Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kitabın her sayfasinda "kadıncalık" aranıyor. Bu adlandırmanın yerleşmesinde, kuşkusuz bizlerin de etkisi var. Her sözün başında cinsiyetimizi belirtmekle, dilimiz sürçerse, kadın olduğumuzdandır, bağışlayın gibi bir hava yaratıyoruz. Bakın bu söyleşide de yine bu nokta ağırlık kazandı. Aslında ben de böyle bir stnıflamaya karsıyım. Kuşkusuz kadın oluşumuzdan ötürü aşağılık duygusu içinde değiliz; ama eğri oturup doğru konuşakm; öyle kolay yıkılamayacak kale duvarlarının ardına itilmişiz hepimiz. Birlikte yaşadığımız, çalıştığımız, savaşım verdiğimiz kımvarsa.. Bunu biraz açar mısınız Sayın Özel? • Bir bardak suyu, bir çift sözü paylaşan tüm insanlar, dünyaya ben diye baktıklan sürece, yıkılmaz kale duvarlarının ardında, aynı şeyleri yiyerek, giyerek, kendilerinden daha güçlü olanların egemenliğini de kabuflenerek zamanı tüketecekler. Çevresinde, kendisinin dışında olup bitenlere ilgisiz kalmamayı, bir çıkış, tepki ya da başkaldırı yolu aramayı akleuenler, bunu yansıtma, somutlaştırma, yaşama geçirme biçimini, yöntemini yine aklıyla bulanlar, buluşlarını "ben"in dışına taşıyabildiklerinde kadınlar, sık sık kadın oluşlarını, erkekler de kcndi fizik yapılarını öne sürmeden bütünleşebilecekler. Biitiin dünyada yazarlar, bu tür sorunlarla da mı uğrasıyorlar? Yabancı yazarların kadın olanlarında da gözleyebiliyoruz, ama bizdeki kadar yoğun dcğil. Ben, ilk kitabımda öykülcrimi sıralarken, hem kendimin, hem de bana benzerliği, yakınlığı çokça olanların yaşamından bir kesit vermeye çalıştım. Devrimcilerin kadını ya da erkeği, aşkı bir başına mı yaşayacaktı? Kitaba adını veren öykümün anlatıcısı kadın, ama anlattıkları salt ona ilişkin şeyler değil ki... Yalnızca adı geçmiyor öyküde bir erkcğin, tüm öykü boyunca, hatta kitabın bütününde belki de onun ve benzerlerinin varlığı söz konusu. Kadınlar ya da erkekler, yan yana benim öykülerimde, iç içe, Dazen biri bir adım önde, bazen öteki. 1970'lerin sonlarından başlayarak, yaşımla birlikte büyüyen, varsıllaşan düş dünyam içinde, bilgi birikimim de deneyimlerim de var. Yazmak için masamın başına geçtiğimde, kadın ya da erkeklerin bir sıkıntısını, bir sevincini daha ele alayım diye bir düşüncc tasımıyorum. Kimse böyle bir niyetle yazmaya oturmuyordur. Elbette, hiçbir yazarın böyle yapmaması gerek. Yaklaşık on beş yıldır, yayın dünyasındayım, bağışlasın beni kitap dostları, hava durumuna, güneşe göre oluşturulan yazınsal ürünler de geldi önüme. Elbette başka yayıncılar da böyle ürünlerle karşılaşmışlardır. Bu tür yapıtlann oluşumunda, ülkemizdeki çalkantıların, yaşamın her alanında görülen belirsizliklerin, olumsuzlukların, doyumsuzlukların büyük rolü oldu, hâlâ da oluyor. Ben, düş ve düşünce dünyamda neleri biriktirmişsem, kâğıda geçen onlar oluyor. Elbette benim bastığım yerin sağlamlığını ya da kayganlığını, bana duyumsatacak olan yazdıkiarımdır. Yazdıklarımdan biri, bir bölümü, okuyanlarla beni aynı yerde, aynı duygu vc düşüncelerde buluşturuyorsa, ki her yazar bu buluşmayı duyumsar, öyleyse yazdıklanm, okunuyor, işe yarıyor demektir. Neden öykü diye sorayım mı? Bu arada günümüz öykücülerini ve de öykülcrini kısaca değerlendirir misiniz? Yazınsal türlerin en zorunun şiir olduğunu herkes bilir, söyler. Şiir yazamadığım için belki öyküye yönelişim. Tezcanlı biriyim, öykü bu yapımla CUMHURİYET KİTAP bağdaşıyor. Konuşmayı çok severim, bu özelliğim romana yatkın belki, ama ben öyküde de kendime bir sınır koymamaya çalışıyorum. Düşlerimin bir an önce benden başka taşıyıcıları olsun istiyorum. Çünkü ne söyleyeceksem, kafamda neleri taşıyorsam, bunları öykü kurgusu ve sınırları içinde bir an önce aktarma yolu buluyorum. Kendi özeleştirimi de yaparak elbette. Bildiri değil öykü yazdığımı kendime sık sık anımsatarak. Kendi öykülerimi, ya da başkalarınınkini değerlendirme işine gelince... Ne kendimi, ne de başkalarının öykülerini değerlendirmek isterim. Ne yazın tarihçisiyim, ne araştırmacı, ne de eleştirmenim. îyi bir okurum her şeyden önce, kendim için ancak bu konuda bir sıfat kullanabilirim. Bir yazar kendi değerlendirmesini, yazdıklanm yayımlamaya karar verdiğinde yapmış demektir. Bundan sonrası, yazdıklarının sorumluluğunu taşımanın dışında onu ilgilendirmez. Ümit Yayıncılık'ta yayın sorumlusu olarak başkalarının yapıtlarını ister istemez değerlendirmiyor musunuz? Başkalarının ürünlerini işim gereği defierlendirirken bile, "profesyonellik" taslamaktan ölesiye korkuyorum. Bir okur olarak ise, her okuduğumdan damağımda kalan tada, bellcğimdeki ize bakıyorum. Ama ne yazık ki bizlerin ve kitabın içine itildiği koşullar, hem kendi ürünlerimizi, hem de başkalarınınkini irdelemeye, elemeye zorluyor bizi. Birden çok rol üstleniyoruz; eleştiri kurumlaşma aşamasında henüz, övgü ile yergi dışındaki yerini bulabilmiş değil. Üstelik bu konuda bir tedirginliğim var. Yazarların çoğu, kitaplarımn başkalarınca okunmasını, eleştirmesini, tanıtılmasını istiyorlar da sanki özel dostlukları olanların dışındakiler, birbirlerini ve yapıtlarını pek tanımıyorlar diye düşünüyorum zaman zaman. Peki, soruyu biraz deği}tırerek, bir yayın sorumlusu olarak günümüzdeki öyküleri, öykücülerı nasıl buluyorsunuz, desem? • Zaman zaman dergi ve gazetelerde çok şaşırdığım değerlendirmeler okuyorum. Okumadan edemediğim, yargılarına değer verdiğim, yazdıklarına güvenmek istediğim kimi kalemler, öyle şeyler yazıyorlar ki, yalnızca öykü ya da öykücüler üstüne değil. Yazınsal türlerin hepsini kapsayacak bir karamsarhk içinae çokları. Bir yazarın ilk ki tabının, ya da bir kitaptaki tüm öykülerin, ya da bir romanın, bir şiir kitabının bütününün olağanüstü olması zorunluymuş gibi akd almaz ölçüler, tartılar kullanıyorlar. Kim ne derse desin, günümüzde gerçekten çok değerli yapıtlar çıkıyor. Her türde hem de. Doğallıkla okuru, eleştirmenleri, yayıncıyı, kendi beğenisine göre bir seçime yönelten ürünler de var. Ancak bu toz duman içinde hadi deyince, birden çok öykücü adı sayabiliyorsak eğer, ki sayabıliriz, öyleyse öykücülük ve öykücülere.kötümser yaklaşmak doğru olmaz. Üstelik eğitim dizgeleri ÇOK kötü bir ülkede, dilinin güzeDiklerini el yordamıyla da olsa bulan, kendine güvenen gençler var. Bunlar sanatın değişik dallannda varlıklarını duyumsatıyorlar, az şey mi bu? Şimdi elımde Feride Çiçekoğlu'nun yeni öykü kitabı var, yayıncısı olmayı isterdim onun, okuru olmak da çok nos... Evet, son yıllarda kitapları ödü'ller de alan, gerçekten değerli, genc yazarlar var Sizin ödüller konusundakı düjü'nceleriniz nedir? Her insan, açıkça söylemese bile Ödüllendirilmeyi ister. Ben de isterim elbette. Yaklaşık on beş yıldır, yayın dünyasının içindeyim. Bu yıl da son Istanbul Kitap Fuan'nda birkaç okur