Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sel bir varlıkbilim olduğunu söyler. Çünkü onun söyleminde göze çarpan; temelini varlıkta değil, ancak düde varolma olanağını kazanan, dilselleştirilmiş varolanda/varlıkta bulan bir varlıkbilim (ontoloji) tasanmıdır. Çotuksöken'in deyimiyle, "Nermi Uygur'un dışdünyadüşünmedil ilişkilerinin irdelenmesinde çıkış noktası dildir; üstelik dille bütünleşmiş bir düşünme edimi, başka bir deyişle, düşünmedil birlikteliği dünyayı, varolanı insana açar." (s. 6263) Nermi Uygur'un felsefesinin ancak kültür bağlamında anlaşılabileceğini belirten Çotuksöken'e göre, onun "tüm felsefi söylemi aslında Dİr kültür felsefesi söylemidir; kültürün neliğini felsefece belirleme çabasıdır. Kültür onun felsefesinin en canalıcı kavramlarından biridir." (s. 74) Çotuksöken kültür kavramının, özellikle çağımızın anahtar kavramlarından biri olduğunu da vurgular. Artık felsefenin, felsefi söylemin belli bir kültür zemini üzerinde kurulması gerektiği bilincinde yaygınlaşmaktadır. Çotuksöken'in bu konuyla ilgili belirlemeleri şöyledir: "Sırasıyla ilkin daha çok varlık, ardından düşünme ve yüzyılımızın başlangıç dönemlerinden beri de özellikle dil açısından olup bitene bakmaya çabalayan felsefe etkinliği, sanki bütün düşünsel devinimlerin belli bir zeminde, kültür zemininde yer aldığını, kavramış gibidir. Kültür kavramı varolanı tümüyle kavramada, her düzlemde yer alan tek tek varolanları kavramada yolaçıcı olmuştur. Varolan, düşünme, dil ilişkilerinin ancak kültür planında anlaşılır olabileceğinin bilincine varmıştır çağımızın filozoflan ve dolayısıvla kültüre felsefece yaklaşım, birçok filozofun asıl gündemini oluşturmuştur. Insan ve dünyasını, hatta dünyayı anlamlı kılmayı sağlayan bir kavram olmuştur kültür." (s. 75) "kültür nedir?" sorusu Nermi Uygur ' in, birçok soruyu özetleyici nitelikteir: Kültürü vareden belli başlı nitelikler nelerdir? Kültür deyince ne anlaşılması gerekir? gibi sorulardır bunlar. Çotuksöken, bu ve benzeri sorulara, Nermi Uygur'un insan, bunalım, dil, doğa bağlamında yanıtlar aradığını (s. 80) ve özellikle "bunalım" kavramının kültürü anlamada ve yorumlamada yolaçıcı olduğunu belirtir: Bir bunalım varlığı olarak insan kültürü yaratmakta ve ancak böyle bir ortamda yaşayabilmektedir. Bu bakımdan her kültür bunalımının insan bunalımı, her insan bunalımının bir kültür bunalımı olması söz konusudur. (s. 77) Çotuksöken, Nermi Uygur'un kültürü, insanla ve insan yaşamıyla olan somut ilişkiler çeçrevesinde ele aldığını belirtir. Bunalım da yaşama dürtüsünden kaynaklanmaktadır. Kültür, insanın kendıne bir yaşama dengesi, bir varoluş düzeni kurma çabası olarak anlaşılırsa, işte bunalım da, bu çabaları harekete geçiren bir dürtü olmaktadır. Bu bakımdan bunalımın, insanı kültürü yaratmaya, onu korumaya ve dahası geliştirmeye zorladığını söylemek mümkündür. (s. 78) Çotuksöken, Nermi Uygur'un insan (kültür) ve doğa ilişkisi hakkındaki yaklaşımına da değinir ve onun bu konudaki düşüncelerinin, özellikle Yeniçağdan günümüze kadar egemen anlayışlardan ve bakış açılarından ne kadar farklı olduğunu ifade eder. Özellikle bilim ve teknolojinin gelişimiyle birlikte, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin artması, doğanın boyunduruk altına alınması söz konusudur. Yani insan doğanın efendisi konumunda karşımıza çıkmaktadır. Oysa Nermi Uygur, insanın ancak doğanın sorumlusu olabileceğini vurgular. Çotuksöken'in deyimiyle, "bilindıği gibi bilgi aracılığıyla doğaya egemen olCUMHURİYET KİTAP SAYI 369 3 ma, doğanın efendisi olma kavrayışı çağcıl düşünce biçimini, daha önceki düşünme biçimlerinden ayıran en önemli ölçüt olarak değerlendirilmiştir. Doğaya bu türden yaklaşım çağcıl olmanın koşulu olarak görülmüştür. Nermi Uygur'a göre insan olsa olsa doğanın sorumlusu olabilir ve bunu ancak kültür sayesinde başarabilir." (s. 80) Nermi Uygur kültür dünyasıyla ilgili olarak, özellikle "kültür taşrası" ve "çokkültürlülük" kavramları üzerinde durmakta ve bunları her kültür felsefesinin sorgulamasıyorumlaması gereken kavramlar ve sorunlar olarak görmektedir. Çotuksöken'in de ifade ettiği gibi, Nermi Uygur için kültür taşrası sorunu, kültürün hem üretilip hem tüketildiği ortamların sorunu değildir. Bu sorun daha çok, belli bazı kültür ürünlerinin yalnızca tüketildiği ortamların sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. (s. 8081) Bu konuda Nermi Uygur şöyle demektedir: "Tüm evreni kuşatan sorular ve bu sorularla kendini içten bağlı duymayan, böyle bir bağı olağan saymayan, taşralılıktan kurtulamaz hiçbir zaman." İşte burada "çokkültürlülük" kavramının önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü çokkültürlülük, bireylere ve toplumlara kültür taşrasından kurtulma olanaklannı sunmaktadır. Çokkültürlülük kavramının deyim olarak yeni, ama olay olarak oldukça eski bir gerçeklik olduğunu belirten Nermi Uygur'a göre, "çokkültürülülük: hep bir aynı kültürde içerik bakımından çeşit çeşit kültür dallanıp budaklanmalannı olduğu gibi, çeşit çeşit kültürlerin aynı zamanda yanyana birlikte varolduklarını da göstermeye yarar." Çotuksöken, Nermi Uygur'un söyleminde Dütün ilginin, kültür ve dilin felsefece nasıl işlenebileceği sorusunda odaklandığını belirtir. Çünkü felsefe bir kültür öğesidir; ama onun ayırt edici yanı, kültürü bütün öğeleriyle konu edinebilmesindedir. İşte bu bağlamda felsefe olsa olsa ancak bir kültür felsefesi olacaktır. Çotuksöken ayrıca Nermi Uygur'un felsefenin geleceğine ilişkin bazı düşüncelerine de değinir. Nermi Uygur'a göre, felsefede gelecek: kültürlerarası, kültür aşın iletişim ve etkilesimler çerçevesinde kendini gösterecek ve felsefe de bu süreci yansıtacaktır. (s. 84) VI Betül Çotuksöken, Nermi Uygur'un felsefesinde ele aldığı konulan, yani sırasıyla felsefe, dil ve kültürü inceledikten sonra, filozofun bu konulara bakışını belirlemeye çalışır. Çünkü filozofun bu konulara bakışını belirlemeye çalışır. Çünkü filozofun konularına bakışı da oldukça önem taşımasının nedeni nedir? Fılozofların konularının çoğunlukla ortak ya da birbirine benzediğini görebiliriz. Ama bu konulara bakış tarzı, filozoflan birbirinden ayıran en önemli ölçüt durumundadır. Çotuksöken'e göre, Nermi Uygur'un hiçbir yapıtı bir konuya tam olarak özgülenmiş değildir. Konular birbirinin içinde, birbirine destek verecek, iç tutarlılığı sağlayacak biçimde ele alınmıştır. Konuları ortak kılan, genelortak yaklaşım biçimidir ve onun konulara bakış biçiminde büyük bir tutarlılık görülür. (s. 9192) Çotuksöken, Nermi Uygur'un Husserl'in fenomenolojik yönteminden büyük ölçüde yararlandığım ama bu yöntemi kendine özgü bir tarzda kullandığını ve yorumladığını vurgular. "Nermi Uygur'un fenomenolojisi bambaşka bir fenomenolojidir (...) büyük ölçüde kül tür dünyasında olusan kendi başına varolan dünyaya, bu oünyanın bütün ögelerine, onlar arasındaki ic bağıntıları anlayacak, kavrayacak şekilde yaklaşmaktadır. Bir şeyi, görüneni, "işte o" yapan anlamsal öğeleri deşmedir, ortaya koymadır." Çotuksöken'e göre, Nermi Uygur'un fenomenolojisi, fenomenleri açık kılmaya yönelik sorularla karşıt görüşleri, bakış açılarını sürekli olarak göz önünde bulundurma, çözümlemenin başka türlü de olabileceğini hesaba katma, onun konulara bakışının ya da yönteminin belirgin özellikleridir. (s. 9495) Görüldüğü gibi Nermi Uygur'da bir yöntem değil, yöntemler çokluğu/çoğulluğu söz konusudur. Bu ise, konu olarak görülen şeyin; varolan kültürün çok bovutlu bir vapısı ve varlık tarzı olmasından kaynaklanır. Çotuksöken'e göre, Nermi Uygur birçok yönteme olduğu gibi, çözümleyici yönteme yaklaşımında da kendisiyle iş göreceği yöntemi özümseme çabasına girer; yönteme, üzerinde hiç düşünmeden, olduğu gibi sarılmak yerine, onu kendince yorumlar ve amacına en uygun bir duruma getirmeyi dener. (s. 103) Nermi Uvgur'a göre, yöntemleri, konuları, sınırları gereği felsefede pek çok şeyin sürekli olarak tartışmaya açık olması gereklidir. Bu nedenle, konulara felsefece bakış sürekli onanlmayı bekleyen, böyle bir çabaya ihtiyaç duyan bir bakıştır. (s. 103) Çotuksöken, Nermi Uygur'un ele aldığı konulara nasıl baktığmı şöyle ifade eder: "'yaşama dünyasında' belirenleri elden geldığince dolaysız bir tavırla göz önüne sermek. Yaşamın somutluğunu, kavramlaştırma uğruna feda etmemek; ama öte yandan da "soyutluğun yüksekhklerinde dolanan" kavramlaştırmayı ayı ıntılarda yitip gitmemek için bir aracı olarak kulllanmak." Çotuksöken, Nermi Uygur'un bilinçli bir yazar olarak, yalınlaştırmanın zararlannın, smırlamaların yapayUğımn ve kuramlaştırmalann basıncının farkında olduğunu da belirtir. (s. 103) Nermi Uygur'un konulanna bakışında, hem öznelüği feda etmeyen bir tutumu benimsediği hem de nesnellikten vazgeçmediği anlaşılmaktadır. Çotuksöken'in deyimiyle, "yaşamın kendisi; insanın bir bunalım varlığı olarak yaşamda, eylem dünyasında aldığı yer konulara bakıştaki ağırlığı, önemi; nesnel bilme yollanyla mantıksal çıkarımlara verilen önemle bütünleştirilmeye çalışılmaktadır. Bir vanda yaşamın kendisi varsa, öte yanda bu vaşamı kaskatı bir biçimde belirlemeyi niç mi hiç amaçlamamakla birlikte, yine de kavramaya, anlaşılır kılmaya çalışan bir tutum söz konusudur. (s. 105106) Çotuksöken, Platon'dan günümüze tüm fılozofların, çeşitli bağlarnlarda, çeşitli bunalımlan, kaygıları duyumsayan ve bunları aşmaya çabalayan bireyler olarak ortaya çıktıklannı ifade ederek, bunalım teriminin Nermi Uygur'un tüm felsefi söyleminin belirleyicisi olarak görülebileceğini belirtir. Çotuksöken'e göre, konuları, konulara bakış tarzını Delirleyen bunalım olduğuna göre, konulara bakışı dile getirmede de asıl belirleyici olan bunalım ve bunalım dili olacaktır. Bunalımın dili de denemenin dilinden başka bir şey değildir. (s. 107) Denemeciliğin hem bir üslup hem de bir kişilik olarak, Nermi Uygur'un yaşamı ve eserleri açısından DÜtünsel bir kimlik oluşturduğunu söyleyebiliriz. Çünkü, onun konulanna yaklaşımında kullandığı dil, somutluğfr, yaşamın kendisine, yaşam kesitlerine önem veren, onları bütün canlılığı ile ortaya koymayı amaçlayan bir dildir. Çotuksöken e göre, dile ilişkin duyarlık, dil aracılığıyla varlığa yönelmede somutlaşır. Bu bakımdan Nermi Uygur'un söyleminde amaçlanan felsefe, sanat (edebiyat), bilim bağlamında, dilde dile gelenlerin anlaşdır kdınmasıdır. (s. 115116) Felsefe, bütün konularını dışdünyadaki, düşünmedeki, dildeki yansıyışı ve ilişkileri bakımından inceledıği gibi, kendini de bu bakımlardan incelemektedir. (s. 117) Çotuksöken'e göre,"Nermi Uygur'un tüm söyleminde felsefe, dil bağlamında ele alındığı gibi, başka deyişle felsefenin dille bağlantıları üzerinde durulduğu gibi, dil felsefenin en önemli konularından biri olarak gündeme gelir. Dile ilişkin fenomenolojide, dilin betimleyiciçözümleyici önermeler dizisi halinde sunuluşunun yanında, yandaşı olunan gerçeklik tasarımı bağlamında yeni bir belirlenimi ortaya konur: Bunalım dili. Bunalım, yaşamın akışının ışıldağı durumunda olan, yaşamın anlaşılmasını sağlayan bir yaklaşım modeli, bir paradigma, bir anahtar kavram olduğuna ;öre, yeni bir dilin de güdücüsü, belircyicisi olacaktır; bunalım dilidir bu yeni dil. Varolana, yaşama bunalım açısından bakan bunalım yazarının dili, bunalım dili olacaktır." (s. 122) Çotuksöken, Nermi Uygur'un yazarlığında, felsefe yazarlığı ile bunalım yazarlığının, deneme yazarlığında ortak bir zemin bulduklarını belirtir. (s. 123) Nermi Uygur'un kendisi de şöyle demektedir: Deneme benim için yalnızca yazarken büründüğüm bir etkenlik değil. Denemecilik hep süren kimliğim.' (s. 123) (..) "elimi aeğdiğim her şeyi denemeleştirme eğilimindeyim, özellikle her yazdığım, yazdığım her şeyi." (s. 125) f Çotuksöken'in bu kitabında, Nermi Uygur'un felsefeden neyi, nasıl anladığını, felsefenin konusu, bakış açısı, dile getirişi bakımından belirlemeye çalıştığını gördük. Elbette adından da anlaşılacağı gibi bir düsünürün tüm boyutlanyla değil, ancak belli kavramlar açısından ve Delli kesitler halinde yorumlanmasıdır söz konusu olan. Burada şunu sövlemek gerekir ki, Nermi Uygur'un felsefi söylemini yaratırken dayandığı temel kavramlar ve uğraştığı başlıca sorunlar, onu anlamaya çalışan bu yapıtın da merkezinde yer almakta ve Çotuksöken'in asıl ilgi odağını oluşturmaktadır. "Felsefe", "dil", ^kültür* kavramları Nermi Uygur'un felsefesinde göze çarpan, önemli kavramlardır. işte Çotuksöken, Nermi Uygur'un felsefi söylemini dilkültür bağlamında incelerken, aynı zamanda bu felsefi söylemin belki de fazlaca göze çarpmayan, farkına varılmayan boyutlarını da dile getirmektedir. Örneğin, Nermi Uygur'un ele aldığı konulann çok çeşitliliğinin ve bakış açılarının ardındaki "sıkı mantıksal örgü"yü vurgulaması önemlidir. Çotuksöken'in Nermi Uygur'un felsefesınden bazı kesitleri ele alan çahşması, kendisinin de belirtmiş olduğu gibi, bir bakıma Felsefi Söylem Nedir'de ortaya konan felsefe anlayışının somut bir şekilde gösterilmesi, uygulanması olarak da anlaşılabilir. Bu bakımdan, belli bir felsefe anlayışının ve bilincinin; filozofun gerek kendi felsefi söylemini oluşturmada gerekse diğcr felsefi söylemleri değerlendırmede, varoluşsal bir gereklilik taşıdığı görülmektedir. • Nermi Uygur'un Felsefe Dünyasından Kesitler/ Betül Çotuksöken/ Kabalct Yayınlan, htanbul 1995. *Ç Ü. Felsefe Eğıtımı Bölümü Öğrettm Görevlıst SAYFA 11 vm vn