapısını benimsemeleri gerekir. Eşitsizligin başlıca ya da aşılmaz ne dcni olarak gösterilen çocuk doğurma görevi erkeklere devredilemeyece ğinc göre; erkeklerin mutiağa giımelerini, eşitlik yolunda atılabilecek pratik bir ilk adım olarak önemsiyorum. Yine içtenlikle söylüyo rum, erkcklcrin mutfa&ı girmeleri dünya barışına da önemli katkı sağlayacaktır!.. Gülay Talaslı; "Kadın erkek cşitsizliği en somut, en çarpıcı biçimdc siyasal haklar ve siyasal katılma alanında kendini göstermektedir. Kadının rolü hakkında toplumda yaşayan imaj, siyasetin erkege özgü ve erkek kişi olduöu yolundadır. Kadın zayıf ve bağımlı olduğu için, iktidar ilişkisi açısından, hem egemen, hem de güçlü olan erkeğin siyasal alanda etkili ol ması doğal karşılanmaktadır. Annelik görevi ve ailevi sorumluluklan da kadını ev içi yaşama çckmekte, siyasal yaşamdan uzak tutmaktadır" bakış ve algılanıa açısından yola çıkarak hazırlamış kitabını. Dünyadaki ve Türkiye'dcki sosyal ve siyasal gelişmeleri gözden geçirmiş ve oluşumları özümsemiij olarak kadının siyaset çıkmazındaki durıımunu gözler önüne scrmii;. Kuşkusuz bunları yaparken hem dünyayı, hem Türkiye'yi kendi gerçeklikleri içinde sergilemeyi başarmış... Talaslı'nın kitabını okurken; demokrasinin, çoğunluk tarafından azınlık haklarını koruma olarak anlamamız durumunda, eğitimkültür etik üçliisünün buluşmasının çok büyük önem taşıdığının altını çizdim. Bu anlamda, anamalcı yönetim dizgesinin demokrasiye engel olduğunu düşündüm. Oysa günümüzde, tarihin hiçbir döncmindc olmadığı kadar, demokrasiye en uygun ekonomik dizgenin "kapitalizm" olduğu insanların kaiasrna işleniyor. Güçlünün güçsüzü yönettiği bir siyasal düzenin, daha dogrusu düzensizliğin adı "dcmokrasi" olamaz... Talaslı da, klasik bir demokrasi anlayışı açısından bakarak oluşturmuş, kitabını. Emek ağırlığının demokrasi açısından önemine değinmemiş olmasını bir eksiklik olarak belirtmcliyim. Kitapta, çeşitli alıntdarla da desteklenen görüş, demokrasinin bir katılım işi olduğu dogrultusundadır. Katılınıın yalnızca oy verme, sivil toplum örgütlerinin de netimi ve bireysel görev alma işi olmadığını gözden ırak tutmamak gerekir. Demokrasi; emeğe dayalı, ürctimi önceleyen bir düzenleme olmak gerekir her şeyden önce. Bu doârular gözden kaçırılırsa ne gerçek demoKrasiyi kurabiliriz, ne de kadınlar eşit koşullarla siyaset yapabilirlcr. Aslında dünyayı birlikte düzenleyen, birlikte paylaşan, birlikte yaşayan iki cins de eşjtsizlikten olumsuz yöndc etkilcnmcktedir. C~)te yandan, Talaslı'nın da kitabında pek çok örneğini verdiği gibi, klasik anlamda bir demokrasi için bile yasalarımızdan kaynaklanan çokça engel var önü müzde. Orneğin Dernekler Yasası, anayasaya karşın, derneklerin siyaset yapamayaca^ını söylüyor. Bununla birlikte genel yapısı itibariyle de bu yasa, kimi fobi sahiplerinin ve meslek konumu kazanamamış kimi "meslek" erbabının oyalanmasına izin veren bir düzenlemedir... Bir dc demokrasi, ısıtılıp ısıtılıp sofraya konulan bir etik sorıın olarak çıkarılıyor karşımıza. Oysa bu anlamda ctiğin kendi başına bağlayıcı somut bir yaptmmı yok ki demokrasi sorununu onunfa çözelim. Talaslı da, "Siyaset Cıkmazında Kadın"da, klasik bir demokrasi içinde kalarak, demokrasinin kurallarını bclirlcmeye ve o yapı içinde kadınlara da siyaser yapma alanı açmanın yoUannı arıyor denebilir. Ne ki erk sahipleri dernekler ve sendikalarla ilgili yasalarda olabildiğince kısıtlama yolıına giderken, büyük tacir ve rant^ kuruluşlarını tarklı yasal düzcnlemc:erle önlerini açıyor siyaset yolunda. Kadınlara siyasct yapma olanakları ararken, onların önünü açmak isterken bu gerçeklikleri de göz önünde bulundurmamız kaçındmazvegereklidir...Talasb'nınşu vıırgulamasını da aynı bağlamda bir diğer nokta olarak dikkate alînamız gerekiyor: "Türk toplumunda seçme, seçilme ve siyasi partilere üye olma bakımından kamu görevlilerinin siyasal haklarının sınırlandırılması, onların yurttaş kimligine değil de kamu görevlisi kimliğine öncelik verildigini göstermektedir. Yönetimde nesnellik ve yansızlık ilkc lerini gerçekleştirmek amacını güdcn bu yasakların, bu ilkeleri ne derece yerleştircbildigi dc tartışmalıdır." Kitabının bir yerinde de şöyle diyor yazarımız; "Seçkinci siyasal kültür vc katılma modclimizin dayattığı değerler çerçevesinde kaza Gülay Talaslı kadın sorununa eğiliyor KadınlarııranrnrkimUği Talaslı söz konusu kitabına, kadının tarihsel süreç içindeki konumunu ve onu toplumdaki sosyal eşitsizliği açısından ele alarak giriyor. 