02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A R A "Ben Lübnanlı'yım; Lübnan bildigin gibi farkkfarklı kimliklerin oluştuğu bir ülkedir; kimisi kendini Fenikeli diye tanımlar, kimisi Araptır, kimisi Osmanlı... Benimse, parçalanmaktan kurtulmak, kendimle bansık yaşayabilmek için, kenaime seçtiğim aidiyet şudur: [Ülkemin tarihine aitim ya da ülkemin tarihine ait her şey benim kişiliğimin bir parçasıdır. Lübnan'ın Roma, Grek, Arap, Osmanlı dönemlerinin hepsine sahip çtktyorum, bütün bumarın toplamt ve kanştmıyım." Böyle diyor Amin Maalouf. Son ytllarda dünyada ve ülkemizde en çok konuşulan yazarlardan biri. Şimdiye kadar dört kitabt çevrildi dilimize: Afrikalt Leo, Semerkant, Tanios Kayast ve Doğunun Limanlan. Maalouf, Afrikalı Leo ile FransızArap Dostluk Ödülü'nü, Tanios Kayası ile Goncourt Ödülü'nü aldı. Bu önemli yazarın romanlanna bir yaklaşım denemesi sunuyor bize Feridun Andaç. Liz Behmoaras ise Amin Maalouf la dergimiz için görüştü. Aytekin Karaçoban da Maalouf un kendi dilinden çocukluğunu derledi. Dergimizde yer alan diğer yazılarda ise Erenaiz Atasü, Azime Korkmazgil'in, Hasan Hüseyin'in yaşamını anlatttğı kitahı, Mustafa Günay ise Betül Çotuksöken'in Nermi Uygur'un felsefesine yaktasımını değerlendirdiler. Bol kitaplı günlerl... TURHAN GÜNAY Ali Yüce bu kez siipi anlatıvop Ali Yüce bu kez şiir üzerine bir incelemeirdeleme kitabı ladı: Şiirin Dili, Yapısı, Işfevi. Yüce kitabında kiînliğini ve nasıl yazdığını belirttikten sonra konuşulan dilin doğuşunu, şiirin doğuşunu, şiirin dilini ve yapısını ortaya koyuyor ve şiirin işlevi konusunu da irdeliyor. MUZAFFER UYGUNER li Yüce, şiirimizde önemli yeri olan, kendine özgü bir şiir dili ortaya koyan bir sanatçıdır. Şiir kitaptarı Ue çocuklar için yazdığı kitapları yayımlanmıştır, Şeytanistan adlı bir de romanı vardır. Bu kez bir incelemeirdeleme kitabı yayımladı: Şiirin Dili, Yapısı, Işlevi. Bu kitabında kimliğini ve nasıl yazdığını belirttikten sonra konuşulan dilin doğuşunu, şiirin doğuşunu, şiirin dilini ve yapısını ortaya koymuş ve şiirin işlevi konusunu da irdelemiştir. Yüce kitabın başına herkesce bilinen "Asılacak Kadın" adlı siirini koymuştur. Anımsatmak için ilk dizelerıni alıyorum: lusu gül yaprağından kaç gram gülsuyu çıkarsa, şiir de öyle" olurmuş. Her yerde yangın gibi onu sarar ve içinde "sözcükler, dizeleri imgeler, renkli kelebekler gibi, güvercinler gibi uçuşurlar". Böylece ortaya çıkan şiir, Dİr süre demlendirmeye bıralunr. Uzunca bir süre sonra okurken gereksiz ve olgunlaşmamış dizeleri çıkarıp atıvenr. Yüce, kitabın bir bölümünde dilin doğuşu üzerinde durmuş, genel olarak dilin oluşum aşamalarını anlatmıştır. M. llin ve E. Segal'in ortak araştırmalan sonunda ortaya çıkan gelişim sürecini şöyle belirtir: "Jest dili, Ses dili, Yazılı dil". Bu konudaki görüşlerini kaynaklara da dayanarak, genişçe bir yelpaze içinde anlatmıstır. Hareketlerle başlayan jest dili, sonradan doğayı benzetlemesi ile ses diline dönüşmüş, sonra da yazı dili ortaya çıkmıştır. "Kalkıp gelmiş insan dedem / Masal çağmdan kafa çağına". Dilin doğuşu vc gelışmcsı uç aşamadan geçmiş oluyor: "Incelemecilerin ortak görüsü, şiirin ses dili döneminde doğduğu noktasındadır. George Thomson'un araştırmasına göre şiir tek başına değil, öteki sanatlarla birlikte, tek bir sanat olarak doğmuştur." Bu gelişimin ve aynşımın nasıl olduğu kitapta belirtilmiştir. Buraya aldığı "Kazı" şiiri de oluşun şiiridir. "Totemime Sitem ' şiiri de gelişimin başka bir göstergesidir. Ona göre "Şıirle dil, bir yaprak kâğıdın iki yüzü gibidır. Bunları ayrı ayrı ele alıp incelemek olanaksızdır / ... / Insanlar arasında karştlıklı anlaşma aracı olan günlük dil, şiirde, öteki yazın türlerinden, bilim ve teknikten, resmi yazışmalardan çok ayrı bir biçimde kullanılır (s.37). Sanat yapıtında değişik bir güzellik, estetik bir güzellik aranır. Şiir, sanatlar içinde en çok özgürlük isteyen sanattır. "Yapma Düş" başlik.li şiirinde şunları okuruz: "Ope öpe uyandırdım / Şiir yaptım sözcükleri / Ektim biçtim öğüttüm / Yedi renkli un yaptım / Barışta sıcak ekmek / Savaşta kalemime / Kurşun yaptım sözcükleri (s.39) Güzellik, öznel duyguların ve sanat yeteneğinin prizmasından geçirilerek buîunur. Her sanatçı değişik biçimler içinde ortaya koyar bunu. Zaten okurun yorumu da değişik olur. Bir anakonu, her sanatçı tarafından değişik biçimle ortaya konur. Ama, şiirin başıboş bir uğraş olmadığını da vurgularruştır Yüce. "Şiirin de kendine öre bir iç mantığı, bir düşün yöntemi varır. Bu düşün, duygusal bir düşündür. Karanlıkta rasgele uçan kör bir kuş değil, sanatçı tarafından yönlendirilmiş bir düşündür bu." Ali Yüce, şiirin öz vç bıçımi üzerinde durmuştur. Ona göre "Öz, en basit ve yalın bir tanımla bir şeyin iç görünümüdur. Biçim ise özün örgelendirilmesi, göze görünür ve algılanır duruma getirilmesidır" (s.46). Özün görünümünden başka bir şey olmayan biçim, değişken ve devingen olan biçim değiştikçe değişir. Ernest Fischer, "Sanat yapıtında biçim, yapıtın bütün öfieleri arasındaki uyumdur" demiştir. Ali Yüce de bu görüşü paylaşmaktadır. Şiirde açık öz, kapalı öz üzerinde de durmuştur. "Açık öz, sözcüklerin günlük dilde kullandığımız sözlük anlamlarındandır. Gizli öz ise sözcüklerin 'kendilerinde' bulunuyor" (s.49). Bu konuda güzel örnekler vermiştir. Sözcüklerin "sözlük anlamları dışında, duygusal tonlar ve çağrışımlar yaratacak biçimde kullanılması yoluyla gizü öz yaratı"lır. Yüce, konuyu enine boyuna ortaya koymuştur. Ona göre "aynı sözcük bir şiirde, bir başkasında olduğundan farklı bir duygu renklenmesine sahip olur ve bu yüzdendir ki bir şiir somut bir şeydir. Duygusal bakımdan somuttur" (s.54). Octavia Paz'a göre sözcük, "Dokunduğu şeyi başka bir şeye dönüştürmeye yarayan büyülü bir araçtır". Ali Yüce bir şiirinin adını "Sözcükler Dil Çiçeklerim" koymuştur. "Uyuyan sözcükleri / Öpe öpe uyandırdım / Ökşadım yanaklarını I ... I Şiirime bindirdim onlan / Şair nikahıyla evlendirdim / Açıldı ses tomurcuklarım I ... I înce belli kızlar gibi / Şiirimin içinde / Halay çeken sözcükler" dizeleri şiirin sözcüklerle ilişkisini ortaya koymaktadır. Şiirin elbette bir işlevi de vardır. Onun dediği gibi, "bir bilim adamı nesnel gerçekliği kendinden bir şey katmadan, duygulanmadan, coşkulanmadan yansıtır", ama, sanatçı ise özgür güzellikle ortaya bir yapıt koyar. "Şiir özgürlüğe doymaz. Özür güzellik, özgür olmayan güzellik gibi eğişmez yasa ve kurallara bağlı değildir." Ali Yüce toplumsallık konusuna da değinmiştir. Ona göre "şiirin üretimi bireyselleşmiştir, ama işlevi toplumsal bir gerçekçidir . Birçok şiirinde bu uygulaması görülür. Bunları bircik bircik belirtmeye gerek yok. Duyumsamaları hep topluma dönüktür. "Isırgan Uygarlık" şiiri geniş duyumsamadır. Ona göre toplumcu gerçekçi şiir, toplumu değiştirmeyı ve dünyayı güzelleştirmeyi amaçlar. "Toplumcu gerçekçiliğin sanatı ve sanatçıyı güdümleyeceği, kısıtlayıp kısırlaştıracağı savı, egemen sömürücü sınıf yandaşlarının saptırmaca ve şaşırtmacasıaır" (s.67). Çünkü sanat toplumsal