Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Feyerabend ünlü bir felscfcci olmasaydı bu otobiyografi çok az okur bulurdu, ancak buna rağmen içinde görece az felsere var. Bu konuya yabancı olan ya da ilgi duymayan insanlar tarafından hayranlıkla, belki de yarar da sağlanarak okunması muhtemel. Okurlar bu kitabı Ikinci Dünya Savaşı'nın bitimindcn kırk küsur yıl sonra, "daha çok Alman ordusunda geçirdiğim zamanı vc nasyonal sosyalizmi nasıl yaşadığımı hatırlamak için" diye bir otobiyografi yazmaya karar vcren bir Nazi subayının hikâyesi olarak okuyacaklar". Feyerabend hayatının son dönemlerinde farklı bir insan olduğu için bunu yapmak istediğini söylüyor. RICHARD RORTY Vakît Oldupıtıek Paul Feyeraband'ın Biyografisi 1 994'teyetmişyaşındaölen Paul Feyerabend fefsefenin Norman Mailerıydı. Mailer gibi o da II. Dünya Savaşı'nda askcrdi (ama yanlış tarafta). Feyerabend de parlak, ccsur, maceracı, orijinal vc hareketliydi. lkisi dc insanlar! şaşkına çcvirmeye bayılırlardı: Mailer eskiden kanserlc cşcinscllik arasındaki bir seçimle karşı karsıya olduğumuzu söylcrdi. Fcyerabend de bir zamanlar modern tıpla voodoo'yu aynı cpistemolojik kefeye koymaya çalıştı. Başka benzerlikler de var. Feyerabcnd taşkın bir siyasi radikaldi fakat kimsc siyasi görüşlerini bir yerde tutamazdı. Ünlü bir çapkındı (otobiyografisinde anlattığı gibi, yirmi bir yaşındayken omiriliği delip onıı iktidarsız bırakan bir mcrmi yüzünden hayatının geri kalan kısmında koltuk değneklerinc ve neredeyse hiç kcsilmeyen ağrılara mahkum olduğu için cinsel ilişkiyi hiçyaşamamış olmasına rağmen). 1 İayatı düzcnsizdi ve bazen eşlerine, sevgililerine ve meslektaşianna gerçektcn çok kötü davrandığı oldu. Feyerabend fclsefecilerden önemli bir azınlığın kahramanı olmayı sürdürüyor, fakat çoğunluk onu, vaat ettiği gefeceği yerine getiremeyecck kadar az özdisipfine sahip olmuş biri olarak düşüniivor Kırk yıl boyunca Feyerabend yirminci yüzyıl felsefecilerinin çârpıştığı savaşta dikkate değer bir rol oynadı: Frege ve I lusserl gibi felsefenin gerçeklik, deneyim ya da dil kaçınılamaz formel yapılarını ayırt eden özerk, tarihdışı bir disiplin olmasını isteyenlerle Heidegger ve Dewey gibi, felsefeyi tarihten koparmanın sadece kısır skolastik felsefe yaratacağını düşünenler. Feyerabend felsefe sannesine 1950'lerde geldi. tngilizce konuşulan dünyada biçimcilik ve tarihdışıcılık (ahistoricism) yükselişteydi. ilk yayımlarında bile tartışmanın modası geçmiş, tarihselci, biçimci karşıtı tarafını tuttu. Uimdilcrde onun çalışmaları sayesinde felsefi görüş sarkacı tekrar o tarafa kaydı. (...) Hayatının iyice sonlarında yazmış olduğu bu otobiyografide Feyerabend, (en ünlü kitabı Yönteme Karşı için söylediği gibi) yazılarının devamlı argümanlardan çok, "kolaj" olduğunu itiraf ediyor nercdeyse. Fakat bunun çok da umurunda olmadığını ve büyülc pişmanlıklar duymadığını açıkça belirtiyor. iddia ediyor. Sevgiyi yaşamak, "bir ölçüye kadar da olsa", Nazilcrin Yahudilere yaptığı gibi "toplum dışı olarak damgalanmanm ne anlama geldiğini" hissetmesine sebep olmuş. Orduda geçirdiği zamanı hatırlama arzusu ancak soğuk egoist olmayı bıraktıktan vc yine ancak tesadüfcn Yahudi karşıtı bir film gördükten sonra cıkıyor ortaya. Feyerabend nayatının ilk yıllarını dobra, dürüst, kısa ve biraz da fazla özlü cümlelerleanlatıyor. "Nazi döneminde" diye özetliyor, "Yahudiler, komünizm, Bolşevik tenlikesi hakkındaki genel sözlere pek aldırmazdım; kabul ediyor değildim; karşı da çıkmıyordum; kelimeler, belli ki hiçbir etki bırakmadan, gelip geçiyordu." Viyana'daki Yahudi komşuları birer birer ortadan kaybolurken, "da ha ötesini sorgulamak hiç aklıma gelnıe di; her bir insanın kaderinin bir şekilde benim kendi varlığımla bağlantılı olduğu fikri, görüş alanımın tamamen dışındaydı" diye yazıyor. Feyerabend'in zamanla bu fikre göz kırpması, beklcnildiğinin aksine, onu vicdan azabından kıvrandırmayıp şu düşüncelere sevk ediyor: Nazi dönemindeki kararsızlığımı ve