1 lemen bu girişte, daha öncc yapılmış olan incclcmc ve araştırma sonuçlannın bir özetini veriyor. Yine bu bölümde, kadının üretimdeki katkısının azalmasıyla eşitsizliğin de başladığı vurgulanıyor. Yerleşik düzene henüz geçildiği o süreçten bugüne dek çok şey değişmiş olmakla birlikte; kadın, eşitfiğini vc özgürlüğünü ürctimcolan katkısını yeniden öne çıkarmakla elde edecek gibi görünüyor. Bu da kuşkusuz maddi ve nıanevi anlamda bir çabayı gerektiriyor. Ama buradaki "manevi" nitelemesinin metafizik bir anlamı yok, bununla kültürel bir donanımı vurgulamak istiyorum yalnızca. Ancak, kadınların "anne" kimliği yine de her alanda ve her anlamda bir eşitliği sağlamaya engeldir. Buna karşın, kadınların anne olmayı bir eşitsizlik nedeni saydıklarını sannııyorunı. Bu bağlamda, kadının bu doğal konumundan yararlanılarak yaratılmış olan yapay eşitsizliktir söz konusu olan. Bundan kurtulmanın yolu da eğitimden; hem erkeğin, hem kadının eğitiminden geçer. Talaslı, çok iyi niyctle kitabında, bu durumun kadının eğitilmesi ilc düzclebileceğini söy liiyor. Ben onun söylediğine, crkeği dc katarak; bir toplum, bir insanlık eğitimi boyutunu taşımak istiyorum. Eğer sorun bireylerin tek tek eğiümi ilc çözülecek olsaydı, Gülay Talaslı iki fakülte birirmiş, bu eğitimden edindiği avukatlık ve öğrctmenlik mesleklerini birlikte yürüten, hat ta yüksck lisans düzcyinde cğitimli biri olarak, en azından kendi özelinde soru nu çözmüş olurdu. Oysa pek de öyle olmadığını biliyorum. Çünkü o da varolan kuralıarla çevrilmiş dıırumda. Kadının insan olarak haklarının varlığına inanmayan bir "erkek toplumu"nun egemenliğini yıkmadan, hukuka girmiş olan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak olanaklı değildir. } ler şeyden öncc crkeklerin, kadınerkek eşitliğinin kendilerinin de kazanıC U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 1 2 Siyaset yapma olanakları Türk kadını, Türklerin Müslümanlaşmasından sonra pek çok özgürlüğünden edildi. Gülay Talaslı, kadının siyaset arenasında sokulduğu engellerle örülü sokağı incelerken, sosyal ve siyasal tarihin labirentlerinde de dolaştırıyor bizi. Savlarını ve araştırmalarının sonucunu bu bilgiler üzerine oturtuyor, böylece söyledikleri inandırıcılık kazanıyor. Bugüne dek yapılmış araştırma vc incelemelerle kendisinin yaptığı çalışmalara dayandırıyorgörüşlerini. Türkiye özelindeki durumu, Ankara'daki parti kademelerinde yönetici durumunda olan kadınlar arasında yaptığı anketlerlesınırlı tutmuş. Böylebir arastırmayı kent varoşlarına giderck ya da kırsal alana çıkarak yapsaydı, elinde boş anket kâğıtlarıyla geri dönerdi... Şunu söylemek istiyorum, kadının siyaset kulvannda gerekli yeri tutabilmesi için o kesimdeki kadınlar için bir şeyler yap mak gerek. Onları kurtarmadan ne yapsak havanda su dövmüş oluruz. Bu da yeniden ve her zaman "sistem" üzerinde düşünmemizi gerektiriyor, bunu unutmayalım. Aile içi Uişküer i En önemlisi de hem kadınların hem erkeklerin "kadın" ve "erkek" kimliklerinden önce kendilcrini "insan" olarak algılamaları aşamasına ulaşmak, bu alanda da, yaşamın başka alanlarında da pek çok şeyi düzeltecektir. Kadının siyasete ve yaşamın tiim alanlarına eşit koşullarla katılunı erkeği de birtakını yüklerden kurtaracaktır. Talaslı'nın araştırmasının ortaya çıkardıöı, kadınlann siyasetlc uğraşmalarının aile içi ilişkileri olumlu yönde etkilediği olgusu, bir azınlığın görüşü olsa da umut vericidir. En azından, olumsuz etkinin söz konusu olmaması scvindiricidir. Erkcklcr kendi esenliklerini önemsi yorlarsa kızlarına, eşlerine, annelerinc, arkadaşjarına dönüp yeniden bakmalılar, derim... Bizi yeniden bu konu üzerinde düşünmcye yönlcndirdiği için sevgili CJÜlay Talash'ya teşekkür ediyorum, emeğini kutluyorum... "Siyaset Cıkmazında Kadın"ı, adına bakıp da kadınlara seslenen bir kitap gibi algılamayın. Bu kitabı önce "erkekler" okumalı!.. Gülay Talaslı'nın hukukçu olarak konuya, edebiyat öğretmeni olarak dile lıakimiyeti kitabını rahat okunıır kılıyor, biline! • Siyaset Cıkmazında Kadın/ Ciilay Ta laslt/ Ümıt Yayıncdık/ Ankara/ 220 s SAYFA 9