25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kitap okunduğunda özel bir tat yanında kafanıza çeşitli sorular takılıyor. Sivil itaatsizliğe mutlaka yasal ihlal şartını içermesi biçimindeki hukukçu t>akış açısının sınırlarını aşan başka bir boyuttan bakılamaz mı? Yine sivıl itaatsizlik; son çare olarak görülmek yerine, bireyin etik dünyasından kolektif politik eyleme geçiş süresinde ara bir halka olarak görülemez mi? Bir diğer deyişle sivil itaatsizliği bireyin insanlaşma sürecinde önemli bir aşama olarak değerlendiremez miyiz? Kitabın sağfadığı çerçeveden Türkiye'de yaşanan sivil itaatsizlik eylemlerinc baktığınızda iktidann, Cumartesi Anneleri ne cürüm işleyen suçlular gibi davrandığı sonra da bu davranışı suç olmaktan çıkarttığı görülmektedir. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na açıkça aykırı olan Cumartesi Anneleri'nin sivil itaatsizlik eyleminin yasalar karşısında suç olmaktan çıkartılması hukukun ne kadar kaynak bir şey olduğunu göstermektedir. ulkemizde yargıçların lcararlanna sivil itaatsizliğin koşulları oluştuğu gerekçesi ile "takdir hakkını" kullanıp, "tuçttn olu$tup4 ancak bir bakkın kullantmı nedentyîe ortaya çıkması gerekçesi ile hakların çatışmasında me\ru eylemtn tarafım tutmak ve bu nedenlc sanıkların beraatlerıne karar vermek gerektığı" şeklinde gerekçeleri yazmalarını beklemek için belki çok erken. Ancak eylcmin kendisi en yiiksek merci olarak "kamuoyunu" tanımış, amacına ulaşmış ve yasaları kendisine uydurmuştur. Bir dakika karanlık eyleminde ise durum biraz daha karmaşıktır. Eylemin sadece ışıkları bir dakika söndürme biçimi suç olmayan "özgün bir protesto" hareketidir. Ancak eylemin gelişmesi, değismesi önce tencere, tava, düdük.çalarak kabahat nevinden suç aşamasına geçiş, ardında kanuna aykın toplanma, yürüme gibi cürüm işleme aşamasına geçiş bize sivil itaatsizlik eylemlerinin Kuramda belirtildiği gibi her zaman saf halde bulunamayacağı, direniş eylemlerinin birçok biçimini içeren karma boyut taşıyabileceğıni göstermektedir. Bize bu soruları sorduran, tespitleri yaptıran Yakup Coşar'a teşekkür borçluyuz. • "Yurttaşlar şenliği" va da sîvil itaatsizlik ZAFER F. YORUK £{ t I 1 am bir çürüme dönemi yaşıI yoruz. Devlet içinde çıkar L. grupları bugüne dek eörülmedik ölçüde özerkleşti. Herkes lcendi 'çete'sinin çıkarına göre davranıyor. Devlet bireylere, 'omlet yapmak için kırması gereken vumurtalar' olarak bakıyor. Yeni bir toplumsal mutabakat ihtiyacı var; devlet istemiyor. Mevcut hukuk sistemi zevahiri kurtarmıyor. Bütün insani değerler göreceleşmeye başladı. Peki, bütün bunlara rağmen, vicdanı sızlayan, adalet duygusuna sahip, herkes için haksızlığa karşı çıkan ve naksızlığa karşı çıkan herkesle birlikte davranmayı beceren kişi(lik)ler/birliktelikler imkansız mı? KİMSE YOK MU?"(1) "Beş... dört... üç... iki... bir... sıfır!" Soğuk îstanbul gecesinde evlerin ışıkları aniden yanıp sönmeye başlarken yüzlerce göstericinin titreyen ellerindeki Subat ayında. Türklyenln herhangl bir kentinln herhangl bir semtlnde gece saat tam 9da vasanan bu sahne, sankl "klmse yok mu?" sorusuna kamu vlcdanından verllen bir yanıtti: •Heplmlz Buradayızi" Bir "demokratik isyan" tarzı olarak "Cumartesi Anneleri" eyleml son yıllarda adından söz ettlren slvtl İtaatsizlik ömeklerlnden blri. mumlar aynı anda üfleniyor... Yoldan geçenlerin alkışları ve ceplerinde hazır tuttukları düdüklerin sesleri sloganlara kanşıyor: "Susma, sustukça sıra sana gelecek!" "Çeteler halka hesap verecek!"