ilgisizliğimi kesinlikle telafi edemem. Davranışİanm için kinanabileceğim ya da sorumlu tui ulabile ceğimi de düşünmüyorum. Sorumluluk, alternatiflerden haberdar olduğumuzu, onlardan nasıl bir seçim yapacağımızı bildiğimizi ve bu bilgiyi korkaklığa, fırsatçılığa ya da ideolojik coşkuya karşı, bu altematifleri kenara itmek için kullandığımızı varsayar. Fakat ben o zaman ne düşündüğümü ve yaptığımı, bugün bu düşünceler ve eylemler hakkında ne dü şündüğümü ve niçin değiştiğimi anlatabilirim. Bağlamdan kopuk okunduğunda bu sözler, sorumluluktan insanı şok eden bir kaçış gibi gözüküyor. Ama l'eyerabend'in demek istediği bir şcy var. I ler zaman olduğu gibi abartılı söylüyor ve ikna etmekten çok şok etmek için yazıyor. Elbette kınanabilir ve sorumlu tut ulabilir. Fakat kınanma sebebi, diye mııhtemelen iddia edebilir ki, kötü niyet değil alternatiflerden habersiz olmak, hayal gücü yoksunluğu, farkedememek, kendisiyle meşgul olmak, soğuk egoizm. Kötülük, diyordu Sokrates, cehalettir. 1 layır, diye karşılık verdi Kant, kötülük, hiçbirimizin cehalet diye adlandıramayacağı emirler veren kötü bir niycte sanip olmaktır; vicdanın sesine, her insana konuşan o sese kulaklarını kapayan kötü bir niyettir bu. Feyerabend anılarında argümandaki Sokrates'in yaklaşımını yeniden dilegetiriyor. Eğerokurlannı sok etmekle daha az ilgilenseydi biraz daha ilerde kurduğu argümanı anlatırdı; ahlaki bir karakterin argümanla, "eğitim'Me ya da bir irade edimiyle yaratılamayacağı sonucuna varıyorum. Planlanmış bir eylemle yaratılması imkânsız, İster bilimsel, ister ahlaki, isterse dinsel olsun. Gerçek sevgi gibi o da bir armağandır, başarı değil. Ânne baba şefkati, bir tür istikrar, dostluk gibi tesadüflere ve onları takiben kendinc güvenle başkalarını düşünme arasındaki incc dengeye bafilıdır. Hitler dönemindeki bazı şanslı Almanlar iyi ahlaki karaktcrlere sahipti, kölelik zamanında bazı Virginialıların olduğu gibi. Şanssız olanlar, "bu işler böyle" olduğu için kendilerini çevreleyen ıstırabı aldılar. Biz de onları Feyerabend'i suçladığımız gibi suçladık. Bu şanssız insanlar için kendi kaderleriyle bağlantılı tek insanlar kendileri gibi Âri ya da beyaz olanlardı. Onları bu yüzden suçlamaya hakkımız var ancak, Feyerabend'in tezini de yadsıyamayız: İnsanın bir Yahudi düşmanı olarak yetiştirilip yetiştirilmemesi ya da sadece birlcaç kişinin yerine pek çok farklı türden insanın acılarına duyarCUMHURİYET KİTAP SAYI 394 Sorumluluktan kaçış 2O.yüzyıl felsefecilerinin savaşı Ama ara sıra pişmanhk duyduğu şey, felscfeye gereğinden lazla zaman harcamış olmasi. Felsefeci meslektaşlarının pek çoğunun bu disiplini lazla ciddiye aldıklarını düşünüyor vc kendisi de bunu, öteki önemli yetcneği olan sesiyle ilgilenmekten dana fazla ciddiye almamakla övünüyor. Dünya olçülerinde bir alto sese sahip olduğunu ve hayatı boyunca şarkı dersleri aldığını söylüyor bize. "Sadece entelektüel nazzı tanıyan okurlar" diyor, "güzelliğe olduğu kadar güce de sanip olan iyi terbiye edilmiş bir sesten alınan zevki pek hayal edemezler." Feyerabend ünlü bir felsefeci olmasaydı bu otobiyografi çok az okur bulurdu, ancak buna rağmen içinde görece az felsefe var. Bu konuya yabancı olan ya da ilgi duymayan insanlar tarafından hayranlıkla, belki de yarar da sağlanarak okunması muhtemel. Okurlar bu kitabı tkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden kırk küsur yıl sonra, "daha çok Alman ordusunda geçirdiğim zamanı ve nasonal sosyalizmi nasıl yaşadığımı hatıranıak için" diye bir otobiyografi yazmaya karar veren bir Nazi subayının hikâyesi olarak okuyacaklar. I iayatının son dönemlerinde farklı bir insan olduğu için bunu yapmak istediğini söylüyor. Dördüncü karısı Grazia Borrini Feyerabend'le tanıştıktan sonra, "Bir insanı sevmenin ne demek olduğunu keşfetüm." "Grazi'yla geçen uzun günler beni soğuk bir egoistten bir dosta, arkadaşa, kocaya dönüştürdü" diye l villa Ada. Roma 1991 yanda, 195011 yılların basında Norveçte(üstte). SAYFA 12