geldi, ödüllü kitaplarımızı sordu. Içlerinden seçim yapanlar, ya da tüm ödüllü kitapları alanlar oldu. Bu kişiler arasında kütüphanelerc kitap seçenler de vardı. Kolay bir yolla kitap seçimini yeğliyorlardı. Bu açıdan yazar ve yayıncıya ödüllerin katkısı var. Bu tür seçimlere, değerlendirmelere tanık olduğumdan, kendi kitaplarımı ödüle adav gösterirken biraz ürküyorum. Şimdilik kararım, bir süre hiçbir yarışmaya girmemek. Ycryüzünde hiçbir seçici kurul, herkesin beğenisiyle örtüşecek bir seçim yapamaz. Çünkü sanatsal ürünleri değerlendirmek görecedir. Ama yine de bu tür yapıtlarda, bir düzeye ulaşabilmişlik, herkesin üzerinde birlesebıldığı btr ortak değer temeli var. • Bunu biliyorum, kendim de birkaç kez seçici kurul üyeliği yaptım. Bazen ödül, başkalarında hoşnutsuzluk yaratabilir, bu tür seçimlerin nesnellikten uzak olduğunu ileri süren çıkabilir. Nitekim ödüllerle ilgili söylentiler, hoşnutsuzluklar hepimize ulaşıyor. Yayıncı olarak tanık olduğum, tepkimi de saklamadığım kimi olayları, durumları da göz önüne alıyorum kendi ki S taplarım söz konusu olunca. Bu nedenle ödüllendirilme isteğimi şimdilik erteliyorum. Okurlarımın duyguları, sıcacık gülüşleriyle yetineceğim, bunların çoğalması için elimden geleni yapacağım. Kitabın reklamımn yapılmasına siz de kızıyor musunuz? Kızanlara kızıyorum. Üretimtüketim ilişkilerinin değiştiği bir dünyada, kitabı neden öteki üretimlerden ayrı tutuyoruz ki... Reklam istesek de istemesek de yasamımıza girdi. lletişim araçlarında oımadık şevlerin tüketimi, saçma sapan reklamlarla körükleniyor. Keşke onların çoğunun yerine kitap eçebilse. Ama kitabın reKİamını, kirli işkilere girmeden, abartmadan, okuru aldatmadan, reklamla aldığı kitabı, reklamla aldığı cikletle aynı kefeye koydurup çürütüp attırmadan. Uzunca bir süre Dil Derneği'nin Genel Yazmanı idintz. Şimdi dernekten ayrıldınız. Bu konuda konu$mak ister misiniz? • Dil Derneği'nden değil, yönetim kurulundan ayrıldım. Derneğin genel yazmanhğını yaklaşık on yıl sürdürdüm. En sıkıntılı, yasaklı günlerinde olağanüstü bir dayanışma ve işbirliği içinde, çok değerli bir ekiple çalıştım. Artık yönetim kurulu dışında kalarak çalışmam daha doğru olur diye düşünüyorum. Bir san taşımak gerekmez, bir kitle örgütüne omuz vermek için. Sözlerimin nc anlama geldiği zamanla daha iyi anlaşılacak, hatta görülecek. Dernek benim hiçbir çalışmama, hiçbir dernek dışı eylem ya da ilişkime engel değildi. Ancak son zamanlarda benim adımla çok özdeşleştirildi. Beni seven sevgisini, kızan da öfkesini, beni dernekten ayırmadan gösterir oldu sanki. Derneğe haksızlık edilmesindcn korktum sözün kısası. Çünkü çok emek verildi, veriliyor, savaşım hâlâ sürüyor. Yeni kitaplarınızla da ilerıde yeni söyleşıler yapabilmeyi dilerım. Ne zaman geliyor yeni kitap ? Yaz başında, belki biraz daha uzayabilir. Kitaplarım çoğaldıkça tedirginliğim büyüyor. Gözükara bir kadınımdır, ama bu konuda gözükarahk sökmüyor, sökmemeli de... Kitaplarım çoğaldıkça, yalnız öykülerimi değil, her şeyi daha güç beğenir, daha zor seçer oldum. Yazarlığımın en büyük kazançlarından biri de bu sanırım... Tesekkür ederim sevgili özel... Başarılar dilerim.. • Sevgl özel, "Dlle sevdalıydım, gönlüme $07 geclremlyor, glzll glzll Oyküler karalıyordum. TürK 011 Kurumu kapatılmasaydı. belki glzll öykü vazarı olarak kalablllrdlm' dlyor. S AYI 3 7 4 SAYFA 11