bir işlevi yerine getirir. Geleneklerden, geleneksel kültürden uzak kalmamak gereğini de vurgular ve "Şiir Sıcağı" adlı siirini de örnek alarak alır. Ideolojiler, kendilerine düdüklük yapan sanatçdarı ödüllendirir (s.73). "Tahta Dil", "Dersimiz Devrim" ve "Yürek" adlı şiirlerinde de durumu ortaya koymuştur şürsellik içinde. "Boyundan Utan Darağacı" şiiri ile kitap sona erer. Ali Yüce, böylece şiir görüşünü, bu görüş içinde ortaya koyduğu şiirlerini de örneldeyerek, sağlam kaynaklara da dayanarak sunmuştur bize. Şiirin Dili. Yapısı, lşlevi konularında ve özellikle de sözcüklerin birbiriyle ilişkileri, tınınm da yaratılması konusunda bilgi edinilecek içeriği taşıyan bir kitap var karşımızda. Sözcüklerin birbirini istememesi gibi güzel konulara da değinmiştir Ali Yüce. Şiiri ve onun siirini bu kitapta algılıyoruz. • Şiirin Dili, Yapısı, İşlevi /Ali Yüce/ /«celemeirdeleme / Doruk Yayını, Ankara 1997/ 80 say/a. "Şiirin Dili, Yapısı, İşlevi" A ŞHrtn doğuşıı nasıt obnıifT 5 Bana bak deli kitap Aç kulağını da dinle Inme rartan aşağı Aklını başına topla Otur oturduğun yerde Bu şiirden sonra, kimliğini ortaya koyma gereğini vurgulamış ve yaşamöyküsünü anIatmıştır. Yayladağı'nın Hisarcık köyünde doğduğunu biliyoruz; ama, doğum tarihini kesin olarak kendisi de bilmemektedir. Doğduğu zaman, kendisine, "ahtapotu andıran, dallı budaklı, kocaman bir meşe kütüğü" armağan edilmiş komşulanndan Caydım Hasan tarafından. O bölgede.oğlu olanın damından kütük atarlarmış. Oğrenimine hoca yanında başlamış, sonra iîkokulu bitirmiş, Düziçi Köy Enstitüsü'ne gitmeye karar verince bütün ailesi karşı çıkmış; ama, o çok kötü bir volculuk sonunda istediğine ulaşmış. tlkokul öğretmenliği yapmış ve bu arada da yukarıda andığım romanın karalamalarını yazmış, sonra da Gazi Eğitim Enstitüsü Ingilizce Bölümü sınavlarını dışarından vermiş, Ortaokul öğretmeni olmuş. 1977 yılında da emekliye ayrılmış. Kitabın "Nasıl Yazarım" dive başlayan bölümünde şiirlerini nasıl yazdığını acıklamıştır. Ona göre, "Bir sanatçının kendi sanatını ve yaratma süreçlerini anlatması gerçekten güçtür. Çünkü bir sanatçı, yapıtını yaratırken, kendi içinde olup bitenleri gözlemleyemez. Yaratma işi birbiri içine girmiş pek çok karmaşık süreçler yumağıdır." Şiirlerini dört aşamada yazdığını vurgulamıştır: a Hazırlık, b Yazma, c Mayalandırma, d Bir daha gözden geçirme. Hazırlık döneminde, şiirin malzeme kaynağı doğal ve toplumsal çevre olduğundan bunları gözlemlermiş. Güncel sorunlarla cebelleşirken şiirin tohumlarını da toplarmış. Sonra da "yedek beni", "bunları gizli oltasıyla yakalayıp biriktirir"miş. Bundan sonra, yazma dönemi başlar. "Hararlar do369 § ŞHrlerinl nasıl yazanraş? Şürde öz ve Mçhn Imtiyaz Sahlbl: Berin Nadi OBasan ve Yayan: Yenl Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.$. < cenelYayın Yönetmenl: Orhan Erlnçc CenelYayın Koordinatöru: Hlkmet çetlnkaya OYazıljleri , Müdürteri: Ibrahlm Yıldız (Sorumlu) , Dinç Tayanç oYayın Yönetmenl: Turtıan Günay o craf Ik Yönetmen: Dilek llkorur o Reklam: Medya C CUMHURİYET Geçen, haftaki sayımızda yer verdiğimiz TÜYAP 2. lzmir Kitap Fuan etkinlikleri programı içinde yer alan ve 16 Mart 1997 Pazar günü 16.3018.00 saatleri arasında gercekleştirilecek olan "Günümüz Ege Yazarlarından Esintiler" adlı dramatik gösterinin sanatçısı Dinçer Sümer'in adı yanlışlıkla Dinçer Sezgin olarak yazılmıştır. Dinçer Sümer ve okurlarımızdan özür dileriz. DÜZELTME K İ T A P SAYI SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle