Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• Nakaş adındaki bir büyük dayısının da, asnn başında Osmanlı başkentinde ünlü bir tiyatro oyuncusu olarak yaşadığını öğreniyorum hayretle. "Tarine döniip bakınca, "zatcn unutulmuş bir ülke" diye tanımladığı Lübnan ile Türkiye arasında bir kopma, bir uzaklaşma olduğuna hayıflanıyor." Oysa, diyor, bir zamanlar, bütün bu Ortadoğu ülkelerinin bir tek bütünün parçaları olduğu bir'altın çağ yaşanmıştı, Osmanlı Parlamentosu'nda bir zamanlar Rum bir mebus ayağa kalkıp, Lübnanlı bir mebusa Odisea'yı Arapça'ya çevirdiği için teşekkür etmişti." Gerçek bir olayı mı anlatıyordu Âmin, yoksa bir hayalini mi dilc gctiriyordu, pek anlayamadım. Belki o da bunu tam olarak bilmiyordu. Aynı altın çağın bir zamanlar Viyana'da yaşanmış olduğuna inanan Maalouf, kcndini Stefan Zweig'a çok yakın hissediyor, "Dostu olmak isterdim" diyor. "Doğu'nun Limanları"nın kahramanı îsyan'ın büyük babası bir Osmanlı padişahı, anneannesi aklını yitirmiş biri, digcr büyükbabası bir Turk Ermenisi. Direnişte de, Yahudi olarak Clara'ya aşık oluyor... tnanılır gibi mi?" (Gülüyor) "Bizde, her aile, her insan inanılmaz yazgılar barındırır içinde. Hem, Isyan pek çok kişinin karışımı; bir zamanlar tanımış olduğum, Fransız direnişine katılmış yaşlı bir Lübnanlı bey vardı, öyküsünü yazmak istedim. Ayrıca ataları Osmanlı hanedanından olan pek çok kişiye rastladım Lübnan'da... Bir 'montaj' gerçekleştirdim." Son kitabına yeniden donmeden önce "Afrikalı Leo", "Araplar'ın gözüyle Haçlı Seferleri", gibi eserlerinde, Amin Maalouf'un "tarini ters yüz edişinden" söz ediyoruz... Tarih doğup büyüdüğü yörede değil de, çok uzaklarda Batı'da yazıldığı için, 'Haçlı Seferleri', 'Reconquista'... gibi tarinsel olayların başka nerspektiflerle anlatılması gerektiğine, bunun da, kendisi gibi o yöreden gelip Batı'ya yerleşenlerin bir yerde misyonıı olduğuna ınanıyor. Ama kendini tarihçi saymıyor, ya da olsa olsa amatör bir tarihçi. Tarihi referanslara başvurmadan roman yazmadığında "Le premier siecle apres Beatrice"te olduğu gibi geleceği sorguluyor. "Zatcn tarih insanhğın bclleğidir; tarihten kopmak belleglnden kopmaktır; yazar ne yazsa tarihsel bağlamdan kurtulamaz ki...." diye bağlıyor. Tanyos ve tsyan gibi kahramanlar, kimi zaman şanlı eylemlerde bulunuyorlar, kımi zaman da ani bir darbeyle karşı kıyıda yani, ihanetin egemen olduğu kıyıda buluveriyorlar kendilerini; ama hep, olayların akıntısına sürüklenmiş hissini vererek Amin'le benzer yönleri var mı? "Var, ben savaş halinde bir ülkeyi terkettim; terketmeseydim, kimi çok Amatöp bfr tarihçi doğru, kimi çok yanlış şeyler yapmazdım, bir rastlantılar zinciri var bizi su ya da bu yöne itcn... Ne çok iyiyiz, diye böbürlenmeliyiz, ne de çok kötü olduğumuza inanıp hayıflanmalı." Amin Fransa'da yazarlara verilen önemden dem vururken, kendisi gibi Evrensel Kültür Akademisi'nin üyesi Yaşar Kemal'in, şu son zamanlarda başına gelenler hakkında fikrini soruyorum. Yanıt temkinli ama bir yerdc kesin geliyor: "Konuyu tam olarak bilmiyorum, ahkâm kesmek istcmcm, ama.... Tek silahı yazı olan bir adamla, ancak tartışılır, sırasında yazdıkları eleştirilir Fikirlerinc karşı çıkmak için başka yöntemlere başvurulması kabul edilemez bir olgu! " Amin Maalouf, bilgisayar ve Internet çağında edebiyatın geleceğinin yine ue parlak olacağına inanıyor. Gelecek derken.... "însanların yan yana barış icinde yaşadıkları, bunca nostalji duyauğunuz o altın çağ için şu satırları yazmıştınız: 'Böyle bir düşe gönül bağlayanlar için ne demeli: Geçmişe talcılı kaldıkları mı, yoksa vizyon sahibi oldukları mı?' Buna sizin yanıtınız ncdir?" diye soruyorum. "Bütün toplumların birlikte barış içinde yaşadığı o döncme nostalji duyduğum doğrudur. Bunun aynı zamanda geleceğin portresi olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum. Gelecekte, dolu dolu yaşanan ve aynı zamanda evrenselliği yakalamayı başaran birçok kültürün yeşerebileceği altyapıların oluşacağını umuyorum." "Kendinizi ne konumda görüyorsunuz bu gelecckte?" "Tabii ki yazarken... Omür boyu yazacağıma inanıyorum; zaten, yazı esas vatanım benim... Belki de tek vatanım!" • Kıtap okumayı scvcn Ç O C U K İ f i r ıçın Kemal Urgenç'ten Rcnklı Çızyı Oyku Kıtapları Ulkemde, cocukken... 1993 yılı Goncourt ödülünü alan Âmin Maalouf, romanının çerçevesini çocukluğunun geçtiği yerleraen kurar. 1949 yılında, Beyrut'ta, GrekKatolik bir ailenin çocuğu olarak doğan yazar, Dugünkü üzücü duruma girmcden önceki Lübnan'da geçen çocukluğunu anlatıyor. AMİN MAALOUF eleneksel olarak, Lübnanlı bir ailede çocuk kraldır. Üstünc titrcnilen bir çocuk olduğumu anımsıyorum. Üç kız çocuğunun yanında tek erkek çocuktum, bu da Doğulu ailede ayrıcalıklı bir yer verir. Büyükleriniz size büyük umut bağlarlar. Beyrut'ta doğdıım. Ne var ki bütün yazları Lübnan Dağı'nda, babamın ailesinin köyü olan AinelKabou'de geçirdim. Tanios'un Kayası adlı romanımda adı geçcn düşsel Kfaryabda köyü bazı ben/erlikleri almıstır. Ne ki yalnızca yirmi kadar hanesiyle AinelKabou çok daha küçüktür. Adının SAYFA 6 "G anlamı, "mağaradan gelen kaynak"tır. Köyün ortasında kayalık bir tonozun altından bir kaynak fışkırır. Orası çocukların buluşma yeriydi. Arkadaşlarla birlikte, suyun altında kim daha fazla elini tutacak, diyerek ne kadar dayanıklı olduğumuzu denerdik. Köyümde değişik Hıristiyan topluluklar bir araya gclmişti: Katolik, Ortodoks, Maronit, Protestan. O zamanlar hiç de dinsel topluluk terimiyle düşünmezdim. însanlar kendilerini böyle belirlemezlerdi. Beyrut'taki okulda her kökenden arkadaşım vardı ve ayrım gözetmezdim. Büyüklerim inançlı insanlardı, belirli zamanlarda uygularlardı. Ailemde bir açıklık ve laiklik geleneği, bir tür bilince tapınma ve kültür sevgisi vardı. Dedem, yüzyılın başında, kızların vc erkcklerin gittiği bir okul kurmuştu köyde. Genç yaşta öldü ve meşaleyi ninem aldı ele. Iradeli ve kültürlü ninem bilcği güçlü bir aile reisi oldu. Okulu birkaç yıl idare ettikten sonra altı çocuğuyla birlikte dağdan ayrılıp kente, Beyrut'a yerleşmeye cesaret etti. Hepsinı de dört erkek, iki kız öğrenimlerini sürdürcbilmeleri için Amcrikan Ünivcrsitesi'ne sokmayı başardı. Çocukluğumda bu anaerkil kişiliğin büyüklüğünden daha çok sevgi dolu bir ninenin tatlılığına karşı duyarlıydım: Bi/e yaptığı bisküvileri anımsıyorum. Sırrını yalnız onun bildiği bu bisküvilere "Teta'nın pastalan' adını vermistik. Babama çok hayrandım. Yazdığını, gazeteci, şair ve ressam olduğunu bilmek beni mutlu ediyordu. Beyrut'ta yönettiği gazetenin basımı sırastnda ona sık sık eşlik ederdim. Daha altı ya da yedi yaşımdayken yeğlediğim gezintiler bunlardı işte. Binanın alt katındaki rotatiflerin horlaması hâlâ kulaklarımda. Babam birkaç gazete kurmuştu. Bunlardan birinin adı "Kadının Sesi'Vdi ve eşitlik ilkesini savunuyordu. O dönemde babam eleştirilerle, bazen de alaylarla karşı karşıya kalsa da düşüncelerinden ödün vermiyordu. Annem bizimle çok ilgileniyordu hâlâ da sürdürüyor bunu. Ona arkadaşlarımla birlikte geleceğimi söylediğimde, "Kaç kişisiniz?" aiye sorar, ben de, "eh...on beş kişi kadar" derdim. Bir saat sonra geldiğimizde o herkes için harika bir yemek hazırlamış olurdu! Arapça anadilimdi ve onu on dört yasıma kadar ayrıcalıklı bir biçimde kullandım. Ne ki çok genç yaşta lngilizce vc Fransızca okumayı öğrendim. Çocukluguma damgasını vuran iki yaş günü hediyesi, on ciltlik Büyük Laroussc vc Ansiklopedia Britannica oldu. Bu yapıtlar, Fransa'ya yerleştikten sonra (çok sonra, savaşın patlamasından sonra) babamın bana Beyrut'tan getırdiği çok nadir şeylerin bir parçasıcîır. • ¥ran\ma'dan Çevıren Aytekin Karaçnban LaVıe, l6Aralıkl993 Düş Oyunu f 1 lAllltVI DÜNVA P01TIARI Oarış ve Dünya Dostlan Darış'ın Aradağı >ır Epsılon Yayınevı Ovııjnlı Sok Osm.ınlı I5 Mrk 24/4 Tjkiinı lstanbul Tcl (0212) 252 38 21243 47 62 CUMHURİYET KİTAP SAYI 369