... Bunlara sürekli çalınan korna sesleri ve balkonlardan çalınan tencerelerin gürültüsünden oluşan bir koro eşlikedıyor... Bir şubattan bu yana, Türkiye'nin herhangi bir kentinin herhangi bir semtinde gece saat tam 9'da yaşanmaya devam eden bu sahne, sanki "kimse yok mu?" sorusuna kamu vicdanından verilen bir yanıt: "HEPÎMİZ BURADAYIZ!" Aslında Türkiye, demokratik, mesleki ya da siyasal hak talepleriyle yapılmış kitle eylemlerine yabancı bir ülke deftil. Ama nerkes, Bir Dakika Karanlık eyleminde alışılmıştan farklı bir şeylerin olduğunda nemfikir. Esas olarak 196O'lı yıllardan itibaren Türkiye'dc bir gelenek halini alan muhalif kitle eylemleri ile Susurluk Kazası'ndan bu yana toplumda görülen harekedenmeyi karşılaştırmak bu farklılıkları saptamak açısından gerekli. Birkaç noktayı belirtmekle yetinelim. 1 Bir Dakika Karanlık eylemi, belli bir siyasal parti, sendika, dernek, vb. gibi bir örgüt tarafından düzenlenmedi. "Yurttaştan yurttaşa çağn" adıyla yayımlanan ve bilinen numaralara fakslanma ve basında ilan edilme yöntemlerini' kullanarak duyurulan bir bildiriyle başlatıldı. Evlem çağrısı o denli merkezsizdi ki başlangıçta ANAP'ın da eyleme sahip çıktığını bildirmesinin ardından "sıkı" solcuların "ılımlı" saydıkları solcuları sağcı bir eylemi desteklemekle suçladıkları esnada polise aynı zamanda "çetelere" ya da Refah'a yakın çevreler, bu eylemin DHKPC tarafından örgütlendığini ilan edivorlardı. Iki karşıt uçta kümelenmiş ofmalarma rağmen, alışılmış ve geleneksel yöntemlerle düşünenlerin Bir Dakika Karanlık eylemini etikedeme ihtiyacı noktasında birleşmeleri kaçınılmazdı. 2 Bu niteliğine bağlı olarak eylem, siyasal iktidarı düşürmek ya da yıkmakve belli bir ya da birkaç siyasal düşünce ya da hareketin iktidara gelmesini saglamak gibi bir nihai hedenn gerçekleşme • kamuoyu 1990'dan sonra öğ renmiştir. Sivil itaatsizlik, barışçıl, etik ve uygitsinciliği (conrormizm) reddeden uygarca bir evlemdir. Haksızlığı herkese auyurmak için bilinçli bir kural çiğnenmesidir. Kamuya açıktır. Bir bakıma kamu hukukunda tartışılan başkaldırma hakkının evcilleşmiş biçimidir. Halk bu eylemiyle sürgit örs olmadığım kanıtlamaktadır. Çekiç olmaya özenmese bile, kuzuların sessizliğini aştığını, gelişmiş yurttaşlık bilincini sergilemektedir. Kanımca sivil itaatsizlik olguşunun kurumlaşması, haksız, adaletsiz yasaları düzeltmede, bunlara karşı çıkmada halktan yargıçlar topluluğunun (jüri) işlevlerinden vararlanmayan Türkiye gibi ülkelerde çok önemlidir. Türk aydınları, özellikle hukukçular "Kamu Vicdanına Çağrı: Sivil itaatsizlik" yapıtını mutlaka okumalıdırlar. Ciddi bir araştırmacının kitaplığı, bu kitaptan yoksun olamaz. • DOÇ. DR. SAMI SELÇUK anımca Türk aydını "sivil itaatsizlik" kavramıyla, kuramsal düzeyde ilk kez Aralık 1992'de tanıştı. Îstanbul Alman Kültür Merkezi'nde Alman ve Türk hukukçularınca düzenlenen toplantıya ben de katılmıştım. Toplantı ilginç bildiri ve tartışmalarla geçti ve bunlar bir kitapta toplandı. Tanışalı beş yıl olmamış bir kavram, eski deyişle "kuvveden fiile" nasıl da çıkıvermiş. Cumartesi Anneleri, bir bakıma 1 Şubat9 Mart arasında süren "Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık" eylemleri sivil itaatsizliğin örnekleridir. Ayrıntı Yayınlan arasında çıkan, "Kamu Vicdanına Çağrı: Sivil itaatsizlik" yapıtı bu konuda değerli bir kaynak. Kitap Almancadan Türkçeye Sayın Yakup Coşar tarafından duru ve anlasılır bir dille çevrilmiş. Coşar, kavram hakkında önsözde derli toplu bir açıklama yapmış. Daha (taati reddeden kitan önce bu konuda Doç. Dr. Hayrettin Ökçesiz'in yapıtı. "Sivil itaatsizlik" adı altında yayımlanmış, onu Jürgen Habermas'tan çevrilen ve aynı adı taşjyan kitabı izlemişti. Sayın Ökçesiz'e göre "sivil itaatsizlik, hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değerler uğruna kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen barışçıl bir protesto edimidir" (s.130). Kuşkusuz bu tanıma ulaşmak için dilsel çözümleme ve bir dızi öğenin ayn ayrı incelenmesi gerekmiştir (s. 104130). "Kamu Vicdanına Çağrı: Sivil itaatsizlik" adlı yapıtta da Sayın Coşar yazdığı önsözde, bu öğeleri bir bir incelemistir: Yasadışılık, herkese açıklık (alenilik) ve hesaplanaDİlirlik (kestirilebilirlik), siyasal ve hukuksal sorumluluğun üstlenilmesi, şiddetin reddedilmesi, ortak (laşa) adalet anlayışına /kamu vicdanına yönelik çağrı, sistemin genel değil tekil naksızlıklara karşı çift ölçü kullanılmaması öğeleri irdeleniyor. Ardından da, demokraside sivil itaatsizliğin sınırları hukuk devleti bağlamında ele alınıyor. Bu bağlamda farklılık ilkesi ile çoğunluk kuralının isleyişine, demokraside her doğrunun mutlak değil, göreli olduğuna vurgu yapıuyor. Evrensel doğrulara dayalı tümelci (totaliter) devletlerde elbette sivil itaatsizliğin kurumlaşması söz konusu olamaz. Zira, kendine güvenmeyen tümelci devletlerde devletin elinde her zaman bir sopa vardır (s.229). Daha sonra kitapta, sivil itaatsizlik kavramının başlıca kuramcılarından klasik alıntılara yer verilmiş: Henry David Thoreau: Devlete karşı itaatsizlik görevi üzerine; John Rawls: Sivil itaatsizliğin tanımı ve haklılığı; Hanna Arendt: Sivil itaatsizlik, diktatörlük dönemlerinde kişisel sorumluluk; Jürgen Habermas: Sivil itaatsizlik: Demokratik hukuk devletinde denek taşı, Almanya'da otoriter legalizm karşıtlığı; Ronald Dwor: Sivil itaatsizliğin etiği ve pracmatiği; Hans Saner: Demokrasilerde direnme sorumluluğu üzerine; Martin Luther King: Birmingham cezaevinden mektup; Tohan Galtung: Gandhi ve alternatif hareket, teoride SatyagrahaNormlar. Sivil İtaatsizlik kitabının sonunda dipnotlarından başka, yazarlarının yaşamöykülerine yer verilmiş. Gerçi bunlardan H. David Thoreau'nun "Haksız Yönetime Karşı" adlı küçük yapıtı 1963'te Vedat Günyol tarafından çevrilmiş, Gandhi'nin eylemleri, Sokrates'in öldürülmesi üzerine daha önce de yayınlar yapılmışsa da, kavramsal adlandırmayı Türk CUMHURİYET KİTAP SAYI 374 SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle